‘Barış’a kadar mücadele

0
169

Cihat TALİP

Son zamanlarda AKP MHP faşist blok karşısında demokrat ve sosyalist kesimi temsil eden birçok kesim, siyaset ve mücadele dilinde “barış” kavramını çok fazla kullanır oldular. Demokrat kesimin barış dilini ve üslubunu kullanmalarında elbette ki bir sakınca yoktur. Fakat faşizmin en dorukta olduğu bir süreç ve mücadele aşamasından geçiyoruz. Böylesi süreçlerde doğru tarz, yöntemi ve üslubu yakalayıp, mücadeleyi doğru bir zemine oturtmazsanız faşizmden gelen saldırılardan büyük darbeler yersiniz. Yine böylesi dönemlerin mücadele dilini doğru kullanmazsan verdiğin mücadelede açığa çıkan sonuçlar sana döner. Faşizm her gün bütün kurumlarıyla, senin bütün yaşam ve değerlerine saldıracak, ama sen çıkıp karşısında sürekli barıştan söz edersen bunun hem zamanı değil hem de mücadelenin dönemsel olarak doğru yöntemi olmaz. Sürekli saldırıya, sürekli radikal mücadele vermek gereklidir. Gerekirse sürekli sen saldıracaksın. Aksi taktirde kullandığın üslup ve yöntem bunun tam tersi ise mücadele kitlesinde pasivizme yol açar ve tepkiye neden olur. Kitleni mücadeleyi büyütme noktasında motiveden uzaklaştırır.

Bir de Ortadoğu’da hiçbir kazanım kendiliğinden veya kolay olamaz. Bunun için de vereceğin mücadele her yönüyle somut ve net olmalıdır. Tabi mutlaka bunun bedelleri de olacaktır. Bir yandan sürekli çok kıymetli bedeller ödeyen bir kitlen olacak, bir yandan siyasette ve propagandada üslubun ve yöntemin faşizm karşısında mücadeleni pasivizme çeken bir pozisyonda olacak. Bu durum ters etki yaratır. “Barış” sözcüğü görünüşte mücadele dili olarak her ne kadar masum bir sözcük gibi dursa da doğru yerde ve zamanında kullanılmazsa içinde birçok tehlikeyi barındırdığını bilmek gerekiyor. Faşizm senin doğana, örgütlülüğüne, bütün kutsallarına her gün çok yoğun saldıracak, sen bunun karşısında mücadeleyi büyütmek, güçlendirmek ve daha da radikalleştirmek yerine sürekli olmaz yerde barıştan söz edeceksin. Eğer bir barış vurgusu illaki olacak deniliyorsa da bu mücadelenin üslubu değil kendisi olmalıdır. Yani sen sözle “ben barış istiyorum” demek yerine mücadelenin büyüklüğü ve güçlülüğü düşmanını barışa mecbur bırakmalıdır. Mücadeleyi güçlendirmenin temel yolu da öz savunma başta olmak üzere faşizme karşı her alanda müthiş örgütlenmeyle olur. Faşizm karşısında ondan daha örgütlü olursan, o sana bir vuruyorsa sen on vuruyorsan, o sana bir saldırıyorsa sen ona on saldırıyorsan, o sana bir söylüyorsa sen ona on söylüyorsan burada barış kendiliğinden yaratılmış olur. Mevcut durumda sürekli barış vurgusu hem manasız olur hem de yuvada ağzını açıp sürekli ağzına yem bırakılmasını bekleyen bir kuş pozisyonu durumuna düşersin. Ki bu durumda seni mücadele açısından geriye çeken bir duruma çeker.        

1 Eylül Dünya Barış gününe yaklaştığımız bu günlerde, barışın kalıcı ve daim olması için faşizmi gerileten hatta çürüten bir mücadele gerçekliği her zamankinden daha çıplak bir görev olarak önümüzde duruyor. Bu görevi demokrasi güçleri olarak kendimiz açısından bir şans ve onur olarak görüp büyük bir coşku ve moralle dönemin görevlerine yaklaşmalıyız. Bundan kaynaklı herkese mücadele dolu günler dileğiyle……

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here