Denizler okyanus oldu – Kemal SOBE

0
934

6 Mayıs 1972’de, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan, emperyalizmin uşakları tarafından idam edildiler. Suçları da, Türkiye’nin tam bağımsızlığını, kendi ayakları üzerinde durmasını ve hakların kardeşliğini savunmaktı ve bunun için yasal zeminde mücadele etmekti. Hiç kimse, Denizler ve arkadaşları, illegale geçtiler, yasa dışı eylemler yaptılar diyemezler. Legalite de meşru ve demokratik mücadele yolları kapatılırsa, daha farklı mücadele yolları devreye girer. Bu daha farklı mücadele yolları, tabi ki bir tercih değil, bir zorunluluk olarak devreye giriyor. En büyük yasadışılık aslında, toplumun yasal ve meşru zeminde mücadele edebilecek ve hakkını arayabilecek zemini ortada kaldırmaktır.

1968 gençliğinden, hayatta kalan bazıları ” bizi yasa dışı yollarla mücadele etmeye zorluyorlardı ” şeklinde bazı değerlendirmeleri vardı. Yani demokratik yollarla, yasal zeminde mücadele etmek engellenirse ne olacak?  MHP ve AKP’nin ne yaptıkları ve kendisini sol olarak gösteren CHP’nin ne kadar tutarsız ve güvenilmez olduğu ortadadır. CHP bugün nasıl ki MHP ve AKP’yle birlik olup, HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırdıysa ve HDP’ye yönelik saldırılara ses çıkarmıyorsa, bundan 48 yıl öncede, Denizlerin idamına büyük oranda, ” evet ” demişlerdi ve Denizler idam edildiler. CHP isteseydi idamı engelleyebilirdi. Bundan dolayı, şimdi CHP kalkıpta biz Denizleri savunuyoruz diyemezler.

Biraz utanma varsa CHP’de, Türkiye’nin demokratikleşmesini savunur ve Kürt sorununun çözümünde esnek olur, inkardan vazgeçer. Denizlerin idamı oylanırken, CHP’nin yüzde 80’inin ”evet ” dediklerini biliyoruz. Bu açıdan CHP ikiyüzlülük yapmasın ve CHP’nin içinde bazı sol vekiller varsa, onlarda doğru adrese gitmeliler, orada harcanmamalılar. CHP’de kaldıkları sürece, kendileri de bu kirli savaşa ve haksızlıklara ortak olmuş olurlar. Türkiye’nin tam bağımsızlığı ve Kürt sorununun çözümü, halkların kardeşliği, Türkiye’nin gelişimi ve Türkiye halkları için önemlidir. Türkiye’nin tam bağımsızlığı ve halkların kardeşliği, komprador burjuvazi ve onun destekçisi olan emperyalizmin işine gelmez, onun planlarını bozar. Denizlerin idamı ve sayısız devrimcinin katledilmesi, Türkiye’nin faşizan bir karanlığa doğru sürüklenmesi, emperyalizmin emirleri ve Türkiye’deki kukla yönetimin eliyle oldu.

Türkiye’nin tam bağımsız olması, hem global sermayenin Türkiye’ye akışını durduracak, hemde dış sermaye eliyle Türkiye’ye dayatılan ekonomik ve siyasi bağımlılığa son verecekti. Paranın açmayacağı kapı olmaz misali, Türkiye’de devletin en tepesinden, Türkiye’nin dışarıya bağımlı hale gelmesi konusunda, büyük paralar karşısında, büyük roller oynadılar. Özellikle 12 Eylül’den sonra bazı üst düzey asker ve bürokratların ne şekilde cep doldurdukları bilinmiyor değil. Son kırk yıldır, Türkiye’de devlet içinde üst düzeyde görev yapan kimi asker ve bürokratların çocuklarının, ABD’de okuduklarını ve Türkiye’de şirketler kurdukları biliniyor. CIA’nın 1950’den sonra, dünyaya ne şekilde bir ahtapot gibi el attıkları, kendilerine bağımlı hükümet ve yönetimler kurmaları ve darbeler yaptırmaları için, yüz milyonlarca Dolar para harcadıkları bilinen bir durumdur.

Kendilerine Türkiye sevdalısı diyen MHP-ülkücü-milliyetçi kesimler, Türkiye sevdalıları maskesi altında, devrimcilere ve aydınlara karşı, nasıl kullanıldıklarını biliyoruz. Türkiye’yi dışarıya bağımlı hale getiren bu zihniyet, gün gelecek, bunun hesabını halklara verecek. Bu zihniyet bugün AKP-MHP-CHP eliyle yürütülüyor. Denizler ve arkadaşları, 1968 devrimci gençliği, büyük bir devrim kıvılcımı yaktılar. Denizleri idam etmekle başarılı olduklarını sananlar, büyük yanılıyorlar ve kendilerini kandırıyorlar. Denizler daha çok çoğaldılar ve okyanus oldular. Siz, ABD ve emperyalizmin uşakları, Denizlerin fikirlerinin gelişmesini ve Denizlerin okyanus haline gelmesini engelleyemediniz.

Kürdistan Devrimci Güçleri, Denizlerden oluşuyor, Denizlerin devrimci ruhlarıyla donatılmışlardır. Özgürlük Hareketi’nin her militanı Bir Deniz, Hüseyin, Yusuf olmuşlardır. Denizler’de hayat sonsuzdur, durdurulamaz bir devrimci ruha sahiptirler, engindirler, sonsuzdurlar. Sizin sisteminizin son temsilcisi olan, AKP ve yedek bastonları, son yıllarda nasılda zorlanıyorsunuz, baskı ve sindirmeyle ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. Denizlerin devrim meşalesi elden ele geçiyor, ülkenin her tarafını aydınlatıyor. Denizlerin fikirlerine en çok ihtiyaç duyulan bir süreçten geçmekteyiz. Türkiye ve Kürdistan bugün bir devrim sürecine girmiş bulunmaktadır. Yüz yıl önce, Osmanlı’yı ayakta tutmaya çalışanlar, bugün de bu faşizan tekçi sistemi ayakta tutmaya çalışıyorlar.

Türkiye’yi şu an koyu bir karanlığa doğru sürükleseler de, bu koyu karanlığın sonu aydınlık yarınlar ve devrimler olacaktır. Hadi AKP ve MHP’nin ne oldukları ve ne yaptıkları ortadadır. Ama peki kendisine sol diyen ve kitlesinin tamamına yakının sol-sosyal demokrat olduğu ve zaman zaman Kürtlerden-Alevilerden destek alan, CHP’yi nasıl yorumlamak gerekiyor. Son seçimlerde eğer Kürtler destek vermeselerdi, CHP İstanbul’da kazanamazdı. Seçimlerden sonrada, Efrin saldırısında, hepsi asker marşını söyleyip, hazır olda durup, ne olduklarını göstermiş oldular. Hem nalına hem mıhına vuruyorlar. CHP’ye oy verenlerin, CHP’nin bu durumunu, rezaletini artık görmeliler. Yarınlar çok geç olabilir. Sözde laiklik ve çarşaf söz konusu olunca, kavgaya tutuşuyorlar. Türkçülük ve devletin bekası söz konusu olunca, kol kola takılıyorlar, hepside, yani düzenden nemalanan, düzen partileri.

Eğer CHP’nin kitlesi, CHP’nin bu duruma gelmesini, AKP-MHP’ye sırt çıkmasına karşı çıkmazlarsa, AKP-MHP’nin ekmeğine yağ sürmüş olurlar. Bu güne kadarki duruşları yağ sürme şeklinde oldu. Olağanüstü koşullardan geçiyoruz. Bu zor koşullarda, sol, sosyal demokrat, demokrat, hümanist, yurtsever bütün kesimlerin bu baskıcı AKP-MHP sistemine ve kliğine karşı radikal tutum, tavır almaları ve hesap sormaları gerekiyor. Zor kullanarak ayakta kalmaya çalışan bir sistemin-yönetimin, devrimci zor ile yıkılmasından başka bir yol kalmamıştır. AKP’nin seçimlerle gitmeyeceği anlaşılmıştır. Zaten devlet vitrinine koyacakları bir yedekleri de kalmadı. Bütün düzen partilerini kullandılar, onlarca yıldır. Şiddet ve zor sevdalısı değiliz ama toplumsal kurtuluş ve devrim için başka seçenek kalmadı ve zaten hiç bir zamanda olmadı. Elli yıl önceleri nasılki demokrasi mücadelesini yasal zeminde engelledilerse, şimdide aynısını özellikle de HDP şahsında yapıyorlar.

Başka türlü HDP ve halklara yapılan bu saldırıları nasıl yorumlamak gerekir? Halkların, emekçilerin demokrasi, eşitlik ve adalat mücadeleleri her zaman haklı ve meşrudur. Gayri meşru olan, faşist hükümet ve faşizan sistemdir. Türkiye’de hükümeti ve devleti yönetenlerin, her türlü gayri meşru işleri ve yolsuzluklar yaptıklarını, devletin arpalığından beslendiklerini herkes biliyor ve görüyor. En büyük suç, halklara baskı yapmaktır, yolsuzluk yapmaktır. En büyük suç, faşizmdir. Siz, Denizleri yenemediniz. Çünkü Özgürlük Hareketi, Denizleri ve 68 ruhunu temsil ediyor. Denizlerin devrimci ruhu, Türkiye’yi-Anadolu’yu aydınlatıyor. Sistemin, faşizan sistemin artık tutunabileceği bir dalı kalmadı. Zor ve şiddetle ayakta kalmaya ve kendisini yaşatmaya çalışıyor. Denizler, hayatlarını halkların kardeşliği, Türkiye’nin tam bağımsızlığı ve devrim için feda ettiler, ölümsüzleştiler.

Birer devrim tohumu olarak Türkiye’nin ve Kürdistan’ın her tarafına serpildiler, yeniden doğdular. Dolayısıyla Denizler birer devrim okyanusuna dönüştüler. Bütün devrim şehitleri önünde saygıyla eğiliyoruz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz