Başta, Ulusal Kurtuluş Mücadelemizde önemli ve tarihsel bir başlangıç olan 14 Temmuz Direniş şahadetlerini, büyük saygıyla anıyor, anılarına bağlı olmanın vazgeçilmezliğini derinden yaşamanın, bunun gereklerini yerine getirmek olduğunun bilinciyle bağlılık sözümüzü yineliyoruz.
“PKK, Şehitler Partisidir” diyor Parti Önderliğimiz. Şehitler gerçeğine yaklaşımı Parti Önderliğimiz oldukça kapsamlı değerlendirmiş ve bu gerçeğin PKK’nin temel gelişim diyalektiği olduğunu ispatlamıştır. Haki’lerle başlayan şahadet gerçeğine verilen anlam, buna layık olmanın, bunu yaşamsal kılmanın tek yolunun Partiyi, mücadeleyi, savaşı geliştirmek olduğu PKK tarihinde oldukça çarpıcı bir biçimde ortaya çıkmıştır.
Şehit gerçeği, en amansız, en hesapsız adanmadır. İnsanlık çıkarına, halkların, sınıfların çıkarı uğruna en katıksız, çıkarsız katılım ve büyük bir arınmadır. Her halkın devrim süreçlerinde kahramanlıklar, büyük şahadetler, sürece damgasını vuran şehitleri vardır. Ve bu adanmışlığın büyüklüğü, o kişilikleri sadece kendi devrim mücadelesiyle, kendi halkının kurtuluşuyla sınırlı tutmaz. Bu noktada tüm insanlığa mal olur bu ve insanlık mücadelesinde önemli bir zemin oluşturur. Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi de başından beri kahramanlık üzerine, büyük adanmışlıklar üzerinde yükselmiştir. PKK’nin gelişim dayanağı bu güçlü zemine, dayandırılmıştır, bu nedenle de sarsılmazdır. PKK’yi geliştiren, güçlendiren, büyüten güç de bu zeminde gizlidir.
Önderliğin iki kelimeyle yola çıktığı, mücadele kararını buna dayandırdığı bir ortamda imkansızı başaranın yoldaşı olmak, hiç çekinmeden bu mücadeleye katılmak, onun öncülüğünü yapmak kadar, bu uğurda en büyük, en soylu ölümleri tercih etmek PKK’de ilkesel bir yaklaşımdır. En zifiri karanlıkta, insanlığın en fazla düşürülmek istendiği Diyarbakır Zindanı’nda Mazlum’un yaktığı üç kibrit çöpünün aydınlığı halen tarihimizi, günümüzü ve geleceğimizi aydınlatmaktadır. Büyük direniş çizgisinin ilkesel ifadelenişi Mazlum yoldaşın eyleminde ortaya çıkmış, bunu pratikleştiren, bu çizgiyi kendisine esas alan, bunun öğrencileri olmasını bilenler bugüne kadar hep var olmuştur.
Devrimci olmak; kendini egemen sistemlerin kirletilen, çirkinleştiren yaklaşımlarından arındırmak ve bu etkileri aşmaktır. Kendisini aşmayan, geri özellikleri, duyguları, düşünceleri yaşayanların devrimciliği sahtedir. Bireyselliğinden arınmak, halklaşmak; tarihle, toplumla ve gelecekle güçlü bağlar kurmak, doğru bir temelde dönüştürme gücünü elde etmek bireyi gerçek devrimci yapar. 14 Temmuz Direnişi, gerçek devrimci özün en güçlü ifadesidir.
14 Temmuz gerçekliği halkımızın tarihinde büyük ve tarihsel bir başlangıçtır. Oligarşik sistemin Kürt halkına, Türkiye halklarına insanlık dışı bir yaşam anlayışını, iradesiz, köle, inançsız ve çaresizliği dayattığı bir ortamda bu anlayışa karşı tarihsel bir müdahaledir. “Hiçbir çarenin olmadığı” teorisinin yaygınlık kazandığı, tüm direnişlerin kırıldığı, kaderciliğin dayatıldığı bir süreçte PKK öncülüğünde insanlığa sunulan özgürlük öğretisini kahramanca bir derinişle insanlığa taşırma hamlesidir.
12 Eylül’ün Türkiye ve Kürdistan’ı boğan karanlığına karşı halkların ortak iradelerinin, en güçlü, en soylu, en köklü ve sarsılmaz bağlarla bu karanlığı aydınlatmasıdır. Ufuksuzluğa, umutsuzluğa, tükenişe karşı sosyalizmin alternatifini en güçlü ortaya koymaktır. Özgür, onurlu bir yaşam seçeneğinin olduğu, bunun zor ama imkansız olmadığının en güçlü kanıtıdır 14 Temmuz. Parti Önderliği’nin ve kadroların ülke dışına çıktığı bir süreçte düşmanın merkezinde “OLMAZ”lara karşı PKK’yle, O’nun Önderliksel gelişimiyle, çizgisiyle olunabileceğinin en güçlü ispatıdır. Mücadelemizin bir geçiş aşamasını yaşadığı, yeniden daha güçlü bir temelde yönelmek için bir toparlanma, eğitim sürecini yaşadığı bir dönemde her türlü insanlık dışı muamele karşısında APO’cu öğretiye sarsılmaz bağlılığı ortaya koyan bu direniş, düşmanın beyninde bir özgürlük patlamasıdır. Bu anlamda mücadeleye, Parti Önderliği’miz şahsında temsil edilen sosyalist ideolojiye olan en güçlü inançtır. Herkesin “bitti” dediği noktada mücadelenin nasıl sürdürüleceğinin, onun stratejisini kararlaştırmanın adıdır.
14 Temmuz Derinişi, sadece cezaevlerinde dayatılan teslimiyetçi, inkarcı, şovenist mantığı reddetmek değildir. Bu uygulamaların cezaevi özgülünde halkımıza ve Türkiye halklarına dayatılması gerçeğine karşı PKK kimliğini, ideolojisini savunma, yaşam, özgürlük ve mücadele anlayışını bu temel üzerinde inşaa etme, bunu yaşamsallaştırma eylemidir. Ulusal kimliğimizle yaşananın insan olmakla, bağı kurulmuş ve bunun dışındaki her tür yaşamın hayvanlaşmak olduğu ortaya konmuştur. Diyarbakır Cezaevi’nde dayatılan şovenist, halkları birbirine düşman eden, köleleştirme, gerici politikalara, ideolojilere vurulan en büyük darbe ve o mantığı büyük bir direnişle yenilgiye uğratmanın adı olmuştur. Partileşmenin, PKK’lileşmenin özgürlük açısından, Kürt ve Türkiye halklarının kurtuluşunu sağlamada bunun vazgeçilmezliğini, olmaz olmazlığını ortaya koymuştur. Bu anlamda “Önderliksiz, Partisiz bir yaşam gerçeğinin onursuzluğunu, bitiriciliğini görmek kadar, ona karşı en büyük en görkemli reddedişi de bu direnişle ortaya koymuşlardır. Yenilmenin, yenilgili olmanın ideolojisizlikle, örgütsüzlükle bağı çok iyi görülmüş ve reddedilmiştir. Bu eylem halklarımıza Kurtuluşun, özgürlüğün, insanca yaşamın stratejisini, çizgisini, ideolojisini göstermiştir.
“14 Temmuz, en işkenceli ortamda Parti kimliği uğruna varlığını adama ve bu temelde ülkesine, halkına, insanlığa sahip çıkma adına en büyük direniş kararının verildiği gündür” belirlemesiyle Parti Önderliği’miz bu eylemin anlamını çözümlemiştir.
Haki Karer yoldaşın şahadetiyle başlayan, O’nun şahadetine verilen anlamla başlayan Partileşme mücadelemiz 14 Temmuz Direnişinden sonra Ordulaşmayla, ülkeye dönüşle yeni bir anlama kavuşmuş ve mücadelemiz için yeni bir dönemeci, 15 yıl sürecek olan savaş gerçekliğini başlatmıştır. Hayri; Kemal, Ali ve Akif yoldaşların kendi bedenlerini yatırarak ortaya çıkardığı yaşam anlayışı, kararlaşma, direnme ruhuna verilen anlam, silahlı savaşımı başlatmak olmuştur.
Hayri Yoldaşın ifade ettiği; “PKK kimliğiyle olmazsa hiçbir yaşamı kabul etmeyiz” gerçeği, Partimizi, mücadelemizi resmileştiren, varlığını kabul ettiren bu anlamda da Ulusal Onurumuzu koruyan anlayışı ifade eder. Parti Önderliği şahsında temsil edilen sosyalist yaşam dışında hiçbir yaşamın yaşanmaya değer olmadığını, halkımız adına kararlaştırmadır. Bu yoldaşlar; düşüren, küçülten, basit yaşam arayışlarını, güdülere dayalı yaşam anlayışlarını en güçlü bir biçimde reddetmiş, bunlara karşı Parti ilkelerini, yaşam anlayışlarını sonuna kadar en radikal bir tarzda dayatmışlardır. Orada savunulan bireyin özgürlük istemleri değil, bir halkın PKK gerçeğinde temsil edilen özgürlük kimliğidir. Bu kimliği taşımayan bütün ideolojilere, politikalara, yaşam arayışlarına kendi şahsında verilen halkımızın cevabıdır.
PKK şahadet gerçeğinde büyük bir yaşam arayışı, sevgisi, bağlılığı vardır. Bu arayışlar basit, maddi yaşama dayalı değildir. Aksine oldukça derin, tarihi, güncel gerçekliklerle bağı olan ve gelecek ütopyası çok güçlü, inançlı olan bir arayıştır. O büyüklüğü yaratan da budur. Küçük inançlar insanı hiçbir zaman bir büyüklüğe ulaştırmaz. Kemal Pir yoldaş: “Biz yaşamı uğuruna ölecek kadar seviyoruz” derken bu gerçeği çok çarpıcı bir biçimde dile getirmektedir. Ancak yaşamı çok sevenler onun uğruna ölür. Ancak öyle bir ruh, insanı o en büyük korkusu olan ölüm korkusundan kurtarır. Bu PKK’de bir yaşam, bir özgürlük ilkesidir. Zilan yoldaş: “Yaşam iddiam çok büyük, anlamlı bir yaşamın ve büyük bir eylemin sahibi olmak istiyorum” belirlemesini Kemal’lerin ilkesini koyduğu yaşam ilkesini çok çarpıcı bir biçimde kendi kişiliğinde yerine getirmiştir. Özgürleşmenin, militanlaşmanın, partileşmenin yolu, yöntemi, ilkesi ve amacı bu eylemde somut bir biçimde ortaya konulmuştur.
PKK’nin başından beri enternasyonalist olan özünün halklarımızın çıkarını temsil eden boyutunun en çarpıcı ifadelenişi bu direnişte bir kez daha yaşanmıştır. “Türkiye halkının kurtuluşunu Kürdistan halkının kurtuluşunda görüyorum” belirlemesiyle Kemal Pir yoldaş iki halkın birliktenliklerinin koşullarını ve çözümünü ortaya koymuştur. Parti önderliğimizin geliştirdiği Demokratik Dönüşüm stratejisinin en güçlü dayanağı, en pratikleşmiş ifadesi bu gerçekleşmedir. Demokratik sosyalist anlayışın şovenist ve ilkel milliyetçi anlayışları yıkmaktan geçtiğini, halklarımızın ortak buluşma, eşit ve özgür paylaşma anlayışını Kemal Pir yoldaş en net ifadesiyle ve tavrıyla ortaya koymuştur. Bu yaklaşımı doğru anlamak, demokrasi ve barışın üzerinde şekillendiği bir zemin yapmak bizdeki dönüşüm gerçeğini anlamakla bağlantılıdır. Parti Önderliğimiz Parti mücadelemizin gelişim dinamiklerini böylesi görkemli, soylu ve kahramanca gerçekleşmeler üzerine kurmuştur. Ve gelişme yaratan, güçlendiren yaklaşım da budur. Doğru anlamak, özümsemek ve gereklerini kusursuz yerine getirmek gereklidir. Şehitlerin gerçeği bize bunu emrediyor. O’nlar bizim komuta gücümüzse bu çizgiyi muğlaklaştırmadan, kendimize göre yorumlamadan, liberalleştirmeden uygulamak zorunluluğunu hissetmemiz gerekir.
14 Temmuz Direnişi’nin 19. Yıldönümünde buna anlam vermek, kendimizi bu gerçeğe göre ele almak, dönüştürmek ve partileşmekten geçer. Şehitler gerçeğine doğru yaklaşmanın birinci ilkesi O’nu doğru anlamak ve uygulamaktır. “Başarısızlığınızın şehitlere gösterdiğiniz yanlış yaklaşım ve saygısızlıktan kaynaklandığı kanasındayım” belirlemesiyle Parti Önderliği’miz doğru yaklaşımın hayati önemini ortaya koymuştur.
14 Temmuz Partileşmenin, PKK kimliğiyle yaşamanın adıysa bizim bu gerçeğe vereceğimiz anlamda bu temelde olmak zorundadır. En zor koşularda bile Partileşmede böyle büyük bir ısrar yaşanıyorsa ve bu başarılıyorsa bunun bize yüklediği sorumluluk oldukça önemlidir. Partileşmeye gelmeyen yanlarımızın düşmanın dayattığı ideolojisiz, ütopyasız yaşam gerçeğiyle bağlantısını bu eylem karşısında, kendimizi sorguladığımızda oldukça net görmek mümkündür. Yeni dönem çalışma ve mücadele yaklaşımımızda en fazla esas almamız gereken yan partileşmek, O’na denk bir duruş ve dönüşüm yaşamaktır. Parti gerçeğinden, ilkelerinden, ölçülerinden kopan, bunda kendini soyutlayan, buna gelmeyen her tür yaklaşım ve eğilimlerin düşman ideolojisinin yansımaları olduğunu görmek kadar, bunun 14 Temmuz Direniş ruhuna ne kadar ters olduğunu kavramak ve bundan kendimizi kurtarmak da önemlidir. Mücadelemizin, şehitlerimizin, Önderliğimizin yarattığı muazzam değer birikimlerine rağmen partileşmemede ısrar etmek, iflah olmaz bir gerçekliği yaşadığımız anlamına gelir ve bu yaklaşım bizi lanetli olmaya götürür. “Mezar taşıma borçlu diye yazın” diyen Hayri Durmuş yoldaşın gerçekliği karşısında bizim de birikmiş, ödenmemiş çokça borcumuz vardır, yerine getirilmeyen görevlerimiz vardır. Halkımıza, Önderliğimize ve şehitlerimize borçlarımızı ödemek doğru partileşmek, onun gereklerini güçlü yerine getirmektir. Bu gerçekleşmeler oldukça ilkeli, amaçlı, tarihsel anlamı büyük gerçekleşmelerdir. Bunun anlamını kavramak APO’cu çizgiyi, ruhu yaşamakla bağlantılıdır. En zorlu koşullarda Önderliğin yoldaşı olmasını bilen APO’cu militanlar bu ruhu en güçlü yaşadıkları ve halka, tarihe mal ettiler. Bizler de onlardan öğrenmesini bilelim.
Bir kez daha bedenlerini dirhem dirhem eriterek özgürlüğü yaratan, onun direniş-mücadele çizgisini somutlaştıran ve gerçek PKK’liliği temsil etmesini başaran Kahramanlık Eylemlerinin sahipleri önünde eğilip, bağlı olacağımızın sözünü veriyoruz.
ŞEHİT ARMANC GOŞKAR