Acılara inat kendini açan bir güldü – Sümeyye Oğur

0
1376

Harran ovasının bereketli topraklarında bir ananın çığlıkları duyuldu, duyulan çığlıklar aslında yeni bir hayatın doğuşunu Harran ovasını heyecanlandırıyordu. Ve o an yeni bir beden ve yeni bir hayat masmavi gözleriyle, hayata merhaba diyecekti. Xanım ana kutsal başakların renginden aldığı seyrek saç telleri  anlamlı ilk tebessümüyle ve  gül kokunu çalan bir evlat doğuracaktı. Ve o an gelmişti kutsal ananın acı çığlıları sevinç çığlıklarına dönüşecekti. Kara güllerin en güzel evladı, masmavi gözlerini her ne kadar zalim bir dünyaya açacaktıysa da en güzel hayat ananın kucağında huzurla büyüyecekti. Xanım ananın ak sütünü içerek büyüyecekti ve yaşamın anlamıyla kendinde bir umut belirleyecekti. Ve o bir Mehmet olacaktı belki de Şiyar olacaktı. İlk emeklemelerini hatta ilk adımlarını peygamberler diyarı Urfa da atacaktı. Ağır adımları Urfa da atılırken en asi adımlarını Zağros’lar da sınır tanımadan devam edecekti. Umudu andıran gözlerin rengi umudun ta kendisi olacaktı…

Heval Şiyar (Mehmet Köroğlu) 1985 yılında, Urfa’nın Suruç ilçesinde dünyaya geldi. Mehmet Urfa’daki geri feodal, aşiret ve örf-adetleri içerisinde büyüdü. Anne adı Xanim, Baba Mustafa. Xanim Ana küçük yaşında kendi rızası dışında ilk evliliğini gerçekleştirdi. Xanım ana geçmişte var olan kan davasının bitimi için barış gelini olarak evlendirilmiş yani kuma olarak yeni bir çatı altına gelin olarak gitmişti. Bu evlilikten Xanım ananın iki oğlu olur. Birinin adı Ömer birininde adı Abdullah’dır. Zamanla kan davası barışla sonuçlansa da, yine aşiret arasında anlaşmazlıklar yaşanır, Xanim Ana’nın ağabeyi ve istemsiz evlendirildiği kocası bir kavgada birbirlerinin yaşamlarına son verirler. Xanim ananın ilk kocasından olan iki oğlu böylece yetim kalırlar. Xanim ana her iki oğlunu, kendi yanına alamaz, çünkü aşiretin katı kurallarına göre hiçbir kadın kendi çocuklarını yanına alıp büyütme gibi bir şansı yoktu. Xanim ana çok geçmeden ailesinin zoruyla tekrar evlendirilir.  Yine evli bir adamla evlendirilerek kuma olarak gelin bir başka eve gider. Xanim ananın aklı sürekli her iki oğlunda olur. Yıllar sonra her iki oğlu Ömer ve Abdullah gidip annelerini görme imkanları olurdu. Xanim ana hasretini gidermese de çocuklarını bir kez de olsa kucaklayarak azıcık da olsa acısını teselli ederdi. Xanim ana ikinci evliliğinde 5 erkek 4 kızı olur. Mehmet, Xanim ananın sekizinci çocuğu olarak dünyaya gelir. Xanim ana tüm çocuklarına çok değer verirdi. Mehmet de Xanim ananın en değer verdiği çocuğuydu. Xanim ana ona Mehemet Guli derdi. Yeğenleri de ona “Xalo Guli” diye hitap ederdi.

Mehmet küçük yaşta ana emeğinin değerini hiçbir değerle kıyaslanmayacağını, kendi annesinin yaşadıklarından tanık olarak büyüyordu ve Mehmet için anne emeği asla paha biçilemezdi. Annesinin yaşadığı acı hayatın farkındaydı. Bu farkındalık Mehmet’i daha da güçlü bir genç haline getiriyordu zamanla. Bunca gerçekliklerle büyüyen Mehmet’in ablaları da istemsiz tabiri caizse görücü usulü evliliklerde Şahitlik ediyordu. Ablaları Mehmet’e sadece abla değildi arkadaş, sırdaş ve yol arkadaşıydı da. Onlardan ayrılmak Mehmet için asla kabullenilemeyen bir durumdu. Zamanla arkadaşları, sırdaşları, canları olan ablaları evden ayrılıyordu. Hep sohbetlerine, sıcak kucaklarına özlem duyacaktı ve bu Mehmet’i daha da derinden sarsıyordu. Mehmet ses çıkartmak istese de buna gücü dur demeye yetmiyordu. Çünkü aşiret veya örf-adetler sesin çıkmasına her daim müsaade etmezdi. Mehmet bunun farkındaydı ve her geçen gün daha da farkında olarak büyüdü. Adeta yüreğinde derin bir yara yara yaratıyordu ve bu yara kabuk tutmaz oluyordu. Yaradan oluk oluk kanlar akarcasına yaralanıyordu Mehmet.  Belli bir zaman yani tarih 2011’di yaşanan onca acıdan sonra annesinin ilk evliliğinden olan iki oğlundan biri Abdullah (kan davasından öldürüldü. Küçük yaşta yaşadıkları ve şahit oldukları artık ona ağır gelmeye devam ediyordu ve Mehmet’in aklında, yüreğinde hep bir ‘neden’ sorusunu defalarca kendine sorardı.

Mehmet küçük yaşta emekle tanışmıştı. Marut köyünde dönümlerce nar bahçeleri vardı, ama o çobanlığı severdi, toprakla uğraşmayı. Mehmet’te huzur yaratırdı. Mehmet evin küçüklerinden olduğu için ablalarının emeğini hiç unutmazdı, anlatırdı bazen hatırladığı gözü doluk doluk saklı damlacıklarla. Ablalarının zorla evlendirilmesi onlardan ayrılmak onu çok üzüyordu. En çok ablalarının yemeklerini ve sohbetlerini severdi. Emekçi bir özelliği olduğu için emek verilen bir şeye özenle yaklaşırdı. İnsan emeği onun için paha biçilmez bir değerdi. Mehmet asla emek vermekten vazgeçmezdi. Urfa merkeze taşındıktan sonra da farklı mesleklerde çalıştı, ustalıklar da yaptı. En çok okumaya meraklıydı. Kendisi okul okuyamadığı için yeğenlerinin hepsinin okuması en büyük istemlerinden biriydi. Bunun için yeğenlerinin okumasını sağlamada destek olabilmek için en ağır iş mekanlarında çalışırdı. Çevresi tarafından sevilen, kadir kıymet verilirdi. Yeğenleriyle arkadaş gibiydi, samimiydi. Urfa’nın toplumsal kalıpları onunda üzerine etki yapma zamanı geldiğinde özgürlük hareketini tanıma şansı oluyordu. Bu tanımanın en büyük nedenlerinden biride 1992’de Şehid Mustafa Gezgör (Ş. Zemani) ve arkadaşların şehadeti döneminde herkesin hafızalarına silinmez bir kahramanlık bırakmışlardı teslimiyete karşı… O dönem de Suruç da Özgürlük Mücadelesini tanımayan tanıdı, şehadetlerden en çok etkilenenler ise intikam için yönlerini özgürlük dağlarına vermişlerdi. Mehmet küçük yaştayken. Mehmet’in üvey annesinin, daha genç, kanı kaynayan bir delikanlı olan Selami Bir grup arkadaş ile özgürlük dağlarına yol alırlar. Selami Mehmet’in üvey annesinin en küçük oğluydu. Daha yeni bıyıkları terlemiş esmer, uzun selvi boylu, keskin bakışlı bir gençti. Mehmet Selami ağabeyinin neden bu yolu seçtiğini hep sorar ve özlem duyardı, çünkü ilk defa aileden biri kopuyor ve bir daha haber alınmıyor. Sadece bildiği bir şey vardı, o artık bir özgürlük savaşçısı, bir gerillaydı.

Yıllar geçer Mehmet artık bir yol seçimine gelir, en sonda abisinin yolunu seçer. Fakat ailenin durumu maddi anlamda iyi olmadığı için sadece sabır eder, günleri sayar, çalışır da çalışır. Xanim ana belli bir zaman sonra onu evlendirmeye karar verir. Bu karardan dolayı Mehmet Xanim anayla hep bir kavga içerisindedir. “evlilik ölümdür. Benim genç bir kızın hayallerini, hayatını birkaç çocuk için mahvetmeye hakkım yok.” Derdi. Zorla evlendirilen ablalarını göz önüne getirerek hep dile getirir. Xanim ana zamanla Mehmet’te bazı belli değişimlerin olduğunu fark eder ama anlam katamazdı bu değişime.

Mehmet, yeğenlerine çok bağlıydı, bir yeğeninin zindana girişi, aradan çok geçmeden bir başka yeğeni olan Hilal’in ( Ş.Roza Tekoşin)  Amed dağlarındaki Zikzaklı patikalarında yol alması, ama daha da öncesi Mehmet  yıllar sonradan yani 2011’de netleştirilen Selami Şimşek yoldaşın, 1996’da Serhat’da  şehit olduğu bilgisi Mehmet’e arayışları daha da derinleştirdi ve her geçen gün yüreğini derinden etkiledi. Aşırı duygu yüklü bir yüreği vardı. Hep sakladığı içine sığmayan yüreğini büyük ablasıyla paylaşırdı. Var olan yaşama ve kurulan sisteme karşı hep dik dururdu, teslimiyeti asla kabul etmezdi. Ben böyle zalimce bir hayat seçemem diyordu. Ve arayışlar derinleştikçe derinleşiyordu Mehmet’in düşüncelerinde.

2011 ‘de Mehmet Mardin zindanında olan yeğenini görmek için yol alır. Bu görüş bir kararın artık verildiğini ve bunu tek yeğenine söyleyecekti. Evet, Urfa ovasından yönünü Qerej Dağı’nının eteklerinden Mardin‘e verdi. Kim bile bilirdi ki bu son görüşü olacaktı! Ama hep umudu vardı ki yeğeni ile dağlarda buluşmaktı…

Mehmet yeğeni ile görüşten sonra diğer yeğeni olan Nupelda ile dağlara gitmeye karar verir, onu yalnız bırakmak istemez. Nupelda, evlenen ablalarından biri olan öz kızı değildi, Hilal( Ş. Roza Tekoşin)  ile birlikte büyümüştü. Mehmet’in ablası Nupelda’ya kendisi ilk ana sütünü vermiştir. Birbirlerine bağlılıkları buradan gelir. Her fırsata Mehmet yeğeni olan Nupelda’yla  her sohbetinde sürekli ablası gibi özgürlük dağlarına yol almasını söylerlerdi. Özgür kadın kimliğiyle özgür diyarlarda yürümenin nasıl bir onur olduğunu öğretirdi. Mehmet kendini eğittiği kadar çevresini de eğitme ve bilinç kazandırabilme çabası içindeydi. Çünkü Mehmet geri feodal bir toplumun gerçekliğini annesi ve ablaları şahsında daha ii görebiliyordu. Kadın özgürlüğünü ve iradesinin ne demek olduğunu nasıl yaratılmasının gerektiğinin bilincini yaşamaya başlamıştı. Bu bilinci her an kendinde yenileme .abasındaydı. annesi be ablalarının yaşamı Mehmet için en büyük materyaldi. Zorla evlendirilirken kadınlar ve kuma olarak bir başka evlerde yaşamaya çalışan kadınların acılarını annesinde ve ablalarında her zaman gördü. Bu nedenle Urfa’da eşi dostu özellikle kızlara bir şeyler anlatma çabası vardı.

Bir Sonbahar da Eylül ün ilk haftası Nupelda ve Şiyar kendileri dayı yeğen birlikte ele elle verip Suruç ovasının güneşin batışının kızıllığında umutla, hayallerle, kalbindeki heyecanı sığamayacağına son kez bakarak kuryeleri bekletmeksizin yolla koyulurlar. Artık Şiyar için heyecanla beklenen zaman özgür yaşamın mekanlarına atmaya gelmişti …

Sadece Nupel’da Mehmete artık Mehmet abi diye hitap etmeyecekti. Artık Heval Şiyar diye hitap edecekti. Çünkü Mehmet artık Şiyar olarak geri kalan yaşamına devam edecekti. Yeni savaşçılar eğitiminde arkadaşlar Heval Şiyar’a xalo diye hitab etmeleri daha ilgi çekici oluyordu. Çünkü Xal û Xwarzî bir umudun yolundan beraber başlangıç yaptılar ve devam edeceklerdi. Tabi ki Nupelda o zamanın bu kadar çabuk geçeceğini ve bir daha böyle dayısı ile birlikte mücadele içerisin de aynı mekanda kalamayacağını hiç düşünmemişti! Heval Şiyar Düşmana karşı kendisini Önderliğin özgürlük felsefesi ile geliştirdi. Aldığı tüm görev ve sorumlulukları eksiksiz bir şekilde yerine getirme çabası içindeydi. Be bunu başarmanın adımlarını her geçen gün daha da güçlü ve anlamlı attı. Yaşamda, eğitimde Şiyar herkesle alıp verirdi. Hem yaş itibariyle hem de tecrübeden arkadaşlarının yüreklerin de güvenilir ve hoşgörülüğü yer edinmişti. Şiyar arkadaş yürek saflığına temizliğine önemle yaklaştığı gibi yaşamda da etrafını temiz tutar ve korurdu. Eğitim sonrası hareketli taburlarda kalır ,sonradan Yeni savaşçılar yönetimin de yer alır. Yeni savaşçılar da çalışma yürütmek ona mücadele içerisin de maneviyatını önemine hep dile getirirdi. Belli bir süre sonra Heval Şiyar yeğeni Hilal’in (Ş. Roza Tekoşin) Amed’de ki şahadetini öğrenmişti ama Heval Şiyar için bu geri atma nedeni olmamıştı. Aksıne daha güçlü adımlar atma nedeni olacaktı. Heval Şiyar da her gün ve her an Önderlik felsefesinde kendini geliştirmek en büyük ve en anlamlı iddia olmuştu. Kendini geliştirmek her daim ona yetersiz geliyordu.  Kürdistan dağlarından ovalara kadar bitmek bilemez yolculukların devamını getirmek için Rojava’da çetin geçen dönemlerde hep güçlü olmayı kazanmayı yenik düşmemeyi kendine esas aldı. Şehid Şiyar hem yaşam hem de örgüt içerisin de aldığı deneyim ve kazandığını paylaşmayı seven bir kişiliğe sahipti. Rojava’da savaşın çetinliğini kendi şahitliğini yapmış ve düşmana karşı hep öfkesi daha çok olmuş. 2015 Newroz öncesi Şiyar arkadaş yüreği yine özlemlerle dolu uzun bir yolculuğa çıkar. Yönünü bu sefer Zagros dağlarına verir.

Şehid Şiyar o masmavi gözleri umut doluydu hep, düşmana karşı hep öfkesi vardı. Önderliği hep anlamak isteği ve şehid olan arkadaşların hayallerini gerçekleştirmek için hep mücadele ederdi. Xalo Guli, Xanim nenemin güllüydü. Mücadele de arkadaşların Xalosu olarak hep kaldı hafızalarda, gülüşünü özletirdi. Suruç ovasından Zagros dağlarına kadar yol aldı ve şimdi Zagros dağların da yine yeşerircesine yüreğim de yeşeren … Tüm zalimlere karşı hep başı dik asil duruşu ile direnen kendi tomurcuklarından açan güldür.

Çetin bir savaş vardı Kürdistan’da. 2016 baharın da arkadaşlara sorduk, onunla kalan Şehid Serdar Semsur arkadaş vardı bahsetti durumu iyi olduğunu ama onun Bakur’da olduğunu söylediler. 2017 sonbaharın da bir gün İbrahim arkadaşın Botan’dan geldikten sonraki mektubun da Şiyar arkadaşın şehadetini duyduğunu öğrendiğini onunla dağlarda kucaklayamadığını yetişemediğini dile getirmişti. O mektubu okumayana kadar Şiyar arkadaşa nasıl ulaşabilirim yollarını aradık. Şehit Şiyar (Mehmet Köroğlu) Gever direnişinde şehit olmuştu. Cenazesini bulamamıştı aile, abisinin izinde gitti. Şehid Şiyar ( Selami Şimşek) Serhad da kar da aylarca süren operasyon da Qers Çemçe de 1996 da şehid düşmüştü.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz