‘Çözümün temel aktörü Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dır’ -2

0
808

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 21 yıldır uygulanan tecride dikkat çeken Mehmet Öcalan, “2015 yılından sonra tecrit koşulları daha da ağırlaştı. Kürt sorununa, Ortadoğu sorunlarına çözüm bulunacaksa temel aktör Başkandır.”

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 21 yıldır İmralı Cezaevinde tecrit koşullarında tutuluyor. Kürt siyasetçi ve tutukluların açlık grevi ve ölüm orucu direnişleri sayesinde kimi zaman görüşmeye izin verilmiş olsa da Öcalan’a yönelik tecrit bir devlet politikası haline gelmiş durumda. Kürt Özgürlük Hareketi tarihinde açlık grevi ve ölüm orucu 14 Temmuz 1982 yılında başladı. 12 Eylül darbesi ile Diyarbakır Cezaevindeki işkence ve insanlık dışı uygulamalara karşı açlık grevi ve ölüm orucuna girildi, dünyada yankı bulan eylemin etkisi hala devam ediyor.

Kürt Halk Önderi’nin aile ve avukatları ile görüşmesi talebiyle başlatılan açlık grevi eylemi 12 Eylül 2012 yılında başladı. Binlerce tutuklulunun bedenini ölüme yatırdığı eylem 67 gün sürdü. Eylem neticesinde Öcalan ile görüşme gerçekleşti ve Öcalan’ın çağrısı üzerine açlık grevi son buldu. 2013 yılında başlayan ‘Çözüm süreci’ de açlık grevi eyleminin sonuçlarındandı. Ancak AKP eliyle süreç sona erdirdikten sonra Öcalan ile görüşme tekrar kesildi ve tecrit ağırlaştırıldı.

AKP SAVAŞ POLİTİKALARINI TEKRAR DEVREYE KOYDU

AKP genel başkanı ve Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 5 Nisan 2015 tarihinde yaptığı açıklamada çözüm sürecini rafa kaldırdıklarını söylereyek, tekrar savaş odaklı politikaya dönüş yaptıklarını ilan etti. Kürt halkı ve siyasetçileri iktidarın çözümsüzlük politikasına karşı açlık grevine başladı. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, İmralı heyeti üyesi Ceylan Bağrıyanık, Van Belediyesi Eşbaşkanı Bekir Kaya, Öcalan’ın avukatlarından Ebru Günay ile Cengiz Çiçek’in de aralarında bulunduğu yaklaşık 50 siyasetçi, gazeteci, sanatçı ve yazar 5 Eylül 2016 tarihinde Abdullan Öcalan’a yönelik tecridin son bulması talebiyle Diyarbakır’da açlık grevi eylemine başladı.

Eylem başladıktan sonra PKK ve PAJK’lı esir ve tutsaklar da açlık grevi eylemine destek verdiklerini duyurdu. 7 cezaevinde toplam 35 hükümlü açlık grevine başladıklarını ilan etti. Açlık grevi kamuoyunda yankı uyandırdı ve bunun üzerine hükümet İmralı kapılarını tekrar açmak zorunda kaldı. Mehmet Öcalan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile bir görüşme gerçekleştirdi.

İSTENDİĞİ TAKDİRDE 6 AYDA ÇÖZÜM GERÇEKLEŞİR

Açlık grevinin sürdüğü dönemde Mehmet Öcalan 11 Eylül tarihinde İmralı’da ağabeyi Abdullah Öcalan ile bir saatlik yüzyüze görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede Öcalan “Eğer devlet isterse bu sorun 6 ayda çözülür” mesajını hükümete iletti. Açlık grevi eylemcileri de Öcalan’ın çağrısı ve mesajı üzerine eylemlerine son verdi. Ancak devlet Öcalan’ın çağrısına tecriti ağırlaştırarak cevap verdi ve 90’lı yılların savaş politikasına tekrar geri döndü.

DTK Eş Başkanı Leyla Güven 7 Ekim 2018 tarihinde Kürt Halk Önderi Öcalan’a yönelik tecridi protesto ederek süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladığını duyurdu. Kürt siyasetçileri, kurum, kuruluş temsilcileri ile Kürt dostları Leyla Güven’in eylemine sahip çıktı. Kürdistan’ın dört bir yanında, Türkiye’de ve dünyanın her yerinde Kürtler dostları ile birlikte ‘Leyla Güven’in talebi bizim talebimizdir’ diyerek tecridin kaldırılmasını istedi. Yapılan çağrılardan sonra HDP eylemin 11. gününde Amed, Van, Hakkari, Urfa ve Adana’da destek amaçlı açlık grevi eylemi başlattı.

AÇLIK GREVLERİ ÖLÜM ORUCUNA DÖNÜŞTÜ

Kürdistan ve Türkiye cezaevlerinde bulunan yüzlerce tutuklu ve hükümlü de 27 Ekim 2018 tarihinden itibaren gruplar şeklinde süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlayarak Leyla Güven’in eylemine destek oldular. 1 Mart 2019 tarihinde de açlık grevi eylemi tüm cezaevlerine sirayet ederek, Avrupa’da da yankı buldu.

4 cezaevinde bulunan 15 hükümlü açlık grevinin 136. gününde eylemi ölüm orucuna çevirdi. 15 hükümlü daha ölüm orucuna başladı. Uğur Şakar (Avrupa’da) Zülküf Gezen, Ayten Beçet, Zehra Sağlam, Medya Çınar, Siraç Yüksek, Yonca Akıcı ile Mahsum Pamay tecride karşı fedai eylem gerçekleştirerek şehit oldu.

Ölüm orucu eyleminin 67. gününde Mehmet Öcalan’ın İmralı’ya gidişine izin verildi. Açlık grevleri ve ölüm orucu eylemleri sonucunda 8 yıl sonra avukatların Abdullah Öcalan ile görüşmesine izin verildi ve ilk görüşme 2 Mayıs 2019 tarihinde gerçekleşti. Görüşmeye ilişkin açıklama da 6 Mayıs tarihinde yapıldı. Bu görüşme avukatların 11 Temmuz 2011 tarihinden itibaren yaptıkları 810 başvurudan sonra gerçekleşen ilk görüşmeydi.

8 YIL SONRA İLK GÖRÜŞME GERÇEKLEŞTİ

Kardeşi Mehmet Öcalan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit, çözüm ve Güney Kürdistan’daki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Mehmet Öcalan İmralı tecridinin 21 senedir devam ettiğini hatırlatarak şöyle konuştu: “2015 yılından sonra tecrit daha da ağırlaştı. Bu tecritten de öte bir durumu ifade ediyor. Türkiye’nin kanunlarına göre davası devam eden her tutuklunun ailesi ve avukatlarıyla görüşme hakkı var.

Son 5 yılda avukatlar sadece 2-3 defa, biz de aile olarak 3 ya da 4 defa görüşme gerçekleştirebildik. Tecritten de ağır olan bu durum kabul edilemez. Başkan 21 senedir bu hakkından yararlanamıyor. Bu konuyla ilgili artık söylenecek söz de kalmadı. Geçen 21 yıl içinde sadece 27 Nisan tarihinde Ramazan Bayramı vesilesiyle Başkan ile 20-25 dakikalık telefon görüşmesi gerçekleştirebildik.

Devlete, halkımıza, demokratlara, aydınlara, uluslararası kurumlara ve tüm dünyaya şunu diyoruz; Başkana yönelik uygulama tecridi aşıyor. Kürt sorunu, Ortadoğu sorunu çözülecekse Başkan bunun temel aktörüdür. Bu sorun Başkansız çözülmez. Tecridin bir an önce sona erdirilmesi gerektiğini söylüyoruz. İmralı’da Başkan ile üç arkadaş da tutuluyor. İmralı kapılarının hem avukatlara hem de ailelere açılması gerekiyor. Yasaklar Türk devletine fayda sağlamaz. İmralı kapılarını bize açın.”

‘HERŞEYDEN ÖNCE KÜRTLERİN BİRLİĞİNE İHTİYAÇ VAR’

Mehmet Öcalan konuşmasının devamında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yapılan eski görüşmeleri hatırlatarak, “Bu yılın 3 Mart’ında İmralı’da yaklaşık bir buçuk saat görüşme gerçekleştirdik. Başkan görüşmede ağırlıklı olarak Kürt halkının demokratik mücadelesi ve sorunlarına ilişkin konuştu. 27 Nisan’daki telefon görüşmesinde ise demokratik kurumların işleyişi ve gelişimi üzerinde durdu. Başkan Kürt demokratik kurumlardan, partiler de dahil, doğru siyasetin yürütülmesini istiyor.

Başkan görüşmelerde her şeyden önce Kürt birliğinden bahsediyordu. ‘Her şeyden önce Kürtlerin birliğine ihtiyaç var. Burası benim, orası senin, olmaz. Bu doğru değil, kabul edilemez. Kürtlerin hayatı tamamen birbiriyle bağlantılı. Güney, Doğu, Batı, Kuzey, Kürdün kaderi birbirine bağlı. Eğer bu birliği geliştiremezseniz ilerleyemezsiniz, bir şey yapamazsınız. Her kafadan bir ses çıkarsa sorun çözülmez. Uluslararası güçler Kürtleri 4 parçaya ayırdı. Ancak Kürdün kaderi şu an birbirine bağlı ve bu birliğin sağlanması gerekiyor. Eğer birlik olmazsanız biriniz kahvaltı, biriniz öğle yemeği, biriniz de akşam yemeği olursunuz. Hepsi yok olur.’ ” diye konuştu.

‘DOĞRU DEMOKRATİK MÜCADELENİN YÜRÜTÜLMESİ GEREKİYOR’

Mehmet Öcalan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kuzey’deki demokratik parti ve kurumlara ilişkin değerlendirmesine dikkat çekerek Kürt Halk Önderi Öcalan’ın şu görüşünü paylaştı: “Kuzey’deki Kürt parti ve kurumların ‘dükkan benim olsun, küçük olsun’ anlayışı ile hareket etmemesi gerekiyor. Eğer dükkan ise bunu büyütmeleri gerekiyor. Tüm renklerin bu dükkanda barınması gerekiyor. Çünkü biz birçok renge sahibiz. İkincisi, bir kişi eğer demokratik mücadeleyi yürütüyorsa bunu makam mevki için yapmamalı.

Ortadoğu’nun en önemli meselesi Kürt meselesidir. Bu meselenin çözüme kavuşması gerekiyor. Kürt sorununun çözüme kavuşmaması halinde ne Türkiye demokratikleşir, ne de İran, Irak ve Suriye demokratik bir yapıya kavuşur. Kürt sorunu en hassas sorundur. Hassas olması itibariyle demokratik ve birleşik doğru bir mücadelenin yürütülmesi gerekiyor. Parti ve kurumların kendisini bu temelde örgütlemesi gerekiyor, böyle yürümesi gerekiyor. Kendisi için hareket etmemeli, demokratik çözümün gelişmesi için çalışmalı.”

‘DİRENİŞİN BİRÇOK YÖNTEMİ VAR’

Mehmet Öcalan telefon görüşmesinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a ‘Devlet tüm gücü ile Kürtlere yükleniyor, demokratik güçlere saldırıyor, nefes almasını engelliyor’ dediğini, bunun üzerine Öcalan’ın kendisine şunu söylediğini belirtti: “1980 darbe sürecinde de durum böyleydi. 1980’li yıllarda biz nasıl mücadele ettik? İnsan yol ve yöntemleri bulabilir. Yöntem zengindir. İnsan isterse birçok yolu bulabilir, demokratik ve siyasi mücadelesini yürütebilir. Doğrudur yoğun bir baskı var, ancak bu gerekçe olamaz. İnsan bir yolunu bulabilir.”

İDRİS BARZANİ İLE PROTOKOL

Mehmet Öcalan, Güney Kürdistan’daki durumu ve ‘PKK ile KDP arasında ciddi bir gerilimin yaşandığını’ Kürt Halk Önderi Öcalan’a aktardığını söyledi ve Kürt Halk Önderi Öcalan’ın da şu değerlendirmeyi yaptığını belirtti: “İdris Barzani ile bir protokol yaptık. Mesut Barzani, Neçirvan Barzani bu belgeyi alabilirler. Bundan sonra engel teşkil etmemeleri gerekiyor. Bu belgeyle çalışma yürütülebilir. Ortak noktalarda bir arada hareket edilebilir. Orada bir Kürt öldürülürse buna sebep olan her kim ise adı tarihe kirli bir şekilde yazılır. Buna kim yol açarsa sorumlu o olur. Bu kabul edilemez.

Mesut Barzani, Neçirvan Barzani ve Talabani ailesine mesajım, Kürtlerin birliğidir. Yani burası benim, orası senin, benim askerim girecek, senin askerin girmeyecek yaklaşımı olamaz’. Başkanla yapılan görüşme hakkında kısaca bunu belirtebilirim. Daha önce basın kuruluşlarına da görüşmeler hakkında bilgi vermiştik.”

YARIN: Tecrit halkların barışına saldırıdır

ANF/Zerya CAN

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz