Türk özel savaş şefi Süleyman Soylu, 27 Şubat günü katıldığı bir TV programında ve biraz da lakayt bir biçimde “İmralı’da yangın çıktı” deyiverdi. Peki durduk yerde ve birdenbire neden bu sözleri söyledi? Herhalde ağzından kaçırmadı. Bu kadar özel savaş yüklü olanlar öyle hesaplamadan söz söylemezler. Kuşkusuz her sözün hesabını yaparlar, ancak bazen yaptıkları hesap tutmaz. Yani baltayı kendi ayağına vururlar. Öyle görünüyor ki, faşist şef Süleyman Soylu’nun 27 Şubat açıklaması da bir yerde baltayı kendi ayağına vurmak gibi bir şey oluyor.
Kuşkusuz Süleyman Soylu “İmralı yangını” açıklamasını yaparken, “Söylerim geçer, kimse fazla fark etmez” diye düşünmedi. Tersine duyulsun ve üzerinde tartışılsın diye söz konusu sözleri söyledi. Nitekim Kürt halkı ve dostları tarafından da o sözler hemen fark edildi ve de anında tepki verildi. Dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında Kürt halkı ve devrimci-demokratik güçler milyonlar halinde sokaklara döküldüler. Devletten ve AKP-MHP iktidarından, konuya ilişkin derhal açıklama yapılmasını istediler. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ve İmralı’da rehin tutulan diğer devrimci tutsakların “Hayati tehlike içinde olduğunu” belirterek, “İmralı’ya derhal avukat ve ailelerin gitmesi ve somut bilgilendirme yapması” talebinde bulundular. Bu durum o kadar yaygın ve etkili oldu ki, daha sonra Bursa Valisi “Yangın kontrol altına alındı” diyerek tepkileri yatıştırmaya çalışmak zorunda kaldı. Ancak bunda başarılı olamadı. Dolayısıyla Kürtlerin ve dostlarının her alandaki yoğun tepkileri gelişerek devam ediyor.
Peki bir TV programında söz konusu sözleri söylerken Süleyman Soylu neyi hedefliyordu? Herhalde özel savaş kapsamında Kürt toplumunu ve dostlarını tahrik etmeye çalışıyordu. “İmralı’da yangın var, ancak Kürtler bir şey yapamıyorlar” demeye getirerek Kürt toplumunun iradesini kırmayı ve Kürtleri çaresizmiş gibi göstermeyi hedefliyordu. Bu biçimde yalan ve parayla HDP kapısında topladığı sözde “Gerilla ailelerine” destek vermeyi amaçlıyordu. Irkçı-şoven ve Kürt düşmanı Türk milliyetçilerinin faşist duygularını okşamak istiyordu. Kendisinin ne kadar güçlü ve başarılı olduğunu herkese göstermeye çalışıyordu! Vs. Vs.
Belli ki benzer şeyler daha da sıralanabilir. Anlaşılıyor ki özel savaş şefi Süleyman Soylu’nun amaçları bunlar ve benzerleriydi. Peki ya pratik sonuç ne oldu? Çok açıkça görülüyor ki, Süleyman Soylu’nun amaçladıklarının tam tersi gerçekleşti. Bu o kadar öyle oldu ki, hızlı bir biçimde özel savaş yönetimi tarafından söz konusu açıklama tedavülden kaldırıldı. Sanki hiç söylenmemiş gibi haber bültenlerinden çıkartıldı. “Tartışılsın ve gündem oluştursun” diye söylenen sözleri bizzat Süleyman Soylu unutmak zorunda kaldı. Fakat bu sefer de Kürtler ve dostları unutmadılar. Tartışma gündeminden de öteye eylem gerekçesi yaparak yeni bir demokratik eylem dalgası başlattılar.
Peki bu neden böyle oldu? Çünkü arkasından yoğunlaşan Idlıb savaşı ve Türk ordusunun Idlıb’da yediği ağır darbe geldi. Haber bültenlerinin belirttiğine göre, Suriye saldırısı sonucunda yüz civarı Türk askeri ölmüş ve yüzlercesi de yaralanmıştı. Aslında Marmara Bölgesinden Idlıb’a sevk edilen bir tugay tamamen tasfiye olmuştu. Adeta AKP-MHP faşizminin beli kırılmıştı. Bu durum o kadar etkili olmuştu ki, neredeyse taciz olaylarının bile açıklamasını ilk elden yapmayı alışkanlık haline getirmiş olan Tayyip Erdoğan, adeta felç olarak iki güne yakın kameraların karşısına bile geçemez hale geldi.
Bir yandan Kürt halkının ve dostlarının verdiği etkili tepki, diğer yandan AKP-MHP faşist özel savaşının Idlıb yenilgisiyle birleşince, Süleyman Soylu’nun “İmralı’da yangın var” açıklamasıyla amaçladıklarını süpürüp attı. Ortada Süleyman Soylu ve temsil ettiği özel savaş sistemi için övünülecek hiçbir şey kalmadı. Her şey bir anda ve Idlıb’dan gelen darbe haberiyle tuzla buz olup gitti. Bu sefer faşist şefler Tayyip Erdoğan ile Süleyman Soylu’ya bir müddet basından uzak durmak kaldı.
İşte özel savaş, temel karakteri böyle olan bir savaştır. Eğer yer ve zamanı iyi ayarlanmazsa ve doğru bir biçimde icra edilmezse, düşmanı vurayım derken sahibinin kendisini vurması durumu ortaya çıkar. Nitekim özel savaş şefi Süleyman Soylu da, “İmralı’da yangın var” açıklamasıyla telaşa düşürüp Kürt halkına vurmak isterken, Idlıb’da yenilen darbeyle kendi ayağına vurmuştur. Demek ki zamanını iyi ayarlayamamıştır. Idlıb’daki savaş durumunu ve her an yiyebilecekleri ağır darbeleri unutarak, sanki sadece Kürtlerle savaşıyorlarmış gibi boşluğa düşen bir durumu yaşamıştır. Söz konusu açıklama hem Idlıb hezimetine Kürtlerin daha duyarlı yaklaşmasını getirmiş ve hem de yeni bir Kürt direniş sürecini başlatmıştır.
Şimdi, geçen yılki “Tecridi kıralım…” direniş hamlesini de aşan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmasını isteyen yeni bir Kürt direniş hamlesi başlamış bulunmaktadır. Nitekim 27 Şubat gününden bu yana dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında Kürt halkının ve dostlarının hiç kesilmeyen ve sürekli büyüyüp yayılan bir eylemliliği söz konusudur. Başta PKK ve KCK yönetimleri olmak üzere Kürt halkının tüm örgüt, kurum ve kuruluşları bu konuda açıklamalar yapmış, avukatların derhal İmralı’ya giderek PKK Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme yapması talebinde bulunmuş ve yediden yetmişe tüm halk sokaklara çağrılarak, avukatlar İmralı’ya gidip Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşene kadar eylemlerin kesilmemesi ve hiç kimsenin evlerine gitmemesi istenmiştir.
Belli ki başlayan yeni direniş tecrit kırılana ve faşizm yıkılana kadar devam edecektir. Özellikle yaşanan Idlıb yenilgisiyle de birleşmesi, söz konusu Kürt direnişini zafere taşıyacaktır. Bu anlamda AKP-MHP faşizminin çöküş sürecinin iyice hızlanmış olduğu rahatlıkla söylenebilir. Öyle ki, usta olunan özel savaş yöntemleri de artık sahibinin ayağına dolanmaya başlamıştır. Eğer bir yerde böyle bir durum ortaya çıkmışsa, o zaman özel savaş sisteminin sonu gelmiş demektir. O halde Türk özel savaş sistemi de fazla zaman geçmeden artık çökecektir.
Atakan ÇETİN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi