Bayık: AKP ve KDP ne yaparsa yapsın bu mücadele başarıya ulaşacak

0
274

Gerillanın aylardır devam eden saldırılara karşı destansı bir direniş sergilediğini belirten Bayık, “Türk devleti darbe yedikten sonra sonuç alamayacağını gördü. Bu yüzden kendilerine yardım etsin diye KDP’yi araya koydu. Fakat bu da yetmedi, kimyasal silahlara başvurdu. Bir ayda 157 kez kimyasal silah kullandı. Birçok arkadaş kimyasal silahla şehit düştü. Düşman buna rağmen sonuç alamıyor. Kürt gençleri destanlar yazıyor. AKP ve işbirlikçisi KDP ne yaparsa yapsın, bu mücadele başarıya ulaşacaktır” diye konuştu. 

Medya Savunma Alanları’nda da 6 yıldır aralıksız bir savaş devam ediyor. Sadece son 1 ay içerisinde Türk devleti 157 kez kimyasal silah kullandı. Tüm dünyanın göz önünde bu vahşeti yapıyor. Buna dair her gün yeni belgeler de çıkıyor. Buna karşı gerillanın da çok büyük bir direnişi var. Savaşın son durumuna ilişkin neler söyleyeceksiniz?

Tarihi bir direniş yaşanıyor. Kürt halkının tarihinde hatta hareketimizin tarihinde böyle bir direniş yaşanmamıştır. Faşist Türk devleti, en fazla 15 günde her yeri alacağının propagandasını yaptı. Herkesi de bu temelde tehdit etti, korkuttu. Fakat ne oldu? Bir kaç tepe aldılar ama o tepelerde bile hareket edecek durumda değiller. İşgal saldırılarına nereden başladılarsa hala oradalar. Hedefleri sadece Zap, Metina ve Avaşin değildi, tüm gerilla alanlarıydı, gerillayı yok etmek istiyorlardı. Gerilla Türk devletinin gerçek yüzünü bir kez daha teşhir etti, Ortadoğu’da yürüttükleri stratejiyi yenilgiye uğrattı. Stratejileri neydi? Kürdistan’ı tamamen işgal etmek, gerillayı yok etmek, soykırım politikalarını tamamlamak ve daha sonra Ortadoğu’yu ele geçirmekti. Fakat gerilla fedai bir direnişle bu stratejiyi boşa çıkardı ve Türk devletine karşı durabilme cesaretini verdi herkese. 

Gerilla direnişiyle, mücadelesiyle Türk devletine darbe vurulabileceğini herkese ispat etti. Bu çok önemli. Türk devleti darbe yedikten sonra sonuç alamayacağını gördü, bu yüzden kendilerine yardım etsin diye KDP’yi araya koydu. Fakat bu da yetmedi, bu sefer de kimyasal silahlara başvurdu. Sizin de dediğiniz  gibi bir ayda 157 kez kimyasal silah kullandı. Birçok arkadaş kimyasal silahla şehit düştü. Düşman buna rağmen sonuç alamıyor. Kürt gençleri destanlar yazıyor. Sadece Kürtler için değil, tüm insanlık için yazılıyor bu destanlar. AKP ve işbirlikçisi KDP ne yaparsa yapsın bu mücadele başarıya ulaşacaktır. Belki AKP-MHP bunun önünü almak için baskıları, saldırıları arttıracaktır ama bu yok olmalarına engel olmayacaktır. Hatta onları yenilgiye daha da yakınlaştıracaktır. 

KDP son 2 ayda düşmanca bir yaklaşımla iki gerilla grubunu pusuya düşürdü. Bu pusular sonucu gerillaların şehit düştüğünü söyleyen de var, yaralı ve esir olduğunu söyleyen de. KDP’nin Türk devletine verdiği destek en üst aşamadadır. Bu işbirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

KDP’nin gerillaya kurduğu pusular Türk devletine nasıl yardım ettiğini, gerillaya karşı nasıl durduğunu gösteriyor. Herkesin de bunu gördüğünü tahmin ediyorum. Gerillanın yollarını kesiyor, bir mıntıkadan diğerine geçmesin diyor. Gerillanın etrafını kuşatmış, ambargo uyguluyor, bir yerden bir yere geçtiğinde pusu kuruyor. Bunu Türk devleti istiyor, KDP de onlara yardım ediyor. Halkımız KDP’den bu pusuların sonuçlarını öğrenmek istiyor. Arkadaşları şehit mi etmişler, yaralılar mı esirler mi; bu soruları cevaplamalarını bekliyor. Fakat KDP hiçbir şekilde açıklama yapmıyor. Yani Kürt halkı ne isterse istesin yerine getirmiyor, Kürt halkını esas almıyor. Türk devletini esas alıyor, onları memnun etmek istiyor. Bu yüzden o pusuların sonuçlarını açıklamıyor. Halk işgalcilere karşı savaşan gerillaların KDP tarafından pusuya düşürüldüğünü, şehit edildiğini görüyor. Halkımız bu durumdan dolayı tepkili. Ama bu tepkilerini daha fazla göstermeliler. KDP’ye Türk devleti ile neyin anlaşmasını yaptıklarına dair baskı kurmalılar. 

Türk devleti kimyasal silah kullanıyor, ne NATO, ne ABD ses çıkarıyor. Bu güçler kimyasal silah kullanıyor diye kimilerine tepki veriyor, hatta kullanmayanlara bile kullandın baskısı yapıyor ama Türk devletine karşı sessiz kalıyorlar. Halkımız bunun hesabını sormalıdır. NATO ve ABD kadar sessiz ve tepkisiz kaldığına göre Türk devletinin kimyasal silah kullanmasını istiyor, buna izin veriyor. 

Güney Kürdistan’da özellikle de KDP’nin ağırlıklı olduğu bölgelerde son günlerde siyasi suikastler arttı. Son olarak 40 yıldır devrim mücadelesinde yer alan Şükrü Serhat katledildi. Bu şekilde hem Kürt halkına, hem de özgürlük hareketine nasıl bir mesaj verilmek isteniyor? 

Tarihten bu yana Kürt düşmanları Kürt partileri veya örgütleri arasında herhangi bir sorun yaşandığında bunu nasıl daha fazla büyütürüm, daha fazla nasıl deşerim çabası içerisinde oldular. Şu an YNK’de birtakım iç sorunlar var. Düşman da bu sorunları nasıl daha fazla büyütürüm, deşerim ve bu şekilde YNK’yi, Kürtleri zayıflatırım diyor. Bu şekilde yaparak amaçlarına ulaşmak istiyorlar. Hem YNK’de yer alanlar hem de halkımız; özellikle Süleymaniye ve çevresinde yaşayan halkımız, bu oyunlara karşı dikkatli olmalı ve yol vermemelidir. Süleymaniye ve çevresinde yaşayanların çoğu sanatçı, aydın, yazar ve bilinçli insanlardır. Demokrasi ve özgürlükte ısrarcılar. Orada yaşayan halkımızın böyle bir özelliği var. Düşman da bunu bildiği için halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesini zayıflatmak istiyor. 

Düşman bu siyasi cinayetleri özellikle Irak’ta seçim olduğu dönem daha fazla geliştirdi. Bu seçim, sıradan bir seçim değil. Bu süreçte suikastleri arttırarak bir karışıklık yaratmak, YNK’deki sorunları daha da büyütmek ve halk arasında da parçalı bir durum yaratmak istediler. Bu şekilde YNK’nin seçimlerden zayıf çıkmasını sağlamak ve YNK bölgelerinde bir takım hesaplar devreye koymak istiyorlar. Bu çok açık. YNK’nin ve Süleymaniyeli halkımızın da bunun farkında olduğunu tahmin ediyorum. Bu yüzden dikkatli olmalı ve bu oyunlara gelmemeliler. YNK’de yer alanların ya da YNK dışında olanların fikirleri ne olursa olsun herkes bu seçimlerden YNK’nin güçlü çıkması için çalışmalı. Düşmanın oyunu boşa çıkmalıdır. Bizim yaklaşımımız da YNK’nin bu seçimlerden güçlü bir şekilde çıkması, zayıf düşmemesidir. Bu yüzden kimse meseleye dar yaklaşmamalı. 

TÜRK DEVLETİ BAŞÛR’UN TAMAMINI İŞGAL ETMEK İÇİN TÜRKMENLERİ HAZIRLIYOR

Süleymaniye’deki suikast, sadece PKK kadrolarını hedef alan bir suikast değildir. PKK kadroları şahsında Kürt halkına karşı yapılan suikastlerdir. Kürt halkının iradesini kırmak için bu katliamları yapıyorlar. Türk devleti Kürt halkının tamamına karşıdır. Özgür Kürt’ün olmaması için soykırım siyaseti yürütüyor. Bu yüzden Kürtlerin olduğu her alana saldırıyor. Medya Savunma Alanları’na, Rojava’ya, Şengal’e neden saldırıyorsa Süleymaniye’ye de o yüzden saldırıyor. Kürt halkının iradesine saldırıyor. 

Herkesi korkutmak istiyor, herkesin onlara boyun eğmesini istiyor. Türk devleti zemin bulduğu an Başûr’un tamamını işgal etme hazırlığı yapıyor. Bu yüzden Türkmenlerle çalışıyor. Türkmenleri buna hazırlıyor. Başûr’da karışıklık yaratıp, “Türkmenleri koruyacağız” gerekçesi ile bölgeyi tamamen işgal etme hazırlığı yapıyorlar. Başûr halkımızın bunu görmesi lazım. Eğer Türk devletinin saldırılarına karşı bugün tepki verilmezse yarın geç olabilir. 

Soykırımcı Türk devleti Rojava’ya da aralıksız bir şekilde saldırılarını sürdürüyor. Her gün insanları katlediyor, doğasını talan ediyor. Bununla birlikte Erdoğan geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada, ‘450 bin Suriyeli göçmeni Kuzey-Doğu Suriye’ye yerleştirdik’ dedi. Rojava’ya yönelik tehditlerini de sürdürdü. Ülkede yenilgiye uğrayan AKP-MHP rejimi Rojava’da ne yapmak istiyor, amaçları nedir?

Rojava halkımız Önderliği çok iyi tanıyor. Çünkü Rêber Apo’nun eğitiminden geçmişler. Bu yüzden demokrasi ve özgürlükten yana olan duruşlarından vazgeçmiyorlar. Rojava’da bir devrim yaptılar, bu devrimde Kürt kadınları önemli bir rol oynadı. Rojava Devrimini kadın devrimi yaptılar. Rojava tüm dünya; özellikle demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenler üzerinde büyük bir etki yarattı, umut oldu. Bundan dolayı dünyanın her yerinden Rojava devrimine katıldılar. Rojava devrimi Kürtler arasında değil tüm Kuzey-Doğu Suriye halkları arasında bir direniş ruhu yarattı. Halklar arasında birlikte yaşamayı geliştirdi. 

Faşist Erdoğan, “450 bin Suriyeli göçmeni oraya yerleştirdik ama hala milyonlarca göçmen var bizde. Bunları barındıracak gücümüz yok, başka bölgelere yerleştirmek istiyoruz” dedi. Yani Kuzey Suriye’de birkaç yeri daha işgal etmek istediğini söylüyor, kimse de buna ses çıkarmıyor. Bunun anlamı da “Kürtlere karşı katliamlar yapacağım, bana destek verin” demektir. Buna sessiz kalmak da, “yapabilirsin” demektir. Halkımız bugüne kadar Türk devletinin işgaline karşı nasıl direndiyse, bundan sonra da öyle direnmelidir. İşgal saldırılarına karşı hazırlığını yapmalıdır. İnanıyorum ki Kuzey-Doğu Suriye halı faşist Türk devletine karşı duracaktır. Çünkü demokrasi, özgürlük, kardeşliğin tadını aldılar. Bu yüzden kendilerine, devrimlerine sahip çıkacaklar, işgalcilerin öyle rahat hareket etmelerine izin vermeyecekler. 

Kobanê serhildanının da yıldönümü yaklaşıyor. Kobanê serhildanı sürecinde birçok yurtsever insan, Türk devletinin saldırıları sonucu şehit düşmüştü. Günümüzde de birçok HDP’li Kobanê kumpası davasından yargılanıyor. Bununla bağlantılı olarak DAİŞ ve AKP’nin işbirliği sonucu Ankara garında da 10 Ekim’de yaşanan bombalı saldırıda yüzden fazla insan yaşamını yitirdi, beş yüzden fazla insan da yaralandı. Bu yaşananların sonuçlarını nasıl görüyorsunuz?

Kobanê direnişi tarihi bir direniştir. DAİŞ orada darbe yedi ve bir daha toparlanamadı. DAİŞ’in yenilgisi orada başladı. Erdoğan DAİŞ Kobanê’yi alır, biz de Efrîn’i bu şekilde Rojava devrimini sonlandırırız diyordu. Fakat ne oldu? DAİŞ Kobanê’de ilk yenilgisini aldı. Erdoğan’ın Kobanê için yaptığı planların hepsi darbe aldı. Kobanê direnişine dört parça Kürdistan’dan destek verildi. Özellikle Bakur’daki halkımız 6-8 Ekim’de DAİŞ çetelerine karşı ayaklanmasaydı Kobanê asla kazanamayacaktı. Hem Kobanê hem de Rojava bunu çok iyi bilsin. Yine dünyanın birçok yerinden devrimciler Kobanê’ye savaşmaya gitti. Bu sayede uluslar arası alanda Vietnam’dan sonra Kobanê için de bir hareket oluşturuldu. Kobanê böyle kazandı. Bunlar olmasaydı tek başına kazanması mümkün değildi. Bunun hiçbir zaman unutulmaması lazım. Devrimi savunacak olanlar Kürt halkı ve uluslararası alandaki Kürt dostlarıdır; devletler değil. Hiçbir devlet Rojava Devrimi’ne destek vermedi. Belki bazı devletler çıkarları gereği taktiksel yaklaşıyor. Ama devrimi koruyan da, yaşatan da halktır. 

6-8 Ekim’de Kobanê için ayaklanan, bedel ödeyenler kimlerdi? Kürt halkıydı, bir kısmı HDP çatısı altında toplananlardı. Bazılarının HDP ile alakası da yoktu. Türk faşistlerinin bazıları sorumlu HDP’dir diyor ama hiç alakası yok. Bugün Kobanê’den dolayı yargılananlardan intikam almak istiyorlar. Çünkü Erdoğan Kobanê üzerine çok fazla plan yapmıştı, amacına ulaşamayınca da intikam almak istedi. Gerçek budur. Yargılanması gerekenler varsa AKP-MHP’dir, HDP ve Kürtler değil. Kobanê serhildanı sürecinde katledilenlerin büyük kısmı Kürtlerdi, hepsi polis-asker tarafından katledildi. Asker-polis kimden talimat aldı? Tabii ki AKP-MHP’den… Bu yüzden asıl yargılanması gerekenler onlar. 

Sadece Kürtlerden değil, Türkiye’deki demokrasiden, özgürlükten yana olan, AKP’ye karşı çıkan herkesten intikam alıyorlar. Katliamlar da bu yüzden yapıldı. Bu katliamlar da AKP-MİT ve DAİŞ eliyle yapıldı. Çünkü DAİŞ’in içerisinde MİT elemanları vardı. Belki DAİŞ adıyla katliamlar yapıldı ama asıl yapan AKP iktidarıydı. Bu katliamların amacı da herkesi korkutup iktidarlarını sürdürmekti. Sizin de dediğiniz gibi Gar katliamı Türkiye tarihindeki en büyük katliamdı. Hala da katliamın nasıl yapıldığını ortaya çıkarmadılar, çünkü altından kendileri çıkacaktır. Bu yüzden gerçekleri ortaya çıkarmıyorlar. Gar katliamından sonra herkesi korkutup muhalefetin seçim çalışması yapmasına engel oldular, sadece AKP-MHP seçim çalışması yapıyordu ve bunun sonucunu da aldılar. Seçimi kazanmak için zaten o katliamları yaptılar. 

Gar katliamını Kürt halkı ile Türkiye halklarının ittifakına engel olmak için yaptılar. Çünkü AKP bu ittifakın kendi sonunu getireceğini biliyordu. Bu faşist iktidara karşı birlikte mücadele edilirse sonuç alınır. Yaşanan şehadetler bunu ifade ediyor. Yine 10 Ekim Gar Katliamında yaşamını yitiren şehitler ne ifade ediyor? Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya. Çünkü onlar da demokratik bir Türkiye, özerk bir Kürdistan istiyorlardı. İşte bu çizgiyi esas almamız lazım. 10 Ekim şehitleri bu çizgide yürümenin gerekçesi yapılmalı. Böyle olursa bu faşist iktidar yok edilir. 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here