Amed’in orta yerinde en ‘qırıx’ından bir delikanlı beliriyor. Adına Eşyar diyorlar, yârine eş olsun, sadakati daim olsun diye. Yanağının iki yanında iki gamze, gülünce yumuluyor çukur çukur içine, böyle güzel gülünür, böyle yakışır gamze dedirtiyor. Eşyar, mahallede kimin canı yansa beliriyor yanı başlarında, serde yiğitlik olunca… İnsana sevdası ele avuca sığmıyor Eşyar’ın. Yolun bir dönemeci varıp sevdasına sığınıyor, en kuytusunda karanlığın, en ortasında ayazın Amedli oluyor tüm sevmeleri…
Amed’in bağrı kavgaya açılınca Eşyar’a da kavgadan başka yonga kalmıyor. Yâri Kürtce, yâri Amed olunca bir canda iki olmaları böyle başlıyor. Ten Eşyar’ın; yürek kavganın, yürek dağın, yürek salimin oluyor. Uzun süreli gençlik çalışmaları ardından yelkovan akrebi dağlarda vursun istiyor. Adımları cenneti arşınlar gibi başlıyor yürümeye, milenyum çağının 9’uncu yılında, resmi takvimlerin 2009’unda yârine vuslata gider gibi heyecanlı, gözlerine yıldız tozu sıçramış gibi yürüyor. İnce, uzun, filinta gibi endamıyla dura dura her bir sevda durağında ulaşıyor esasa sonraları yorulmak, durmak nedir bilmeyecek olan ayakları..
Yârine eş olmaların buluşma arefesinde, geçen her an anlam giyinince arafata soyunuyor zaman. Yâre hasretin deminde içiliyor her dakika. Eşyar böyle böyle Şiyar olunca, deniz gibi deli bir de sonsuzluk kuşanınca artık Şiyar Deniz diyor yeni kavga arkadaşları ona… Amed’in dar sokaklarında büyüyen ufuk, kızıla vuruyor Şiyar’ın her baktığı yerde, görmelerinin tüm menzili kızılda bitiyor.
Sonraları cengin kalbinde atmış mermilerini zalime, geçtiği her patikada yorgunken bile yol gamzelerine tutunarak geçilmiş, hırs karışmış bazen, belki bazen sızı da ama yılgınlık uğramamış ayağının tozuna. Atılan mermilere yazılan, satırlara kazınan sözler eklenmiş sonraları. Yüreği güçlü olanın savaştaki ustalığı kalemine akmış.
“ Anlaşılmak zorunda değil aşkımız
Keko…
Anlayamazlar da zaten
Kendine aşık,
Benliğine ve bencilliğine aşık olanlar.
Tanrı hizmetkarı yüzsüzlere,
Anlatmak zorunda değiliz
Keko…
Her zerreciğinde yaşamın
Yeniden, yeniden buluşacağız
Hep seveceğiz,
İnadına seveceğiz.
Anlamayı versinler,
Kerem ile Aslı’yı geçeceğiz
Aşkımızda…
Işık zerrecikleri olacağız
Su damlacıkları olacağız
Ve
Buluşacağız”
Amed dağlarından Metina’ya oradan Botan’a, tekrardan Amed’e yürümüş durmadan. Dağdan kente varmış yolu 2014 yılının güzünde. Yanında, canına eş ettiği yoldaşı Çekdar Amed ile birlikte. Şiyar, ne zaman yoldaşı Çekdar ile birlikte yola düşse kaygı duyduğu tek şey onun güvenliği olurmuş. Onun gözünün feri, canının her bir hücresi emanet verilmiş sanki Şiyar’a. Çıkılacak yol fizan da olsa yola yoldaş olan Çekdar Amed ise Şiyar uçup gidermiş. Kobanê’nin en zorlu zamanlarında sınır telleri arasında geçerken karşıda görünen tek şey mermilerin ışığı olsa da gam olmamış Şiyar’a. Sevdasının keskinliği silahına vurmuş, yerinde duramayan, bitmek bilmeyen enerjisi ile attığı her mermide indirmiş zulmü yere. Çekdar Amed’le arşınlanmış Kobanê’deki zafer. Ondan aldığı güçle dürbününde beliren her zalimi, kötüyü ve çirkini kalbinden vurmuş. Her karanlıkta kaldığında, her dara düştüğünde ona seslenmiş, sesine ses gelince tebessüm sızarmış yüzüne.
Çekdar Amed, 2 Mayıs 2016’da Amed Lice’de şehit düşünce Şiyar’ın tek amacı Amed’e gidip yoldaşa vefa, düşmana cefasını çektirmek için ısrar etmek olmuş. Günlerce iknaya yanaşmadan direttiği Amed yollarına dönmek, yönünü kuzeye dönüp tavaf etmek olmuş sevdasının kıblegahı. Yola gideni de yola çıkmayı da beklemek dervişane süreçler ister ya bazen, Şiyar da öyle beklemiş yola revan olacağı anı.
Kulakları gelecek haberdeyken, Çekdar Amed’in vasiyet gibi tekrarladığı ‘Kobanê’de yaşanlar kaleme alınmalı’ sözlerini duyar olmuş. Başlamış kaleminin cömertliğine, yaşananların azizliğine sığınarak. Verilen destansı direnişe denk duracak sözleri sıralamaya koyulmuş ardı ardına, umudu tüketmeden zaferi büyütenlerin anısına ‘Kobanê’de Bitmeyen Umutlar’ doğmuş eline. Amacını ‘yaşanan tarifi imkansız tarihsel mücadeleyi bir nebze de olsa anlatabilmek ve kadim topraklarda yıldızlaşan yoldaşlarımın anılarını paylaşabilmek’ olarak tanımlamış. Yaklaşık 100 sayfayı bulan kitabını Kobanê’nin hafızasından karelerle bezemiş.
Doğumun sancısından olsa gerek durgundu gözleri. O vakitler gördüm Şiyar Deniz’i. gamzelerini açtırmıştı en güneşlisinden. Hızlı hızlı yürüyüp geldi yanıma. Bir zaman ardından görüşmenin de heyecanı ile anlattı uzun uzun. Dinledim… Sözcüklerine eşlik eden ellerinin ha bire hareket halindeki atikliğini izledim. Anlattıklarının hızına yetişmek epey çaba istiyordu. Şiyar’ı sorunca ‘hangi Şiyar’ sorusuna verilen cevabın neden ‘kalabalık Şiyar’ olduğunu daha iyi anlıyordum.
Çekdar Amed’i anlatmaya koyulunca, amansız gelen sel gibi doldu, ıslandı gözleri. İçini basan felaketi tahmin bile edemedim. ‘Ne afat sevmiş’ e cevap verememenin cehaleti… Zorlu yollarda ayak burulur diyorlar bazen, Şiyar’da bir yürek burukluğu ile yoldaşa liyakatin zorluğundaydı o sıralar. Şiirine yansıyan satırlar gibi ‘buluşmanın’ gerçekleşeceğine olan inancı ile ayrıldım yanından.
Bir bahar öncesi duydum Amanoslarda koynunda beslediği zarafet ve itikat ile açmış perdelerini. Gün vursun, aydınlansın diye en uzak, en öte yerler. Çok sevdiği çocukların gamzeleri de çukur çukur olsun yüzlerinde diye. Bir ‘qırıx’ ın davasına sahip çıkmaktan gayrı eldesi olmaz diyorlar.
Şiyar, Amed’in sokaklarında heybesine topladığı ne varsa insana ve sevdaya dair bırakmadı hiç bir yorgunluk aralığında. Karşı çıkışları, ikna oluşlarında hiç ters düşmedi inandıklarına.
‘Deniz’ coşar, dalgalar yutar gibi yükselir olduğu yerden. Kıyıyı döven hırçınlığa bir manzara asılır ya maviden, Şiyar da Amanos dağlarının en yücesinde çizdi resmini… Ardı sıra kavgasının büyüsü. Şiyar’ınki yârine varışın öyküsü. 3-5 saatlerinin değil kocaman ama delikanlı bir ömrün nöbetçisi, korkusuz ve onurlu. Gidenler razı, kalanlar razı senden, kızgın bir çentik atılacaksa adının yanına, gidişin zamansızlığına, yoksa gerisi amenna…
Heval Şiyar şehit düşmeden önce şehit arkadaş üzerine kaleme aldığı şiir.
PUSULAM
Seni anlatacak ne dilim
Ne de kalemim var benim
Seninle başlayan bir cümlede
Dilim lal olur, kalemim körelmeye başlar.
Kıblegahını yitirmiş bir müridin
İçine akıttığı gözyaşlarındaki hüzün sarıyor içimi
Yönümü kaybetmişim pusulam,
Seccadenin yönünü hangi tarafa çevirsem
Secde edecek bir şey çıkmıyor karşıma
Seni arıyor gözlerim pusulam
Seni özlüyor yüreğim…
Seni arayan gözlerim,
Denizin ortasında kaybolmuş bir geminin
Deniz fenerine olan hasretini andırıyor.
Sana susamış yüreğim,
Hüseyin’in Kerbeladaki susuzluğunu anımsatıyor.
Sancılar başlıyor zihnimin hatıra defterinde
Her sayfasına seni nakşederken,
keşkelerle başlıyor sözlerim hayata
Ve her cümledeki pişmanlık belirtisi
Uyandırıyor uykumdan beni.
Bitmek tükenmek bilmeyen senli hayaller
Sararken sensiz benliğimi
Gidişin mahşere çeviriyor yüreğimi…
Bırakma beni, yanlızlıklar aleminin girdabına,
Kaybolur düşlerim,
Sensiz uyandığım bir Mayıs sabahında…
Bırakma beni, gecenin zifiri karanlığına,
Ay ışığı aydınlığıyla doğarken içime
Yıldızlar da söner sen gidince.
Kutup Yıldızı yönümü göstermez bana
Sensin Pusulam benim
Sensin yol gösterenim
Bırakırsan beni
Sözlerim hep keşkelerle başlar hayata
Hayatım seninle başlar ebediyete
Keşke şehirler ayırmasaydı beni senden,
Keşke bir efsanenin son nefesinde,
Verebilseydim evrenin tüm oksijenlerini kendisine.
Sonra yönünü çevirebilseydim
Sonsuzluğun başlangıcına.
Keşke sarılabilseydim sana
Son serkeftin anımızda,
Alabilseydim kokunu kuantalarıma.
Ve keşke
Hayatımda şu keşkeler olamasaydı!
(‘Pusulam’ adlı bu şiirim 2 Mayıs 2016’da Amed-Lice’de şehit düşen Çekdar Amed (Ahmet Talva) yoldaşın anısına yazılmıştır.)
Şîyar Deniz’e
Zinarin Zinar