Anneler Günü’nde tek isteği kızının cenazesine kavuşabilmek

0
347

Anneler Günü’nde tek isteğinin kızının 26 yıldır ulaşamadığı cenazesini almak olan Muteber Gümüş şöyle diyor: “Ölülerimizden bile korkuyorlar. Bu yaptıklarıyla bize hakaret ediyorlar. Kanımızın son damlasına kadar vazgeçmeyeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar.”

Bitlis merkeze bağlı Yukarı Ölek (Oleka Jor) köyünde bulunan Garzan Mezarlığı’nın 19 Aralık 2017’de yıkılmasıyla çıkarılan 282 cenaze, ailelerinden habersiz İstanbul Adli Tıp Kurumu’na (ATK) getirildi. Uzun süre nereye götürüldükleri bilinmeyen cenazelerin plastik kaplar içerisinde Kilyos Mezarlığı’nda kaldırıma gömüldüğü ortaya çıktı. Kaldırıma gömülen cenazelerden şu ana kadar sadece 21’i ailelerine teslim edilirken, diğer cenazeler de hala kaldırımda gömülü bekletiliyor. Ailelerin cenazeleri almak için yaptığı başvurulara ise yanıt verilmedi.

282 cenazeden biri de 1995 yılında Tatvan’da yaşanan bir çatışmada yaşamını yitiren Aynur Gümüş’e ait. 1992 yılında bir grup arkadaşıyla PKK’ye katılan Aynur, 1995 yılında Tatvan’da yaşanan bir çatışmada yaşamını yitirdi. O günden sonra cenazesini aramaya koyulan aile, tüm arayışlarına rağmen bir sonuca ulaşamadı. Baba Ziya Gümüş, yıllarca aradığı kızının kemiklerine ulaşamadan 2003 yılında yaşamını yitirirken, anne Muteber Gümüş ise 26 yıldır kızının cenazesini arıyor. 

Kızının kemiklerine kavuşmak umuduyla Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılan 282 cenazenin DNA incelemesi için İstanbul ATK’ye getirildiğini duyar duymaz harekete geçen Muteber, kızının cenazesinin plastik kaplar içinde Kilyos Kimsesizler Mezarlığı’ndaki kaldırımda olabileceği umuduyla Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak DNA örnekleri verdi ancak aradan 2 yıl geçmesine rağmen henüz bir yanıt alamadı.

Anneler Günü’nde tek isteğinin kızının cenazesini almak olduğunu belirten Muteber, “Cenazesinin nerede olduğunu bilsek içimiz rahatlayacak ama bizler cenazesinin nerede olduğunu dahi bilmiyoruz. Bize herhangi bir haber vermediler” diyor.

Bitlis’te yaşarken maruz kaldıkları baskı nedeniyle 26 yıl önce İstanbul’a gelmek zorunda kaldıklarını aktaran Muteber, “Çocuklarımız koyun otlatıyordu onları dövüp baskı uyguladılar. Kayınpederimin önünü silah ile kestiler. Devlet Tatvan’da koyunlarımızı bağladı, vermediler” diyor.

‘Çocuklarımı bıraktıklarında eve yarı ölü döndüler’ 

Maruz kaldıkları baskı nedeniyle Bitlis’ten Van’a gittiklerini ancak burada da aynı sorunların devam ettiğini dile getiren Muteber, maruz kaldıkları baskıları şöyle anlatıyor: “Kızım memleketteyken katılım yaptı. Sonra baskılardan dolayı Van’a gittik, orada da baskılar sürdü. Büyük kızımı dövdüler. Oğlumu da götürdüler. Beni de dövdüler. Bizi Van’da çok rahatsız ettiler. Evimize sürekli baskın yaptılar. Silahla evin içine daldılar ‘hepinizi öldürürüz’ dediler. Çocuklarımı öldürmeyin diye kendimi kapının önüne attım. Çocuklarım ne yaptı ki dedim. Okula giden oğlumu alıp işkence ettiler. Bıraktıklarında yarı ölü eve geri döndü. Çok fazla baskı uyguladılar. Artık bu baskılara dayanamadık.”

Sonrasında İstanbul’a geldiklerini burada da yoksullukla mücadele ettiklerini belirten Muteber, “Çok fakirlik gördük. Çocuklarımız çalışmıyordu. Ekonomik olarak çok zorlandık” diye ekliyor.

‘Ruhumu bedenimden çıkardılar gibi hissettim’ 

Garzan’daki cenazelerin Kilyos’ta kaldırıma gömüldüğünü televizyondan öğrendiğini ifade eden Muteber, o anı “Sanki ruhumu bedenimden çıkardılar gibi hissettim” sözleriyle anlatıyor.  Ölü bedene karşı bile kin duyulduğunu söyleyen Muteber sözlerine şöyle devam ediyor: “Allahtan da mı korkunuz yok? Neden böyle yapıyorsunuz? Cenazemizi görmemize neden izin vermiyorsunuz? Müslüman olarak çocuklarımızın mezarını neden görmemize izin vermiyorsunuz? 3 gün boyunca ağladım. O görüntüler canımı çok acıttı. Allah bu zulmü kabul etmesin. Ne yaptık ki bu zulmü bize yapıyorlar?” 

‘Ölülerimizden korkuyorlar’ 

“Bizlerin cenazemizin nerede olduğunu bilmeye hakkımız var” diyen Muteber, “Nasıl onlar kendi mezarlarına gidiyorsa biz de mezarımıza gitmek istiyoruz. Bu hakkımız. Cenazemizin nerede olduğunu bilsek içimiz rahatlayacak” diye konuşuyor. Devletin cenazelerden korktuğunu ifade eden Muteber şunları dile getiriyor: “Cenazelerden korkmasaydılar bu şekilde cenazelerimize davranmazlardı. Allah’tan korksalardı bunu yaparlar mıydı? Ölülerimizden bile korkuyorlar. Bu yaptıklarıyla bize hakaret ediyorlar. Kanımızın son damlasına kadar vazgeçmeyeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar.”

‘Tüm zulümleri gördük’ 

“30 yıldır bizleri yakıyorlar. Baskının uygulanmadığı bir gün bile yok. Bizler çocuklarımızın cenazesini bile göremedik. Bizi göç ettirdiler. Bize bir şey bırakmadılar” diye tepki gösteren Muteber, “Ne zamana kadar bu baskılar sürecek. Her yeri bizi yasaklıyorlar. Milletvekillerimiz ne yaptı ki tutukladılar. Tüm zulümleri gördük. Elimizden ne gelirse yapmaya devam edeceğiz. Derdimiz cenazelerimiz. Bunun üzerinden durulması gerekir. Bu baskı ve zulüm ne zamana kadar sürecek” diye belirtiyor.  

‘Tek isteğim kızımın cenazesini almak’ 

Anneler Günü’nde tek isteğinin kızının cenazesini almak olduğunu yineleyen Muteber, “Cenazesinin nerede olduğunu bilsek içimiz rahatlayacak ama bizler cenazesinin nerede olduğunu dahi bilmiyoruz. Nerededir hiç bilmiyoruz. Bize herhangi bir haber vermediler” diyor.  

‘Tecridi kabul etmiyoruz’ 

Var olan sınır ötesi operasyonlara ve tecride de tepki gösteren Muteber,  son olarak şunları dile getiriyor: “Tecridi kabul etmiyoruz. Serok’umuz özgür olmadan biz de özgür olmayız. Biz artık önderliğimizi görmek istiyoruz. Avukatları gidemiyor, haber alamıyoruz. Tecrit savaşı derinleştiriyor. Her gün operasyonlar oluyor. Çocuklarımız ölüyor, Serok barış getirmek istedikçe savaşı derinleştiriyorlar.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz