Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler – Nedim Seven

0
844

Nazım Hikmet’e ait “Kız Çocuğu” başlıklı şiirin en çarpıcı dörtlüğünde

“Çalıyorum kapınızı

Teyze, amca bir imza ver

Çocuklar öldürülmesin

Şeker de yiyebilsinler” bölümü oldukça etkileyici olmuştur.

Nazım Hikmet’i neredeyse bilmeyen yoktur. Yaşamı boyunca şiir yazan, farklı düşünen, TC’nin inkarcı sömürgeci ve emperyalist uşaklarına başkaldıran bunun için yaşamının büyük bölümü zindanlarda ve sürgünde geçen bu ünlü devrimci şairi ilginçtir, R. T. Erdoğan gibi diktatör, devrimci katili, Pantürkist, Panislamist, Sünni Haneficiliğini kendisine düstur saydığı, Ebubekır Bağdadi’nin halefi ve yeni Osmanlıcı hayalleri ile Hilafeti modernleştirerek TC ve Ortadoğu halklarına bela olan bu kişilik kendisine devrimci edebiyatı – devrimci kişiliklerin düşünce ve eylemlerini hangi cesaretle referans gösteriyor. Bu kadar ahlaksızlık, bu kadar vicdansızlık, bu kadar alçaklık nasıl oluyor.

Sözde 23 Nisan’da Baştepe’de Nazım Hikmet’e ait yukarıda yazdığım bu şiirin dörtlüklerini okuyup, düşündüklerinin tam zıddı olan bir felsefeye dayanarak 3 milyon Suriyeli çocuğu nasıl sahiplendiğini böbürlenerek anlatıyor. Buna pes demek gerekir.

R. T. Erdoğan yola çıktığında Gulbeneddin Hikmetyar’dan destur almıştır. CIA ajanı Gulbeneddin Hikmetyar hangi İslam’ı temsil ediyor ve R. T. Erdoğan hangi amaç ile Gulbeneddin Hikmetyar karşısında el-pençe durarak fotoğraf çekmiştir.

Sonrasını Merdan Yanardağ’ın “Bir Amerika Projesi: AKP” adlı kitabından okuyabilirsiniz.

2002’den bu yana R. T. Erdoğan ve tayfasının binlerce çocuğu işkenceden geçiren, tutuklayan, tecavüz eden, onlarcasını kurşunla katleden, milyonlarcasını çocukluk yaşlarında her türlü en ağır altyapıdan tutalım da, zehir saçan fabrikalara, hatta yaşamın tüm çalışma alanlarında sigortasız ve korumasız, monopol köle olarak çalıştıran politik anlayışı ve felsefesi hatta tüccar kafalı günlük alavere ile pazarlamacılar gibi kar güden zihniyeti ile asla çocuk haklarından bahsedemez.

2002’den bu yana iktidarda olan Erdoğan AKP’si Anadolu ve Kürdistan’da milyonlarca çocuğu her türlü haktan mahrum etmiş, işkenceden geçirmiş, yüzlercesini polis ve asker, kontralar aracılığı ile fiziki olarak katletmiştir.

R. T. Erdoğan şefliğindeki AKP-MHP tayfası 2015 deki 7 Haziran seçim yenilgisinden bu yana her türlü şiddet ve savaş politikalarına rağmen Kürt halkından alamadığı yerel yönetimleri “Kayyım” siyaseti ile gasp ederek tüm kuzey Kürdistan Belediyelerini yeniden ele geçirmeyi pratikleştirdi.

Kayyım gaspçıları işçi, memur, çalışanlar yetmedi şimdi de el emeği ve göz nuru ile çalışan Amed’in cesur yürekli çocuklarının el aracına, el koyuyor,, çocuğu sokak ortasında dövüyor ve ortada bırakarak kaçıyorlar.

12 Mayıs 2020’de basına yansıyan Amed Sur İlçesinin belediyesine bağlı zabıtalar kağıt toplayan bir çocuğun aracına el koydu ve çocuğu dövdü görüntüsü, yine sokağa çıkmama gerekçesiyle evinin önünde oynayan 7 yaşındaki zihinsel engelli B. Erdal isimli Nusaybinli çocuğa üzerinden ateş edilerek kolundan tutup zorla sürükleyerek zırhlı araca bindirilen çocuğun görüntüsü insanı dehşete düşürüyor.

Bu zihniyet, bu duygusuzluk, bu alçaklığı AKP-MHP faşizmi yaratmıştır.

Uğur Kaymazlar, Ceylan Önkollar, Enes Atalar, Cüneyt Ertuşlar canlı olarak tüm toplum hafızasında her gün her an vicdanlarımıza sesleniyor.

Uğur Kaymaz 12 yaşında 13 kurşunla katledildi AKP polisleri tarafından.

Ceylan Önkol annesinin gözü önünde karakoldan atılan havan ile AKP askeri tarafından katledildi.

Enes Ata basın ve kamuoyun önünde AKP polisleri tarafından kurşunlanarak katledildi. Cüneyt Ertuş’un kolunu kırdılar.

Muş’un Şenyayla ilçesinde 24 Mart 2006 tarihinde 14 HPG gerillası kimyasal silah ile şehit edildiler. 28 Mart‘ta Amed’de sonrasında Batman ve çevre illerde şehit düşen gerillalar için Kürdistan halkı cenaze törenleri düzenledi. 4 gün boyunca yaşanan cenaze törenlerine AKP’nin polisleri her türlü silahı kullanarak çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden silahsız savunmasız halka sokak ortasında, balkonlarda gerçek mermiler kullanarak saldırdılar. Bu saldırı emrini bizzat R. T. Erdoğan verdi. R. T. Erdoğan “Kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır” sözünden sonra Enes Ata 7 yaşında, Abdullah Duran 9 yaşında ve Fatih Tekin 3 yaşında kurşun ile katledildiler. 4 günde 13 şehit, 300 yaralı, 543 gözaltı bunların 191’i çocuk 18 yaşından küçük olanlardı. Bunlardan 91 çocuk ve 278 kişi tutuklandı. Yerde gözleri açık, sol yumruğu sıkılı, çenesi kan ve ağzı yarı açık bir şekilde hafızalara kazılan Enes ATA’nin görüntüsünü unutmak ihanetten daha beter duruma düşmek anlamına gelmektedir.

2002’den bu yana yaşamın her alanında başta Kürtlere ve tüm Türkiye – Kürdistan halklarına kan kusturan şiddet politikaları ile sürekli gerginlik yaratan R. T. Erdoğan AKP’si ile izdivaç yapmış Devlet Bahçeli MHP’si asla çocuklardan, çocuk haklarından bahsedemezler. Onlar kendi iktidarları için kendi kar – para pul hırsları için milyonlarca Kürt, Türk ve coğrafyamızda yaşayan diğer halklar için her türlü travmaya yol açan, trajedi üstüne trajedi üreten zihniyetleri ve politikaları son bulmadıkça toplumun yaşamı hep zehir olacaktır.

Halklarımıza ve çocuklara yaşamı zehir den AKP ve MHP şefleri ve iktidarlarının sonu çok yakındır.

Tüm Anadolu – Kürdistan çocukları, Ateşin Çocuklarına bakarak kendi intikamlarını mutlaka bu faşist güruhtan er-geç alacaklardır.

Ayrıca faşist – ırkçıların devrimci değerleri çalmalarına izin vermemek her yurtseverin sosyalistin, özgürlükçünün tarihi sorumluluğu olmaktadır. R. T. Erdoğan diktatörü, Nazım Hikmetlerden, Ahmet Kayalardan çalarak, hırsızlayarak kamuoyu bilincini çarpıtamaz. R. T. Erdoğan şefi öncelikle Gulbeneddin Hikmetyar’ın hesabını vermelidir. Tüm Kürdistan, Türkiye ve dünya çocukları için toplumsal hafıza ve toplumsal bilinç harekete geçmeli, vicdani ve ahlaki olarak çocuklara masumiyet ve yücelik değeri olarak bakmak, çocuklara yaşamın tüm alanları serbest ve özgürce bırakılmalıdır.

Hiç kimsenin çocukların kendi doğal mecralarındaki buluşma, oyun oynama, bağırma, ağlama, gülme vd. davranışlarını istedikleri mekanda uygulama doğallık haklarına müdahale etme hakkı yoktur. Bırakalım çocuklar kendi kararlarını kendileri versinler.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz