Nedir onları savaştıran bu güç? Bu gücün kudreti nedir ki? Böylesine iradeli kılan, tutkuyla özgürlüğe koşturan, öfkeyle düşmana vurdurtan bu güç nedir? Dünyada birçok kişinin korkusu olan ölümün canını okumaya nasıl cesaret ediyorlar? Ölümü öldürme eylemi midir bu gidişler, yoksa özgür yaşama gitme arayışının çile kapılarından biri mi? Şayet öyleyse de en güzel çile kapısı bu olsa gerek gerilla için. Yola çıktı gerilla ve artık kimse durduramaz onları. Öyle bir yola çıktı ki, dönüşü olmadığı biliyor, yarı yolda bırakmaması gerektiğini, yolun zahmetli, zorlu olduğunu biliyor. Ve geri döndürecek hiçbir kuvvet yok.
Bu yol İmralı’ya gidiyor. Yıllardır özlem duyduğu, kucaklamaya hasret kaldığı özgür ülkeye gidiyor. Hayalinde, düşlerinde beslediği özgür kişiliğe gidiyor. Ve yola koyuluyor gerilla. Elinde silahı, belinde raxtı, sırtında çantası, omuzunda suyu ve ekmeği, ayağında mekabı, yüzünde gülüşü, dilinde gökyüzüne emanet, “Biji Serok Apo” şiarı, yolunun yoldaşı olan yol arkadaşı, önünde zorlu ve çetin yol, yanında onu koruyacak dalları ağaçların ve yeşilliği yaprakların, ayağını hızlandıracak toprak ve kayalıklar. Cebinde uğruna savaştığı Bilge’nin gülümseyen bir fotoğrafı, sırtında daha önce yitirdiği yoldaşlarının vasiyetleri, emanetleri, yüreğinde sevdiği kadınların, erkeklerin ve onlarca daha başka aşk ve sevgi ortaklığı dostlukları, kafasında zafer dışında lanetlenmiş her şey.
Savaşması gerektiğini biliyor, arkadaki yoldaşlarını korumak için, kanını döktüğü toprağını korumak için, dağlardaki anılarına işgalcilerin dokunmaması için, toprak altında yatan daha yüzlerce gerilla yoldaşının anısına bağlılık için savaşıyor. Çünkü savaşçı olduğunu biliyor. Yüzündeki gülümseme hiç bitmeden savaşıyor Cenga Heftanin gerillası. Ve her defasında böyle yola çıkıyor. Geriye avuçlarımda, gerilla Armanç Kerboran’ın iki cümlesi kalıyor artlarından su yerine döktüğüm, “Kırk milyon merminiz bizim için namluda beklese de… Artık bizi durduramazsınız!”
IŞIĞIN VE İNANCIN ENERJİSİ ÜSTÜNDE OLSUN GERİLLANIN
Güzelim Kürdistan dağlarında, Heftanin’de yedi rengi birlikte yaşayan güzelim doğada gezen askerlerin ayaklarına batsın tüm dikenler. O çam ağaçlarının dikenleri parmak uçlarını delsin de kanatsın tırnak etlerini. Gerillanın ellerini okşayan yeşil çimler, düşman askerlerinin derilerini bir bıçak gibi kessin de ellemesin toprağa düşen gerilla ve yoldaşlarının bedenlerini. Yağmurun gazabına, rüzgarın şiddetine uğrasınlar. Düşsün yere de işgalcilik bir daha yürüyemesin yüce ve kimsesiz Kürdistan’da. Düşsün de kalkmasın ayağa, son bulsun bu vahşilik.
Fırtınalar sağır etsin kulaklarını da duymasınlar gerillanın ve yoldaşlarının seslerini. Gerillayı aramaya çıktığı yollarda kaybolsun da bir daha asla bulmasın yolunu! Gerillanın morallerinde yaktığı ateşte cayır cayır yansınlar da ders olsun dağılan külleri onları acımadan bu dağlara yollayan devlete. Yürekleri kül olsunlar, dağlarda özgürce uçan kartalların ağızlarına bile takılmasın, götürmesin başka diyara işgalciliğin kül olan yüreğini. Önlerinde dursun her nefeste gerillanın aştığı tepeleri, vadileri, yamaçları yani dağları. Işığın ve inancın enerjisi üstünde olsun gerillanın, açsın tüm yolları ona ve yoldaşlarına.
Bizi yarattığına inandığım evrendeki gizli güç, doğudaki, batıdaki, güney ve kuzeydeki her yeri sarıp sarmaladığına inandığım, adı Tanrı, adı Tanrıça adı her neyse korusun Heftanin’de özgürlük uğruna savaşan gerillayı. Korusun da daha fazla insanlık bulaşsın dünyaya.
ANF/Laleş Rênas