Alevilerin toplumsal gücü, kültürel soykırımdan kaynaklı sorunları ve örgütlülük düzeyi kendilerine ait gündemlere sahip olmasını gerektirir. Eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi vermeleri bunu zorunlu kılmaktadır. Kuşkusuz gündem yaratmak, bu gündemi Alevilere taşırıp tartıştırmak sıradan bir mücadele ve örgütleme ile olmaz. Bu da en başta Alevi felsefesiyle donanmış olmak ve ortak tutum almakla mümkün olur.
Alevilerin kendi inanç kimlikleri ve Türkiye demokrasisini doğrudan ilgilendiren temel konularda zaman zaman bir iç gündemleri oluşabiliyor. Ancak bu gündemleri, yaratıcı, zengin yol ve yöntemlerle derinleştirip süreklileştirememe durumu bu gündem maddeleri üzerinden istenen algı ve bilinci yaratmada zayıf kalmaya yol açabiliyor.
Alevilerin sorunlarının çözümünü merkez alan gündemler yaratmada, yaratıldığında da sürekli kılmada engel sadece iç sıkıntıları, örgütleme zayıflıklarında kaynaklanmıyor. Burada da en sık görülen tarz, Alevilerin zaman zaman demokrasi mücadelesi kapsamına giren konularda egemenlerin ve iktidar güçlerinin iç kavgalarına angaje olması şeklinde yaşanabiliyor. Bu durum daha çok da AKP-MHP saldırıların karşısında CHP’nin muhalefet adı altında gündeme taşıdığı konularda yaşanıyor.
Türkiye’nin demokratikleşmesi AKP-MHP’ye karşı mevcut CHP mücadelesi ile asla gerçekleşemez. CHP’nin mevcut merkezi yönetimi, içindeki etkili gurupların konumu ve muhalefet düzeyi AKP-MHP kadar Türkiye’nin demokratikleşmesine karşıdır. CHP, AKP-MHP faşizmini normalleştirmektedir. Sol demokratik muhalefete saldırılarına destek olmaktadır. Söylemiyle faşizmin üstünü örtmekte Türkiye’de normal bir rejim ve yönetim varmış havası yaratmaktadır. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının söylemleri, Erdoğan’ı geçmiş cumhurbaşkanları gibi olduğu algısı yaratan başka bir siyasetçi daha yoktur. Erdoğan ve AKP’nin muhalefete karşı saldırı ve baskılarının neredeyse yarısının İBB üzerinden yapılmasının nedeni de budur. Erdoğan bilinçli bir biçimde İBB’ye saldırmaktadır. Çünkü İmamoğlu muhalefeti Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmektedir.
Aleviler, Türkiye’nin temel sorunları konusunda kimin ne söylediğine, çözüm için neler önerdiğine bakarak söz söyler, tutum alırlarsa daha doğru daha demokratik bir yaklaşım göstermiş olurlar. Türkiye’nin temel sorunu Kürt sorunu, Alevi sorunudur. Dolaysıyla CHP’nin Alevilerin inanç ve kimlik sorunu ve Kürt sorununun çözümü meselesinde AKP-MHP’den farklı düşündüğü, önerdikleri nedir? Varsa bu farklı yaklaşımını cesaretle dilendire biliyor mu? CHP neden dinci ve milliyetçi propaganda yapmaktan çekinmiyor da Kürt ve Alevi sorunu gündeme geldiğinde bin bir gerekçe ile ‘zamanı değil’ diyebiliyor? Bu CHP’nin Aleviler ve Kürtler konusunda müesses nizamı sürdürdüğünü gösteriyor. Bu da Alevilerin siyasi partiler arasındaki tartışmalara takılmamalarını, bu partilerin gündeme taşımaya çalıştığı konularda kendi bakış açılarıyla yaklaşmalarını gerektirmektedir. Örneğin CHP belediyelerinin cemevlerine imar izni verirken inanç yeri diyerek Alevileri kendine çekme oyunu karşısında Alevilerin ‘bu iş belediyelerin değil, TBMM işidir’ demesindeki gibi. Dikkat edilirse Alevilerin bu yaklaşımı bu konunun istismar edilmesini engelledi.
Sadece siyasi ve güncel gelişmeler bağlamında değil daha temel ve esaslı meselelerde de Alevilerin kendi gündemlerini oluşturması çok önemlidir. AKP-MHP faşizmi Alevilerin sorunlarını tartışmaması ve kamuoyuna mal etmemesi için çok özel çalışıyor. Engeller yaratıyor. Hata bazen sinir uçlarıyla oynayacak kadar saldırılarda da bulunuyor.
Alevi inancının tarihi, kimlik ve kültürünü ilgilendiren derin konulardaki tartışmalarda sadece Türk devleti değil, Avrupa merkezli de müdahaleler olabiliyor. Türk devleti temel meselelerdeki tartışmalarda ya doğrudan Diyanet yoluyla ya da Diyanetin eğittiği Alevi kılıklı kimseler aracılığı ile yön verip gündemi kendi mecrasına çekmeye çalışıyor. Örneğin cemevlerinin ne olduğuna ilişkin tartışmalar da bunu görmek mümkündür. Avrupa’daki kimi güç odakları ise demokrasi, bilimsellik, siyasi ve ekonomik destek vaadi gibi araçları devreye sokarak içerden ya da dışarıdan birilerini yönlendirmek suretiyle Alevileri gündemlerinin dışına çıkarmaya çalışıyor. Bu konudaki en çarpıcı örnek bir süredir yapılmakta olan Aleviliğin İslam içi ve dışı tartışmasıdır. Son birkaç yıla kadar da Alevilerin böyle bir gündemi olmamıştı.
Bilindiği gibi bu tartışma esasta selefi cihadistlerin terörist eylemlerini artırması, Türkiye’de de AKP’nin Batılı güçlere verdiği sözlerini tutmamasından sonra başladı. Uzun tartışmalar ve mücadeleler sürüyorken Kerbela vakası yaşanmış, bu da Alevilerin İslam ile ilişkisini belirlemede etkili olmuştur. Aleviliği İslam içi mi, dışı mı şeklindeki bir tartışma ile tanımlamaya ihtiyaç yoktur. İslam’ın da Aleviliği kendi içinde mi dışında mı tanımlamasına ihtiyacı yoktur ve olmamıştır. Alevilik Aleviliktir. Sadece İslam’dan değil Ortadoğu’daki din ve inançların tümünden halkçı, özgürlükçü ve ahlaki değerler almıştır. Felsefik bakış açısıyla, kavram ve ahlaki ilkeleri ile Alevilik de tüm inançlara değer vermiştir.
Alevilerin ister siyasi güncel konularda olsun ister tarihi, kültürel alandaki esaslı meselelerde olsun, kriterler belirlemesi gerekiyor. Bu kriterler Alevilerin kırmızı çizgisi olabilmelidir. Türkiye’nin gerçek anlamda demokratikleşmesi ise konulacak kriterlerin ilki olabilmelidir.