“Halk ve gerilla birleşirse düşmanın gölgesi bile kalmaz”
Şehit Reşid Serdar
2010 yılının Haziran ayında Önder Abdullah Öcalan tarafından Devrimci Halk Savaşı Stratejisi ortaya konuldu. Bu stratejiye ilişkin gerillalar 2011 yılından itibaren Zagros başta olmak üzere işgalci Türk ordusuna karşı kapsamlı hamleler geliştirdi. Tarihe geçen Çelê eyleminde eş zamanlı ve koordineli bir şekilde 18 yer birden vuruldu. Bu eylem, çok ciddi bir darbeydi. Gerçekleştirilen bu eylemin örneğine rastlanmaz ya da çok az rastlanır. Aynı dönemde Şehid Reşid ve Şehid Azad Siser öncülüğünde Şemzinan kuşatmaya alındı. Bu dönemde gerillalar Türk ordusu üzerine çok kapsamlı operasyonlar düzenleyerek ağır kayıplar verdirdi. Sayıları binin üzerinde olan karakollarla irtibatlar kesildi. İşgalci Türk ordusu karadan Şemzinan bölgesine giremez hale gelmişti. Karakollara lojistik desteği ancak havadan sağlanabiliyordu. Bu dönemde Şitazin eylemi de öne çıkan kapsamlı bir eylemdi.
Stratejiye uygun olarak sürekli aktif olan gerillaydı. Öz savunma ve Halk örgütlülüğü sürece yeterince cevap olmamasına rağmen gerilla öncü rolüyle büyük sorumluluklar alarak sürece cevap olmaya devam ediyordu. Çok kapsamlı devrimci operasyonlarla devam eden süreç Türk devletinin İmralı’ya gidişi ile birlikte ateşkes ilan edilerek çözüm süreci başladı.
Faşist Türk devleti Önder Abdullah Öcalan’ın verdiği şansı değerlendirmeyerek çok farklı alçakça planlamalara gitti. Kuzey Kürdistan’da gerilla alanlarını kuşatmaya almak amaçlı çok sayıda karakol yapıldı. Ajanlaştırma faaliyetleri arttırıldı. Savaşı örtülü bir şekilde yürütmeye devam etti. Rojava’ya DAİŞ saldırısını destekledi. DAİŞ’in başta Kobanê olmak üzere diğer bölgelere yönelik gerçekleştirdiği saldırılara her türlü desteği verdi. Bundan sonra DAİŞ çeteleri tümden Türk devletinin denetimine girdi.
24 Temmuz 2015’te faşist Türk devleti onlarca savaş uçağı ile gerilla alanlarına saldırılar başlattı. Çözüm sürecini bitiren faşist Türk devleti aynı zamanda Kuzey Kürdistan halkına yönelik de baskıları arttırdı. Kürt halkına yönelik soykırım saldırılarında bulunan Türk devleti Suruç, Amed ve Ankara’da Kürtlere ve demokrasi güçlerine karşı DAİŞ eliyle katliamlara başladı. Yüzlerce insan katledildi. Gündelik yaşamı Kürtler için zehirli bir yaşama çevirmeye çalışıyordu. Buna karşı da Kürt halkı örgütlenmeye giderek Öz yönetim ilanlarında bulunup öz savunmaya geçti.
Birçok il ve ilçede öz yönetim ilan edilmişti. Sur, Cizre, Nusaybin, Gever, Farqin, Silopi, Hezex, Şırnak, Van ve Siirt’te gençler öz savunma görevini üstlenmişti. Faşist Türk devletine karşı gençler sokaklarında, mahallelerinde öz savunma kapsamında Türk devletiyle savaşıyordu. Kürdistan kentlerindeki direnişe karşı polis ve iç güvenlik güçleri yetmeyince doğrudan Türk ordusu devreye girdi.
Buna karşı da Gerilla, YPS güçlerine destek amaçlı savaşa dahil olmuştu. Bu büyük ve tarihi direniş faşist Türk devletine kök söktürüyordu, sendrom yaşatıyordu. Sur’da Çiyager ve Nucan; Nusaybin’de Xebatkar, Binevş ve Kawa; Şırnak’ta Zeryan, Gever ve Hizan; Cizre’de Mehmet Tunç, Asya Yüksel ve Axin Mahir Dicle, Gever’de İslam ve Beritan, Van’da Demhat ve Sarina öncülüğünde 6-7 ay keskin ve kesintisiz bir direniş sürdü. Aylarca direnişe çarpıp kalan Türk ordusu vahşi saldırılar da gerçekleştirdi. Türk ordusu Kuzey Kürdistan kentlerinde yenilmişti.
(Napolyon, bir çok yere sefer düzenlemiştir. Fakat binlerce kayıpla geri dönmüştür. Kendisi bu seferlerden sağ dönmüştür. Kazandığını iddia eden Napolyon sonunda yargılanmıştır.)
Şehirlerde gelişen direniş karşısında faşist Türk devleti vahşette sınır tanımadı. Birçok katliam gerçekleştirdi. Buna karşılık Zinar Raperin, Doğa Jiyan, Fırat Pırsus, Xebat Aktepe, Dirok Amed, Dıjwar Wan ve birçok fedai, fedai eylemle intikam eylemleri gerçekleştirdi.
Sömürgeci faşist TC ordusunun Medya Savunma alanlarına yönelik gerçekleştirdiği operasyonlara karşı Demokratik Modernite gerillalları Cenga Haftanin hamlesi, Garê Zaferi, Bazên Zagrosê ve Cenga Xabur hamleleri ile TC ordusunu bütün teknik-teknolojik donanımlarıyla tıkatıp, büyük yenilgi yaşattılar.
15 Ağustos’tan günümüze gerilla direnişi devam ediyor. Günümüze kadar birçok şey değişti. Fakat günümüze kadar değişmeyen şey de çok. Gerilla’nın fedakarlığı, fedailiği, cesareti, kahramanlığı değişmedi. Bu ruh ve fedailik yıldan yıla günden güne yükseldi. Önder APO’dan, Kemal Pir’lere Fermandar Egid’den Azime’lere, Adıl Biliki’den, Reşit Serdar’lara, Çiyagerlere, Zeryan’lara, Xebatkarlara, Delal Amed’den, Zelal’lara, Şoreşlere, Sarya ve Serhatlara kadar büyük komutanlar doğdu. 15 Ağustos ruhu Eruh’ta başlayıp, Bakur, Rojava, Başur, Rojhilat her yere dağıldı. Şimdiki süreçte tünellerde verilen direnişin kökleri çok derindedir. O derin köklerin üzerine yeşermiş olan bugünkü direniş Kürdistan’a ve Kürt halkına kazanım elde ettiren yegane direniş, yegane yaşam biçimidir. Bunun dışındaki tüm direniş yolları bu mücadele yöntemi sayesinde ortaya çıkmıştır.