Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan 1 Kasım seçiminin üzerinden 5 yıl geçti.
1 Kasım seçimini ve bugüne gelinen süreci değerlendiren HDP’li Meral Danış Beştaş şu çağrıyı yaptı: “Neler yaşandı, neler yapıldı, hangi kararlar alındı? 2014 Mili Güvenlik Kurulu’nda (MGK) alınan ve bugüne kadar devam ettirilen süreçte nasıl bir yol izlendi. O dönem görevde olan tüm siyasetçiler konuşmalı.” 1 Kasım 2015 seçimlerinin üzerinden geçen 5 yılda Türkiye giderek otoriterleşirken demokrasi adına aydınlatılmayan ve hala etkileri devam eden 1 Kasım seçimleri iktidarın başlattığı karanlık sürecin yapı taşlarından birini oluşturuyordu.
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet arasında yürütülen “diyalog süreci” atmosferinde girilen 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri öncesi, AKP hükümeti otoriterleşme yönünde açık beyanlarda bulunmuş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı’nı reddetmiş ve “400 vekil verin bu iş huzur içinde çözülsün” açıklamasında bulunmuştu. Sistemin kendilerine dar geldiğini savunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Bu beden bu gömleğe olmuyor artık. Şu andaki sistem yamalı bohça. Başkanlık sistemi demek yeni anayasa demek” diyordu. CHP ve MHP seçim boyunca “HDP ile AKP, başkanlık konusunda anlaştı” propagandası yürüttü. Ancak 7 Haziran sonuçları sonrasında, AKP ile ittifak yapanın MHP, kritik konularda anlaşanın ise CHP olduğu görüldü.
HDP 7 Haziran’da 80 milletvekili çıkardı
Haziran öncesi Türkiye’sinde gerilim yavaş yavaş artıyordu. Kobanê eylemlerinin ardından süreç durulsa da Adana ve Mersin’de HDP binalarına bomba konulması, devamında 5 Haziran’da HDP’nin Diyarbakır’da düzenlediği “Büyük insanlık” mitingine yönelik bombalı saldırı kaos ortamını en üst düzeye taşıdı. Diyarbakır Mitingi’ne yönelik DAİŞ tarafından üstlenilen bombalı saldırıda 5 kişi yaşamını yitirmiş, 400’e yakın kişi de yaralanmıştı. Böylesi bir atmosferde girilen seçimlerde AKP, yüzde 40,8 oy aldı ve kurulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez Meclis çoğunluğunu kaybetti. HDP ise yüzde 13,1 oy alarak 80 milletvekili çıkardı ve böylelikle tarihinin en yüksek oyunu aldı. AKP, 2011 genel seçimlerine kıyasla 7 Haziran’daki seçimlerde toplam 2 milyon 538 bin 562 oy kaybetti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ‘Yeni Türkiye’nin inşası için başkanlık sisteminin şart olduğunu’ vurgulayan bir seçim kampanyasıyla AKP’ye destek istedi. Ama seçim sonuçlarının gösterdiği gibi bu desteği alamadı. Ardından bugüne gelinen baskı ve savaş ortamının yapı taşları bir bir örüldü.
146 gün en karanlık dönemlerden biri olarak tarihe geçti
Seçimin ardından AKP ile CHP arasında başlayan hükümet kurma görüşmeleri sonuçsuz kaldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 26 Ağustos’ta seçimlerin yenilenmesi kararını verdi. Türkiye siyasal tarihinde bir ilk olan bu seçim yenileme kararında, yeni seçim tarihi 1 Kasım olarak belirlendi. Bu sürecin hemen ardından toplumsal muhalefeti hedef alacak bombalı saldırıların önü açıldı. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasındaki 146 gün, Türkiye siyasetinin en karanlık dönemlerinden biri olarak tarihe geçti. Keza dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu “Terörle mücadelede defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz” sözleri ile 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasında yaşananlara işaret ediyordu. Türkiye, 5 ayın ardından 1 Kasım 2015’te yeniden sandık başına gitti. YSK sonuçlarına göre AKP, yüzde 49,5 oy ve 317 milletvekili ile sandıktan tek başına iktidar olarak çıktı. HDP ise seçim barajını kıl payı aştı ve yüzde 10,7 oy aldı. CHP oylarını yüzde 25,3’e çıkarırken, MHP’nin oyları yüzde 11,9’a geriledi. AKP’nin tekrar tek başına iktidara geldiği 1 Kasım seçimlerinden yaklaşık altı ay sonra, Ahmet Davutoğlu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talebi üzerine başbakanlık ve parti genel başkanlığı görevlerinden istifa etti.
7 Haziran ile 1 Kasım arasında yaşanan kimi gelişmeler şöyle:
* 2009 yılında MİT ile PKK arasında gerçekleştirilen Oslo Görüşmeleri ile temeli atılan ‘Çözüm Süreci’, 2009-2015 arasında pek çok kez askıya alınsa da sürdürülmüştü. 17 Temmuz 2015’te Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AKP ve HDP’lilerin katılımıyla açıklanan 10 maddelik ‘Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını deklere etti. Böylece çözüm süreci de kendi tabirleri ile “buzdolabına” kaldırılmış oldu. * 20 Temmuz’da Urfa’nın Suriye sınırındaki Suruç ilçesinde, sınırın öte yanındaki Kürt yerleşim merkezi Kobanê’ye yardım götürmek üzere toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin basın açıklaması yaptığı sırada DAİŞ’in canlı bomba saldırısı gerçekleşti. Saldırıda 33 kişi yaşamını yitirdi, 100’den fazla kişi yaralandı. * Suruç katliamından yalnızca iki gün sonra, çözüm sürecinin sonunu getiren ve perde arkası hala ortaya çıkarılmayan bir diğer olay, 22 Temmuz 2015 tarihinde Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde yaşandı. İlçedeki iki polis, evlerinde başlarından vurularak öldürüldü. PKK sonraki günlerde olay ile ilgisi olmadığını açıkladı. Cinayetin faillerine ulaşılamadı. * Çözüm sürecinin sona ermesiyle beraber art arda ölüm haberleri gelmeye başlarken, 10 Ağustos’ta Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) de içinde olduğu Şırnak Halk Meclisi, ‘öz yönetim’ ilan etti. 12 Ağustos’ta birçok bölge il ve ilçesinde ‘demokratik özerklik’ ilan ettiğini açıkladı. Kısa süre içinde 4 il ve 15 ilçede öz yönetim ilan edildi. *6 Ağustos 2015’te, bölgede sokağa çıkma yasağı uygulamaları başladı. Kent çatışmaları başladı, ağır hak ihlalleri yaşandı. * 2015 yılı çatışmalı süreçle geçerken, 2016 yılının bahar aylarında HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının düşürülmesi gündeme geldi. AKP, 12 Nisan 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılması teklifini hazırladı. * CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 13 Nisan 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılması için “Anayasa’ya aykırı ama evet” dedi. * 20 Mayıs 2016’da Meclis’te yapılan oylamayla milletvekili dokunulmazlıkları kaldırıldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yasayı 7 Haziran 2016 tarihinde onayladı. * 7 Haziran 2016’ta, “Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adı altında Meclis’e tasarı getirildi. Askerlere cezasızlık getireceği yönünde tepki toplayan kanuna dair demokrat çevreler “darbe tasarısı” diye uyarılarda bulundu. Kanun 14 Temmuz’da kabul edildi. * 15 Temmuz 2016’da TSK içindeki askerlerce darbe girişiminde bulunuldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 20 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal ilan etti. * 11 Eylül 2016’da başlayan devreye konulan kayyım politikaları sonucunda 2 yılda 96 belediyeye kayyım atandı. * MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 11 Ekim 2016’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın fiili olarak uyguladığı “başkanlık sisteminin” Meclis’e getirilmesi çağrısı yaptı. * 10 Ekim’de Emek ve Demokrasi Güçleri’nin Ankara’daki barış mitingine yapılan bombalı saldırı cumhuriyet tarihinde yapılan en büyük saldırı olarak tarihe geçti. İki canlı bombanın saldırısında 102 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi yaralandı.
‘O günden başlayarak bugünü tanımlamak lazım’
1 Kasım seçimlerini ve ardından iktidarın değişen politikasını değerlendiren HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, iktidarın kaybettiğini kabul etmediği için 5 ay sonra bir darbe pratiği ile tekrar seçimlere gittiğini belirtti. Tek başına iktidar olamayan iktidarın her türlü keyfiyet, hukuksuzluk ve baskıyla seçim sürecine giden koşulları sağladığını ifade eden Meral, “20 Temmuz, 10 Ekim katliamları o zaman diliminde meydana geldi ve bugün yaşananları aslında o günden başlayan süreç olarak tanımlamak lazım” dedi.
‘Kürt meselesinde 180 derece dönüş yaptı’
Bu süreçte hukukun askıya alındığı, anayasanın tanınmadığı, hak ve özgürlüklerin tamamen gasp edildiği ve demokratik siyasete partisi HDP şahsında savaş açıldığını vurgulayan Meral, çözüm sürecinin bitirilmesi ile söz konusu konseptin devam ettirildiğini söyledi. Meral, “ AKP, Türkiye’nin geleceğini kendi iktidarı uğruna yok sayan, yurttaşların hak ve özgürlüklerini gözetmeyen, Kürt meselesinde 180 derece dönüş yapan, daha önce söylediği her şeyin aksini söyleyen, Kürtlerin varlığını tehdit edecek aşamaya gelen bir iktidar aygıtına dönüştü ve 100 yıldır devam ettirilen Kürt meselesinde imha, inkar ve asimilasyon politikasını tekrar yürürlüğe koydu” dedi.
‘AKP-MHP iktidarı büyük bir suç işliyor’
1 Kasım’dan bugüne partilerine yönelik baskıların ve saldırıların devam ettiğini söyleyen Meral, “Daha dün Diyarbakır eş başkanlarımız hakkında tutuklama kararı verildi, operasyonlar aralıksız devam ediyor. Burada amaç HDP’yi etkisizleştirmek ve demokratik siyaset kanallarını tıkamak. Bugün AKP-MHP iktidarı başta partimize olmak üzere demokrasi güçlerine karşı çok büyük suçlar işliyor. Bu dönem böyle tanımlanacak” diye belirtti.
‘O dönem görev alan bütün siyasetçiler konuşmalı’
O dönemde görev alan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’da dahil diğer siyasetçilerin konuşması gerektiğine dikkat çeken Meral, sözlerine şöyle devam etti: “Neler yaşandı, neler yapıldı, hangi kararlar alındı? 2014 Mili Güvenlik Kurulu’nda (MGK) alınan ve bugüne kadar devam ettirilen süreçte nasıl bir yol izlendi. O zaman cemaat dedikleri güçlerle nasıl işbirliği içinde olduklarını özellikle Kürtlere karşı tekrar yürürlüğe konulan yok sayıcı siyasete ilişkin düşüncelerini açıklamalılar. Kobanê protestoları sebebiyle başlatılan soruşturma içinde bunu söyledik. Çünkü tek taraflı bir algı ile halka gerçekleri söylemeyerek tamamen yalan üzerine bu süreç götürülemez. Yer yerinden oynayacaksa bugün oynasın. Bir meselenin açığa kavuşturulması için ve yüzleşmenin yaşanması için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı.”
‘Orta vadede bu politikanın tutmayacağını göreceğiz’
İktidarın gerilim, savaş ve kamplaştırma siyaseti ile iktidarını sağlama almaya çalıştığını söyleyen Meral, böylece kendisine yönelik eleştirileri ve muhalefeti görünmez kılmaya çalıştığını kaydetti. İktidarın, Libya, Doğu Akdeniz, Azerbaycan, Ermenistan, Kuzey Suriye ve ABD’ye kadar gerilim siyaseti yürüttüğünü vurgulayan Meral, şöyle dedi: “İçte ve dışta düşmanlar üreterek kendisine yönelik rızası olmayanları etkisizleştirip oylarını konsolide etmeye çalışıyor. Çünkü normal koşullarda açlık, yoksulluk, savaş ve diğer her şey tartışılacak. Bir yandan bunların konuşulmasını yasaklayan bir yaklaşım var. En son Macron ile çatışmaları da gerilimle iç siyasette kendisini güçlendirmek için yapılan bir hamle olarak değerlendirmek gerekiyor. Ama herkes bunları görüyor. Erdoğan’ın politik durumu kısa vadede böyle devam edecek gibi. Ama orta vadede bu politikanın tutmayacağını göreceğiz. Özellikle ekonomi yüksek alarm veriyor, bunalım var. Bunu gizlemiyorlar hiçbir şekilde gizlemeyecekler bu politika uzun süre devam ettirilemez.”