Asrın Hukuk Bürosu, Koronavirüs salgınından dolayı İmralı Adası’nda duruma ilişkin Türk Adalet Bakanlığı’na ilettikleri taleplerine hâlâ cevap verilmediğini, müvekkillerine uygulanan tecridin yanı sıra iletişim aygıtlarına erişimin engellenmesinin de kabul edilemez olduğunu kaydetti.
Koronavirüs’ün Dünya’da ve Türkiye’de giderek yayılmasıyla birlikte gözler İmralı’ya çevrildi. Kürt halkı, Önder Abdullah Öcalan ile birlikte İmralı’da tutulan Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’la avukat görüşmesinin gerçekleştirilmesini ve yerlerinin değiştirilerek sağlıklı yerlere nakledilmelerini talep ediyor.
Önder Abdullah Öcalan ve İmralı’da tutulan diğer tutsakların sağlık durumlarına ve Koronavirüse karşı ne tür tedbirlerin alındığına ilişkin sorularımıza, Asrın Hukuk Bürosu adına yazılı olarak verilen yanıtta, İmralı’daki durumun bilinmediği, bunun için de CPT’nin bir an önce harekete geçmesi gerektiği belirtildi.
CEZAEVLERİ KOŞULLARI RİSKİ ARTTIRIYOR
Büro, salgın hastalığa dayalı yaygın kriz hali daha önce deneyimlenen bir durum olmadığını belirterek: “Ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelen Coronavirüs salgını açısından cezaevleri en dikkatle takip edilmesi gereken mekânlardan biri kuşkusuz. Cezaevlerinde güneşe, ışığa, beslenme ve tedavi olanaklarına erişim de diğer pek çok şey gibi kısıtlı. Bu hastalıkla mücadelede en temel hassasiyet konusu olan hijyen meselesinde de böyle. Kaldı ki Türkiye’de infaz sistemindeki ayrımcılıktan dolayı politik mahpusların büyük kısmının 10’lu, 20’li, 30’lu yılları bulan sürelerle cezaevinde tutulduğunu biliyoruz ve adli mahpuslar gibi infazların belli sürelerini açık cezaevlerinde ya da denetimli serbestlikle tamamlamalarına da izin verilmiyor. Bu da politik mahpusların çok uzun yıllar cezaevi koşullarının sağlıksız şartlarına maruz kalmalarına, yaş ve fiziksel durum olarak virüs karşısında yüksek riskli grubu oluşturmalarına yol açıyor.”
İMRALI’DA TUTULANLAR RİSK GRUBUNDA
İmralı cezaevinin risk altında olduğunu vurgulayan Büro, böylesi bir hapishane sistemi içerisinde İmralı’nın durumu daha özgün bir yer kapladığını belirterek şunları ekledi: “İmralı’da tutulanların tamamı, yaşları ve cezaevlerinde kaldıkları süre göz önüne alındığında risk grubundadır. Yine Sayın Öcalan’ın İmralı’ya getirildiği günden bu yana üst solunum yolu rahatsızlıkları yaşadığını biliyoruz. Dolayısıyla İmralı’da salgına dönük tüm tedbirlerin eksiksiz olarak alındığından emin olmak zorundayız. Ancak mevcut tecrit hali bu yönde bir denetimi, gözlemi engelliyor.”
‘İMRALI’DA GÖRÜŞME PERİYODUNUN OLUŞMAMASI CİDDİ SORUNDUR’
İmralı’da olağan aile ve avukat görüşme periyodunun halen kurulmamış olmasının ciddi sorun olarak değerlendiren Büro’nun yanıtı şöyle: “Son bir yılda gerçekleşen görüşmelerin hiçbiri böylesi bir sürekliliği, periyodu kanıtlamaz. İmralı’da görüş olup olmayacağı, kimlerin ne zaman görüşebileceği ve benzeri hususlar bu dönemde hep belirsiz bırakıldı ve tecrit bu belirsizlik içerisinde sürdürüldü, sürdürülüyor.”
‘KATMANLI AYRIMCILIKTA İMRALI EN UÇ NOKTADA’
Büro adına verilen yanıtta, telefonla görüşme hakkının Türkiye’de 2005’ten bu yana infaz yasalarında mevcut olduğu, belirtilerek: “Türkiye’deki ceza infaz sistemi ayrımcılık üzerine kurulmuş. Yüzeysel değil, katmanlı bir ayrımcılık bu. İmralı, bu açıdan ayrımcılık halkasının en uç noktasında yer alıyor. Tüm mahpusların 15 yıldır sürekli kullandıkları bir hakkı Sayın Öcalan bugüne dek tek bir kez dahi kullanamadı. 2015’ten sonra adaya nakledilen müvekkillerimiz de örneğin geldikleri cezaevlerinde aileleriyle telefonla görüşebiliyorken, İmralı’ya geldikten sonra avukatlarıyla görüş yapamadıkları gibi şimdiye kadar tek bir kez dahi telefon görüşmesi yapamadılar. Şimdi salgın gerekçesiyle tüm cezaevlerinde telefon hakkının haftada iki kez olarak düzenlenmesinin İmralı şartlarında bir değişiklik yaratmama sebebi de bu ayrımcı politikanın sürüyor olmasıdır” denildi.
TALEPLERE HÂLÂ YANIT VERİLMEDİ
Asrın Hukuk Bürosu 20 Mart’ta bir dizi talep içeren başvurularda bulunulduğunu, İmralı’nın salgına karşı sağlık ve güvenlik şartlarının takip edileceğini, kaydetti.
“Denetim ve gözlem olanaklarımız tecrit ile engellense de İmralı’nın salgına karşı sağlık ve güvenlik şartlarını takip ve talep etmekte kuşkusuz ısrarcıyız. Özellikle adada Covid-19 test kitlerinin bulundurularak hem müvekkillerin hem de onlarla temasta bulunan görevlilerin düzenli olarak teste tabi tutulmaları, erken tanı ve tedavi için elzemdir. Zira İmralı dışında teşekküllü bir hastaneye sevk işlemine bugüne dek tanık olmadık. Öyleyse tıbbi koruyucu malzemelerine, temizlik ve hijyen maddelerine, havalandırma ve güneş ışığından yararlanma şartlarına erişimlerinin eksiksiz gerçekleştiğinden emin olmak istiyoruz. Şu ana dek taleplerimize herhangi bir yanıt almadık ancak bu taleplerin sürdürülmesinde ve karşılanmasında son derece ısrarlıyız.”
‘STK’LARIN VE CPT’NİN ÖZENLİ YAKLAŞMASI GEREKİYOR’
İmralı’nın diğer cezaevlerinden en temel farkı, tecrit nedeniyle denetlenemez bir konumda tutuluyor olduğunun altını çizen Asrın Hukuk Bürosu’nun yanıtında şunlar belirtildi: “Kuşkusuz salgın koşullarında İmralı’da gerçekleşecek bir görüşmenin de sağlık şartları açısından kontrollü ve tedbirli şartlar altında gerçekleşmesi gerekir. Ancak tecridin yanı sıra iletişim aygıtlarına erişimin de engellenmesinin kabul edilebilir bir yanı yoktur. Dolayısıyla konuyla ilgili Sivil Toplum Örgütlerinin ve Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi CPT’nin özenli yaklaşması gerekir.”