SELAHATTİN ERDEM
9 Ekim günü Kürt halkı ve dostları Önder Abdullah Öcalan’a yönelik 1998 yılında geliştirilen uluslararası komplo saldırısını ve yirmi iki yıllık İmralı tecrit ve işkence sistemini yaygın ve etkili bir biçimde protesto etti. Söz konusu komplo, kapitalist modernite sistemi adına ABD tarafından örgütlenmiş ve yürütülmüş, tüm sistem güçleri ise komploya katılmıştı. Siyaset tarihine ‘uluslararası büyük komplo’ olarak geçen söz konusu saldırı, insanlık tarihinin en haksız, vahşi ve ahlaksız olaylardan biriydi. Komploya karşı çıkan ve 9 Ekim günü protesto eylemlerine katılan herkesi selamlıyor ve başarılar diliyoruz.
10 Ekim günü dünyanın dört bir yanında ezilen halklar, işçi ve emekçiler, kadınlar ve gençler sokaklara dökülerek Demokratik Konfederalizm Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü istediler. Yirmi iki yıllık İmralı işkence ve tecrit sisteminin parçalanmasını haykırdılar. 21. Yüzyılın Demokratik Konfederalizm Önderliğine katıldıklarını ve Önder Abdullah Öcalan’a sahip çıktıklarını belirttiler. Söz konusu eylemleri kutluyor, tüm eylemcileri selamlıyor ve başarı dileklerimizi ifade ediyoruz.
10 Ekim’de yapılan ‘Dünya Öcalan’a Özgürlük Günü’ eylemleri gerçekten de tarihin en büyük küresel eyleminden biriydi ve görkemi görülmeye değerdi. Tüm kıtalarda, her renkten ve cinsten milyonlarca insan Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü istedi. Başta kadınlar olmak üzere bütün ezilenler bir araya geldi ve kendi özgürlüklerini Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünde somutlaştırdı. 9 Ekim uluslararası komplosuna karşı mücadelenin yirmi üçüncü yılına 10 Ekim özgürlük talepleriyle girildi ve yirmi üçüncü yılın özgürlük yılı olacağı açıkça ilan edildi.
Belli ki bu ilan temelinde özgürlük ve demokrasi mücadelesi sürecek ve önümüzdeki yılın her günü 10 Ekim havasında geçecektir. Kürdistan Özgürlük Hareketinin başlattığı ‘Direniş ve Özgürlük Hamlesi’ çerçevesinde her gün İmralı işkence ve tecrit sisteminin yıkılması ve Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması istenecektir. Bu da aslında küresel kapitalist modernite sisteminin ve onun en gerici kolu olan AKP-MHP faşist-soykırımcı diktatörlüğünün yıkılması anlamına gelecektir.
Çok açık ki, AKP-MHP faşist diktatörlüğünün ve onu var eden TC sisteminin ömrü tamamlanmış ve çöküş zamanı gelmiştir. Başta Kürtler olmak üzere Türkiye halkları artık bu ırkçı, şoven, Kürt ve kadın düşmanı, sömürgeci ve soykırımcı zihniyet ve siyaseti kaldıramamakta ve kabul edememektedir. Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü etrafında bu denli bir araya geliş ve eyleme geçiş bunu açıkça göstermektedir. İnsanlık için çok gerekli olan özgürlük ve demokrasi değerleri bugün Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünde somutlaşmış bulunmaktadır.
Aslında miadını dolduran ve çöküş sürecini yaşayan sadece AKP-MHP faşizmi ve TC sistemi değildir, onu var eden beş bin yıllık iktidar ve devlet sistemi, kapitalist modernite düzenidir. Beş bin yıllık iktidar ve devlet sisteminin ve onun son modernitesi olan kapitalist düzenin gerçekte ne olduğunu en açık ve anlaşılır bir biçimde gösteren gerçeklik Kürt sorunu ve onun ortaya çıkardığı İmralı işkence ve tecrit sistemidir. Kürdistan’da yaşananlar, bu sistemin ve düzenin baştan başa bir haksızlık, baskı, sömürü, katliam, inkâr ve kölelik düzeni olduğunu çok açık bir biçimde göstermektedir. Kürt halkının yaşadıkları, aslında iktidar ve devlet sistemi altında insanlık diye bir şeyin kalmadığını ve her şeyin daha çok para kazanmaya, baskı, sömürü ve hırsızlığa dayandığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu da kendini İmralı işkence ve tecrit sisteminde somutlaştırmaktadır.
Önder Abdullah Öcalan’ın öncülüğünde kendine dayatılan gericiliğin derinliğini ve kendi özgür gerçekliğini kısmen görmeye başlayan Kürt halkının nasıl bir özgürlük ve demokrasi mücadelesine yöneldiği, nasıl bir cesaret ve fedakârlık kazandığı ve adeta fedaileştiği ortadadır. Bugün başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm insanlığa yeni bir özgürlük bilinci ve umudu kazandıran, coşku ve heyecan veren gerçeklik budur. Bu temeldeki özgür Kürt dirilişinde insanlık kendini görmekte ve bu temelde Kürdistan özgürlük mücadelesine ve bu mücadelenin önderine ilgi duymaktadır. 10 Ekim Dünya Öcalan’a Özgürlük Günü gerçeğini ortaya çıkartan şey budur.
Açıkça görülüyor ki, Kürdistan özgürlük mücadelesi dar ulusal kabukları kırarak gittikçe daha çok bölge ve dünya genelinde yayılıyor ve küreselleşiyor. Bunda diğer birçok etken yanında özellikle DAİŞ’e karşı Kürdistan’da geliştirilen muzaffer direniş ve tüm zamanların en büyük devrimi olan kadın özgürlük devriminin Kürdistan’dan gelişimi belirleyici rol oynuyor. Kuşkusuz bunları var eden de Önder Abdullah Öcalan’ın felsefesi, teorisi, ideolojik-politik çizgisi, mücadele tarz ve üslubu oluyor. Yaklaşık yarım asırdır Kürdistan’da yaşanan tüm özgürlükçü ve demokratik gelişmeler Önder Apo’nun dehasının ve çabasının ürünü olmaktadır. 10 Ekim özgürlük eylemleri, bu gerçeğin dünya çapında tüm ezilenler tarafından gittikçe daha fazla görülmekte, anlaşılmakta ve sahiplenilmekte olduğunu açıkça göstermektedir.
Hiç kuşkusuz başta İngiliz İşçi Sendikaları olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki kadınların ve gençlerin, işçi ve emekçilerin, aydın ve sanatçıların, yazar ve siyasetçilerin 10 Ekim özgürlük eylemlerine sahip çıkarak etkin bir biçimde katılmalarının ve Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü istemelerinin bazı politik yönleri vardır. Egemen güçler AKP-MHP faşizmini destekler konumda olunca, doğal olarak ezilen güçler de Önder Abdullah Öcalan’ı, Kürt özgürlüğünü ve Türkiye demokrasi mücadelesini destekler konumda olmaktadır. Bunun da anlaşılmayacak ve de anormal görülecek bir yanı yoktur.
Fakat 10 Ekim özgürlük eylemlerinde birleşen tüm ezilen kesimleri Önder Abdullah Öcalan’a destek verir konuma getiren şeyin politik yanından çok ideolojik yanının önde olduğunu da görmemiz gerekir. Tarihte ilk pratik sınıf mücadelesini geliştirmiş olan İngiliz İşçi Sendikalarının herkesten önce Önder Apo’ya sahip çıkmasının bir sınıfsal yanının olduğu ve bu temelde ideolojik nedenlere dayandığı açıktır. Yine Kürt özgürlük mücadelesine ve Önder Apo gerçeğine en çok ilgi duyan ve sahip çıkan toplumsal kesimin kadınlar olmasının da derin bir ideolojik nedene dayandığı kesindir. Egemen kapitalist düzen tarafından en çok ötelenen, inkâr edilen, yok sayılan ve köleleştirilen kesimlerin de erkenden Kürt özgürlük mücadelesine ilgi duymasının nedeni budur.
Peki bütün bunlar ne anlama gelmektedir? Demek ki 10 Ekim özgürlük eylemlerinde ifadesini bulan eylemliliğin sadece politik nedenleri yoktur. Yine bunlar sadece İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı çıkmak gibi genel bir hümanizma dayanmamaktadır. Kuşkusuz bunlar da vardır, fakat bu yönler azdır ve bunun ötesindeki ideolojik-felsefi boyut çok daha fazladır. Başta kadınlar ve işçiler olmak üzere dünyanın tüm ezilenleri Apocu özgürlük ve demokrasi çizgisini daha yakından tanımakta, daha çok anlamakta ve daha derinden benimseyip katılmaktadırlar. Beş bin yıllık iktidar ve devlet sisteminin ortaya çıkardığı ağır toplumsal sorunlar için Önder Apo’nun önerdiği demokratik özerkliğe dayalı demokratik konfederalizm çözüm projesi giderek daha fazla anlaşılmakta ve kabul edilmektedir.
Hiç kuşkusuz 1970’lerin başında ilk doğumunu yaparken Önder Abdullah Öcalan gerçeği bir ulusal önderlik düzeyindeydi. Fakat böyle bir ulusal önderlik doğuşunun derin bir tarihi ve evrensel bakış açısına dayandığını da bilmek gerekir. Yani Önder Apo evrensel olanı alıp onu tikele, ulusal olana dönüştürdü. Fakat onun içinde devrin evrensellik her zaman var oldu. Şimdi Savunmalar temelinde İmralı’daki üçüncü doğuş ise, Kürdistan özgünlüğünün derslerini çıkartıp özümseyerek evrenselleşmeyi ifade ediyor. ‘Ulusal Önder’, ‘Kürt Halk Önderi’, şimdi ‘Demokratik Konfederalizm Önderi’ haline gelmiş bulunuyor. Başta kadınlar olmak üzere tüm ezilenler, Önder Apo’nun yirmi birinci yüzyılın başında gerçekleştirdiği zihniyet devrimini görüyor ve bu devrimin ortaya çıkardığı yeni özgürlük çizgisini doğru bularak ona katılıyor. Bu temelde yakın süreçte birçok alanda Apocu özgürlük devrimlerinin yaşanacağı anlaşılıyor.