Cumartesi Anneleri, Hüseyin Morsümbül’e ne oldu

0
713

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması talebiyle yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri’nin 757’nci buluşmasının Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilmesine yine engel olundu. Polis ablukasına rağmen İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin binası önünde bir araya gelen kayıp yakınlarına, HDP milletvekilleri Ömer Öcalan, Oya Ersoy, Ahmet Şık’ın yanı sıra çok sayıda demokratik kitle ve siyasi parti temsilcisi eşlik etti.

‘TÜRKİYE’DE DEVLETİN TEMELİ ÇÜRÜMÜŞTÜR!’

Bu haftaki açıklamayı okuyan gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, hukuk ve adaletin önemine değinerek sözlerine başladı. Bir toplumu ayakta tutan temel dayanaklardan birinin adalet duygusu olduğunu vurgulayan Tosun, adalet duygusu sarsıldığında, demokrasinin temellerinin de sarsılacağına işaret etti. Hukuk devleti ve adaletin iç içe olduğunu ifade eden Tosun, “Eğer yasama, yürütme ve yargıda adalet yoksa orada hukuk devleti de yoktur. Mahkeme duvarlarında yazıldığı gibi ‘adalet devletin temeli’ ise, Türkiye’de devletin temeli çürümüştür” dedi.

HİKÂYESİ

Bingöl’de 39 yıldır yıl önce lise öğrencisiyken gözaltında kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün akıbetini soran Tosun, “12 Eylül askeri darbesinin ardından, 18 Eylül 1980 akşamı Morsümbül Ailesi’nin Bingöl’deki evi asker ve polisler tarafından basıldı. Bingöl Lisesi’nde öğrenci olan çocukları Hüseyin gözaltına alındı. ‘Oğlumu nereye götürüyorsunuz’ diyen annesine ‘ifadesi alınacak, kısa bir süre sonra gelir’ denildi” dedi.

Hüseyin Morsümbül’ün geri gelmemesi üzerine Bingöl Askeri Tugay Komutanlığına giden ailesine “Bizde yok” cevabının verildiğini belirten Tosun, ailenin ısrarla arayışı sürdürdüğünde ise Hüseyin’in yüksek güvenlik önlemleri ile korunan taburdan kaçtığının iddia edildiğini söyledi. Tosun, “Baba Hanefi Morsümbül ağır işkence gördü. Fatma ve Hanefi Morsümbül askeri savcılığa giderek ifade verdi, sorumlular hakkında şikayetçi oldu ama Hüseyin’in kaybedilmesiyle ilgili hiçbir işlem yapılmadı” dedi.

İHD avukatının 2011 yılında yaptığı suç duyurusu doğrultusunda Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yeni bir soruşturma başlatıldığı aktaran Tosun, yaşanan hukuki süreci şöyle anlattı: “Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında kaybedildiği dönemde görevli dokuz personelin listesi, adresleri ve irtibat bilgileri savcılığa ulaştı. Soruşturma kapsamında savcıya ifade veren dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Çoşkun Kıvrak, olay tarihinde izinli olduğunu, izin dönüşü masasına isimsiz bir ihbar mektubu bırakıldığını, mektupta Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında astsubaylarca dövülerek öldürüldükten sonra alay komutanı ve astsubaylar tarafından arabaya konularak götürüldüğünün yazılı olduğunu söyledi. Ancak Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı derinleştirme görevini yerine getirmedi. Olayın üzerinden uzun zaman geçmesi nedeniyle dava açmayı gerektirecek yeterli delil elde edilemediği gerekçesi ile ‘kovuşturmaya yer olmadığına’ dair karar verildi. 20 Ekim 2015 tarihinde bu karar için Bingöl Sulh Ceza Hakimliğine yapılan itiraz ise henüz sonuçlanmadı.”

SORUMLULAR

Tosun, Hüseyin Morsümbül’ün kaybedilmesinden dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Çoşkun Kıvrak ve Bingöl İl Alay Komutanı Beşir Akın başta olmak üzere 12 Eylül darbesinin tüm aktörlerinin sorumlu olduğunun altını çizdi.

‘FATMA ANA’NIN DAVASINI BEN SÜRDÜRECEĞİM’

Açıklamanın ardından Morsümbül Ailesi adına söz alan Ayten Morsümbül, “Fatma Ana bugün aramızda yok ama ben buradayım. Onun davasını, adalet arayışını ben sürdüreceğim. Sağ olduğum sürece buradayım. Hüseyin’i ben arayacağım, kemiklerini ben isteyeceğim. Onun yerine kemiklerini ben sırtımda taşıyacağım. Polis değil adalet istiyorum ben. Bu annelerin acıları yeter” dedi.

KESKİN: YOK ETME POLİTİKASI SÜRÜYOR

Ailenin avukatlarından İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, 1915 Ermeni Soykırımı, 1938 Dersim Katliamı ve 1990’lı yılların failli meçhul cinayetlerini dönemine atıfta bulunarak, “Coğrafyamız bir soykırım coğrafyası” dedi. Yürütülen yok etme politikasının bugün de devam ettiğini kaydeden Keskin, “Oğulları gözaltında kaybedilen Morsümbül Ailesi hep bir soruşturma yürütüldüğünü zannediyordu. Doğru dürüst bir soruşturma yürütülmediği gibi aile gördüğü baskılar nedeniyle Kürdistan’dan göç emek zorunda kaldı” diye konuştu.

Davayla ilgili bilgi veren Keskin, önce 2011 yılında İçişleri Bakanlığı’na başvuru yaparak olayla ilgili bilgi istediklerini, oradan savcılığa yönlendirildiklerini ve suç duyurusunda bulunduklarını ifade etti. Savcılıkta nüfus kayıtlarını incelerken Hüseyin Morsümbül’ün 2003 yılında vatandaşlıktan çıkarıldığını gördüklerini dile getiren Keskin, benzer dosyalarda ya kaçtı belgesi düzenleme ya da vatandaşlıktan çıkarma gibi işlemlerin yapıldığını ekledi.

‘2015’TEN BU YANA CEVAP YOK’

Keskin, “Savcının kovuşturmaya yer olmadığı kararındaki birkaç cümlesi önemliydi. Savcı diyor ki ‘İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz.’ Ama tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devleti Birleşmiş Milletler Zorla Kaybetmelere Karşı Sözleşme’yi imzalamadığı için zaman aşımı maalesef ki uygulanıyor. Savcı sanırım zaman aşımı demeye utanıyor diyor ki ‘üzerinden çok uzun yıllar geçti artık bir delil bulmak mümkün değil’ diyor. Bu karara itiraz ettik. 2015’ten bu yana hâlâ bir cevap gelmedi” dedi.

‘İŞKENCEDE ÖLDÜRDÜLER!’

Konuşmaların ardından Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında olduğuna tanık olan Yaşar Dayanç’ın mektubu okundu. Mektupta şu ifadeler yer aldı:

“Hüseyin Morsümbül’ün ailesi Bingöl’de ağabeyimin evine 100 metre mesafede oturuyorlardı. Hüseyin Morsümbül’le aynı mahallede kalıyorduk, okul dağıldıktan sonra mahallede misket oyunu oynardık, futbol oynardık. Mahalle kavgalarında hep beraberdik. Hüseyin Morsümbül’le çocukluk ve gençlik hayallerimizi paylaştık…

Hüseyin 12 Eylül faşist askeri darbesinin ardından gözaltına alındı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Bir mezarı bile olmadı. Ben de Ekim 1980’de Kiğı’da gözaltına alındım. Kiğı’da beş gün kaldıktan sonra beni askeri bir arabayla Bingöl jandarma kışlasına getirdiler, soğuk bir hücreye atılar. Bir gece 3-5 nöbetçisi olan asker hücrenin kapısını açtı gözlerim bağlıydı bana şöyle dedi ‘Hüseyin Morsümbül’ü işkencede öldürdüler;’ taş bağlayıp Murat suyuna mı atılar çukur kazıp yerin dibine mi gömdüler bilmiyorum! Ama öldürdüklerini çok iyi biliyorum!

‘KIVRAK SORUMLU’

Ben kışladan cezaevine gittikten sonra ağabeyim cezaevinde ziyaretime gelince kendisine ‘Hüseyin’in ailesine söyle, Hüseyin’i işkencede katletmişler’ dedim. O dönemde Bingöl jandarma kışlasında yüz başı rütbesinde olan Özel Harp Dairesi’nde görevli yüz başı Durmuş Coşkun Kıvrak Bingöl halkına çok acı çektirdi. Hüseyin Morsümbül’ün insanlık dışı işkencelerle öldürülmesinden ve daha sonra gözaltında kaybedilmesinden Durmuş Coşkun Kıvrak sorumludur. Kıvrak, Hüseyin Sertkaya’nın gözaltında işkence ile öldürülmesinden de sorumludur. Bingöl halkı buna tanıktır.”

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here