Avcılık Kültürü – II-

0
1230

Tüccar erkek- avcı erkek ilişkisi üzerine…


Tüccar erkek ve avcı erkek özellikleri benzerdir. İkisinde de yalan, yanıltma, kurnazlık, sinsilik ve ele geçirme zihniyeti vardır. Tüccarlık lanetli bir meslektir. Toplumun bin bir emekle ürettiklerini yalan ve hile ile ele geçirmeyi kafasına koymuştur. Ticaret- tüccar- kar- kerhane- tecavüz birbiriyle bağlantılı kavramlardır. Yine Faşizm-Faiz- Faiş- Fahişe kavramları da aynı kökenden gelmedirler. Fahişe; en kar getiren, en pahalı, mal- mülke yol açan kadındır. Bu da karıdır. Karhane-kerhane- kar- karı kavramları da birbirinden doğmadır. Özel-genel evlere kapatılan dolayısıyla karılaştırılan kadın en kar getiren mal-mülktür. Karhane-kerhane bu açıdan en karlı, para getiren kurumlardır. Kapitalist sistemde de metaların kraliçesi olarak en büyük meta, paraya yol açan sömürü nesnesidir. Karılaşan kadın zaten iradesizleştirilen, güçten düşen, her türlü iktidar- sömürü nesnesi olan kadındır. Bu yüzden kadın ilk sömürülen cins, sınıf ve ulus statüsündedir. Faşizm de de toplumun karılaştırılması söz konusudur. Faşizm topluma fahişe gibi bakar. Fahişeleştirir, karılaştırır. Faşizmi yaşayan toplumlar, en çok iradesiz ve kölelik düzeyini yaşayan toplum kimliğinden düşmüş, yığınlaşmış, tecavüze uğramış toplumlardır.
Aşık erkeğin maskesi düştüğünde Avcı erkek çıkacaktır…
Aşık erkek ile Avcı erkek çok yakından bağlantılıdır. Nasıl ki tüccar erkek maskesi düşürüldüğünde avcı erkek karşımıza çıkıyorsa bu gerçeklik Aşık erkek içinde geçerlidir. Aşık erkek, en sinsi, kendisini kılıktan kılığa koyarak, kadının duygularını sömürme temelinde, kadını hem de gönüllü temelde, ele geçirme amaçlı, özünde kadın avcılığıdır. Kapitalist sistemde en fazla Aşık erkek adı altında kadın avcılığı yapılmaktadır. Kapitalist liberal erkeğin, kadın kurdu olması bu gerçekliği dile getirmektedir. Aşık erkek kadına bakışı kadını avlamak yani tavlamaktır. Tıpkı kekliği avlamak-tavlamak gibi Aşık adı altında kadın avcılığına çıkıldığı da büyük bir gerçekliktir. Bu konuda mitoloji önemli veriler sunmaktadır. Savaş tanrısı Ares’in demir uçlu ölümcül oklarının aynı zamanda aşk okları olarak tasvir edilmesi önemli bir gerçekliği dile getirmektedir. Günümüzde de kalbi vuran ok olarak aşkın sembolize edilmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir gerçekliktir. Yani erkek, aşk adı altında kadını öldürmektedir. Bu yüzden aşk eşittir ölüm olmuştur. Aile ve evlilik ilişkisinin kölelik yani ölüm ilişkisine dönüşmesi bu gerçeklikle bağlantılıdır. Erkeğin ele geçirdiği, karılaştırdığı her kadın ölümcül statüsündedir. Boşuna halk kültürümüzde bu sahte- ölümcül aşka kara sevda denilmemiştir. Başka bir değişle sahte aşktır. Bilinci ve yüreği körelten sahte aşktır. Kutsal- toplumsal aşk tanımı ne yazık ki böylesine inkar ve katledilme gerçekliğini yaşamıştır. Oysaki Aşık-ozan geleneği toplumsal aşk gerçekliğidir. Hakikatin kendisidir. Gerçek aşkın tanımı bu çerçevede toplumsal gerçeklikle bağlantılı bir kavram olduğunu görüyoruz. Avcı-savaşçı erkek nasıl kendisini aşık erkek olarak gizlediğini çözümlemek bu açıdan çok önemli olmaktadır. Savaş tanrısı ile Aşk tanrısının mitoloji de aynı karekterleri temsil etmeside bu gerçekliği bize en iyi gösteren örnek konumundadır. Buna karşı Anaerkil mitolojilerde de görüldüğü üzere Aşkın gerçek temsilini ifade eden kadın tanrıçalığıdır. İnanna- Afrodit gerçekliği aşk ve güzellik tanrıçalığıdır.


Tecavüzcü erkek ve tücavüz kültürü üzerine…

Yukarı da belirtildiği üzere ticaret ile tecavüzün ilişkisi vardır. Boşuna ticaret en lanetli meslek olarak toplumsal hafıza da yer almamıştır. Ahlaksızlık, toplumsal çöküntü, hastalık olarak hep değerlendirilmiştir. Tecavüz kavramı, uygarlığın yani erkek egemen sistemin icatlarındandır. Zaten Önder Apo beş bin yıllıklı erkek egemen sistemi tecavüz kültürü olarak değerlendirmiştir. Konu bu kadar önemli olmaktadır. Erkek egemenlikli sistemi ancak tecavüz kavramı en çıplak biçimde ifade edebilir. Bu sistemde başta kadın olmak üzere toplum tecavüze uğramıştır. Önderliğin bu konuda çarpıcı tespitleri vardır. Bunlardan bir kaçı şu şekildedir; ” Tüm özel-genel evler, tecavüz evleridir. Kapitalist sistemde her erkek-koca kadın karşısında tecavüzcüdür.” Bu açıdan bu önemli tespitlerde göstermektedir ki tecavüz kültürü üzerinde yoğunlaşmak ve mutlaka aşmak gerekiyor. Mevcut uygarlık sistemi tecavüz kültürü olarak yaşamın en köhnemiş, düşmüş ve aşağılanmış halidir. Karı-koca ilişkisi özünde tecavüz kültürüne dayalıdır. Bu yüzden kadın ve toplumsal ilişki burada yozlaşıyor, lanetleniyor ve yaşama en büyük ihanet yapılmaktadır. Tecavüz özünde ele geçirmek, gasp, yozlaştırmak, bozmak, iradesizleştirmek, köleleştirilmeye dayanmaktadır. Ele geçirilen ve erkek tekelin ele geçirdiği herşey tecavüze uğramıştır. Yani haram olmuş, bozulmuş, yozlaştırılmış, özünden çıkarılmış, kimlik ve kişilikten düşürülmüştür. Tecavüz kültürü bu açıdan çok eski bir kültürdür. Uygarlık ile başlatmak gerekiyor. Erkeğin zorba gücüne dayanmaktadır. Kaynağında Avcı kültürü vardır. Sümer mitolojisinde Neolitik toplumun hep yücelttiği kadın tanrıça gerçekliğine karşı tecavüzün yapıldığını Sümer rahip tapınaklarında icat edilen tanrıların temel özellikleri olarak bu mitolojilerde sıkla karşılaşmaktayız. İlk erkek-tanrılardan olan Enlil birçok kez tanrıçalara tecavüz ederken dile getirilmiştir. Hanedanlık ideolojisinde, büyük ataerkil aile olarak hanedanlığın sınırlarına kapatılan kadın ilk tecavüze uğramış kadındır. Karılaşan kadın tecavüze uğramış kadındır. Yine sümer rahip tapınak düzenine tanrıça olarak giren kadınlar, fahişe olarak çıktığını tarihden biliyoruz. Köleleştirilen kadınlar Sümer kentlerinin etrafındaki dağlık kabilelere yapılan seferlerin sonucunda ele geçirilen, tutsak edilen kadınlardan derlenmiştir. Gılgameş destanında bile dağdaki kadın özgür dağ kadını, kentteki kadın ise fahişe kadın olarak nitelendirilmesi bu gerçeklikle bağlantılıdır. Kadınların köleleştirilmesi, erkeklerin ise öldürülmesi geleneği Sümer kent devletlerinin kurulmasından beri uygulanan çok eski bir erkek egemen kültürdür. Savaş ve ordu tarihinde bu gerçeklikle kadınlar ve halklar hep karşılaşmıştır. Kadınların en değerli ganimet olarak görünmesi bu gerçeklikle ilgilidir. Kadının özel ve genel evlere kapatılması da kadın köleştirilmesi, tecavüze uğramasıyla ilgilidir. Yİne Sümer kentlerinden biri olan Nippur’da m.ö. 2500 de ilk genel evin kurulması bu gerçekliği dile getirmektedir. Genel evler-kerhaneler erkek egemen sistemin en temel kurumlarından biridir. Musakkaddin denilen ilk genelev kirli aşk anlamına gelmektedir. Aşkın katledildiği tecavüz evidir. Yani aşkın ve toplumsal yaşam gerçekliğinin yok edilmesidir. Yaşama ve kadına en büyük hakaret ve katliamdır. Bunu da en yalın tecavüz kavramı ifade etmektedir.
Grek mitolojisi de erkek tanrıların ne kadar tecavüzcü olduklarını en iyi ifade eden mitolojilerden biridir. Burada tanrıların tanrısı Zeus karşımıza çıkmaktadır. Zeus, tecavüzcü tanrıdır. En belirgin özelliği budur. Çeşitli kılıklara girerek, tanrıçalara ve birçok kadınlara tecavüz etmektedir.
Kapitalist sistem, kadına güdüsel bakmayı geliştirmede zirveyi ifade etmektedir. Bu yüzden tecavüzün en çok geliştirildiği erkek egemenlikli sistemdir. Kadının en çok karılaştırıldığı, cinsel meta olgusuna indirgendiği sistem olarak kadın düşmanı bir sistemdir. Kapitalist sistem sınırsız kar ve istismar sistemiyle kadının en çok köleleştirildiği, tecavüze uğradığı sistemdir.

Helin DERSİM

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz