Bir ıslık bin direniş

0
637

Kapitalizm her şeyden önce toplum düşmanlığıdır. Daha da ötesi insanlık düşmanlığıdır; yaşamın anlamı ve toplumu var eden kadın düşmanıdır.

Kapitalizm, doğa düşmanıdır. Doğa düşmanlığı da toplum ve insanlık düşmanlığıdır. Yaşamın düşmanı olmak kadının düşmanı olmaktır gerçekliğinde. Kapitalist sistem ilk olarak kadını kendi özünden çıkartmaya çalışarak toplumu yok etmeye başladı.

Bu gün yaşanan sorunların başında kadının nefessiz ve özsüz bırakıldığı andan itibaren başladığı görülmelidir. Kadının varoluşsal yapısındaki toplumsallık ve bilgeliği yok edilmeye çalışıldığı andan itibaren ahlaksızlaşan, sömürülen, asimile edilen toplumlar oluşturuldu. Yani kadınla özdeşleşen toplumsallıkta özünden çıkartıldı. Kadının toplumsallaşmadığı ve özünden çıkarıldığı kapitalist sistemde artık kadınlar öze dönüş direnişleriyle dağlarda, alanlarda, sokaklarda mevzilenmiştır.

Sokaklarda, dağlarda, toplumun her alanında mevzilenen kadınlar, her gün mevzilerine yeni mevziler ekleyerek kadın direnişini büyük alanlara taşıyor. Özellikle Kürt kadın direnişçileri kapitalist sistemi yıkarak kadın eksenli yaşam ve alanlar oluşturdu ve oluşturmaya devam ediyor. Bu gün Rojava bunun en somut örneğidir.

Tarihselleşen direnişler karşısında kapitalist ve hegemon sistmeler yok olmaya mahkumdur. Her direniş kendisiyle binlerce direniş ruhunu yarattığı gibi her direniş kendisiyle birlikte kadının ve kadın etrafında şekillenecek Komünal yaşamı beraberinde getireceği de unutulmamalıdır. Kürt kadını şahsında bu gün direniş somutluk kazanmıştır. Ve öncülük Kürt kadının ruhunda somutluğa kavuşmuştur.

Burada kadının direnişçi ruhunun ortaya çıkmasıyla birlikte aslında hiç değişmeyecek denilen olgu ve olayların nasıl değiştiğini gördük. Kadın özünün diktalar tarafından nasıl yok edildiğini soykırımcı TC-AKP-MHP iktidarında somutluğa kavuşmuştur. Küçük yaşta evliliklerin yolunu açan, taciz ve tecavüzcüleri çıkardıkları yasalarla meşrulaştırarak, toplumu ahlaksızlaştıran uygulamalarla karşımıza çıkıyor.

Faşist AKP-MHP iktidarı en son kendi tecavüzcülerine ve çetelerine yasal düzenlemeler adı altında çıkardığı Af yasasıyla tecavüzcüsünü ve çetelerini yeni görevler için toplumun içine salmıştır. Çeteler ve tecavüzcüler şuanda yeni görevler için iş başında olduğunu iyi görmek ve çözümlemek gerekir. Bu doğrultuda faşizmin ve dikta rejimlerinin kadın özünü nasıl yok etmeye çalıştığını görerek yeni direniş kapılarını ve yollarını yaratmak gerekir. Kapitalist sistemin kendi yarattığı hastalıkları topluma yararak çöken sistmelerini ayakta tutmaya çalıştıkları bir dönemde COVİD-19 pandemisinin bütün dünyaya yayılması bir tesadüf değildir. Bildiğimiz gibi Aralık ayında Çin’de başlayıp bütün dünya ülkelerine yayılan COVİD-19 pandemisi insanlığı esir almış durumda.

Aslında yapılmak istenende buydu. İnsanlık ve toplumları yaratıkları kafeslerin içine kendi istekleriyle o kafeslerin içine koymaktı. Kafeslere sığdırılamayan toplumlar bu şekilde kontrol altına alınmaya başlandı. Kendi yarattıkları tanrılarında korkan kapitalist sistemin patronları bunun üzerinden toplumsallığı yok etmeye çalıştığını ve özü olan her şeyi özsüzleştirmeye çalıştığı bilinmelidir.

Yukarıda da ele aldığımız gibi yaşamı ve toplumsallığı yaratan kadın bu sistemin ilk hedefidir. Eve kapatılmak ve sesi kesilmek istenen kadın şuanda zorunlu bir şekilde eve kapanmış durumda. Üstüne kapılar kapatılan kadın yaşadığı evin içinde uğradığı şiddet, tecavüz olayları yine kapalı kapılar ardında bırakılmaya çalışılıyor. Hegemon sistemlerin yapmak istedikleri şey tam da buydu. Ancak unuttukları bir şey var. Kadın kendi özünü bulmuş ve bu doğrultuda direniş ruhunu yaratmıştır. Kapılar her ne kadar kapatılmışsa da kadının bir ıslığı binlerce direniş ıslığına dönüşeceği unutulmamalıdır.

Onun için nerede olursanız olun kadın direnişini kapalı kapılar ardında büyütmenin bir yolu da direniş ıslığıdır. Islık çal ıslığına binlerce ıslık eklenir. Kadının bir ıslığı bütün diktaları yıkacak güçtedir.
Kadın kendi öz savunmasının bilinci de olarak ulus devletin yaratmak istediği kadın portresini yerle bir ederek kendi özüne dönüşü yaratmayı başaracaktır. Ulus devlet diktacılarından kadını yaşatmaya yönelik girişim ve çalışma alanlarını yaratmayı beklemek saflıktan öteye gitmeyecektir. Soykırımcı ulus devlet sistemleri kadını ‘Alo Yardım hatları’, ‘kadın sığınma evleri’ açarak kadını daha çok şiddete sarmalına sürüklemektedir. Bütün yerlerin açılmasının altında kadını daha baskı altına almakta öteye gitmeyecektir. Bir kere bütün kadınların bunu iyi bilmesi gerekir. Kadın sığıntı değil ki sığınma evleri açılsın. Sığınma kelimesinden de yola çıkarsak ta kadını bir sığıntı, perişan, başa bela ve güçsüz bir konumda görmek istedikleri anlaşılacaktır. Bunun için sığıntı kelimesi yerine kadınlar direniş kelimesini koyarak, kendi savunma alanlarını yaratmaya başlamalılar. Öz savunma bir ıslıkla da yapıla bilinir. Her kadının bir ıslığı binlerce kadının ıslığına dönüşeceğini unutmamak gerekir. Her ıslık binlerce direniş ıslığını yaratacaktır. Direniş alanlarını yaratmak için bir ıslıkta sen çal.

Helqız Sason

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here