Başaran: Öz Savunma mekanizmasını beraber kurabiliriz

0
715

Koronavirüs salgınının yayılmasıyla birlikte evde kalan kadınlara yönelik şiddetin arttığını söyleyen HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Evin içinde katledilen kadınlardan da iktidar sorumludur” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, parti Genel Merkezi’nde gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Dünya gündemi olan koronavirüsün en büyük etkilerinden birinin kadına yönelik olduğunu belirten Başaran, “Bunu için sürekli çağrılar yapıyoruz. Salgınların yoğunlaştığı dönemlerde kadınlara yönelik şiddet artıyor, evde kalma sürelerinin arttığı iktidarın ve sağlık çevrelerinden evde kalın çağrılarını yapıldığı dönemde, kadına yönelik şiddetin Türkiye ve Kürdistan’da gün gün arttığını görüyoruz. İnsanların eve çekilmesiyle beraber kadına yönelik şiddetin tırmandığı kadınların, virüsün tehdidi altında iken bir taraftan da erkek şiddeti tehdidi altında yaşam mücadelesi vermeye çalışıyorlar” dedi.

İlk vakanın görüldüğü 11 Mart tarihinden bu yana 18 kadının katledildiğini anımsatan Başaran, bu kadınların 12’sinin güvenli alan denilen evlerin içinde katledildiğine dikkati çekti. Salgından korunmanın en güvenli biçiminin ev olduğunu bildiklerini ve bu yönde sık sık çağrılarda bulunduklarını söyleyen Başaran, “Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: İktidar nasıl ki ilk vakanın tespitiyle beraber kriz koordinasyonu kurup, bu konuda çalışma başlattıysa hızlıca kadına yönelik şiddetin azaltılması buna karşı önlemlerin alınması için de kriz koordinasyonu kurulması gerekiyor. Bütün illerde bununla eşgüdümlü çalışacak kriz koordinasyonları olmalı. İktidarı bu koordinasyonları kadın kurumları ile ortaklaşarak, belediyelerle ortaklaşarak yürütmeli. Bu salgın bittiğinde evlere kapana kadınların katledilmesi bilançosu ile karşı karşıya kalacağız. Çünkü en nihayetinde bu salgın bittiğinde bir taraftan yaşamını yitirenler gerçeği ile yüz yüze kalacağız ama bir taraftan da erkek şiddeti ile katledilen kadınlar gerçeği gibi çok ciddi bir felaketle karşı karşıya kalacağız” diye konuştu.

‘ÖZ SAVUNMAYI ÖREBİLİRİZ’

HDP Kadın Meclisi olarak kadın kurumlarıyla geniş dayanışma ve ortaklaşmalar kurduklarını dile getiren Başaran, şöyle devam etti: “Buradan bir kez daha söylemek istiyoruz. Evet, yalnız değilsiniz. Evet, iktidar kadına yönelik şiddet meselesini gündeme almadı ama biz kadınlar güçlüyüz. Biz şimdi Kadın Meclisi ve diğer kadın gruplarıyla beraber oluşturduğumuz sosyal medya gruplarıyla, oluşturduğumuz haberleşme ağlarıyla, çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hiçbir kadın yalnız değildir. Bütün kadınlar dayanışma içinde olmalı, birbirinin gözü kulağı olmalıdır. Kadın arkadaşlarına yönelik şiddete karşı beraber korunma ve öz savunma mekanizmasını hep beraber kurabileceğimizi düşünüyoruz.”

‘FON OLUŞTURULMALI’

Koronavirüsün ekonomik yansımasının da en fazla kadınlara olduğunun altını çizen Başaran, evde kalın çağrılarıyla kapatılan iş yerleriyle en fazla kadınların işsiz kaldığını söyledi. Bu süreçte de en fazla yoksullaşan kadının ekonomik desteği olmadığı için şiddetle yüz yüze kaldığını vurgulayan Başaran, “Şiddetin sonucunda yaşamlarını yitirme tehlikesi ile karşı karşıyalar. O açıdan en kısa zamanda kadınlara mali destek sunularak şiddet alanlarından çıkmaları sağlanmalıdır. İktidarın açıkladıkları paketlerde zenginleri daha zengin edecek adımlar atacağına kadınlara daha fazla destek ayırarak, bu süreçte kadınlar için fonun oluşturması gerekiyor” diye belirtti.

Kadına yönelik şiddetin arttığı şu günlerde, özellikle Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) 6284 Sayılı Kanunu’nun uygulanması aşamasında yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirmeler yapılması şeklinde açıklamalar yaptığını anımsatan Başaran, şunları söyledi: “Evet yükümlülerin sağlığı öncelenmeli ama kadına yönelik şiddetin arttığı şu günlerde bunun da önüne geçecek mekanizmalar üretilmeli. Adliyelerin özellikle kapalı olduğu bu süreçte acil işler dışında başka işlerle ilgilenmediğini biliyoruz. Acilen 6284 Kanunu kapsamında, kadınların ulaşabileceği mekanizmalar daha işler hale getirilmelidir. Sığınma evlerine alınma koşullarına da darp raporu alınması getirilmesi ciddi problemlere yol açacaktır. Kadınların hayatı ciddi risk altında olsa dahi sığınma evlerine alınma koşulları arasında darp raporu istenmesi kadını en riskli alan olan hastaneye gitmesine neden olacaktır. O açıda bu dönemde darp raporunun getirilmesi daha büyük tehlike teşkil etmektedir. O yüzden sığınma evlerine kabul koşulları daha da kolaylaştırılmalı. Kadınların korunmasız olduğu hissini ortadan kaldırılmalı.

Yine ‘183 Kadına Şiddet Hattı’ maalesef şu anda uzmanlar tarafından değil erkekler ve bu işin ehli olmayanlar tarafından açılıyor. Ama biz biliyoruz ki bu dönemde kadınlar en fazla hem hukuki desteğe hem psikolojik desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Birçok kadın kurumu şu anda çalışmalar yapıyor ama iktidar cephesinden de özellikle kadınlara psikolojik destek sağlayacak mekanizmalar mutlaka oluşturulmalıdır.

TOPLUM DUYARLI OLMALI

Üzerinde durulması gereken bir mesele, kadınlar zaten toplumsal olarak bölüştürülmüş rollerle eve kapandıkları bu süreç boyunca maalesef hem dışarıda risk alanında çalışmak zorunda kalıyorlar. Bunların en önemlisi sağlık emekçileri ve fabrikada çalışan kadınlar. Bir de eve gelip iş yükünün tamamını da üstlenmek zorunda kalıyorlar. Sanki temizlik, çocuk bakmak, yemek yapmak sadece kadınların işiymiş gibi bir bakış açısı toplum içinde örgütlendirilmekte, erkek egemen bakış açısı bu dönem olduğundan daha üst seviyeye çıkartılmaktadır. Bu dönem toplumun da daha duyarlı olması, ev işinin sadece kadınlara ait olmadığını aslında yaşamın en önemli şeyinin dayanışmayla ortaklaşmayla olduğunun bilinciyle kadınlara destek olunmalı. Ama bu konuda iktidarın da hızlıca kamu spotları ile gerek kadınlara verilecek destekle ev içi emeğin paylaştırılması, kadına yüklenen sorumluluğun azaltılması için hızlıca adım atması gerekiyor. Bu konuda hızlı adımlar atılmalıdır.”

‘KAYYIMIN KARŞISINDA DURACAĞIZ’

Dünyanın koronavirüsle uğraştığı bir dönemde iktidarın kayyım politikalarını sürdürmesine tepki gösteren Başaran, “Bu süreci fırsat bilerek bu kayyımların yaptığı ilk faaliyet kadın kurumunun başına erkek müdür atamak oldu. Bir kadın kurumunun bu kadar elzem olduğu kadınlar için bu kadar hayati olduğu bir süreçte bir erkeğin kadın kurumunun başına getirilmesi aslında kadınlara ‘ölmeseniz bile evin içerisinde erkek şiddetinden ölseniz bile sizin başvuracağınız bir mekanizmaya izin vermeyeceğiz’ algısıdır. HDP Kadın Meclisi olarak, bu yaklaşımını her zaman karşısındayız. Kadın dayanışmasından, kadınlara destek olma iradesinden bir geri adım atmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz. İktidarın kadın düşmanı siyasetini daha önceki kayyımlardan da hatırlıyoruz. Ama biz bunun karşısında ortak bir mücadele ile durmaya devam edeceğiz” dedi.

İNFAZ YASASI

AKP-MHP tarafından Meclis’e getirilen infaz düzenleme kanununa dair de Başaran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yine bütün toplum korona ile uğraşırken şu anda en büyük risk alanları olan cezaevleriyle ilgili kısa zamanda boşaltma kararı beklerken, iktidarın gündeminde şu anda infaz kanunu var. Toplumun gündeminde olan infaz kanunu ile iktidarın gündeminde olan infaz kanunu arasında büyük bir açı farkı var. Kadınların beklentisi, toplumun beklentisi aslında cezaevlerinde felaket yaşanmadan cezaevi kapılarının açılmasıdır. Bakın, en son birkaç gün önce Mazıdağı Belediye Eşbaşkanımız Nalan Özaydın hastaneye götürüldükten sonra kendisine korona teşhisi kondu. Bu kadın arkadaşımız biz gündeme getirene kadar cezaevinde tutuldu, ağır astım hastası ve riskli olmasına, yaşamsal tehlike taşımasına rağmen tahliye edilmedi. Düşman ve intikamcı bir mantıkla fiili olarak idam cezası uygulama mantığıyla arkadaşımız cezaevinde tutuldu. Sadece o değil kaldığı Tarsus Cezaevi ve daha sonrasında kaldığı Mardin Cezaevi’nde bu hastalığı bulaştırma riskine rağmen herhangi bir önlem alınmadı. Bugün cezaevlerinde yüzlerce çocuklu kadın bulunmasına, risk grubu içerisinde yer almasına, 65 yaş üstü hasta kadın tutsak olmasına rağmen iktidar intikamcı mantıkla fiili olarak idam cezasını uygulayacak bir biçimde bunlarla ilgili tek bir adım atmadı. Karşımıza maalesef korkunç bir infaz yasasıyla gelmiştir.

KAMUOYU DESTEK SUNMALI

Öncelikle yaşam hakkını savunduğumuzu, cezaevlerinde bir gün kalmanın riski büyüttüğünü ve en kısa zamanda adım atılmasını bekliyoruz. Cezaevlerinde kalan insanların bağışıklık sistemi zayıflamış durumda ve yeterince temizlik malzemesi verilmiyor. Ve o insanlar iktidarın sorumluluğu altındadırlar. Üç gün sonra cezaevinden çıkacak bir salgın vakasının karşısında iktidar ben sorumlu değildim diyemez. Nasıl ki önlem almaktan sorumluysa tüm tutsakların yaşam haklarından sorumludur. En kısa zamanda adım atmak zorundadır. Tüm duyarlı kamuoyu da bu konuda destek sunmalıdır.”

‘İKTİDAR SORUMLUDUR’

Türkiye’de koronavirüsten kadının nasıl etkilendiğine dair bir çalışma olmadığının altını çizen Başaran, son olarak şunları söyledi: “Bugüne kadar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından kadınlarla ilgili şu önlemi aldık, kadınlar hem dışarıda emek sömürüsü ile karşı karşıya, bir taraftan da evin içerisinde en fazla iş yükünü yüklenenlerdir, aslında büyük bir risk grubu içerisindedirler deyip, böyle bir adım atılmadı. Kadınlar şu an evlerinde en korunaksız yerde bir taraftan korana ile mücadele ederken bir taraftan erkek şiddeti ile mücadele ediyorlar. Buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz: Evin içinde katledilen kadınlardan da iktidar sorumludur. Sadece bu cinayeti işleyen, kadınları katleden fail değildir. Evde kalın çağrısı yapıp kadınlara güvenli ortam yaratmayan iktidar ve Aile, Sosyal Politikalar Bakanlığı bu cinayetlerden sorumludur. Kendini bu sorumluluğun dışında tutamaz.

YALNIZ DEĞİLSİNİZ

Bütün kadın örgütlerine, tüm kadınlara, hangi meslekte çalışıyorsak çalışalım, kadın kimliğimizle dayanışmayı büyütelim. Biz hiçbir zaman yalnız değildik. Evlerin içinde olabiliriz, fiziki olarak yalnız olabiliriz ama duygumuzla ama mücadele azmimizle kadın kimliğimizle bir aradayız. Dayanışmayı farklı biçimlerde örgütleyebiliriz. Dayanışmayı sosyal mesafe içinde uygulayabiliriz. Hepimiz komşularımızla, iş arkadaşımızla dayanışarak, örgütlülüğümüzü artırarak bu süreci atlatabiliriz. Yalnız değilsiniz hem kadın derneklerine hem bizlere ulaşarak bu önümüzdeki iki saldırıya karşı ortak mücadele geliştirebiliriz. En kısa zamanda hem erkek egemen zihniyete hem koronavirüs salgınına karşı daha güçlü mücadele yürüteceğiz, sokaklarda meydanlarda tekrar el ele olacağız.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz