“İnsan amaçları kadar büyük, hayalleri kadar özgür olabilir” derler. İnançla, anlamla yaşayanlar özgür ve büyük yaşarlar. Manevi değerleri ve büyük idealleri olanlar kanatlı bir yaşam ve mücadelenin sahibi olurlar. Devlet ve iktidarın çizdiği sınırlarda yaşayanlar ise sürü gibi yaşarlar. Bunlar ölüm korkusuyla yaşamı, yaşama istemi ile ölümü bulandırırlar. Ne yaşanması gerektiği gibi yaşamayı, ne de ölmeyi gerektiği gibi becerirler. Ölümle yaşam arasında bir ömrü heba ederler. Korku ile yaşayanlar her gün ölürler. Cesaretle yaşayanlar ise ölümü yenerler. Toplumsal değerler ve özgürlük için mücadele edenler genç olanlar ve genç kalmayı bilenlerdir.
Bugün Koronavirüs salgını nedeniyle toplum bir bütün olarak eve kapatılmıştır. Toplumun tamamı adeta ev hapsine alınmıştır. Kapitalist modernite ve ulus devlet iktidarı bu salgını da bir fırsata dönüştürmeye ve böylece toplum üzerinde iktidarını güçlendirmeye çalışmaktadır. Her şeyden önce bu salgın hastalık kapitalist sistemin ürünüdür. Öyle iddia edildiği gibi doğal bir afet değildir. Bu virüs doğanın değil, kapitalizmin ortaya çıkardığı bir felaket olduğu unutulmamalıdır. Sınırsız sermaye birikimi ve kar uğruna doğayla oynamanın ve ekolojik dengeyi bozmanın bir sonucudur. Hiçbir ahlaki sınır ve ölçü gözetmeden büyük bir açgözlülükle ve en ileri teknikle doğa ve toplumu sömürmenin karşılığı bu olmaktadır. Buna doğanın intikamı da demek mümkündür. Bu hastalıklar ve ileride ortaya çıkacak muhtemel başka salgınlar insanlığın sonunu getirmeyeceğini kim söyleyebilir? Buradan çıkarılacak sonuç kapitalist sistemle yaşanılamayacağı ve mutlaka aşılması gerektiğidir.
Kapitalist modernite ve onun iktidar rejimi olan ulus devlet toplum düşmanı bir zihniyet ve sistemdir. Topluma yönelik her politikada toplumun değil, iktidarın çıkarı esas alınmaktadır. Her türlü hile, kandırma ve oyunu içermektedir. Sömürgeci Türk devleti için bu çok daha fazla geçerlidir. AKP-MHP iktidarı ırkçı, faşist bir zihniyete sahiptir. Başta Kürt halkı olmak üzere tüm topluma kırımı dayatmaktadır. Bu nedenle devletin her uygulamasını kuşkuyla karşılamak, derinden sorgulamak gerekir. Sömürgeci devletin her adımını tersten okumak bizi gerçeğe daha fazla yakınlaştıracaktır. Sistemin politikalarını tersten okumak kadar bunları boşa çıkarmak için direniş içinde olmak önemlidir.
Faşist iktidar en zayıf dönemini yaşarken Koronavirüs salgınını ömrünü uzatmak için kullanmaktadır. Toplumu eve kapatmanın sağlıkla, salgının yayılmasını engellemeyle veya toplumu korumakla yakından uzaktan bir alakası yoktur. Bunu sadece gerekçe olarak kullanmaktadır. Bu iktidarın topluma bu süreçte verdiği bir destek ve yardım yoktur. Birçok ülkede halka dağıtılan ve milyar dolarla ifade edilen yardımlardan söz edilmektedir. Türkiye’de ise halktan para dilenmektedir. Aylık iş ve ücretleriyle geçimini sağlayan yoksul insanlar bu durumda yaşamını nasıl ikame edecektir? Bu devletin umurunda değildir.
Faşist iktidar için önemli olan sokakların, meydanların boş kalmasıdır. İktidara karşı muhalefet ve direnişin en önemli mekanları sokaklar ve meydanlardır. Mücadelenin birçok yöntemi ve en başta serihildanlar sokak ve meydanlarda yapılmaktadır. Korona virüs salgını gerekçesiyle sokakların boşaltılmış olması en fazla bu iktidarı rahatlatmış bulunmaktadır. Amaç da bunu sağlamak olmuştur. Toplumu eve kapatıp etkisizleştiren bu faşist iktidar fırsat bu fırsat diyerek her gün Kürdistan’ı bombalamaktan da geri durmamaktadır.
Toplum olarak iktidarın bu dayatmalarını kabul etmemeliyiz, AKP-MHP iktidarının algı operasyonlarına ve oyunlarına gelmemeliyiz. Hatta tersini yaparak bunları boşa çıkarmasını bilmeliyiz. En başta da gençlik bu konularda duyarlı ve uyanık olmasını bilerek bir yaklaşım içerisinde olmalıdır. Bu bağlamda topluma da öncülük edecek olan, toplumu meydanlara taşıyacak olan da gençliktir. Bunu duruşu ve eylemleriyle ortaya koymalıdır. Dönem eve kapanma, pasifizm ve mücadeleden düşme zamanı değildir. Gençlik egemenlerin içine kapatmak istediği hiçbir mekana sığmayacak ve hapsolmayacak bir enerjiye ve devrimci dinamizme sahip olduğu bilinmektedir. Akan bu enerjiyi, eve kapatarak, etkisizleştirerek kadere teslim etme ya da olma, özü itibariyle iktidarın oyunlarına gelmek demektir. En büyük tehdit ve tehlike bu bağlamda korona virüs değil bu iktidardır. Virüs belki binlerin ölümüne neden olabilir, ancak bu iktidarın uygulamaları milyonlarca insanı ölümden beter bir yaşama mahkum etmektedir.
Bunun için meydanları ısıtan, yürekleri donmuş olanlara ruh veren Ateşin Çocuklarına selam olsun diyoruz. Sokak ve meydanları iktidara terk etmediler. Sokak ve meydanlarda faşizme karşı biz varız diyerek, yiğitliğin sembolü olmasını bu anlamda bildiler.
Hiç şüphe yok ki, Ateşin Çocukları yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek, faşizme karşı mücadelelerini sürdürecek, Koronavirüsü adı altında tüm toplumu baskılayarak dışarıya çıkamaz hale getiren faşizme karşı her gün farklı eylemlilikleriyle yüreğimizi ısıtacaklardır.
Kasım ENGİN