Demokrasinin, ekolojinin, özgürlüğün doğum günü! – Nurettin DEMİRTAŞ

0
965

2012 yılında uluslararası komployu protesto amacıyla bedenini ateşe veren Harran Üniversitesi öğrencisi 22 yaşındaki Serdar Yektaş yazdığı mektupta demişti ki: “Devşirme Kürtlerin yaptığı gibi ampul değil beden yakacaksın! Urfa’nın sessizliğine cevabımdır!”

Urfa’nın kutsallığını yeniden canlandıran Amara’dan doğan Güneşin önünü kapatmaya çalışan kapkara bulutları dağıtmak için canını adamıştı; Serdar Yektaş şahsında tüm “Güneşimizi Karartamazsınız” şehitlerini bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Bunca bedelin göze alınmasındaki sır nedir? Bilimin kavramları bunu tanımlamaya yetmez. Önderliğin değerlendirmelerine bakmak gerekir.

Önce kutsallığı değerlendiriyor:

“Urfa’da ve yöresinde, kutsallık, yaygın bir duygudur. Her taraf kutsallıklarla doludur. Bu husus şu anlama gelmektedir: Yörenin her tarafında gıdalar fışkırmaktadır. Burada bir nevi gıda tarihi gizlidir.

…Gıdanın temelinde ne var? Emek var, ana emeği var. Yaratıcısı, buluşçusu, yetiştiricisi odur. Kim bilir, ilk başaklarını derlediğinde nasıl sevinmiştir! Nasıl sevinmesin ki? İnsanlık yalnız onunla neslini sürdürmektedir. Bundan daha değerli iş, eylem olur mu? Savaşların, işkencelerin burada işi olur mu? O sadece üretme ile uğraşıyor, onu tanıyor; insanlığı onunla sürdürüyor. İnsanlığı da böyle anlıyor. Ananın insanlığı, kadının insanlığı bu anlama geliyor. Bu, kutsal insanlık anlamına da gelen bir insanlık anlayışıdır.”

Sonra da lanetlilik dönemine değiniyor:

“Tarihi ve kutsallığı bozan her şeye lanet denilmektedir. Lanet, yalancı ve zorbanın saldırısıdır. Emeğe, emeğin sahiplerine hırsızlar ve zorbaların saldırılarıyla, lanetlilik dönemi başlamış oluyor. Emeğin tüm ürünlerine, köylere, kentlere, tarlalara, mabetlere saldıranların eylemlerine lanetlilik yakıştırılıyor.

Urfa yöresinde sınıflı toplumun yükselişi ile birlikte, lanetlilikte de patlama meydana gelir. Çünkü emeğin ürünleri giderek çoğalmakta ve zenginlik artmaktadır. O halde sınıflaşma ve saldırılar iç içe gerçekleşecektir. Bu yöre bir daha başını saldırgandan, işgalciden ve talancıdan kurtaramayacaktır. Lanet başına ağını örecektir. Kutsal törenin, bayramın yerini trajedi almaktadır. Kutsallığın bayramları bozulmakta, lanetliliğin yol açtığı trajediler, ağıtlar, ezgiler dönemi başlamaktadır.

Urfa yöresinde önceleri dini müzik, kutsallığın sedaları geçerliydi. Hatta dünyada ilk dini müziğin merkezi denilse, yerindedir. Uzun süre de böyle devam etmiştir. Ama lanetlilik çağı başladığında, bu müzik de yerini destana, ağıda, ezgiye bıraktı.”

Bunun ardından da tekrar “kutsala dönüş” çağrısını şu şekilde dile getirmektedir:

“Urfa ve din ilişkileri başlı başına bir inceleme konusu olmalıdır. Rahatlıkla şunu belirtmeliyim: Kutsal gerçekler o kadar ihanete uğramıştır ki, bu dindar kenti öncelikle bu sahte dindarlardan arındırmak gerekir. Dine bu kadar ihanete yeter denmeli, Sümer rahipler düzenine son verilebilmelidir.

Halkımız gıdalar ülkesinde en yoksul kesim haline gelmiştir. En zengin kültür içinde en derin bir boşluk içine düşürülmüştür. 20. yüzyılın son çeyreğinde, bir kez daha adeta yenilenmiş bir peygamber geleneğine uğramak sanki kader olmuştur.

Urfa, tarihsel rolünü bir kez daha oynamayla karşı karşıyadır. Yine bir tarih başlangıcı yapabilmeli, kutsallık ve laneti hak ettiği yere oturtmalıdır.

Urfa için hiçbir şey demokratikleşmeden daha değerli değildir.

Dolayısıyla Hz. İbrahim kişiliğiyle baltayı (manevi, düşünsel) güçle vurmalıyız. Gerçek din saygısı ve kutsal değerlere bağlılık, böylesi bir hamleyle karşılık vermeyi gerektirir. Yeni putları kırma devrimi, Urfa için gerçek bir rönesans olacaktır.

Zengin ve verimli toprak yapısıyla büyük bir zenginliğe yol açılır. İşsizlik, yoksulluk, hastalıklar kader olmaktan çıkar. Orta boy bir Avrupa veya Ortadoğu ülkesi kadar bir rolün sahibi olur. Demokratik Ortadoğu’nun her etnik grubundan kültürün bir çiçek gibi açtığı, derin bir hoşgörüyle birbirine yaklaştığı demokratik bir Urfa, insanlık adına da büyük bir kazanımdır. Bu temelde peygamberlerin kutsallıklarına doğru bir anlam verilmiş ve gerçekten bir cazibe merkezi, ikinci bir hac yeri olacaktır. Demokratik Ortadoğu’nun en çok güç veren demokratik Urfa dönemi başlamış olacaktır.”

Bu çözümlemeler Urfa şahsında tüm insanlık için bir aydınlanma kaynağı olmuştur. Bedel ödemeden kutsala ulaşılamıyor. Fakat buradaki değerlendirmelerden de anlaşılacağı gibi Önder APO artık bedenlerimizi değil geri yanlarımızı yakmamızı istemiştir.

Zihniyet ve vicdan aydınlanmasıyla kazanılacak özgür kişilik Önder APO’nun emeklerine verilecek en anlamlı karşılıktır. Bunu başardığımızda eylemimiz Önder APO’nun ve tüm siyasi tutsakların özgürlüğünü sağlayacak kadar büyük olacaktır.

4 Nisan tarihi bu yeni kişilikle özgür yaşama adım atılmasını, bu temelde yeniden doğuşu ifade ediyor.

Önder APO doğum günü için şunları belirtmiştir:

“Evet, aslında mesele benim doğum günüm de değil, halk kendi doğuşu olarak görüyor. Mesele benim o şehirde, o köyde, o toprakta doğmuş olmam meselesi değil, halk kendi doğuşunu kutluyor, bunu kendi doğuş günü olarak görüyor, kendi rönesansı gibi görüyor.”

Önder APO’nun, halklarımızın, demokrasinin, ekolojinin, özgürlüğün doğum günü kutlu olsun!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz