AB Adalet Divanı, PKK’yi savaşan bir taraf olarak görüyor

0
354

Kemal SÖBE

PKK, yıllardır, AB ve ABD devletleri tarafından ” terör örgütleri ” listesinde tutuluyor. Bunun, adı geçen ülkelerle Türkiye arasındaki ekonomik-siyasi ilişkiler ve çıkarlar sonucu bilinçli bir şekilde yapıldığını herkes biliyor, en çok ta, bunu yapanlar bunun farkındalar. Geçen hafta Brüksel’de yapılan duruşmada, PKK’nin siyasi ve askeri faaliyetleri ele alındı ve tartışıldı. PKK’nin avukatları, PKK’nin, Kürtlerin ulusal hakları için mücadele eden bir taraf olduğunu beyan ettiler ve bu noktada savunma yaptılar. AB Adalet Divanı, PKK’yi savaşan bir taraf olarak kabul ettiği yönünde kara verdi. Aslında AB Adalet Divanı, birkaç yıldır bu yönlü kararlar veriyor ama AB ülkelerinin devlet ve hükümetleri, bu kararı ya tanımıyorlar ya da gereklerini yerine getirip, PKK’yi listeden çıkarmıyorlar. Türkiye, devlet olarak, özellikle bireysel başvurularda defalarca AB insan hakları mahkemesi ve bu gibi kuruluşlarda mahkum edildi, para cezalarına çaptırıldı. Ancak, sorun, Kürt sorunun nihai çözümüne gelince, AB hükümetleri, AB’nin, Türkiye ile var olan siyasi-ekonomik ilişkileri ve çıkar ilişklilerinden dolayı, Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı ulusal direnişini yıllardır terör olarak görüyor. 

Bunun bilinçlice yapıldığı ve AB’nin, Türkiye’nin, Kürtlere yaptığı soykırımın arkasında olduğu biliniyor. Çünkü Türkiye, kurulur kurulmaz, AB’yle, bağımlılık temelinde ilişkilenmişti. Özellikle İngiltere ve Fransa, Türkiye’yi kuran kadrolara, eğer kendilerine bağımlı olunursa, Türkiye’yi ülke olarak tanıyacaklarını söylemişlerdi. Yani yüzyıllık planlar yapıldı ve bu planda, Kürt sorunu çözülmeyecek, Kürt toprakları dört parçaya bölünecek ve Kürt toprakları üzerinde kurulan ulus devletler, Kürtleri inkar ve imha edecekler ve bu konuda, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere, AB, Türkiye’ye her türlü desteği verecek ve bu destek karşılığında da, Türkiye, AB’nin, uydusu olup, her istediğini yapacak ve AB’ye ne olursa olsun, karşı çıkmayacak. Onlarca yıldır, Türkiye ve AB ilişkileri bu temelde şekilleniyor ve mazlum Kürt halkının inkarına ve soykırımına seyirci kalınıyor, Kürtler, AB’nin Türkiye ile olan siyasi-ekonomik çıkarlarına kurban ediliyor. Yani Kürtler, Başta Türkiye olmak üzere, İran, Suriye ve Irak’a karşı koz olarak görülüyor. Aksi durumda, AB’nin, Kürtlerle ne alıp veremediği var? AB’ ve ABD’nin Kürtlerle ne sorunu olabilir?

Yani AB ülkeleri ve ABD, bu ülkelerden istediğini aldığı sürece, Kürtlere yaptıkları saldırılara göz yumacak, destek verecek ama her hangi bir söz dinlememe gibi bir durumda, Saddam örneğinde olduğu gibi, Kürtleri öne sürecekler ve sen bizim sözümüzü dinlemezsen bak Kürtlere destek veririz, diyorlar. Yani Kürtleri kurbanlık kuzu olarak görme durumu var. PKK, AB’nin bu kirli siyasetini, ” tavşan kaç, tazı yakala” siyasetini bozduğu ve AB-Türkiye’nin bu çıkara dayalı ilişkilerini deşifte edip darbe vurduğu için, PKK’yi, yıllardır ”terör örgütleri” listesinde tutuyor. AB Adalet Divanı, avukatların yapmış olduğu savunma temelinde, PKK’nin savaşan bir taraf olduğunu kabul etmiştir. Ancak AB ülkeleri, mahkemenin kararını ya dikkate almıyorlar ya da bağlayıcı bulmuyorlar. Çünkü mahkemenin kararının bağlayıcılığı ve kabul edilmesi, PKK’nin listeden çıkarılması ve savaşan bir taraf olarak kabul edilmesi, Kürt sorununun çözülmesinin yolunu açar. Ve bu durumda, Türkiye, sanık saldalyesine oturur. 

Çünkü Kürtler bir ulustur ve Türkiye, bir ulusu inkar ve imhadan yargılanır ve suçlu bulunur ve en önemliside Kürt sorunu çözülür ve yüzyıl önce kurulan Kürt karşıtı bu denge yıkılır. Türkiye, Kürtlere karşı işlediği suçlardan dolayı, sanık olmasın diye, PKK’yi terör örgütü olarak görüyorlar ve Kürtleri de, kurbanlık kuzu. AB, Türkiye’nin yumuşak karnının Kürt sorunu olduğunu biliyor ve bu noktada, Türkiye’yi vuruyor, kullanıyor, sağıyor, her bakımdan faydalanıyor. Bu konuda, yüzyıldır Türkiye’de, AB’yle uyumlu olan gizli kesimler Türkiye’de devlet kurumlarında görevliler. Kürt sorununun çözüldüğü, Türkiye’nin demokratikleştiği ve bu demokratik kültürün bütün Ortadoğu’ya yayılması, AB ve ABD’yi, Ortadoğu’da yolsuz ve çaresiz bırakır, emperyalist siyaseti yok eder. İşte bundan  dolayı, PKK, terör örgütü olarak görülüyor, Kürt sorununun çözümü engelleniyor. AB, İngiltere ve ABD’nin, PKK’yi listeye aldığını öne sürüyorlar. Yani sadece ABD ve İngiltere’nin, PKK’yi listeye alması, nasıl oluyorda AB için bağlayıcı olabiliyor? Bu konuda AB ülkeleride ABD ve İngiltere ile aynı fikirde ve ortaklar. 

Yani sadece ABD ve İngiltere böyle olmasını istiyor diye bunu yapmazlar. AB de böyle olmasını istiyor. PKK’nin listede olması, bütün AB’nin ortak kararıdır ve NATO’nun ortak politikasıdır. Türkiye de bir NATO ülkesi olduğuna göre, bütün bunlar taraf tutarak bilinçlice yapılıyor. Kürtler ve PKK söz konusu olsun, AB ve ABD, çıkar eksenli davranıyor . Kürt Halk Önderi, yıllardır tecrit altında tutuluyor, avukatları defalarca AİHM’e başvurdular ama sonuç değişmedi. AB, Kürtleri hala ekonomik-siyasi çıkarlarına kurban ediyor. Ancak bununda bir sonu olacak. Çünkü Kürtlerin artık bu statüsüzlüğe ve soykırıma tahammülü kalmadı. AB, bu yüzsüzlüğüne devam ederse, çok daha kötü şeylerin olmasına sebeb olabilir. Türkiye eğer böyle devam ederse, Suriye’den çok daha kötü sonuçları yaşayabilir. Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı bir iç savaşın Türkiye’de patlak vermesi, en az beş-altı milyon mültecinin AB’ye akın etmesi ya da zorla gelmesi demektir. AB sanırım böyle bir ağırlığı kaldıramaz. AB, ne şiş yansın ne kebap siyasetiyle hareket ediyor. Yani ne ölsün ne de iyileşsin siyaseti uygulansın diyor. 

Türkiye’de Kürt sorunu çözülmesin ama Kürtlerle Türkiye sürekli düşük yoğunlukta kavga etsinler ve bizde bu koşullarda istediğimizi yaptıralım siyasetini devrede tutuyorlar. Yani Kürtler ne tam bitsinler ne de Kürt sorunu çözülsün, demokratikleşme olsun diyorlar. PKK, ne zaman ateşkes ilan etse, Türkiye’yi çözüme ikna etmeye çalışsa, devlete adım attırmak istese, AB ve ABD heyecanlanıyor, PKK teröristtir diyor ve Türkiye’ye, Kürtleri inkar ve imha etmede daha çok cesaret veriyor. Kürt inkarında Türkiye yalnız değil, AB-ABD, Türkiye’nin arkasında duruyor. Yoksa, şimdiye kadar Türkiye, Kürt sorununu çözmek zorunda kalırdı. Türkiye’de, devleti yönetenlerin çoğunluğu, AB-ABD’nin çıkarlarına göre hareket ediyorlar ve tabi bunda istifade ediyorlar. AB-ABD, Türkiye’yi hala iyi bir müttefik ve pazar olarak görüyorlar. Burada  olması gereken, Kürtlerin her mücadele yöntemini devrede tutup, bu kirli ilişkileri yok edip, Türkiye’yi demokratikleştirip, Kürt sorununu çözmeleri ve emperyalizmin bu kirli oyunlarını bitirmeleridir. Kürtler, AB ve ABD’den, Kürt sorununun çözümünü beklememeliler. AB ve ABD, emperyalist ülkelerdir ve çıkarları nasıl gerektiriyorsa öyle hareket ederler. Ve emperyalizmin çözümü olsa bile, kendi çıkarına göre olur, halkların çıkarına göre değil…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz