AKP/MHP hükümeti, Türkiye’yi bataklığa sürüklüyor

0
124

KEMAL SÖBE

Ekonomik sıkıntılar yaşamak, krizlerle boğuşmak, zamlı ve zulümlü koşullarda yaşamak kapitalizmin topluma dayattığı bir yaşam tarzıdır. Birileri aç kalacakki birileri zengin olsun, şatafat içinde yaşasın. Kapitalizmde çoğunluk sefalet içinde yaşayacakki, küçük bir sermaye azınlığı da sermaye artırımı yapsın, zengin olsunlar. Kapitalizmde denge böyledir. Ağlamakla, sızlamakla, şikayetçi olmakla bu sorunların çözülemeyeceğini artık bilmek gerekiyor. Sorunların nedenlerini doğru bir şekilde çözümlemedikçe çözüm bulunması mümkün değildir.

Kaynaklarının bir bölümünü savaşa, bir bölümünü din tüccarlarına, bir bölümünüde hırsız siyasetçilere yani yolsuzlara ayıran ülkelerde yoksulluk bitmez, ekonomi düzelmez ve yoksulluk bir kader olarak topluma dayatılır ve bazıları da, yoksulluğa bile şükrederek yaşarlar. Öyle ya, yoksullar yoksulluğa şükrederek yaşayacaklarki zenginlerin düzeni bozulmasın. Fakirlere gelince, herşey kader ve alınyazısı. Ama zenginlerin paralarının çoğalması söz konusu olunca Allah veriyor. Allah, bazı zenginlere kıyak mı geçiyor? Allah, fakirlerin düşmanı mı? 

Allah KURAN’DA, paylaşın, ihtiyaçtan fazlasını, ihtiyaç sahiplerine verin demiyor mu? KUR’AN’A ve İslam’a göre mülk sahibi Allah değil mi ve her insanın, Allah’ın mülkünden ihtiyacı kadar alma hakkı yokmu? Tabi Emevi dinine göre, Allah zenginlerin dostu fakirlerin de düşmanıdır. Oysa Hz Muhammed, zenginlerin saltanatını yıkmak için savaştı. Allah bunca nimet verecek ama bazı çevreler, o nimetleri kendi tekellerine alacaklar ve Allah bunu bize mükâfat olarak verdi diyecekler ve yoksulluğuda kader olarak gösterecekler. Tam bir sahtekarlık sistemi yaşanılıyor. 

En kötüsü de, bu sahteliklerin müşterilerinin bolluğudur. İçinde yaşadığı sistemi sorgulamayanların yaşamadıklarını düşünüyorum. Türkiye’de, günden güne, insanların yaşam kalitesinin bozulduğu, ekonominin baş aşağı gittiği koşullarda yaşanılıyor. Bu kötü gidişatın, ne gibi beter koşullara yol açacağını hesaplarsak bu günlerin bile daha iyi günler olduğunu söyleyebiliriz. Beterin beteri var derler. Sistem sorgulanmadığı ve demokratikleşme olmadığı ve ülkenin, Kürt sorunu başta olmak üzere sorunları çözülmediği için bu yoksulluk ve fakirlik var. Türkiye’nin bu koşullarda kalmasını isteyenler ve bundan da rant elde eden bir kesim var.

Birkaç inşaatçı müteahhit, holding ve borsacı ülkeyi, kendi tekellerine almışlar ve kendi babalarının çiftliği olarak kullanıyorlar. Her gelen yıl, geçen yılı bile aratır oluyor. Hangi gelişmiş ülkede her hafta zam yapılıyor? Bu sene bir evin fiyatı iki milyon liraysa bir sene sonra üç milyon lira oluyor. Hiç böyle kaypak ve güvenilmez bir ekonomi dünyanın neresinde var? Dünyanın, hiç gelişmemiş Afrika kabile devletlerinde bile böyle kötü bir ekonomi ve zam yok. İnsanlar çalıştıkları halde yarı aç yaşıyorlarsa o ülkeyi çeteler ve hırsızlar yönetiyor demektir. Bunlar Türkiye’nin gerçekleridir. 

Hırsızlık yapan devlet yöneticileri tutuklanmıyorlar, alkışlanıyorlar ve bu hırsızlıkları ifşa edenlerin haklarında dava açıyorlar, tutuklular. Hırsız siyasetçiler tutuklanmıyorlar hırsızı açığa çıkaranları tutukluyorlar. Bu nasıl bir adalet ki, devletin parasını çalanlar, yolsuzluk yapanlar tutuklanmıyorlar ama hırsızı açığa çıkaranlar tutuklanıyorlar. İşte böyle kokuşmuş bir siyasette olmayacak kötülük yoktur. Ki zaten oluyor. Türkiye,  doktorların bile kalmak istemedikleri, Avrupa’ya gitmek istedikleri bir ülke haline getirildi. Eğer önlem alınmazsa, önümüzdeki birkaç yıl daha büyük krizlerin yaşanılacağı yıllar olacaktır. 

AKP hükümeti artık sorunları çözemeyecek kadar dejenere olmuştur. İktidarda kaldığı zaman zarfında, ülke daha çok uçurumun kenarına gelecektir. AKP hükümeti, Türkiye’nin başına bela olmuştur. AKP’den önce, insanlar, lokantalarda paralarıyla yemek yediklerinde doyuyorlardı ve ekmeği salatası bol olurdu, çünkü para ödeniyordu. Şimdi daha çok para ödendiği halde ekmekten ve salata gibi ek yiyeceklerden korkunç bir küçülme var ve masadan yarı aç kalkılıyor. Türkiye Özal döneminide gördü ama son yıllar Özallı yılları bile aratır oldu.

Evet, zamlar ve hayat pahalılığı, dönemin ANAP/Özal hükümetiyle başladı ama günümüze kıyasla, o dönemler bile, çiftçiler/köylüler, memurlar durumlarından memnunlardı hatta işçilerin bile bazı hakları ve tazminat gibi ödemeleri vardı, bir işçi bile, taksitle ev alabiliyordu. Şimdi memur bile ev alamayacak duruma gelmiştir. Korkunç bir beyin göçü son yıllarda yaşanılıyor. Böyle devam ederse, on yıl sonra, her meslekten nitelikli çalışan kalmayacaktır. Son yirmi yılda tam iki milyon insan tarımı ve çiftçiliği bırakmış. Tabiki üretim düşer ve şekeri, pirinci, zeytin yağını dışarıdan alırsın.

Son yirmi yılda sadece betona yatırım yapıldı ve her yer betonla dolduruldu, son on yılda bir milyon hektarlık orman kesilmiş. AKP hükümeti, her bakımdan Türkiye’ye zarar veriyor. Porsiyonları küçültün diyenler, otuz çeşit yemeğin olduğu saray sofralarında oturuyorlar, yüz elli bin lira sadece maaş alıyorlar. Bir simit on lira olmuş, ekmek yedi lira olmuş. Eskiden ekmek dört yüz gramken şimdi ikiyüz grama indirilmiş. Avrupa, herhalde Türkiye’nin fakirliğini kıskanıyor. 

Türkiye vatandaşları Avrupa’ya gitmek için, günlerce vize kuyruklarında bekliyorlar ama bir Avrupa vatandaşı, vizeye ihtiyaç duymadan Türkiye’ye rahatça geliyor ve bir maaşıyla bir ay tatil yapabiliyor. Avrupa herhalde bunu kıskanacak. Rezaletin dasinkası. Seçimlerden önce, petrol ve doğalgaz buluyorlar ama seçimlerden sonrada, buldukları petrol ve doğalgaz kayboluyor ve ithal ettikleri petrole ve doğalgaza zam üstüne zam yapıyorlar. Çünkü Avrupa Türkiye’yi kıskanıyor. Yıllar önce, muhalefetteyken Avrupa’yı örnek gösterenler, şimdi, Avrupa bizi kıskanıyor

diyorlar. Türkiye’de hiçbir kapitalist düzen siyasetçisi yoğurdum ekşidir demiyor. Ve hepside topu birbirine atıyorlar. Halbuki biri birinden beter.

Bugün birbirine hakaret ve küfürler söylerler yarında kol kola takılırlar. Türkiye’de siyaset, son kırk yılda alabildiğince kirletildi. Mafya ve çete zihniyetiyle yönetilen bir ülkede başka ne beklenir? Her yer mafya ve çete kaynıyor. Hayatın her alanında kokuşmuşluk var. Toplumsal yozlaşma, çürüme ve dejenerasyon had safhada. Türkiye’nin bir toplumsal devrime/yenilenmeye ihtiyacı var. Fakirden alıp zengine verirseniz, halkın sofrasındaki porsiyonları siz küçültmüş olursunuz. Böyle devam edenler, kendi elleriyle kendi sonlarını getirirler. Halkın parasını yiyenler, gün gelir bunun hesabını verirler…

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here