‘Ben bazen Agît otur diyordum. Agît bana diyordu, benim annem ismimi Agît koymuş ve bana otur diyor, ben nasıl oturayım, valla oturamam anne’ diyerek başlıyor anlatmaya Anne Halise Aksoy, oğlu olan HPG gerillası Agit İpek’i.
Özgürlük yaşanılan ile hayal edilen arasındaki ideallerin peşinde gitmektir. Özgürlük için bedeller ödenmemiş ise gerçek özgürlüğü de tatmak imkansız olur. Bunun içindir ki Kürdün özgürlük hayali imkansızı başarmaktır. Yeryüzünde bugüne kadar denenen eşitlik ve özgürlük mücadeleleri şimdi Kürdün hakikat arayışıyla büyüyor.
Uzak olduğumuz kadar da yakınız özgürlüğe. Onun içindir yolları yel eyleriz. Yazı kış, kışı sonbaharla birlikte tadarız Mezopotamya’nın bir diyarından diğer diyarına. Hesinkar Kawa’dan beri bökülmeyen irademizle dağa-taşa yoldaş olmuşuz. Her sabah üten kuşun sesinde varız. Harıl harıl çağlayan çayırlarda Fırat ve Dicleyle bütünleşip denizlere akarız.
Amed’de Mazlum, Gabbar’da Agit, Mahabad’ta Qazi Muhammed, Hewlêr’de Leyla Qasım, Kobanê’de Arîn Mîrkan, Dersîm’de Pîr Seyid Rıza, Bazîd’de ise Rewşen Aşkara’dır özgürlüğün adı. Yoksa hapsedilmeyen herkestir, eğer bu özgürlük arayışçıları olmazsa. Hilvan’da başlayan ilk kurşunun iz düşümüdür Kürdistan gerillası. Olmazı olura dönüştüren ve insan gücünde, iradesinde, kararlığında ısrar edendir Kürdün gerillası.
Kapitalist modernitenin geliştirdiği teknik üstünlüğe karşı insan iradesinden taviz vermeyen Amara’lılar Soykırımcıların bitti-bitecek naralarına eylemleriyle cevap veriyor. Özellikle son bir kaç yıldır gelişen yeni silah teknolojilerine karşı kendini yeniden yapılandıran PKK Gerillaları Kürdistan’da destansı direnişlerle güçlü eylemler gerçekleştiriyor.
Kürt gerillalarının AKP-MHP Faşist hükümetinin her dönem bitti-bitirdik naralarına ve özellikle de kontracı davranışlar sergileyen Süleyman Soylu’ya cevabı profesyonel eylemler ile karşılık buluyor. Savaş hukukunu hiçbir şekilde tanımayan işgalci ve soykırımcı Türk devleti, özgürlük mücadelesi ile baş edemeyince bu sefer cansız bedenlerden intikam almak istiyor. Bu konuda Türk devletinin savaş suçu oldukça kabarıktır.
Yıllardır Kürdistan’da yürütülen savaşta her türlü kirli politika yürüten bu işgalci güçler sicillerine insanlık dışı uygulamalarla imza atmaya devam ediyor. Dersim’de merkeze bağlı Xelasor tepesinde 23 Mayıs 2017 yılında şehit düşen HPG gerillası Agit İpek’in cenazesini posta ile annesine gönderen soykırımcılar insanlık tarihine yeni bir kimlik ile kendisini yazdırdı.
Bu kimliğin ötesi daha görülmedi. Ne Gladyatör Arenalarında, ne Hitler Faşizminde, ne de jenosid olarak tarihe geçen insanlık suçlarında bu gibi durumlar ile karşılanmamıştır. Ancak 21. Yüzyıldaki teknoloji çağında AKP-MHP faşizmi Kürde olan öfkesini tüm aleme ıspatlamak istercesine insanlık suçunu işlemeye devam ediyor.
Egemenlerin tercihi olan savaşlar insanda insansızlığı resmediyor. Savaşlar bir zincir olarak halkların boyunlarına geçirilmek isteniyor. Soykırımcıların kendilerine mübah gördükleri hakları talep etmek, Cemile Çakırga gibi buzdolabında saklanmaktır. Taybet Ananın cansız bedeni gibi 7 gün boyunca sokak ortasında bekletilmektir. Hacı Lokman Birlik gibi askeri aracın arkasından sürüklenmektir diyor faşist Türk devleti.
Tüm bu insanlık dışı uygulamalara karşı Kürdün özgürlük serüveni ise emsalsiz bir direniştir. Kürdün öfkesidir özgürlük arayışı. Doğmak ile yaşamak arasındaki mekiktir Kürdün gerilla yürüyüşü. Bu yürüyüşe öfkedir Agît İpek’e karşı gösterilen davranış. Soykırımcıların soyundan gelen soysuzluktur bu kargo uygulaması. Kürde vurulmak istenen kilidin bir zinciridir Agît İpek’in cenazesine yapılanlar. Kürdün cansız bedenine bunu yapan soykırımcılar canlısına daha neler yapmaz ki.
Soykırım kıskacından kurtulmanın yegane yolu Agîtleşmektir. Agîtleşen ve Rewşen Aşkaralaşan Kürt soykırımcıların nefes darlığı olur. Kürdistan topraklarından sökülüp atılmayan her soykırımcı zihniyet halklar için baş aşağı gidişin devamıdır. Bu baş aşağı gidişe dur demek için özgürlüğün erdemine yol almak gerek.