Nedim SEVEN
15 Haziran 2020 günü AKP–MHP faşist iktidarı tarafından yönetilen TC’ye ait TSK hava gücü Şengal, Mexmûr ve Medya Savunma Alanları bombalandı. Bombalanan bu coğrafyanın tümü resmi devlet sınırları olarak Irak ve Başurê Kurdistan’a aittir.
15 Haziran Seyfo soykırımının yıldönümü olarak biliniyor. 1914–1924 yılları, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı ve İttihat Terakki hareketinin etkin olduğu Jön Türkçülerin Ermeni, Asuri, Süryani, Pontus-Rum halklarının soykırıma tabi tutulduğu yıllar oluyor.
Seyfo saldırısında 150–300 bin Asuri-Süryani halkı kuzey Mezopotamya ve Kürdistan bölgesinde katlediliyor. Onun için Başûrê Kurdistan’a yeni saldırı için 15 Haziran’ın seçilmesi tesadüfi olmasa gerek.
Yine 15–16 Haziran 1970’de İstanbul merkezli büyük işçi direnişleri DİSK öncülüğünde gelişmiş; özünde hak arayışlarını barındırsa da esasta sol–sosyalist siyasetin işçi sınıfı içinde gelişmesi ve Türkiye’de devrimci kültürün yaratılmasında büyük katkılar sunmuştur. Nitekim DİSK önderlikli işçi sınıfının gelişimini hazmedemeyen dönemin TC yönetimi, 12 Mart 1971 askeri cuntayı hayata geçirmiş ve işçi sınıfının devrimci ilerlemesinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
Darbe mekaniği ile yönetilen TC gerçekliğinde sonraki her 10 yılda bir darbelerle yönetilen ülke konumuna gelmiştir. 1960, 1970, 1980 darbeleri somut yaşanan Askeri Cunta darbeleridir. Sonraki yıllarda da TC’nin zihinsel oluşumunun özürlü olması darbe mekaniğini yönetimler değişse de farklı yöntemlerle sürdürülmesi olmuştur.
1993’de T. Özal’ın öldürülmesi, sonrası B. Ecevit’in hastalık gerekçesi ile devre dışı bırakılması, 28 Şubat darbesi ile N. Erbakan’ın görev dışına itilmesi birer darbedir. Yine 15 Temmuz 2016’da F. Gülen kaynaklı darbe girişimini fırsat bilerek karşı darbe ile AKP, Ergenekon, MİT, MHP CHP’nin de yer aldığı ‘Yeni Kapı ruhu’ dedikleri yaklaşımı da bir siyasi -askeri darbedir. TC tarihi boyunca her demokratik gelişimin önüne, mutlaka darbelerle set çekilmiştir.
15 Haziran’da Şengal, Mexmûr, ve Medya Savunma Alanlarının aynı zaman diliminde ve onlarca uçakla bombalanması esasta HDP’ye yapılan siyasi darbenin üzerini örtme girişimidir de. 1 Kasım 2015 seçimleri ile AKP–MHP faşist ittifakının başlattığı darbe mekaniği iç ve dış siyasetteki gelişmeler perdelenerek o günden, en son Leyla Güven, Musa Farısoğulları’nın vekilliklerinin düşürüldüğü güne kadar seçim oyunları ve siyasi darbelerle HDP saf dışı bırakılmaya çalışılmıştır. Esasta da Kürt demokratik muhalefetinin ve sol muhalefetin tasfiyesi ve siyasetten silinmesi hedeflenmektedir.
Onun için adına ‘Pençe ve Kartal’ operasyonu diyerek esasta İttihat ve Terakki zihniyeti ve politikası ile soykırımı tamamlamak istiyorlar. 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP şahsında Türkler, Kürtler, Mehelmiler, Ermeniler, Romanlar ve Türkiye–Kürdistan’da yaşayan tüm inanç ve kültürlerin yer aldığı 80 milletvekili adeta bir “Renkler Bahçesi” olarak Türkiye Meclisine girmişlerdir. Türkiye’nin ırkçı–milliyetçi karakterini bu liste kökten sarsmıştır ve bu liste HDP’de anlamını bulduğu için parti darbelerle bitirilmek isteniyor. Tıpkı 1970’teki 15–16 Haziran işçi sınıfının yükselişini engellemek istemeleri gibi 15 Haziran hava bombardımanları ile kadınlar, gençler, işçiler, inançlar, direniş geleneği hedeflenmiştir.
Yine 15 Haziran’da Şengal’deki bombardımanda kadim Êzîdî halkının iradesinin soykırımı hedeflenmiştir. 2014’ten bugüne öz iradeleri ile kendi sistemlerini büyük bedeller uğruna kurdukları Demokratik Özerk Êzîdî Yönetiminin tasfiyesini ve iradesinin cihadist gruplara teslim edilmesi hedeflenmiştir.
Yine Mexmûr Mülteci Kampının bombalanması ile her türlü koşulda zorluklarla mücadele etmiş, düşman tüm imha saldırılarına rağmen yer yer aç–susuz kalarak direnmeyi başarmış kadim Botan’ın direnişçi kültüründen mayasını alan, Arap çöllerinde dahi susuz ve erzaksız, bir arazide KDP’li işbirlikçi kardeşlerinin ihanetine uğrayarak tırnakları ile toprağı kazarak suyuna, ekmeğine kavuşan ve yeni yaşamı kuran Mexmûr mülteci kampının hedeflenmesi, Botan direnişçi kültürü ve devrimci dinamiğin soykırımı hedeflenmiştir. Paralelinde Medya Savunma Alanlarının aynı zaman diliminde bombalanması da TC’nin temel katliamcı karakterinin gerçeğinin somut ifadesidir.
Bu saldırılarla Halep, Kerkük, Musul’u da hedeflenerek, TC’nin yüzüncü yılında (2023) Kürdistan’ın tüm coğrafyası ve Osmanlı sultasındaki Trablus–Yemen’i Türk–İslam sentezi ile işgal etmek istemekteler. Bu ırkçı–milliyetçi, halifeci siyasete karşı olan kim olursa olsun şiddetle polis ve asker gücü ile yok edeceklerini özellikle dönemin en öncü devrimci gücünden başlayarak ezeceklerini pratiğe koymuş durumdalar. Uluslararası hegemonist ulus-devletçi güçlerde kirli menfaatleri uğruna halkların katliamına ve imha edilmelerine ya suskun kalmakta ya da sessiz durmaktalar. TC’nin adeta “Maske düştü, kel göründü” misali AKP–MHP iktidarının ne kadar Kürt düşmanı ve gerici DAİŞ gibi cihadist gruplarla beraber hareket ettiği hatta Başûr ve Rojava’daki (Irak–Suriye) DAİŞ, Cephet El Nusra gruplarını açıkça desteklediği anlaşılmıştır.
‘Pençe ve Kartal’ adlı operasyonlarla esasta onların deyimi ile ‘Küçük Kandil’leri etkisizleştirip ana Kandil’i kuşatmaya yöneleceklerini beklemek gerekir. Şimdi şu net anlaşıldı Zînî Wertê ile Kandil’i dolayısıyla Kürtler için efsane olan Kandil’e şatafatlı medya gücü ile TC bayrağını propaganda amaçlı dikerek Kandil’i ele geçirdik diyecekler. AKP-Trol medyası da kuyruklu yalanlarla ‘Özel Savaş’ın tüm yalanlarını dizerek PKK’yi bitirdik diyecekleri anlaşılmıştır.
Buna cevabımız ‘Yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ olacaktır. Gelecekleri varsa görecekleri de vardır. ‘Bitirdik, bitirdik’ diyenler bir kez daha tarihe baksınlar.
Direniş kültüründe yoğrulan HDP, Mexmûr, Şengal sadece Kürdistan’ın değil tüm dünya coğrafyalarına kök salmışlardır.
Sizin jenositleriniz varsa halkların ve inançların fikirleri, imanları, vicdanları ve politikaları vardır. En önemlisi de sizin kavrayamayacağınız iradi duruşları kadar büyük yaşam bağlılıkları ve komünal ilişkileri vardır. Gelin yol yakınken bu soykırımcı anlayışlarınızdan vazgeçin. Aksine ‘bitiririz, bitiririz’ teraneleri sizin akıbetiniz olacaktır. İnsanlık tarihi onlarca, yüzlerce örnek ile buna şahittir.
Bizimkisi dosta ve düşmana nasihattir. Gerisi hodri meydan diyoruz.