Mardin’de 1915’te sürgün edilmiş bir baba ile Lübnanlı bir annenin kızı olarak 1935’te Jabal Alarz’da dünyaya gelen Feyruz, Filistin için söylediği ağıtlarla her adımında bir parça isyanını taşır bu halkın. 1960’lar Arapça söylediği şarkılara kattığı evrensel tınılarla yerelden evrensele farklı bir tarz yaratan Feyruz’un yıldızlaştığı dönemdi…
“Beyrut.. Kalbimden selamlar sana ey Beyrut…” göç ve sürgünler yurdu Ortadoğu’da turkuaz bir sesle yankılandı tüm dünyaya Feyruz. Çocukluğundan itibaren hüzünlü sesi ile dikkatleri üzerine çekti ve hayatının yönünü de sesiyle belirledi. Adının anlamı ‘Turkuaz’ın hüznünü verdi Arapça’ya ve bu gün Lübnan ve Filistin’in toprağı biraz da Feyruz’un sesinden aldığı ruhun kokusunu taşır.
Hangi coğrafyaya gitseniz müzik çizer yönünüzü ve o müziğin içindeki kadın sesi rengini verir toprağa…. “Müziğin cinsiyeti olmaz” diyenler yanılır aslında, kadın ve toprak arasındaki bağın derinliği belirler, ülkelerin melodisini. Mesela Arapça dinlediğinizde bir hüzünlü kadın sesi karşılar sizi ki hele bir de Lübnan’a gitmişseniz Beyrut’un kadim sokaklarında Feyruz’un hüzünlü sesini duyar gibi olursunuz, her adımda. Aynı şey Filistin içinde geçerlidir ve Feyruz Filistin için söylediği ağıtlarla her adımında bir parça isyanını taşır bu halkın. Feyruz’un sahne adının anlamı ‘Turkuaz’dır ve turkuaz sesinin yankılandığı sokaklarda acı, yas, hüzün aşk, ve özgürlük tutkusu eksik olmaz coğrafyasının kaderidir bunlar.
10 yaşında sesi ile fark edilen Nouhad
Mardin’de 1915’te sürgün edilmiş bir baba ile Lübnanlı bir annenin kızı olarak 1935’te Jabal Alarz’da dünyaya gelen Nouhad Haddad, Süryani Ortodoks Kilisesi’ne mensup aile de ‘tutucu’ geleneklerle yetiştirildi. Bu yüzden 10 yaşına geldiğinde hüzünlü sesindeki ışığı fark eden öğretmeninin konservatuara gönderilmesi talebi babası tarafından şiddetle reddedildi. Ancak ısrarlar üzerine konservatuara yazıldı ve müzik eğitimin yanında Kuran’dan ayetleri okumayı öğrendi. Lübnan Radyosu’nda ilk şarkı söylediğinde herkesin dikkatini çeken Nouhad en çokta dönemin ünlü müzisyeni Halim el Roumi’yi etkiledi.
Nouhad’dan Feyruz’a…
Radyo korosunda şarkılar söylemeye başlayan Nouhad sahne ismi olan Feyruz’u bu dönemde aldı. Feyruz, ilk büyük konserini 1957’de, dönemin Lübnan başkanı Camille Chamoun tarafından düzenlenen Uluslararası Baalbeck Festivali’nde, İngiliz balerin Beryl Goldwyn ve balet Rambert ile beraber verdi. Yıldızının parlamaya başladığı bu dönemde Ortadoğu’nun her dilinde başka bir isimle bilindi ‘Feyruz, Fairuz, Fairouz, Fayrouz’ hangi dilde söylendiğinin bir önemi yoktu onun için ‘yeter ki kelimelerin ve sözün ruhu olsun’ diyordu.
1960’lar yıldızlaştığı dönem
1960’lar Arapça söylediği şarkılara kattığı evrensel tınılarla yerelden evrensele farklı bir tarz yaratan Feyruz’un yıldızlaştığı dönemdi… Yaptığı müzikler yalnızca Arap kültürüne hitap etmedi, tarz olarak Arab müzikleri bir yana şarkılarında, slow, tango, klasik müziklere de yer verdi ve kimi şarkısında doğulu enstrümanlar (ud, darbuka, bendir, kanun) hakim kimi şarkılarındaysa batılı enstrümanlar (çello, keman, piyano, davul) hakim oldu.
İlk duruş: Kişi için değil halk için söylerim…
Feyruz’un hayata karşı duruşunun belirleyen olayda tamda 60’ların sonunda gerçekleşti. 1969’da, Cezayir Başkanı Houari Boumedienne huzurunda özel konsere çıkmaması nedeniyle altı ay boyunca Lübnan radyo istasyonlarında şarkıları yasaklandı. Yasaklara karşı Feyruz’un verdiği cevap ise şöyleydi: “Her ülke ve bölgede halklara şarkı söyleyeceğim ama asla bir birey için şarkı söylemeyeceğim. Benim şarkılarım halklar içindir, unvanı ne olursa olsun, kendine seçilmiş diyenler için değil…”
Lübnan’da adım adım gelen iç savaş
1970’ler ise Feyruz için bir yandan uluslararası alanda tanınmaya başladığı, öte yandan ise ülkesi ‘sevgilisi’ Lübnan’ın iç savaşa doğru evrildiği günlerdi. Amerika ve Avrupa’da büyük sahnelerde konserler verdi ancak onun aklı ülkesi Lübnan’daydı.
1967 Arap-İsrail savaşı, tüm Arap coğrafyası gibi Lübnan tarihinin de önemli kırılma noktası oldu ve İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’yi işgali, yüz binlerce Filistinli mültecinin Lübnan’a göç etmesine neden oldu. 1968’de Lübnan ve İsrail arasında ilk sınır çatışmaları yaşanmaya başladı. İsrail’in Lübnan’daki Filistin kamplarına yönelik saldırıları cemaatler arası gerginliği tırmandırırken, 1975’te, Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında 1990’a dek devam eden iç savaş başladı.
Savaşta ülkesini terk etmedi
Ülkenin birliğini savunan Feyruz, savaş karşıtı bir tutum aldı ve savaş yıllarında Lübnan’da sahneye çıkmayı reddetti. Savaşın adım adım geldiği günlerde ‘ülkeyi terk et’ söylemlerine kulaklarını kapadı ve iç savaş günlerinde Lübnan’ı terk etmedi. Feyruz’un savaş yılları boyunca Arap yarımadası ve Avrupa’da verdiği konserlerin kapanış şarkısı hep ‘Lübnan Seni Seviyorum’ oldu.
Savaşın bittiğini Feyruz konseri ile anlaşıldı
Lübnan’da iç savaş tam 16 yıl sürdü ve bu on altı yıl boyunca Feyruz Beyrut’ta yaşamaya ve bir şehir için yazılabilecek en güzel şarkıları söylemeye devam etti. 16 yıl boyunca Beyrut’ta konsere çıkmadı ve savaşın ardından ilk defa Eylül 1994’te Şehitler Meydanı’nda sahneye çıkması pek çokları için savaşın sona erdiğinin asıl işareti oldu.
Diğer yanı hep Filistin’di
Feyruz’un bir yanı Lübnan iken diğer yanı ise hep Filistin oldu ve dünya Filistinlilerin dramını Feyruz’un hüzünlü şarkılarıyla bildi. 1967’de Arap-İsrail savaşının yenilgisinden sonra söylediği, ‘Şehirlerin Çiçeği’ şarkısı Kudüs için bir ağıt niteliğinde belleklere yer etti ve o günden sonra Feyruz birazda Filistin oldu.
Kariyeri boyunca aşk, hüzün, ayrılık, ülke, isyan, özgürlük yüzlerce şarkı söyleyen Feyruz’un Lübnan ve Filistin’le özdeşleştirilmesi, söylediği kimi aşk şarkılarının bile siyasetle ilişkilendirilmesine neden oldu… Savaş sırasında içine girdiği suskunluk nedeniyle yoğun eleştiriler alsa da o buna ‘bazen susmak anlatır’ diyerek yanıt vermeyi tercih etti.
2011’de sahneden çekildi
Savaşın bitmesiyle birlikte 1990’lardan itibaren sayısız ülke ve şehirde konserler veren Fayrouz, 2011’den sonra sahnelerden çekildi. Onun Ortadoğu kokan sesini canlı dinleme imkanı bulamayanlar gözlerine seyirciye dikip muazzam bir ciddiyetle şarkı söyleyişine tanık olamayanları için büyük bir kayıp…
Feyruz’un ‘Li Beirut’u
Feyruz’un ruhunu en çok kattığı şarkılardan biri belki de ‘Li Beirut’tu. Bir kadının bir şehre aşkını anlattığı şarkının sözleri en iyi anlatır Feyruz’u:
“Beyrut.. Kalbimden selamlar sana ey Beyrut..
Öpücükler denizine ve evlerine..
Eski bir denizci yüzü gibi olan bir taşına..
İnsanların ruhundan yapılmıştır o.. Şaraptan..
Şekerdendir.. Bir ekmek ve Yasemenden..
Şimdi tadı ne hale geldi? Ateş ve duman tadı artık..
Beyrut küllerin şanına sahip şimdi..
Şehrim söndürdü ışıklarını;
Elinin üstünde tuttuğu bir çocuğun kanıyla..
kapattı kapılarını ve gökyüzünde yalnız kaldı..
Geceyle beraber..
Sen benimsin, sen benim..
Ahh kucakla beni.. Benimsin sen..
Bayrağımsın, yarın taş..
Ve bir seyahatın dalgaları..
Halkımın yaraları büyüdü..
Ve anaların gözyaşları..
Sen benimsin, sen benim..
Ahh kucakla beni…”