Ateşe koşan kelebeklerin hikayesini fısıldayan öykünün yazıcılarından biri olan Sema Yüce, 17 Haziran 1998’de tarihin ilk egemenlerine karşı ilk başkaldıranlarından aldığı özgürlük bayrağını ardıllarına bırakarak, yıldızlaştı.
Kürt kadınları, ateşle harmanladıkları özgürlük direnişini geçmişten geleceğe köprü yaparak, tarihin yaratıcısı oldu. Ateşe koşan kelebeklerin hikayesini fısıldayan öykünün yazıcılarından biri olan Sema Yüce, 17 Haziran 1998’de tarihin ilk egemenlerine karşı ilk başkaldıranlarından aldığı özgürlük bayrağını ardıllarına bırakarak, yıldızlaştı.
Sema, (Serhildan-Leyla) 1971 yılında Agirî’nin Tutax İlçesi Aşağı Kargalı köyünde dünyaya gözlerini açtı. Ailesi Kürdistan direniş geleneğinden geliyordu ve Ağrı İsyanı’na katılmıştı. Sema’nın kişiliğinin oluşmasında medrese eğitim alan ve Kürdistani entelektüel yönleri güçlü olan dedesi etkili oldu. Ailede Sema’ya Leyla Qasım diye hitap ediliyordu. Sema üniversiteye kadar Ağrı’da okudu, 1989 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Sosyoloji bölümünü kazandı ve Ankara’ya gitti. Burada yurtsever öğrencilerle tanıştı ve Kürdistan Gençlik Birliği (YCK) çalışmalarında yer aldı. 1991 yılında üniversiteyi bırakarak Özgürlük Hareketi’ne katıldı. İlk çalışma sahası Mardin bölgesiydi. Daha sonra Bekaa Vadisi’ne Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yanına gitti. Burada eğitim gördü ve kısa bir süre sonra Serhat alanında çalışmalara başladı. Eğitim gördüğü süreçte, “Önderliği çağa damgasını vurabilecek bir çıkış, Apoizm olarak değerlendiriyorum” tespitinde bulunarak, dikkat çekti.
Zeynep Kınacı ve Zekiye Alkan’ı esas aldı
Cezaevinde kaldığı süre boyunca kadın bilinci ve özgürlük bilinci üzerine yoğunlaşmaları oldu. Bununla beraber çevresini de bu gelişimle sürükleyen ve cezaevinde her bir kadın arkadaşıyla ayrı ayrı ilgilenen, onları da kendisiyle birlikte geliştirmeye çalışan, cins bilinci edindirmeye çalışan bir yaklaşım sergiledi. Sema Yüce, özgür kadın duruşu ve kişiliğine yoğunlaşırken Zeynep Kınacı ve Zekiye Alkan’ı kendisine esas aldı. 1993 yılında Ağrı’da çalışma yürüttüğü sırada gözaltına alındı. Dönemin Ağrı Valisi 18 gün işkencede kalan Sema’ya “pişmanlık yasasından faydalanma” teklifinde bulundu. Sema’nın cevabı ise, teklifi yapan valilinin yüzüne tükürmek oldu. 3 gün de bu davranışı yüzünden işkencede kalan Sema, daha sonra tutuklanarak Nevşehir’e götürüldü.
‘Ben Newroz oldum, Mazlum oldum’
Sonrasında Çanakkale Cezaevi’ne sürgün edilen Sema, cezaevi sorumlularından biri oldu ve aynı cezaevinde kalan tasfiyeci çizgi ile mücadelede de en önde yer aldı. Sema Yüce’nin, zindana girdikten 6 yıl sonra 21 Mart 1998 Newroz akşamı, “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten köprü yapmak istiyorum” diyerek geçekleştirdiği eylemi büyük bir etki yarattı. Düşünsel olarak ulaştığı aşama Kürt kadın hareketi için bir eşik oldu. Uzun süre hastanede tedavi gören Yüce, 17 Haziran günü yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirmeden önceki son sözü şöyleydi: “Ben Newroz oldum, Mazlum oldum.”
‘Özgürlük hepimiz içindir’
Arkasında bıraktığı mektuplardan birine, “Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa ve olmayacaksa, bir insan için, özgürleşmek isteyen bir kadın için, iki yaşam seçeneği, iki moral merkezi olamaz. Bu satırları yazdığım an, kendimde düşünsel, moral ve yaşamsal açıdan Başkan Apo’yu tek merkez haline getirdiğim, kendimdeki tüm iç engelleri aştığım an’dır. Özgürlük hepimiz içindir ve özgürlüğe adım adım ulaşılabiliriz” notunu düştü.
Semalaşan kadınların devrim toprağı
Sema’nın mücadelesi şimdi Semalaşan kadınların devrim toprağı Rojava’da büyüyor. Kongreya Star üyesi Arjin Fırat, Sema Yüce’nin yaptığı fedai eylemle kadın emeğini hiçleştiren erkek zihniyete karşı durduğunu söyledi. Kürt kadınlarının tarih boyunca faşizme ve diktatörlere karşı büyük başarılar elde ettiğini belirten Fırat, bu örneklerden birinin de Sema Yüce’ye ait olduğunu ifade etti. Arjin Fırat, “Kürt kadınları başkaldırıcıdır. Onlar hiçbir zaman düşmana karşı boyun eğmedi ve eğmeyecek. Sema da zindanda baskı ve zulme boyun eğmedi. Bu da direnişe bir örnek oldu. Sema özgür bir yaşam için bedenini ateşe verdi. Kürt halkı onun ateş kıvılcımı ile daha da hırslandı” dedi.
Milyonlarca Sema direniyor
Birçok ailenin Sema’nın eyleminin etkisinde kaldığını dile getiren Fırat, o günden sonra Kürdistan’da doğan çocuklara Sema adının verildiğini söyleyerek, “Sema davası ve eşit bir yaşam için Abdullah Öcalan’ın direniş çizgisinde ilerledi ve kendini yeniledi. Kürt halkı da bundan feyz aldı. Şimdi milyonlarca Sema, ateşin kıvılcımı ve direniyor” diye konuştu.
Sema Yüce, özgürlük hareketine olan aşkını yazdığı bir şiirde duygularını şöyle dile getiriyor:
Ben bugün doğdum
Tam yedi yüz otuz gün önce 1 Nisan 91’de
İlk nefesimi Amed’de aldım,
Mardin Kapı burçlarında
Ebemin adına Zekiye Alkan dediler
Buram buram memleket kokuyordu
Yanık memesi
Anam acı çekmesin sancıları artmasın diye
Vücudundan koca bir ateş yakmıştı.
‘Kürt kadını başkaldırıcıdır’