Başkaldıranların bayramı…

0
337

Ahmet KAHRAMAN

  • Devlet olmaktan çıkıp kendi yasa ve anayasalarını da tanımayan haydutluğa evrilen TC, altı yıl önce, Kürtleri ölüm çemberinde kuşattılar.

O günden beri, çok Kürt öldürdüler. Hangisini söyleyip, kimlerin adını saysam ki? Bir, on, yüz değil, anne, babaların bakmaya kıyamadığı binlerce “delalî“ ile sevdalı yüreklerin “delal“ı…

Kafa kesen, ölüye tecavüz eden kardeşleri IŞİD’e yaraşan bir barbarlıkla, kuşatılmış şehirlerde topluca veya tek tek katlettikleri gençlerin ölülerini, molozlara karıştırıp kelepçeleyerek, kamyonlara yüklediler. Götürüp Dicle nehri kıyılarına, yarlardan aşağıya döktüler.

Oysa, insanlığın genel kabulünde, ölüler dokunulmazdı. Kim, rengi, ırkı ne olursa olsun tüm ölüler önünde eğilinen, şapka çıkarılan, hazır ola geçilen saygınlıktaydı…

Ama IŞİD ve ortakları olan bunlar hariç. Bunlar, kendilerine yakışanı ile ölüye, işkence ettiler. Kevser’i öldürdükten sonra ölüsünü, çıplak edip yol kenarına attılar. Şırnak’ın delikanlısı Hacı‘yı araca bağlayıp yerde sürüklediler.

Başkasının kanına girip malına, mülküne konan katiller, hırsız ve tecavüzcülerin torunları, genlerinin çağrısına uyuyorlardı. Namerde yakışan ile…

Türk askerleri, IŞİD’in yolundan giderek, Kürt’ün kan damlayan kesik başıyla, zafer fotoğrafı çektiriyorlardı. İnsanlığı da, savaşı da böyle kirlettiler, yani…

“Çille“ (zemheri) kurtları misali, sivil, savunmasız Kürtler arasına daldılar. Köylerdeki, kasaba ve şehirlerdeki siyasi temsilcilerini, seçip Türk parlamentosuna gönderdiklerini, Naziler yöntemi ile hapishanelerde topladılar. Recep T. Erdoğan emir veriyor, mahkemeler tutukluyordu, yani…

Kürt çocuklarının ekmeğini, Tagor’un sözüyle gözlerindeki uykuyu çaldılar. Anne, babalarının onuruna saldırarak, onları ağlattılar. Barbarlığın genel taarruzuydu, bu. Kendilerine yakışan namertlikle, 90’lık nine ve dedeleri hapsedip işkence ettiler.

Nazileri taklid ile binlerce Kürt’ü zindanlarda topladılar. Ellerinde esir olan son İsyancı Abdullah Öcalan’a işkence amaçlı olarak, dünya ile bağı, bağlantısını, gıdası olan kitap ve gazeteleri kestiler. En son, Kürtlerin oy verdikleri partiyi (HDP) kapatmak için kapısına dayandılar.

Rojavalılar, Kuzeylilerin kan bağıyla akrabalarıdır. Şeyh Said olayından, yakın tarihe kadar, TC ile başı sıkışan, orada nefes alıyordu. Rojava Kürtlerinin önemli bir kısmı onların torunlarıdır.

Daha sonra da mayın döşenmesine rağmen, sınır tanımadılar Kürtler. Birbirine kız alıp verdiler. Ben, 40 sene önce, karşı köydeki kıza sevdalanan ve sevdalısına erişmek için Dicle’yi yüzerek geçen Cizreli Halil’in hikayesini yazmıştım.

Recep Tayyip’in başında bulunduğu Türk-İslamı tipi IŞİD çetesi, “Türkün bekası“ diye diye sayısız Rojavalı akrabanın kanına girdi. IŞİD’in intikamı için köyleri, yurtlarını talana, tarla-tapan, ekmeklerini çalmaya çıktılar. Yüz binleri yurtsuzlaştırdılar.

“Yüz yıllık barbarlığın“ devam halkalarıydı, bu yapılanlar. Bir amaç da, Kürtlerin sabrını tüketerek, son kertedeki sözlerini söyleyip “çi dibê bila bibê“ dedirtmek, vakitsiz, zamansız ortalığa dökülmelerini, dolayısıyla onlara “kanda banyo“ yapma imkanı vermekti. Ama, beklentileri gerçekleşmedi. Kürtler, dişlerini sıkarak, ama bütün kötülükleri de tarihe not ederek, uygun zamanı, “Newroz“u beklediler…

Kürtlerin, Amerikan yerlileri Kızılderililer hariç, dünyanın hiç bir halkında olmayan bir özellikle hüzün ve kederleriyle, sevinçlerini her ritmi ayrıca anlamlı govend ile anlaşıyorlar.

Ve Kürtler, her figürü kin ve öfkenin ayrı birer anlatımı olan govend kolları, kadınları yürüyen birer ışıltı olan kıyafetleriyle alanlara döküldüler. Hesênkar ölümsüz Kawa’nın sabrı ile beklenen günde, yüz yıllık başkaldırı zincirinin ateşini yakarcasına, düşmanlarına “al sana“ dercesine gereken dersi verdiler.

Şehirlerin cadde ve meydanları boyunca insan selleri oluşturarak, her türlü zulüm, yakası görülmedik kötülüklerle, Kürtleri bastırıp teslim aldığını sanan düşmanlarına “biz buradayız“ dediler. Mert ve eğilmez kavi duruşlarıyla, onları şaşkına çevirdiler. Kötülük yapamayacakları derekede çaresiz bıraktılar.

Ve Newroz, evrende Kürtlerin gösteri günüydü. Kürtlerin onuru olan kadınları, rengarenk giysileri içinde birer ışıltı yumağıydı. Govend kollarında, barbarizme isyanın motifleri…

Kürtlerin isyanı, dünlerden bugüne böyle geldi. Dünlerde, isyanın ilk figürü, bir dağın eteğinde, Kawa’nın ateşini yakmak, etrafında govende durmaktı.

Gelinen günde, bu renkler yumağı, ateşin alevi ve govendin figürlerinin üstüne dökülen hümanizma, dünyaca kabul gördü.

Kanada Başbakanı, Amerika Dışişleri, Bakanı Kürtlerin bayramını, düşmanlarına inat Kürtçe kelimelerle “Newroz pîroz“ diyerek kutluyorlardı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Amerikan Başkanı da, Kürtlerin gününü kutluyordu.

Newroz başkaldıranların günüdür. Henüz yol var ama, “Kürtlerin çağı“na merhaba…

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here