“Ve cellat uyandı yatağında bir gece
tanrım dedi bu ne zor bilmece
öldükçe çoğalıyor adamlar
ben tükenmekteyim öldürdükçe”
Şairin bu dizeleri, Kürtlerin kendini yeniden var etmesi, yokluğun eşiğindeyken kendini yeniden yaratmasını, cellatların ise gün be gün tükendiğini özetliyor. Kürtleri öldüren ve katleden ve soykırımdan geçiren çellatların, tükeniyoruz, bitiyoruz bağrışları kaplıyor her yeri. Kürtler ise her gün biraz daha çoğalıyor ve direnişini en yüksek seviyeye çıkartıyor. Direnişler ağlarda, şehirlerde, köylerde Kürdün varoluşuyla çoğalıyor. Siz öldürdükçede çoğalmaya devam edecekler. Kürtler direnişin ruhundan gelen bir halk olduklarını hiç unutmadılar ve unutmayacaklar..
Doğumun sancıları başlamıştı artık. Sancılar başladığı andan itibaren katledilen kürt halkının yeniden doğuşu başlayacaktı 15 Ağustos’ta.
Sancıların şiddetini bütün evren hissedecekti. Evren kendini küllerinden var eden ve her katledilişinde kendini küllerinden yaratan Kürt halkının varlığına şahitlik edecekti. Bir halk doğacaktı ve o halk direnişleriyle kendini var etmesini bilecekti. İlk kurşun, ilk ses, ilk varlık, ve ilk doğum başlayacaktı artık.
15 Ağustos Kurdistan dağlarında atılan ilk mermiyle, insanlığın kapitalizm kıskacındaki çaresizliğine atılan ilk kurşun olacaktı. Egit komutanlığında atılan ilk mermi kapitalizmin iflasını müjdeleyecekti.
15 Ağustos Kürtlerin, insanlığın, kadının yeniden doğuşu olurken, faşizmin, köleliğin, despotluğun, hegemonların ölümü olacaktı.
15 Ağust sadece Kürt halkının yeniden doğuşu değil, bütün Ortadoğu halkların doğuşu anlamına geliyor. Komutan Agit’in attığı ilk Kurşun kapitalist sisteme, ulus devlete, hegemon güçlere sıkılan kurşundur.
15 Ağustos Atılımı insanlığın öze dönüş hareketidir. Kürdistan topraklarında yitirilmiş ve anlamsızlaştırılmış toplumsal gerçekliği yeniden gerçek anlamına, varlığına, kimliğine ve özgürlüğüne kavuşturma hareketidir. Kürdistan toplumu 15 Ağustos Atılımıyla bağrından yaşamın yeniden yaratılması için direniş ve özgürlük iradesini ortaya çıkmasıdır.
Amed Zindanı’nda büyük işkence ortamında 14 Temmuz Büyük Direniş Ruhu ile sergilenen iradeleşme durumunu Kürdistan dağlarından başlayarak tüm ülke sathına yayma cesaretini gösterme tutumudur. Tarih boyunca hiçbir işgalciye ve sömürgeciye boyun eğmemiş ama her başkaldırısı da başarısızlığa uğramış olan Kürdistan toplumundaki kırılmanın derinliği, ümitsizliğin toplumun tüm gözeneklerine nüfuz ederek kendini hakim kıldırdığı ve insanların işkence tezgahlarının cenderesinden geçirildiği 12 Eylül faşizminin karanlık ortamında 15 Ağustos Atılımı’nı gerçekleştirme cesaretini ve iradesini ortaya koymak başlı başına büyük bir özveri, inanç, kararlılık ve iradeleşmenin gerçekleşmesi sonucudur. Yok edilmenin eşiğindeki bir toplumun cevherindeki yitirilmemiş insani gerçekliğinin sarsılmaz inanca ve çelik iradeye sahip bir avuç militan şahsında bu biçimde dile gelerek, kendini yeniden bulma ve yaratma sürecini başlatan toplumsal bir atılımdır 15 Ağustos. Bu temelde büyük bir toplumsal devrim hareketinin sıkılan ilk kurşunu Kürdistan toplumunun kendi kendisiyle hesaplaşma hareketinin başlangıcı olarak pratikleşmiştir.
Atılan ilk kurşun semboldür. Eruh ve Şemdinli’ de sıkılan ilk kurşun aslında toplumsal hesaplaşmanın startıdır. Onun cesaretinin ortaya konulmasıdır. Bu açıdan düşmandan öte Kürt kişiliğinin kendi kendisiyle hesaplaşma süreci ve teslimiyete, ihanete karşı insanlık duruşunu geliştirme tutumu olarak gelişmiştir. Bu temelde Kürdistan’da gelişen 15 Ağustos Atılımı sadece bir silahlı başkaldırı değildir. Toplumun kendini yeniden yaratma, kendine sahip çıkma, ideolojik, siyasal, örgütsel, sosyal, kültürel ve askeri bir çıkışı gerçekleştirmenin işaret fişeğidir. Üzerine ölü toprağı serpilerek kadavraya dönüştürülen Kürt gerçekliğinin yüreğindeki tarihi yaraya vurulan neşterdir.
15 Ağustos 1984 tarihinde Eruh’ta atılan ilk mermi sadece bir halkın değil, tüm Dünya hakları ve Dünya kadınlarının Ortadoğu şahsında köleliğine sıkılan ilk kurşundur. Erkek egemen zihniyeti ile yönetilen Dünya’ya karşı, 15 Ağustos ruhu bir diriliş ve özgürlüğe doğuş ruhudur. Bu ruhla Kurdistan’lı kadınlar yönlerini dağlara verecek, özgürlük uğruna, canlarını Kurdistan halkına feda edeceklerdi. Ve Kürt halkı varlığını müjdeleyecekti bütün evrene. Evren en güzel köşesini o halka ayıracaktı. Cennet diye tabir edilen Altın Hilal Kürtlere armağan edilecekti.
15 Ağustos ruhu Haftanin direnişinde kendini yeniden var ederek, amansız bir savaşın takipçisi olan genç kadın ve erkeklerin, ‘Ev der Heftaninê!’ çığlıkları yükseldikçe, dağlara sürdükleri cellatlarını bir korku sarıyor ve baş cellatları olan bakanları, komutanları sınırlara koşuyor. Cellatların tükeniyoruz bağrışları ortalığı kaplıyor. Agit, Bedran, Baran, Erdal ve Şiyarların direnişini, Esmer, Nucan, Zeryan, Rüstem ve Goranlar devralacak, zafer bizimdir sözünü vererek kutsal dağlarda özgürlüğü müjdeleleyecekti Kürt halkına. 15 Ağustos ruhuyla zafere ve özgürlüğe yürüyor Kürt halkının kahraman çocukları… Cellatlar ise bir bir tükenmekte..
Sema ÇELİKBİLEK