Türkçeleştirilmiş yerleşim yerlerini orijinal isimleriyle haritalandıran Mordem Zel, 100’e yakın bölgede çalışmasını bitirdiğini kaydederek, kaynakça niteliğinde bir eser ortaya çıkarmak istediğini belirtti.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1990’lı yıllarda yaşanan köy yakmaları ve boşaltmaları üzerine İstanbul’a göç etmek zorunda kalan ve 2004 yılında yeniden memleketine dönen araştırmacı Mordem Zel, ulus-devlet inşası sonrası farklı halkların yaşadığı bölgelerin Türkçeleştirilen isimlerini eski adlarıyla haritalandırıyor. Zel, asimilasyon politikalarının bir parçası olarak “bölücü ve uygunsuz” gerekçeleriyle değiştirilen ve Kürt, Rum, Ermeni ile Süryanilerin yaşadığı bölgelerdeki yerleşim yerlerinin isimlerinin orjinalliğini araştırıyor.
Zel, yaklaşık 10 yıldır sürdürdüğü çalışmalar kapsamında şimdiye kadar 100’e yakın bölgeyi, orjinal isimleriyle haritalandırdı. Zel, şimdiye kadar Diyarbakır, Mardin, Hakkari, Siirt, Bingöl, Dersim ve Elazığ ile bu kentlere bağlı ilçe, köy ve mezraların isimlerini haritalandırdı. Zel, Urfa, Malatya, Maraş, Erzincan, Sivas, Erzurum, Kars ve Ağrı’daki yerleşim yerlerinin isimlerinin haritalandırma çalışmasını ise sürdürüyor.
GELECEĞE KAYNAKÇA BIRAKMAK
Çalışmaları hakkında konuşan Zel, 12 bini köy olmak üzere 28 bini aşkın coğrafik yerin isminin değiştirildiğine dikkati çekti. Tüm çalışmalarını yerinde gözlemleyerek yaptığını aktaran Zel, 2010 yılından itibaren gittiği tüm düğünlerde de bu çalışmalarını sürdürdüğünü anlattı. Yaptığı çalışmayla gelecek nesillere kaynakça mahiyetinde bir eser bırakmayı amaçladığını söyleyen Zel, doğduğu köyün isminin Türkçe ile anılmasının da çalışmaları yapmasında etkili olduğunu kaydetti. Zel, ilerleyen dönemlerde çalışmalarını farklı bölgelerde de sürdürmeyi amaçladığını aktardı.
İSİMLER DEĞİŞTİRİLMEMELİ
Bir yerleşim yerinin ya da bölgenin isminin orada yaşayan insanların kullandığı isimle anılması gerektiğine vurgu yapan Zel, “Örneğin bir köyün ismi Derederge’dir. Kurmancî’de Newala Dirêj deriz. Ancak bu doğru değil. Orası Kirmançların (Zazaların) yeri. Onlar Derederge diyor. Orada oturanların telaffuz ettiği orijinal ismi kullanmalıyız. Kurmancî’ye çevirmemiz doğru değil, çünkü ismin orijinalliğini korumamız lazım. Bu tür örnekleri çoğaltılabilinir” şeklinde konuştu.
Geçmiş dönemlere oranla dil ve kültür alanında çalışma yapmanın daha da kolaylaştığı ve daha fazla imkana sahip olduklarına dikkati çeken Zel, “Doğru olanı öğretmeliyiz. Bir yerin adı Argeh ise bunu çocuklarımıza öğretmeliyiz. Çarmık değil Çarmıx’tır diye ısrar etmeliyiz” ifadelerini kullandı.