YJA Star Merkez Karargah Komutanı Zozan Çewlik, işgalciye asla geçit vermeyeceklerini belirterek, “Hiçbir saldırı, bizi durduramayacak ve bu defa mutlaka özgürlük kazanacaktır” dedi.
Bugün Kürdistan’da gerçekleştirilenin sadece bir operasyon değil, bir işgal saldırısı ve soykırım girişimi olduğunu belirten YJA Star Merkez Karargah Komutanı Zozan Çewlik, sömürgeci sistemin, her gün Kürt halkının en güzel, en kahraman ve en yiğit evlatlarının canlarını alarak kendini yaşatmasına son vermenin zamanının çoktan geldiğini söyledi. “Bu, Kürt halkının kaderi olamaz” diyen Çewlik, şunun altını çizdi: “Artık herkes bir pozisyon almak durumundadır. Süreç, ortada kalanları kendisiyle silip süpürecek düzeyde keskin bir karaktere sahiptir.”
YJA Star Merkez Karargah Komutanı Zozan Çewlik, ANF’nin sorularını yanıtladı.
YJA Star, Medya Savunma Alanları’na kapsamlı bir saldırı bekliyor muydu?
Mayıs ayı vesilesiyle başta Mayıs ayı şehitlerimiz ve en son şehadete ulaşan genç, yiğit ve cesur yürekli komutanlarımız Hewram Ayver, Nûjîn Koçer ve Serhat Giravî arkadaşlar ile kahraman Delal, Viyan, Rûken ve Sarya arkadaşlar şahsında tüm devrim şehitlerini saygı ve minnetle anıyor, şehitlerimizin Özgür Önderlik ve Özgür Kürdistan hayallerini gerçekleştirme sözümüzü yineliyorum. Yine şu anda Zap, Metîna, Avaşîn başta olmak üzere Kürdistan’da savaşan komutan ve gerillalarımızı ile zindanlarda direnişte olan tüm yoldaşları selamlıyorum.
Şoreş Beytüşşebap arkadaşın komutasında gelişen muhteşem bir direnişle ortaya çıkan Garê zaferiyle 2021 yılına başladık. TC’nin bu zaferin yarattığı hezimeti unutmak ve unutturmak için hem Önderliğimize hem de Hareketimize yönelik olarak imha saldırılarını yeni boyutlara ve bir üst aşamaya sıçratarak devam ettireceğini biliyorduk.
Aslında bundan öncesinde gerçekleştirdiğimiz Komuta Konseyi toplantılarımızda da bu yıl içerisinde Medya Savunma Alanları’nda stratejik ve tarihi bir savaşın yaşanacağı tespitini yapmıştık. Buna göre YJA Star güçlerimizi de her yönüyle devrimci halk savaşının güçlü ve etkili bir biçimde yürütülmesi üzerinden hazırladık.
Sonrasında zaten yanılmadığımızı gördük; 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan gece çok özel bir biçimde seçilmiş ve mesaj içerikli bir tarihte Metîna, Zap ve Avaşîn alanlarında işgal saldırıları başlatıldı.
Bu saldırılar nasıl karşılandı?
Gerilla güçlerimiz de salt bu saldırıları karşılamak ve kendini savunmak üzerinden değil, düşmana etkili darbeler vurup çarpıcı sonuçlar almak için Bazên Zagrosê ve Cenga Xabur adıyla devrimci hamleler başlattı. Hamlelerin başlamasıyla birlikte gerilla güçlerimiz sızma, saldırı, suikast ve sabotaj taktiklerini oldukça yaratıcı bir biçimde uygulayarak işgalcilere geçit vermedi.
Türk ordusu zorlanınca hangi yöntemlere başvurdu?
Gerillanın bu direnişi karşısında zorlanınca yine kirli yöntemlere sarıldı. Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar, askerlerine ‘çok özel bir teknikle’ dediği savaş tünellerinde teslim alamadığı gerillalarımıza karşı kimyasal gazlar kullanılması talimatını verdi. Mamreşo’da 12. güne kadar düşmanı tünellere sokmayan Serhat Giravî arkadaş öncülüğünde muazzam bir direniş yaşandı. Düşman, Kürdistan’da korkunun ve ölümün öldürüldüğünü gördü.
Korkuya özel bir vurgu yaptınız, neden?
Korku, binlerce yıldır iradesizleştirerek terbiye etme yöntemi olarak kullanılıyor. Egemen sistemin dayandığı, temelini oluşturduğu en başat duygu, korkudur. Dikkat edilirse ve iyi incelenirse tüm isyanlar ve isyancılar da cesaret duygusu üzerinden yükselirler. Cesaretleri korkusuzluklarından değildir, korkularına teslim olmamalarındandır. Tüm isyancılar, korkunun yarattığı teslimiyet duygusundan daha çok özgürlüklerine daha düşkün oldukları için isyan etmişlerdir. Bu nedenle insanlık tarihi aynı zamanda korku duygusu ve korkunun yarattığı teslimiyetçiliğe teslim olmamanın yarattığı cesaret duygusunun çarpışma tarihidir. Kalıcı olan, insanlığın dimağına bir ışık olarak yerleşen de cesaret sahibi isyancılardır. Bu hangi zaman dilimi olursa olsun insanlık adına yükselen bir değeri ifade eder.
Anlattığınız çerçevede Kürtlerin isyan ve direniş tarihinde korkunun aşılmasının ötesine geçilmedi mi?
Cumhuriyet sonrası Türk-Kürt ilişkileri, bir yanıyla inkar ve imha politikası ile korku yaratma ve bu korkuya karşı direnme, isyan etme süreçleri olarak gelişti. PKK’nin gelişimine kadar, çok da ideolojik zeminlere oturmadan kaba bir isyancılık, kaba bir cesaret biçiminde gelişti. PKK ile birlikte isyanın mekanı olan dağlar, ideolojik, politik, askeri bir zemine oturdu ve sürekliliğini de zaten bunun üzerinden sağladı. Dağlar, her şeyden önce özgür yaşam ve özgür birey ilkesiyle ideolojik cesareti yarattı. Teslim alınamaz bir irade ortaya çıkardı. İdeolojik cesaret, sudaki iz gibi ya da kumdan kale gibi değildir; yüreklere kazınmıştır. İnsan onurlu bir varlıksa soykırım ve korku politikalarına teslim olmaz. Kendi özgürlük eğilimine ihanet etmez. TC, tüm kirli politikaları, komploları ve psikolojik savaşlarıyla ne kadar korku yaratmaya çalışırsa çalışsın bir o kadar da karşısında kendi cesaretini ortaya koyacak devrimciler, isyancılar yaratacaktır. Bu, diyalektik bir gerçektir. Bu politikaların hiçbirinin, Apocu fedai ruh karşısında başarma şansı olamaz.
Kürt halkı, bu gelişen imha saldırıları ve soykırım politikaları karşısında bütün bileşenleriyle nasıl bir duruş ve pratik sergilemeli?
Artık herkes bir pozisyon almak durumundadır. Süreç ortada kalanları kendisiyle silip süpürecek düzeyde keskin bir karaktere sahiptir. Yürekli savaşçıların ortaya çıkardığı bu değerler, Kürt halkında ve kadınında bir kültüre ve ahlaka dönüşmüştür. Zaten son dönemlerin politikasındaki incelik ve tehlike de burada yatıyor. Bu, artık özgürlük geleneğine, ahlakına dönüşmüş değerleri tam karşısına düşürerek, basit yaşam alışkanlıklarına çekerek, korkuyu şahlandırarak, ‘nasıl bir yaşam olursa olsun’ derecesine indirgeyerek eritmek istiyor. Bu, kıyasıya bir mücadeledir.
Binlerce askerin, uçağın, keşfin altında direnen 7 gerilla da cesareti şahlandırmakta, yeni nesillere kuşaklara örnek olmaktadır. Aslında geçen yıldan itibaren Cenga Heftanîn direnişinde Esmerler, Zelaller ve Rüstemlerle dönem kendi kahramanlarını ortaya çıkardı. Sonrasında Garê zaferiyle bu ruh Şoreşlerle, Seyfi ve Hayrilerle daha da mükemmelleşti. Şimdilerde ise Sarya ve Rûkenlerle, Delal ve Viyanlarla zafere yürüyor. Nesiller bu destansı kahramanlık hikayeleriyle büyüyor. Bunu hiçbir güç beyinlerden ve yüreklerden silemez. Herkes şunu bilmelidir ki; korkunun dehşet biçiminde saçılması büyük bir cesareti, kahramanca direnişleri açığa çıkarmaktadır. Her direniş, efsaneleşen bir kahramanlık hikayesi demektir. Her saldırı ise başarı, zafer ve direniş kararının daha da güçlenmesidir. YJA Star olarak böylesi bir kahramanlık ve direniş geleneği üzerinden şekillendik.
Bugün kıran kırana bir savaşın yürütüldüğü bu alanların, YJA Star için özel olarak anlamı nedir?
Bizim özgürlük aşkımızın mayalandığı, ilk örgütlülüğümüzü oluşturduğumuz, kendimiz olduğumuz, kendimizi oluşturduğumuz, yaşamı tanıdığımız ve yeni doğuşları gerçekleştirdiğimiz topraklardır. Metîna’dan Cilo dağlarının eteklerine, Heftanîn, Zap, Avaşîn, Garê ve Xakurkê’ye kadar bu topraklarda özgürlük tohumları atıldı, sonrasında filizlendi, güçlenerek büyüdü ve bugünlere geldi. Bu dağlar, kadın özgürlüğünün tohumlarının ekildiği topraklardır. Bizim köklerimiz buradadır. Bizleri köklerimizden koparmalarına asla izin vermeyeceğiz. YJA Star komutan ve savaşçılarımız, bu tarihi ve stratejik savaşta oldukça yaratıcı taktiklerle düşman karşısında etkili eylemler geliştiriyor. Elbette bu yaygınlaşarak ve süreklileşerek devam edecektir.
Bu süreçte havadan da eylemlerin arttığı görülüyor…
Yeni bir taktik açılım olarak Şehit Delal Hava Savunma Kuvvetlerimiz de düşmanı hemen her gün havadan bombalıyor. Kendilerinin kullandığı yüksek teknoloji karşısında güçlerimizin kullandığı sınırlı düzeydeki teknik dahi düşmana korku salmaya yetmiştir. Oysa ki yeni dönem gerillacılığının kadın aklı, kadın yüreği ve kadın inceliğiyle uygulandığı bu taktiklerde bizler için önemli olan teknikten ziyade arkadaşlarımızın inançları, bağlılıkları ve cesaretleridir. Hiçbir teknik, bir doğruya bağlanmış ve inanmış bir insanın iradesinden daha güçlü ve yenilmez değildir.
KJK Koordinasyonu, ‘özgür yaşamı ve toplumu savunma zamanı’ hamlesi başlatmıştı. YJA Star, bu hamleye nasıl katılıyor?
Bugün Kürdistan’da gerçekleştirilen sadece bir operasyon değil, bir işgal saldırısı, bir soykırımdır. Aslında toplum kırım, kadın kırımdır. KJK Koordinasyonumuz düşmanın bu soykırım politikalarını çok önceden görerek, kadın ve toplum kırımına karşı ‘özgür yaşamı ve toplumu savunma zamanı’ adıyla bir hamle başlatmıştı. Bugün işgal saldırılarına karşı YJA Star gerillalarımızın geliştirdiği eylemler de bu hamlenin başarıyla yürütülmesini hedefliyor. YJA Star gerillalarımız, kadın ve toplum kırıma karşı mücadele eden ve hep edecek olan en stratejik güçtür. Bu bilinç ve kararlılıkla hamlenin geliştirilmesinden kendisini sorumlu görmektedir. Geliştirdiğimiz özgün eylemlerle hamleye aktif bir biçimde katılıyoruz ve eylemlerimizi daha da güçlendirerek ve yaygınlaştırarak katılacağız.
Türk tarafı, bu zihniyeti ve uygulamalarıyla bir sonuç elde edebilir mi?
Cennet yurdumuz, toplumsal, ulusal, sınıfsal ve cins egemenliğinden kaynaklı acılarla can çekişiyor. Her gün acıların tanrısına kurban adar gibi, adak sunar gibi can vermeyi bizler için kader haline getirmek istiyorlar. Her gün insanların yüreğini de artık mekanikleştiren, duygularını körelten rakamlar ve istatistik tablolarıyla ne kadar ‘teröristin’ kaldığını açıklıyorlar. Beyinleri ve yüreği uyuşturan, sorunları normalleştiren ve katilliği sıradanlaştıran rakamlar…
Unutulmamalıdır ki; acı acıyı, kanı kan çeker. TC gibi demokratik gelişimi tabandan yaşamamış, egemen, gerici ve tekçi zihniyeti aşamamış devletler ve toplumlar, acıya acı ekleyerek sorunları içinden çıkılmaz hale getirir. Oysa neresinden ve hangi pencereden bakarsak bakalım bu, toplumsal çatışmayı derinleştiren kısır bir döngüden başka bir şey değildir. Adı üstündedir; kısır döngü yeniyi doğuramaz, dolap beygiri gibi kendi etrafında dönüp durur.
Tabi bundan şu sonuç çıkarılmamalıdır: Demek ki bu sorunların içinden çıkılamaz ve çözülemez. Hayır! Burada demek istediğimiz, bu sorunların devletçi zihniyetle, tekçi ele alış ve alışılageldik yöntemlerle çözülemeyeceğidir.
Peki çözüm nasıl sağlanabilir, bunun için başta Kürtler olmak üzere tüm toplumsal kesimlere düşen nedir?
Çekilen tüm toplumsal acıları, egemenlik sarmalını çözümleyerek ve kördüğümün bir yerinden başlayarak, mücadeleyi ve savaşı toplumun her kesimine, her zamanına ve mekanına yayarak bu sorunları çözebiliriz.
Kürdistan’ı soykırıma uğratma politikalarına ve işgalci faşist TC’ye karşı sessiz kalmak herkesin ama herkesin boynuna geçirilen, geçirilecek olan bir idam halkasıdır. Bunun şerrinden, idam halkasının öldürücülüğünden ne devletler, ne patronlar, ne askerler, ne erkekler, ne kadınlar, ne de ezilenler kurtulabilir.
Ülkemizde bu sistemin her gün halkımızın en güzel, en kahraman ve en yiğit evlatlarının canlarını alarak kendini yaşatmasına son vermenin zamanı çoktan geldi. Bu, Kürt halkının kaderi olamaz. Bunun için devrimci halk savaşı her yönüyle yürütülmelidir. Herkes bıçağın kemiğe dayandığı, hatta kemiği de geçtiği bu süreçte, yaşamını soykırıma karşı savaşa göre örgütlemelidir. Özellikle kadınlar öz savunma örgütlülüklerini güçlendirerek erkek, ordu ve devlet şiddetine karşı kendilerini savunmayı bilmelidir. Kendi haklarını koruyacak ve hak ihlalleri olduğunda da kıyametleri koparacak örgütlenmeleri yaratmalı. Gençler ‘şahinleşen gençlik’ adıyla başlatılan hamleye seferberlik ruhuyla katılmalı, toplumun en dinamik gücü olarak değerlerine, onuruna ve sorumluluklarına sahip çıkmalıdır.
Türk devletinin bu saldırıları, artarak devam eder mi?
Düşmanın Önderliğimizi ve Hareketimizi tasfiye etme konseptinin temelinde, Hareketimizin teslim olmayan çizgisi belirleyici bir role sahiptir. Bugün düşmanın soykırım ve imha konsepti karşısında direnen en temel güç; demokratik modernite gerillacılığını geliştiren Hareketimizdir. Bu yüzden yıl içerisinde de bu saldırılar daha da çığırından çıkarak devam edecektir. Dolayısıyla tüm halkımız sesini yükseltmeli, her yeri savaş alanına çevirmeli. Gün, onuruna sahip çıkma günüdür! Kürdistan’ı hep birlikte faşizme mezara çevirmeliyiz. YJA Star komuta ve savaşçıları özgürlüğe olan tutkulu bağlılıklarıyla savaşacak ve işgalciye asla geçit vermeyecek. Hiçbir saldırı, bizi durduramayacak ve bu defa mutlaka özgürlük kazanacaktır.