Arjîn PÊŞENG
Özgürlük emsallerinden Kandil dağıyla, ovasıyla kara bürünmüştü. Özgürlük gerillaları kamplarına çekilmiş, beyazın şeffaflığını kendi ruhlarında tekrardan yaratmak ve sistemin siyahını zihniyetlerinden atmak için eğitime başlamışlardı. Eğitimin heyecanına yağan kar da eklenince yoğunlaşmalar derinleşiyordu. Çünkü beyaz düşündürüyordu ve üzerine dökülen her şeyi açık bir şekilde ortaya seriyor, kendine ait görmüyor, kabul etmiyordu. Yoğunlaşmaların derinleştiği, kendi özüne dönme mücadelesi verildiği mekanımıza bize eğitim vermek için bir arkadaş gelecekti.
O gün ben nöbetçiyim. Nöbet yerinde giydiğim hırkanın içine büzülmüş, lapa lapa yağan karın içinden gelecek birileri var mı diye pür dikat etrafımı yokluyordum. Bir süre geçtikten sonra başında siyah beyaz bir kefiye, kefiyenin arasından çıkan kızıl saçlı bir arkadaşın bana doğru geldiğini gördüm. Heval heval diye seslenince, sesime cevaben heval eğitim vermek için geldim dedi. Hızlı bir şekilde gelen arkadaşa doğru koşmaya başladım, ben yaklaştıkça o da yaklaşıyordu. Evet oydu. Heval Sakine’ydi. Parti tarihinden tanıdığım mücadeleci kadınla tanışabilme şansına kavuşmuştum sonunda. Karın beyazlığından kan çanağına dönmüş, yorgun düşmüş gözlerim başımdan ayak parmaklarıma doğru süzülen hızlı kanın akışından canlanmış, fal taşı gibi açılmıştı. Merhabalaştıktan sonra noktamıza doğru yürüdük ve onu arkadaşların yanına bıraktıktan sonra nöbetime geri döndüm.
Nöbetim bitince sessiz bir şekilde arkadaşların olduğu mangaya girdim ve yanan aladinin yanına yaklaşarak ısınmaya çalıştım. O an Heval Sakine’nin gözü gözlerime takıldı, üşüdün mü heval dedi. Biraz deyip, odada gelişen koyu sohbete dahil olmak istedim. Arkadaşlar kendilerini Heval Sara’ya tanıtıyordu, Heval Sara ise pür dikkatle arkadaşları dinliyor, sorular soruyor yoldaşlığa verdiği değeri yaklaşımları ile yansıtıyor, hiç konuşmadan siz çok değerli gençlersiniz duygusunu hissettiriyordu.
Eğitim saatimiz gelmişti, arkadaşlar defterleri dizlerinin üzerine koymuş ayakta ders anlatan özgürlük kokan yoldaşı dinliyorlardı. Heval Sara size Başkanı anlatacağım deyince bir an ruhumun ürperdiğini hissettim. Başkan deyişi bir insana bu kadar mı yakışabilirdi, bu kadar mı özümseyebilirdi, bu kadar mı sevebilirdi. Heval Sara’nın Önderliğe olan sevgisini ve bağlılığını Başkan deyişi ile anlamıştım. Çünkü o deyişte mücadele vardı, özgürlük vardı, saygı vardı, kendini bulma, xwebûn olma vardı. Sistemin bireyler üzerinde yarattığı etkiden bahsediyor, kendisinden örnekler veriyor, sonra da başkan bu sistemin kirini bu şekilde üzerinizden atacaksınız diyor. Anlattığı her konuyu Başkan böyle analiz etti diyor, Başkan bu şekilde düşmanı boşa çıkardı diyor ve konuşmasını sonlandırıyordu.
Bizi biz yapan, bizi özümüze kavuşturanın Önderlik olduğunu vurgulamak istiyordu. Eğer bugün özgürlük arayışçısı iseniz bu zemini yaratanın Önderlik olduğunu dile getiriyordu ve her cümlesini Başkan böyle yarattı diye sonlandırırken gözlerindeki ışıldama, dudaklarının kenarındaki tebessüm Başkana olan inancının yansıması idi.
Beyaza bürünen Kandil alanında gördüğüm o eğitimde Heval Sara’nın Başkana olan bağlılığının, inancının şahidi oldum. Gerilla saflarına katılan her bir özgürlük arayışçısına Başkanın ne kadar değer verdiğini Heval Sara şahsında bana ve arkadaşlarıma verdiği değerde anladım. Ve bana bunları düşündüren Heval Sara’nın Başkan kelimesini dile getirirken hissettiğim samimiyeti, saygısı ve bağlılığı oldu.