KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık: 15 Ağustos tarih değiştiren bir eylemdir. Böyle eylemler o halkların destanı haline gelir. Bu açıdan 15 Ağustos bir yönüyle de Newroz gibi Kürtlerin ulusal destanıdır.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, 15 Ağustos Atılımı’nın 37. yıldönümü vesilesiyle ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.
Bayık konuşmasında şu hususlara dikkat çekti:
“Türk devleti özellikle cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte Bakurê Kürdistan’da çok kapsamlı bir özel savaş uygulamıştır. Özel savaş ve psikolojik savaş yöntemleriyle Kürt toplumunu soykırımcı sömürgecilik altında tamamen iradesizleştirmeyi hedeflemiştir. Lozan Anlaşması buna uluslararası hukuki icazet de vermiştir. Başûrê Kurdistan ve Rojava’nın İngiltere ve Fransa’ya bırakılması karşılığında Kürtler üzerinde her türlü soykırım uygulanacaktır. Çünkü bu anlaşmada Türkiye sınırları içinde Kürtlerin varlığı inkar edilmektedir. Kürt halkı tümüyle Türk devletinin soykırım tasarrufuna bırakılmıştır. Bunun sonucu TC tamamen Kürtleri soykırıma uğratmayı hedefleyen bir devlet şekillenmesine kavuşmuştur. Böylece Kürdistan Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getirilecektir. Zor, baskı ve katliamlar da içinde olmak üzere Kürtler üzerinde çok boyutlu yoğun, baskı ve zulüm uygulanacak, bu temelde Kürtler zamana yayılmış biçimde soykırıma uğratılacaktır.
Bu açıdan Türk devletini soykırımcı devlet olarak tanımlamak lazım. Bu gerçeklik anlaşılmadan Türk devletinin uygulamaları gerçek anlamda kavranamaz. Zaten bu soykırımcı devletin bir karakteri de dört dörtlük bir soykırım yapmak, ama bunu çeşitli kılıflar altında gizlemek olmuştur. Bu yönüyle TC’yi aldatan, gerçekleri saptıran ve gizleyen bir devlet olarak anlamak gerekir. TC yaptıklarını farklı göstermek için her türlü özel savaş yöntemini ve psikolojik savaşı kullanmıştır. İletişim ve bilişim araçlarının gelişmesiyle bu aldatma ve gerçekleri örtme kabiliyetini daha da artırmıştır. Her Kürt ve Türkiye’deki tüm etnik ve dinsel topluluklar bu gerçeği iyi anlamalılar. Bunu anlamadan ne bu soykırım kıskacından çıkabilirler; ne de bu soykırıma karşı mücadele edebilirler.
RÊBER APO BÜYÜK BİR SİYASET SOSYOLOĞUDUR
Rêber Apo ve PKK’nin belki de en çarpıcı yanı bu Türk devlet gerçeğini çözebilmesidir. Rêber Apo’nun daha ilk sözcükten itibaren Kürt gerçeğini ve düşman gerçeğini tarihsel toplumsallığı içinde çözümlemesi ve bu temelde tüm toplumsal siyasal gerçeklikleri örtüsüz gün yüzüne çıkarmasıdır. Bu açıdan Rêber Apo’yu bu temelde büyük bir siyaset sosyoloğu olarak görmek gerekir. Rêber Apo bu özelliği ile Kürt gerçeğini ve düşman gerçeğini o kadar berrak hale getirmiştir ki, bu da Rêber Apo ve PKK’nin bu soykırımcı sömürgeciliğe karşı etkili mücadele vermesini beraberinde getirmiştir. Yine Rêber Apo ve PKK’nin ilk çıkışından itibaren soykırımcıların tuzaklarına düşmemesi, TC’nin özel savaş yöntemlerini aşması bu nedenledir. Hatta Önderliğin Kürt egemen sınıflarına dayalı işbirlikçiliğin oyunlarını ve tuzaklarını aşması da bu siyaset sosyolojisi dehası nedeniyledir. Rêber Apo her muhatabı açısından ister düşman gerçekliği cephesinde, isterse Kürt gerçekliği içinde ne aldatırım ne de aldanırım demiştir. Ortadoğu’da zaten siyasal oyunların binlerce yıla dayalı tarihi var. Şark kurnazlığı ya da Osmanlı’da oyun çok, deyimleri de bu tarihselliği içinde Ortadoğu’daki siyaset tarzının deyim haline gelmesidir.
Rêber Apo TC’nin izlediği siyasi, ulusal, toplumsal ve kültürel politikalar Kürt toplumsal gerçekliğinin çarpıtılıp başkalaşıma uğratıldığını söylemiştir. Bırakalım Kürtlüğünü inkar edenleri ve bu yola girenleri, Kürtlüğünü sahiplenenlerin bile yaşadıkları gerçekliğin farkında olmadığını dile getirmiştir. Özellikle Türk devletinin aldatıcı ve gerçekleri çarpıtıcı politika ve uygulamaları Kürdün kendi gerçekliğinin farkına varmasının önüne geçmesini sağlamıştır. Kürtlerin adına siyasi düşünce ileri sürenlerin bile bu çember içinde kaldıkları, soykırımcı sömürgeciliğin çizdiği sınırları aşmadıklarını vurgulamıştır. Rêber Apo bu gerçekliği objektif olarak kendine ihanet ettirilmemiş tekbir Kürt bırakılmamıştır, diyerek ifade etmiştir. Bu belirleme ile Kürdü sarsıp kendine getirmeye çalışmıştır. Zaten bu gerçekliği aşmadan Kürdistan’da özgürlük ve demokrasi mücadelesinin geliştirilmesinin mümkün olmadığını söylemiştir. Bu açıdan kim ki soykırımcı sömürgeciliğe karşı etkili mücadele vermek istiyorsa ilk önce kendi toplumsal gerçekliğinin farkına varması ve bu şekillendirilmiş kişiliği aşması gerektiğini vurgulamıştır.
İLK KURŞUN EN BAŞTA KÜRTLÜKTE YARATILMIŞ GERİLİĞE SIKILMIŞTIR
15 Ağustos hamlesi bu bilinçle hazırlanmıştır. Düşman gerçeğinin yarattığı kişilik sorunlarını aşmak için siyasi ve toplumsal olarak düşmanın yarattığı kişilikle tüm köprüleri yıkacak bir mücadelenin gerekli olduğunu belirtmiştir. 15 Ağustos hamlesinin öncelikli hedeflerinden biri bu olmuştur. Bu açıdan 15 Ağustos’a ‘İlk Kurşun’ denilmiştir. Herhalde insanlık tarihindeki bu yönlü mücadeleler içinde ilk kurşun kavramını tamamıyla karşılayan askeri hamle 15 Ağustos’tur. 15 Ağustos’taki ilk kurşun aslında en başta da Kürtlükte yaratılmış geriliğe sıkılmıştır. Bu ilk kurşun çok yönlü travmatik toplum haline getirilen bu Kürt gerçekliğine sıkılmıştır. Bu ilk kurşun Kürdü gerilik zincirlerinden kurtaran ve kendi gerçekliğine kavuşma anlamında rehabilite eden kurşun olmuştur. Bu açıdan 15 Ağustos’un tarihsel anlamını çok boyutlu anlamak gerekir. Bu hamleyi sadece askeri yönüyle ele almak belki de bu hamlenin sonradan gelen bir özelliğini ifade etmek olur. Bu ifade tarzı 15 Ağustos gerçeğini gizleme, hatta çarpıtma olur. Zaten soykırımcı sömürgecilik sadece bu yönünü öne çıkarmıştır. Çünkü bu hamlenin esas boyutlarının görülmesini böylece engellemeyi amaçlamıştır.
İlk kurşun TC’nin 60 yıl yürüttüğü özel savaşla Kürdün kendini inkar etme politika ve uygulamalarına sıkılmıştır. Somut olarak düşman karakoluna sıkılan, düşman karakolunu yıkan bu ilk kurşun esas olarak Kürdün kafasındaki karakolları yıkmıştır. Oto sansür, oto asimilasyon derler ya; Kürt gerçekliğinde oluşturulmuş oto inkarcılığa sıkılmış bir kurşun gerçekliği vardır. Zaten Türk devlet gerçekliği Kürdün gözünde ve beyninde o hale getirilmiştir ki, bu devlete karşı koymak ve direnmek mümkün değildir! Bu soykırımcı sömürgeciliğe boyun eğmek bir kaderdir! Böyle olunca da Türklüğe koşma giderek tüm Kürt toplumuna kabul ettirilmiş ve ettirilecek bir gerçeklik haline gelmiştir. Zaten Kürtler açısından en kötü durum budur. Türk devletinin en büyük başarısı budur. Zaten TC neredeyse bu amacıma ulaştım demiştir. Bu nedenle Rêber Apo, Apocuların tarih sahnesine çıkışını Kürdü uçurumun kenarından, ölüm döşeğinden alma, olarak tanımlamıştır. Gerçekten de 1970’li yıllarda durum budur. 1930 Ağrı direnişinin kırılmasından sonra bir gazetenin birinci sayfasında verilen karikatürdeki ‘Muhayyel Kürdistan burada meftundur’ ifadesi neredeyse gerçekleşmiş durumdaydı. İşte 15 Ağustos da bu hale gelen Kürt gerçekliğine, dolayısıyla da böyle bir soykırımcı sömürgeci gerçekliğine sıkılmış kurşunlar olmuştur. Rêber Apo da sosyoloji ve siyaset sosyolojisiyle uğraşan bilim insanları da 15 Ağustos’taki Eruh ve Şemdinli baskınlarını böyle değerlendirmiştir.
15 AĞUSTOS KÜRTLERİN ULUSAL DESTANIDIR
15 Ağustos tarih değiştiren bir eylemdir. Tarihte böyle eylemler azdır. Böyle eylemler o halkların destanı haline gelir. Ya da destanlar halklar için böyle bir işlev görür. Bu açıdan 15 Ağustos bir yönüyle de Newroz gibi Kürtlerin ulusal destanıdır. Zaten Newroz gibi 15 Ağustos da Diriliş Günü ve Bayramı olarak ele alınmıştır. Böyle bir anlayış ve yaklaşımla da kutlanmaktadır.
15 Ağustos’la birlikte birçok devrim artarda gerçekleşmiştir. Zaten birçok devrimi gerçekleştiren hamle olduğu için Diriliş Devrimi denilmiştir. Yoksa ölüme yatırılmış bir halk diriltilemezdi. Çünkü bir toplumun dirilişi ancak birçok boyutla söz konusu olur. Ulusal, toplumsal, kültürel, psikolojik, ruhsal, siyasal irade vb. değişim ve gelişmeler olmadan ölüme yatırılmış bir halk diriltilemez. Çok boyutlu değişim ve gelişme yaratılamazsa ölüme yatırılmış bir canlıya, bitkisel hayatta olan insana fiziki varlığını sürdürmek için yapılmış müdahalelere, verilmiş ilaçlara benzer. 15 Ağustos böyle bir hamle değildir. Kürt toplumunu tüm yönüyle ayağa kaldırılmıştır. Bu açıdan 15 Ağustos’la başlayan diriliş hamlesi kültürel, ulusal, toplumsal, kadın, demokratik, siyasal ve ruhsal devrimler yaparak yeni bir Kürt gerçekliği yaratmıştır. Rêber Apo 15 Ağustos hamlesini böyle devrimler yapmasını özel olarak planlamıştır. Bunun için toplumu da kadrolarımızı da dostlarımızı da özenle eğitmiştir. Yüzlerce ciltlik tutacak toplumsal, siyasal, kültürel, kişilik, ulusal, demokratik yaşam, kadın ve aile çözümlemeleri bunun için yapılmıştır. Kürt halkının böyle çok yönlü eğitilmesi gerçekleşmeden tüm geriliklerden köklü kopuşu sağlaması mümkün olamazdı.
Rêber Apo’nun tüm yaşamı eğitimdir. Siyasal, askeri, toplumsal tüm değerlendirmeler, bu yönlü verilen perspektifler ve talimatlar da tamamen eğitim içeriklidir. Rêber Apo değişimi ve dönüşümü her dakika, her saat, her gün yapan bir Önderliktir. Rêber Apo ile geçirilen her saniye bile bir eğitimdir. Rêber Apo’nun yanına gidip bir kaç gün kalan yurtseverler de bile değişim olmuştur. Hatta Önderliği çok kısa süre gören halktan insanlar bile kendinde bir değişim gerçekleştirmiştir. O anları ömür boyu unutmamıştır. Örneğin; Rojava’da Rêber Apo’yu gören genç, kadın, yaşlı insanlarımız hep bu anılarla yaşamışlardır. Bugün Rojava halkı Önderliğe çok bağlı ise bunda Rêber Apo’nun bu değiştirici dönüştürücü rolü çok önemlidir.
15 Ağustos’u gün gün hazırlayan, hamle başladıktan sonra da gün gün üzerinde durarak bu hamlenin süreklileşmesini, kültürel, siyasal, toplumsal ve askeri sonuçlar vermesini sağlayan bu Önderlik gerçekliğidir.
Şunu vurgulamalıyız ki, 15 Ağustos hamlesiyle birlikte Kürt toplumunda değişim çok büyük olmuştur. Her gün değişen, devrim içinde devrimler yaratan bir diriliş devrimidir. Şu anda soykırımcı sömürgeciliğin tüm saldırılarına rağmen halkın özgürlük özlemi ve iradesi kırılamıyorsa yaratılan bu devrim gerçekliği nedeniyledir. Yaşamın her alanında bu devrim topluma ve bireye o kadar nüfuz etmiştir ki, her ne kadar kök kazıma saldırıları yapılıyorsa da sonuç alınamıyor. Bu halkın iradesinin neden kırılamadığını anlamayanlar 15 Ağustos hamlesinin, dolayısıyla bir bütün olarak Rêber Apo ve PKK gerçekliğinin Kürt toplumunda yarattığı değişimi anlamayanlardır. Zaten bu gerçeklik özellikle soykırımcı sömürgeciliğin özel savaş aygıtlarını fazlasıyla öfkelendirmektedir.
15 Ağustosla birlikte gerilla şahsında yeni Kürt toplumsallığı şekillendirilmeye başlanmıştır. Gerilla halkla ilişkisiyle yeni bir toplumsal ilişki ve bunun ölçülerini yaratmıştır. Gerilla ilişki içine girdiği her kişiyi, aileyi ve çevreyi değişirmiştir. Gerilla oturuşundan kalkışına ve üslubuna kadar halkın dikkatini çekmiştir. Böyle bir birey ve topluluk gerçekliğiyle ilk defa karşılaşmıştır. Örneğin Kürt toplumunda kadınlar önceleri bir grup geldiğinde fazla ilgilenmezlerdi. Ya da ilgisi ve ilişkisi sınırlı olurdu. Ancak gerilla bir köye ve aileye gittiğinde sadece erkekler tarafından değil, kadınlar tarafından da karşılanır ve dinlenirdi. Kadın, gerillanın oturuşunu, kalkışını, giyimini kuşamını dikkatle takip eder, onun dediğini dinlerdi. Gerilla Kürt kadınının beyninde ve ufkunda yeni pencereler açmıştır. Kendisine karşı saygıyla yaklaşan bir topluluk görmüştür. Özellikle kadın gerillaların varlığı başlı başına dikkat çeken ve sadece kadını değil, toplumu değiştiren etken olmuştur. Gerilla sadece eylemleriyle değil, toplumla ilişkisiyle de devrimleri mayalayan bir rol oynamıştır.
TOPLUMDA YENİ KABUL VE RET ÖLÇÜLERİ GELİŞTİ
Serhildanları bir taraftan gerillanın savaşı ve eylemleri; diğer taraftan gerillanın toplumla ilişkileri hazırlamıştır. Rêber Apo 15 Ağustos’ta toplum ile devleti karşı karşıya getirmiştir. Toplumun devleti tüm çıplaklığıyla tanımasını sağlamıştır. Ancak böyle keskin bir mücadele içinde soykırımcı sömürgeciliğin toplumda yarattığı etkiler ortadan kaldırılabilirdi. Nitekim gerilla her günü sadece toplumu değiştirmemiş, toplumun soykırımcı sömürgeci sistem gerçeğini anlamasını da sağlamıştır. Soykırımcı sömürgeci özel savaş sistemi, Kürt toplumunu özel savaş yöntemleri ve psikolojik savaşla durduramayınca tüm çıplaklığıyla ve gerçek yüzüyle toplumun karşısına çıkmıştır. Böylece toplum günlük yaşamı içinde büyük bir bilinçlenme ve değişime uğramıştır.
Rêber Apo gerçekliği ve yetiştirdiği gerillalar tam anlamıyla öğretici ve eğitici olmuşlardır. Toplumda yeni kabul ve ret ölçüleri geliştirmişlerdir. Önceden kabul gören birçok ölçü reddedilmiştir. Toplumun ret ve kabul ölçülerinde yurtseverlik, toplumsallık, demokratlık, hak, adalet gerçekliğinde önemli değişiklikler sağlanmıştır. Özellikle devletle kurulan ilişkiler ret ölçülerinin ön sıralarına yerleşmiş; soykırımcı sömürgeciliğe tutum ise en ön sıradaki kabul ölçüsü, itibar ölçüsü haline gelmiştir. Zaten toplumu değiştirmek esas olarak ret ve kabul ölçülerini değiştirmekle mümkün olur. Rêber Apo bunu çok önemli görmüştür. Ne kadrolar ne toplum yanlışlarla yaşamayacaktır. Yanlışları ret eden, sadece ret etmeyerek tutum koyan bir toplum gerçekliği yaratılmıştır. Bu nedenle artık toplum içinde devletle ilişkilenmek itibarsızlaşmıştır. Yurtseverlik ve devlete karşı tutum ise yükselen değerler haline gelmiştir. İşte tarihi büyük serhildanların yolunu yeni ret-kabul ölçüleri ve bu ölçülerdeki netlik ve yükseklik döşemiştir. Bu olmasaydı sadece gerillanın vurduğu askerler ve yıktığı karakollar bu serhildanları ortaya çıkaramazdı. Özellikle üzerinde 60 yıl çok sistematik bir özel savaş uygulanan Kürt halkı sadece askeri karakterdeki eylemlerle ayağa kaldırılamazdı.
15 AĞUSTOS HAMLESİ ULUSAL BİR DEVRİM GERÇEKLEŞTİRMİŞTİR
Gerillanın yerel ve bölgesel düzeyde değil, tüm Kürdistan’da etkili olması tüm Kürt toplumunun duygularının ortaklaşmasında ve ortak ulusal değerler etrafında toplanmasında önemli rol oynamıştır. Bu yönüyle 15 Ağustos hamlesi aynı zamanda uluslaştıran bir hamle olmuştur. Ulusal bir devrim gerçekleştirmiştir. Artık Kürt halkının sohbetleri, özlemleri ve gelecek tahayyülleri önemli oranda değişmiştir. Önceleri kendini günlük yaşam hayhuyu içine gömen, sadece fiziki varlığını ve soy sürdürmeyi esas alan Kürtlükten, ulusal değerler etrafında toplanan, bu duygularla yaşayan ve ulusal geleceğinin nasıl olması gerektiği üzerinde düşünen bir Kürt gerçekliği yaratılmıştır. Bu duygular sadece Botan, Serhat, Dersim, Garzan, Amed ve çerçevesinde değil, Kürdistan’ın 4 parçasında duyulmuş, bu yönüyle sadece bulunduğu alanla ilgili düşünen darlık aşılmıştır. Artık Kürdistan çapında düşünen, konuşan bir toplumsal duyarlılık sağlanmıştır. Kürtlerin de dünyanın başka yerlerindeki uluslar gibi varlığı inkar edilmeden özgür ve demokratik temelde yaşaması gerektiği bilinci önemli bir gelişme göstermiştir. 15 Ağustos’un çok çarpıcı bir ulusal devrim yarattığını dost, düşman herkes kabul eder. İnkarcılık, soykırımcı sömürgecilik altında bırakalım ulusal duygu ve düşüncelere sahip olmayı, Kürtlük her türlü zorluk ve sıkıntı getiren, Kürtlükle yaşamın zorlaştığı ve dolayısıyla hakim uluslalar içinde erimenin kaçınılmaz görüldüğü bir ruh hali vardı. Kürdün bu durumdan çıkarak Kürtlüğü ile onur duyması ve bu değerlerin yükselen değer haline gelmesi ulusal devrimin çarpıcı biçimde gerçekleştiğini gösterir.
Klasik devletin uluslaştırma etkeni olması ve otoriter gücüyle ulusu egemenlerin hizmetine koşturması değil, tüm toplumun demokratik temelde ilişkilenmesiyle gerçekleşen bir ulusal demokratik devrim gerçekleşmiştir. Ya da gerçekleşen demokratik devrim Kürt halkını gerçek anlamda uluslaştırmaktadır. Egemen sınıflar ve devlet dışı bir uluslaşma, yani demokratik uluslaşma gerçeği ortaya çıkıyor. Demokratik temelde geliştiği için de çok güçlü bir ulusal devrim haline geliyor.
15 Ağustos artık ağayı, beyi değil, örgütlü ve bir araya gelmiş halkı güç haline getiren bir atılım olmuştur. Ağanın, beyin ve geleneksel ve yozlaşmış otoriterlerin gücü etkisizleşmiş, halk gerçek güç haline gelmiştir. Halk 15 Ağustos’un bu özelliğini gördüğünden PKK ve gerilla etrafında toplanmış, PKK ve gerillayı halkın güçlenmesi olarak görmüş. Ağa, bey ya da başka bir geleneksel otoritenin engeli olmadan ayağa kalkmış, tarihin büyük serhildanlarını gerçekleştirmiştir. Bu demokratik devrim o kadar güçlü gelişmiştir ki, o güne kadar Kürt toplumunda etkili ve itibarlı olan çevreler bu konumlarını korumak için gelişen özgülük mücadelesinin yanında gözükmeyi çok önemli görmüşlerdir. Demokratik devrimin gücü bu klasik otoriteleri böyle davranmaya sevk etmiştir.
KADINLARIN ETKİLİ OLMALARI DEVRİMİN KAPSAMLI VE DERİN OLMASININ KANITIDIR
Kadınların bu demokratik devrimde etkili hale gelmeleri bu devrimin demokratik karakterinin ne kadar kapsamlı ve derin olduğunun kanıtıdır. Zaten Rêber Apo kadın ve aile çözümlemeleriyle bu demokratik devrimi kadını ayağa kaldırarak güçlü hale getirmek istemiştir. Toplumun değişmesini esasta bu kadın ve aile çözümlemelerinde görmüştür. Kürt toplumunun demokratikleşmesi ve ayağa kalkmasında engel hale gelen geri aile ve toplum yapısını sarsarak toplumun ayağa kalkışının önündeki bentleri yıkmıştır. 1990’lı yıllarla birlikte kapsamlılaşan, tüm Kürdistan’ı kapsayan ve Kürdistan’ı boydan boya sararak milyonları harekete geçiren bir demokratik devrim dalgası ortaya çıkarılmıştır. Öyle ki, sadece Kürt halkını değil, tüm Ortadoğu halklarını heyecanlandıran ve duygu yoğunluğuna sokan bir devrimsel gelişme yaşanmıştır. Herhalde bu serhildanlar içinde Kürtlerin büyük çoğunluğu sevinç gözyaşları akıtmıştır. Bu demokratik devrimle Kürt halkı gücünü görmüştür. Böylece özgürlük ve demokrasi mücadelesine her türlü desteğini sunmuştur. Her şeyden önce on binlerce evladını Özgürlük Hareketine vermiştir. Gerilla ailesi olmak en büyük onur haline gelmiştir. Öyle ki, şehadetler en büyük gerçeklik olarak görülmüştür. Şehitlerin kına tepsisiyle karşılanması bu gerçeklikle bağlantılıdır. Bu nedenle şehit aileleri gözyaşı dökmemiş; şehit ailesi olmanın onuruyla cenaze merasiminde dimdik ayakta durmuştur. Kuşkusuz bu serhildanlar her gün Kürt toplumunu değiştirmiş ve bu temelde yeni Kürt toplumu yaratılmıştır. İşte tüm büyük değişimlerin ve dönüşümlerin temeli olan Kürt halk gerçekliği böyle ortaya çıkmıştır.
‘BU DEVRİM EN BAŞTA DA KÜLTÜR DEVRİMİDİR’
Bu devrimle birlikte Kürt kültürü ve sanatı her yerde canlanmıştır. Demokratik devrim, ulusal devrim, toplumsal devrim, Kürt kültür devriminin de çok zengin, güzel ve etkileyici olmasını sağlamıştır. Kürt kültürü baharla birlikte canlanan doğa gibi canlanmış, her yerde etkisini göstermiştir. Rêber Apo’nun bizim devrimimiz en başta da bir kültürel devrimdir; kültürel boyutu daha öndedir, demesi kültür-sanatın büyük bir gelişme göstermesiyle kanıtlanmıştır. Kürt kültür ve sanatının Rönesans’ını, serhildanlarda somutlaşan demokratik sosyal devrim yaratmıştır. Kürt kültürü ve sanatı yeni değerlerle bezenerek tarihi bir hamle gerçekleştirmiştir. Bugün ortaya çıkan Kürt kültür ve sanatında belirleyici rol bu diriliş devriminindir. Tabi ki ölüme yatan bir toplumun kültür-sanatı da olmaz. Zaten tüm büyük devrimler aynı zamanda büyük kültür-sanat ve edebiyat devrimleri de yaratırlar. İşte 15 Ağustos hamlesi bu devrimi de yaratan bir hamle olmuştur. Her kültür-sanat insanı bu gerçeği bilmelidir. Eğer inkarcılık, nankörlük, değerbilmezlik yapmayacaklarsa kültür-sanat gelişmesinde 15 Ağustos hamlesinin rolünü takdir edeceklerdir. Kültür-sanat insanları toplumun vicdanı olduklarından tabi ki bu hakkı teslim edeceklerdir, etmektedirler.
EN ÖNEMLİ DEVRİMLER SİYASAL ALANDA GERÇEKLEŞTİ
Kuşkusuz en önemli devrim ve değişimlerden biri de siyasal alanda gerçekleşmiştir. Kürt halkı siyasi iradeden uzak bir toplum halindedir. Kürt egemen sınıfları ise iradesi kırılmış, işbirlikçilik ve ihanet içindedir. Yeni yeni ortaya çıkan Kürt küçük burjuvazisi ve orta sınıf ise bir siyasi irade ortaya koymaktan uzaktır. Zaten soykırımcı sömürgecilik ortamında ortaya çıktıkları için iradesi kırıktır. Siyasi olarak ifade ettikleri ise reformist teslimiyetçi niteliktedir. Bırakalım halkın iradeli kılmayı, kendileri siyasi irade olmayacak kadar iğdiş edilmişlerdir. 15 Ağustos atılımıyla döşenen halkın siyasi irade olma yolu 1990’larda somut hale gelmiştir. Halkın ERNK(Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi) çatısı etrafında örgütlenmesi gelişmiş, halk örgütlenmesi olan Koma Gel’ler ortaya çıkmıştır. Böylelikle Kürdistan tarihinde halk ilk defa siyasi irade olmaya başlamıştır. Eskiden siyaset adına yola çıkanların tümüne yakını Kürt egemen sınıfları ve onların çocuklarıydı. İlk defa PKK ile birlikte Kürt halkı siyasi irade haline gelmeye başlamıştır. 1990’lı yıllardaki serhildanlarla birlikte halkın politik bilinci ve örgütlenme iradesi gelişmiştir. Öyle ki halkın siyasi irade olma potansiyeli ve gücü sadece ERNK gibi illegal oluşumlarda örgütlendirilemeyecek düzeye ulaşmıştır. Kürt halkı serhildanlarla siyasi iradesini meşru hale getirmiş ve giderek legal siyasal alanda da siyasi irade ortaya çıkaran bir gerçekliğe yaratmıştır.
BU HAMLENİN GELİŞMESİ VE SÜREKLİLEŞMESİNİ SAĞLAYAN ŞEHİTLERİMİZDİR
İster fark edilsin ister fark edilmesin Kürt halkının örgütlü topluma dayalı siyasi irade olması gerçeğini 15 Ağustos hamlesi yaratmıştır. Zaten bu gerçekliği göremeyen ne demokratik siyasi irade olabilir, ne de demokratik siyasal mücadele verebilir. Her oluşum varlık nedenlerinin bilincinde olarak ve ona dayanarak var olabilir. Yoksa köksüz kalır ve zaman içinde ortadan kalkar, ya da başka siyasi iradelerin etkisi ve denetimi altına girer.
Kürdistan’da yaratılan her değişimin temelinde Rêber Apo’nun büyük emeklerle hazırladığı ve geliştirdiği 15 Ağustos hamlesi vardır. Bu hamlenin sadece askeri alanda değil, her alanda gelişmesi ve güçlenmesini sağlayan ve süreklileştiren şehitlerimiz olmuştur. Bugünkü Kürt toplumsal gerçekliği, ulusal demokratik gerçekliği bu hamle ile sağlanmıştır. Bu hamlenin güçlü gerçekleşmesi ve süreklileşmesinde Rêber Apo’nun kadın gerçekliğine bakışının önemli payı vardır. Rêber Apo kadın çözümlemelerini geliştirerek, kadın özgürlükçü ideoloji ile bu devrimin demokratik toplumsal karakterini güçlendirerek tüm değişim ve dönüşümleri görülmedik düzeyde güçlendirmiş; dönüşü olmayan ve yenilgiye uğratılamayacak değişim dönüşüm gerçekliği ortaya çıkarmıştır. Bugün her türlü baskıya ve zulme rağmen bu halk ayaktaysa, mücadelesiyle sadece Kürt halkını değil tüm Ortadoğu halklarını özgürleştirecek güce ulaşmışsa bunu sağlatan bu değişim ve dönüşümlerin kapsamı ve gücüdür. Tarihin yönünü demokratik ve özgürlükler temelinde gelişmesini sağlatan bir diriliş devrimi gerçeği vardır. Tarihi insanlığın tüm olumlu değerleri üzerinde yürüten ve geliştiren bu atılımın gücü önümüzdeki yıllarda daha iyi anlaşılacaktır.
Bugün Kürt halkı Ortadoğu’nun en demokratik ve en özgürlükçü halkıdır. Kadın özgürlükçü mücadele ve yeni toplum yaratma çizgisiyle insanlığın özgürlük ve demokrasi mücadelesinin öncüsü haline gelmiştir. Bırakalım Türkiye ve Ortadoğu’da, tüm dünyada bu gerçeklik görülmektedir.
Kürdistan’ın 4 parçasındaki toplumsal, kültürel ve siyasal gelişmeleri de 15 Ağustos hamlesinin yarattığı sonuçlar yönlendirmektedir. Bu söylenmese de görülmese de gerçeklik budur.
15 Ağustos’un olmadığı bir Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’yu düşündüğümüzde gerçekten de hepimizi ürkütecek bir tablo ile karşılaşacağımızı görebiliriz. 15 Ağustos hamlesine bir de bu yönüyle bakılmalıdır. Bu gerçeklik ışığında 15 Ağustos hamlesini yaratan Rêber Apo’yu selamlıyor; Rêber Apo’nun, halkımızın, tüm Özgürlük Hareketimizin ve dostlarımızın diriliş bayramını kutluyor; bizlere tüm bu değerleri veren şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyor; bu hamlenin 37 yıl içindeki gazilerine de bundan sonraki mücadelelerinde başarılar diliyorum.”