Afrika’daki sömürgeciliğe karşı başkaldırının ilk adı, kadınların öfkesinin dışa vurumu: Nwanyeruwa. Nijerya’da sömürgeciler sadece toprakları değil kadınların özel hayatını, kendilerine özgü adetlerini ve özgürlüklerini de ‘işgal’ etmeye çalışıyorlardı. Ve işte tam bu noktada bu yerli cesur kadının çağrısı ile bir araya gelen binlerce kadın ‘Kadın Savaşı’nın fitilini ateşledi.
Nwanyeruwa, Nijerya’daki Igbo kabilesinin erkek hakimiyetine karşı yükselen mücadelesinin cesur bir neferi.
Yıl 1929’du ve Nwanyeruwa’nın yaşadığı bölge Birleşik Krallığın sömürüsü altındaydı.
Nijerya’yı sömüren güçler bölgedeki erkeklere sınırlı ölçüde yetkiler verdi, kadınlar ise bu lütufmuş gibi tanınan haklardan tamamen mahrum bırakıldı.
Sömürgeden önce özellikle pazarlarda ürünlerini satan kadınlar, topraklarının işgal edilmesi üzerine getirilen sınırlamalardan nasibini aldı.
Kadınların ticaret yapması ve üretmesi engellendiğinden, yani herhangi bir maddi kaynakları olmadığından sömürgecilere vergi vermiyorlardı.
18 Kasım 1929’da koloniciler tarafından nüfus sayımı gerçekleştiriliyordu. Bu esnada Emniyet Müdürü Okugo’nun elçisi Mark Emeruwa, Nwanyeruwa’nın evine gelerek ona kaç keçi, koyun ve kaç insanla yaşadığını sordu. Bu soru vergi alınacağının sinyaliydi.
Nwanyeruwa buna karşı çıktı ve Emeruwa’ya tepki gösterdi. Yaşanan tartışmanın ardından vergi konusunu diğer kadınlarla tartışmak üzere hemen köy meydanına gitti.
Günler, hatta haftalar süren görüşmeler sonucu yaklaşık 10 bin kadın bir araya geldi.
Igbo kabilesinden kadınlar, komşu köylerdeki kadınlara palmiye yaprağı gönderdi. Bu, onların geleneklerine göre ‘davet’ anlamı taşıyordu.
Ve birbiri ardına binlerce kadın bu davete icabet etti.
Kadınlar birbirlerine bir palmiye yaprağı alan her kadının yaprağını başka bir kadına iletmesini ve zincirleme bir iletişim hattı oluşturmasını söyledi.
Kadınların sesi çevre köyleri de etkisi altına aldı ve yaklaşık 25.000 kadın mücadelede buluştu.
Kadınların protestosunun ilk hedefi Nwanyeruwa ile tartışan Emeruwa idi.
Emeruwa’nın evinin etrafında toplanan kadınlar, kendi kültürlerine özgü yöntemlerle sömürgeciyi protesto ettiler.
Geleneksel bir kadın eylemi: ‘Erkeğin üzerine oturmak’
Kendilerine özgü bu protesto yöntemine ‘erkeğin üzerine oturmak’ diyordu kadınlar .
‘Erkeğin üzerine oturmak’; kadınlar tarafından erkeklere karşı uygulanan geleneksel bir protesto yöntemiydi. Kadınlar bu yöntemle şarkılar söylüyor ve öfkeli oldukları kişileri protesto ediyorlardı.
Kadınlar erkek hatasını kabullenip, pişman olana kadar onu evine kadar takip eder, hatta evini yakardı. Bu kolektif eyleme ‘erkeğin üzerine oturmak’ ya da ‘erkeğe savaş açmak’ deniyordu. Ve bu yöntem topluluktaki erkekler tarafından da meşru kabul ediliyordu.
Sömürgecilere karşı uygulanmaya başladı bu yöntem. İşgalciler, kadınların toplantılarını Pagan ritüeli olarak görüyordu. Ve bu kendilerince küçümsedikleri ‘toplantılar’ kendilerine karşı bir silaha dönüşmüştü.
“Erkeğin üzerine oturmak”, sömürge öncesi dönem boyunca grev ve diğer direniş yöntemlerinin yanı sıra, kadınların sosyal ve siyasi iktidarı dengeleyebilmesi için bir araç niteliği taşıyordu.
Biriken öfke sel olup aktı
Nwanyeruwa, Birleşik Krallık sömürüsüne karşı mücadelenin işaret fişeği oldu. Kadınların yıllar boyu biriken öfkesi yolunu bulup açığa çıktı.
Bu büyüyen kavga aynı zamanda altı farklı etnik gruptan (Ibibio, Andoni, Orgoni, Bonny, Opobo ve İgbo) kadını da bir araya getirmişti.
Kadınlar düzenledikleri eylemler ile yeni çıkarılan vergileri ve sömürgeci yöneticileri protesto etti.
Kadın protestoları sömürgecilere karşı o güne dek bölgede açığa çıkan en güçlü başkaldırıydı.
Batı Afrika’daki bu büyük kadın direnişi grevlerle sürdü
Kadınların eylemlerinin yönü mahkemelere, ardından da cezaevlerine yöneldi. Cezaevlerine tabir-i caizce baskın düzenleyen kadınlar tutsakları serbest bıraktı.
Kadınların kararlı eylemlerini kanla bastrmaya çalışan sömürgeciler, polise ateş açma yetkisi verildi.
Polisler 55 kadını öldürdü, 50’den fazla kadını da yaraladı.
Aralık 1929 sonlarında ve Ocak 1930 başında kadınlara yönelik otuzdan fazla toplu ceza soruşturması gerçekleştirildi.
Tarihe “Kadın Savaşı” olarak geçen mücadele aynı zamanda o coğrafyanın geleneksel kalıplarının da yıkılışı oldu. Sokağa dökülen kadınlar cinsiyet eşitsizliğine karşı da ayaklanmıştı. Ve bu sömürgecilerin kıskacındaki bir toplumda dönüm noktası demekti.
Kadınların savaşı sonuç verdi ve verdiği kararlarla tartışma yaratan emniyet müdürü görevden alındı.
Uzun süre devam eden gösteriler sonucu bazı yargı çalışanları (hakim, savcı) istifa etti bazıları ise istifaya zorlandı.
Nwanyeruwa, baskıcı bir sömürge rejimi altında kadın haklarını savunan bir özgürlük savaşçısı ve devrimci idi.
Bu direniş bugün hala heme kitaplarda hem zihinlerde kadınların toplumsal, siyasi ve ekonomik adaletsizlikleri önlemek için organize ettiği en önemli stratejik sömürgecilik karşıtı direniş olarak düşünülür.
1938’deki Kadın Savaşı, 1940’ların Petrol Protestoları ve 1956’daki Vergi İsyanları gibi daha birçok protestoya ilham kaynağı olduğu gibi önemli değişimlere de yol açtı.
Eylemler sonucu kadınların sosyal yaşamdaki statülerinde iyileşmeler gözlemlendi. Daha önceden çalışma fırsatı bulamayan kadınlar artık mahkemelerde de çalışabilme hakkını kazandı.
Kadınların bu ses getiren itirazı hem işgalcilere hem de erkek egemen zihniyetin yansıması olan devlet mekanizmalarına büyük bir başkaldırıydı.