Demokratik ulus, PKK ve Özgür Kürdistan

0
467

Kemal SÖBE

PKK ve Önderliği, geliştirmiş olduğu demokratik ulus paradigmasıyla  Ortadoğu’ya ve insanlığa yeniden bir doğuş gerçekleştirecektir. Bu yeniden doğuş, tabi ki merkezi olarak Kürdistan’da gelişecek ve dalga dalga bütün Ortadoğu’yu etkisine alacak. Ortadoğu halkları, öteden beri bir değişime ihtiyaç duyuyordu ama bu değişimi gerçekleştirecek büyük güç, bin bir emek ve fedakarlıkla oluşmaya başladı. Binlerce yıllık devletli ve sınıflı sistemin geriliklerini ve yüz yıllık emperyalizmin bölge üzerinde yol açtığı yaraları ve en kötüsü de, bölgenin yerli egemenlerinin yarattığı acıları sarmak ve toplumlara yeni bir kişilik ve tarz kazandırmak, büyük bir direnişle olabilirdi. İşte bu direniş PKK’nin büyük mücadelesiyle adım adım kazanılıyor. Bu güne kadar, hiçbir ulusal hareketin yapmadığını-yapamadığını PKK yapmaya çalışıyor.

PKK, kendisini sadece Kürtlerde klasik olarak var etmiyor, bütün bölgede var edip, bütün dünyaya mal etmeyi hedefliyor. Yani Kürdistani olmak kadar, hem Ortadoğu hem de dünya hareketi olmak buna denir. PKK, kapitalizmin argüman olarak kullandığı ve ulusları birbirine kırdıran katı ulusçuluğu çoktan aştı. Yani ulus devletimiz olsun ama çevremizle de kavgalı olalım, savaşalım, kendimizi duvarlar arasına hapsedelim anlayışı PKK’de yok. Evet, Kürtlerin kendi kendilerini yönetecek bir yönetimleri olacak, Kürdistan olacak, Kürtler kimlikleriyle, ulusal varlıklarıyla ve kültürleriyle kendilerini yaşatacaklar ama çevre halklarla da barış içinde yaşayacaklar, kardeş olacaklar ve kendileriyle diğer halkların arasına duvardan sınırlar koymayacaklar.

Katı ulusal sınırlar halkları birbirine düşmanlaştırır ve emperyalizmin ekmeğine yağ sürer, dünyayı cehenneme çeviren savaşlara yol açar. Demokratik ulusçuluk, ulusal sorunları rafa kaldırmıyor, kimlikleri yok saymıyor. Demokratik ulusçuluk, kimlikler, kültürler arasına sınırları koymuyor, dünyayı bir insanlık bahçesi haline getiriyor. Halkların kardeşliği, ancak demokratik ulusçulukla mümkün olabilir. Demokratik ulus penceresinde insanlar engin dünyayı görürler, insanlığın bütün değerleriyle buluşurlar. Katı ulus anlayışıyla, insanlar iğnenin deliğinde bakarak, küçük bir alanı görürler. İnsanlar, dünyada sadece kendilerinin değil, başkalarının da yaşadıklarını ancak demokratik ulus penceresinden baktıklarında görebilirler. 

Bazı Kürtler, biz sadece Kürtlerin ulusal sorunuyla yani kendi kimliğimizle ilgilenelim, diğer halkların demokrasi ve sosyalizm sorunundan bize ne, bizi ilgilendirmez diyorlar. Bu anlayışla PKK anlaşılmaz, anlaşılamaz. PKK’yi anlamak için hayata çok geniş bir insani pencereden, enternasyonal bir tarzda bakmak gerekiyor. Dar ulusal pencereden bakanlar, küçük şeylerle yetinenler, PKK’yi anlayamazlar. Geçmiş yıllardaki klasik, dar ve katı ulusal hareketler, bırakalım dünya halklarına ve genel insanlığa bir faydaları olmalarını, kendi halklarına bile faydaları olamadılar, olmadılar, hatta kendi halklarının sırtında kambur oldular. Ulusal-sınıfsal-toplumsal devrimci hareketler, halkları yeni yaşama ve özgürlüğe taşımak için mücadele ederler, halkların sırtını bükmek için değil.
 Dikkat edilirse, Türkiye’de onlarca yıldır, devlet aklı ve hükümetler, ” aziz milletimiz ” deyip, Türk halkına en büyük kötülüğü yaptılar, yapıyorlar. Yirmiden fazla devlete bölünmüş Araplarında durumu Türklerden farklı değil. Yani genelde dünya halkları, kapitalizmin eseri olan katı ulus zihniyeti tarafından esir edilmiş durumdadırlar. Yani ulusal özgürlük, ulusun etrafını çitlerle çevirmekle olmuyor. Bir ulus eziliyorsa, aslında diğeri de eziliyor demektir. Yani ezen ulusla ezilen ulus arasında aslında katı ulus devlet mantığında bir fark yoktur. En doğrusu, ne kendini ezdir ne de başkasını ez. Kapitalizmin katı ulus devlet mantığında ez ve sömür, yok et zihniyeti var. Yoksa bu paylaşım savaşlarının anlamı nedir? Bu savaşlarda halkların ne çıkarı olabilir? 

Demokratik ulus çizgisiyle beslenen insanlar, barışçıl olurlar, katı ulus devlet sınırlarına itibar etmezler, genel insanlığın sorunlarıyla daha çok ilgilenirler. Demokratik ulus ruhuyla eğitilen insanlar, kendi kimliklerinden tabiki vaz geçmiyorlar ama kendi kimliklerini yaşarlarken, diğer kimliklerle de yana yana barış içinde yaşamayı değerli bulurlar. Kardeşlik ancak bu çerçevede gelişebilir, barış ancak bu anlayışla filizlenir. İşte PKK ve önderliğinin, geliştirdiği yeni paradigma, insanlığa yeni bir vizyon kazandırıyor. Emperyalizmin ve işbirlikçileri olan bölge gericiliğinin, PKK’den korkusu boşuna değildir. PKK, binlerce yıllık köhnemiş devlet aygıtına ve sınırlara, insanlık adına meydan okuyor. Katı ulus devlet mantığını ve geleneksel ulusçuluğu aşamayanlar, PKK’yi anlayamazlar. Dar ulusal sınırlara kendilerini hapsedenler, PKK hakikatini göremezler. İnsanlar, bir evde kendi kardeşleriyle bir arada yaşadıklarında kendi kimliklerinde vaz geçmiş olmuyorlar.

Her birey, kendi kimliğiyle bir aile ortamında yaşar ama kardeşçe yaşar. İşte PKK’de, demokratik ulus paradigması, Kürtlerin kendi kimlikleriyle özgür Kürdistan’da diğer halklarla kendi aralarına sınır ve engel koymadan özgürce ve kardeşçe yaşamalarıdır. Halkların kardeşliği ancak böyle gelişebilir. Sınırlar her zaman düşmanlık yaratır, kan ve barut kokar. Yani PKK, Kürdistan’ı istiyor ama sınırları, savaşları, sömürüyü ve sınıfları istemiyor. PKK, etrafı duvarlarla çevrili bir Kürdistan istemiyor, özgür Kürdistan’ı istiyor. Katı ulus anlayışını aşamayanlar, özgürlüğün dar sınırlar içinde olduğuna inanırlar ve küçük şeylerle yetinirler. PKK ve önderlik, insanlığı yeni ve özgür yaşama taşımayı hedeflediğinden, küçük şeylere tenezzül etmez, dar sınırlara kendisini kapatıp nefessiz bırakmaz. İşte PKK’yi dünya hareketi yapan da, sınırsız, sınıfsız, savaşsız, sömürüsüz bir dünya çizgisidir. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz