Kobanê’nin DAİŞ çetelerini yenilgiye uğratarak özgürleşmesinin üzerinden 6 yıl geçti.
Kadın öncülüğünde, tüm halkların özgünlüğünü koruyarak birlikte yaşamayı esas aldığı demokratik özerklik inşası devam ederken, özsavunmasını kullanan halk saldırı altındaki topraklarını korumaya devam ediyor.
Ortadoğu özelinde yaşanan 3’üncü Dünya Savaşı’nın merkezi haline gelen ve saldırıların hala devam ettiği Kuzey ve Doğu Suriye’de tarihi bir direniş, dünya halklarına umut veren devrim yaşandı. Enternasyonal mücadelenin büyütüldüğü, kapitalist moderniteye alternatif bir yaşamın varlığını mümkün kılan devrimin öncülüğünü ise kadınların üstlenmiş olması kadın özgürlük mücadelesini üst boyuta taşıdı.
19 Temmuz 2012 tarihinde gerçekleşen devrimin ardından, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü paradigmasından yola çıkarak inşa edilen demokratik özerlik modeli ile tüm halklar özgünlüklerini koruyarak ortak yaşamı örmeye devam ediyor. Devrim sonrası bir taraftan inşa süreci devam ederken bir taraftan da devam eden saldırılara karşı direnişler büyütüldü.
Bu saldırıların odağında olan Kuzey ve Doğu Suriye’nin stratejik öneme sahip kentlerinden biri olan Kobanê, 13 Eylül 2014 tarihinde bölge ülkelerinin desteği ile DAİŞ çeteleri tarafından kuşatıldı. Kuşatmaya karşı gerçekleşen destansı direniş Kürtler başta olmak üzere tüm dünya halkları tarafından sahiplenildi. Gerçekleşen bu direniş aynı zamanda bölgede bulunan uluslararası güçlerin de DAİŞ’e karşı mücadele koalisyon şemsiyesi altında toplanmasını sağladı. Direnişin yarattığı umut ile koalisyon güçleri de ilk defa 27 Eylül 2014 tarihinde Suriye topraklarında DAİŞ’e karşı operasyon başlattı. DAİŞ, bu direnişe daha fazla dayanamayarak 26 Ocak 2015 tarihinde yenilgiye uğratıldı ve Kobanê Arîn Mîrkanlar gibi kadın ve gençlerin öncülüğünde özgürleştirildi.
Dünya Kobanê ile Dayanışma Günü
Aralarında Nobel Barış Ödülü sahiplerinin, akademisyenlerin, aydınların, yazarların, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de bulunduğu binlerce kişinin çağrısı ile 1 Kasım Dünya Kobanê Günü ilan edildi.Dünyanın birçok ülkesinde milyonlarca insan, Kobanê’de DAİŞ vahşetine karşı direnenlerle dayanışmalarını ifade etti. Almanya’dan İtalya’ya, İskandinav ülkelerinden Fransa’ya, İngiltere’den Yunanistan’a, Kanada’dan Avustralya’ya, Hindistan’dan Ekvador’a, İspanya’dan ABD’ye kadar dünyanın her köşesinde, yüzlerce kentte Kobanê’deki direniş her 1 Kasım’da sahiplenilerek, dayanışma sergilendi.
Göç ettirilen halklar
DAİŞ’in birçok yerden aldığı lojistik destek ve olanaklarla gerçekleştirdiği Kobanê saldırılarına karşı, yerel güçler ellerindeki imkanlarla topraklarını korudu. Bu saldırılarda Kobanê’nin yüzde 70’i ve 360 köyü viran edilerek büyük bir yıkıma uğratıldı. DAİŞ’ in insanlık dışı saldırılarına karşı halkın bir kısmı kenti terk etmek zorunda kaldı.
Geri dönüş
Kobanê, 26 Ocak 2015 tarihinde DAİŞ çetelerinden tamamen temizlendi. Bu tarih aynı zamanda DAİŞ’in yenilgisinin başlangıcı olmuş, 2015 Mart’ında ise Kobanê’nin bütün köyleri DAİŞ’ten temizlenerek özgürleştirilmişti. Göç etmek zorunda kalan Kobanê halkı da yeniden yurtlarına dönerek kurum ve kuruluşlarını kurdu, yeni yaşamın inşasına başladı. DAİŞ saldırılarında savaşan bine yakın savaşçı yaşamını yitirirken 2 bine yakını da yaralandı. Bölgede Demokratik Özerklik modeli 21 Ocak 2014 tarihinde ilk olarak Cizîr’de ilan edildi. 27 Ocak 2014’te Kobanê’de, 29’un da ise Efrîn bölgesinde özerklik ilan edildi. Yeni yaşam modelini bölgede benimseyen halklar, inşa için çalışmalara başlarken aynı zamanda dünyaya da örnek bir model oldu. Efrîn Bölgesi Tarım ve Ekonomi Kurulu Eşbaşkanı Hevîn Reşid, 2014 yılında gerçekleşen Kobanê kuşatmasını ve 6’ncı yılını geride bırakan Kobanê’nin özgürlüğünü değerlendirdi. Ortadoğu’da 2009 yılında gerçekleşen ve ‘Arap Baharı’ olarak tanımlanan sürecin Suriye’ye 2011 yılında sıçradığını hatırlatan Hevîn, o dönem oluşan krizin hala devam ettiğinin altını çizdi. Nedeni olarak da dış güçlerin bölge toprakları üzerindeki güç savaşımı olduğunu kaydeden Hevîn, “Suriye halkı 9 yıldır bir savaşın içinde, bunun yanında Kürtler ve diğer halklar bu saldırılar altında da devrimlerini gerçekleştirdi. Bunun öncülüğünü de kadınlar yaptı” diye vurguladı.
‘Demokratik özerklik renkli bir proje’
Demokratik Özerk Yönetimi’nin Kuzey ve Doğu Suriye’deki rolüne de değinen Hevîn, devrimin ardından PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigmasının 2014 yılında 3 kantonda hayata geçirildiğini aktardı. Topluma ve özellikle kadınlara ışık olan bu pardigma çerçevesinde yeni yaşamın inşasının gerçekleştiğini söyleyen Hevî şöyle devam etti: “ Halklar kazanımlarını korumak için direniyor. Kadınlar bu kazanımlar için büyük bedeller ödeyerek devrime damgasını vurdu. demokratik özerlik projesi tüm dünyaya örnek oldu. Reqa, Tebqa, Minbic ve Dêra Zor DAİŞ çetelerinden özgürleştirildikten sonra buralarda da ilan edildi. Demokratik Özerklik hiçbir zaman tek dil, din ve devleti benimsemedi aksine çok renkli ve çok dilli, mezhepli bir yapıya sahip. Bu proje özgürlük, adalet, birlik ve demokrasiyi esas alıyor.”
‘Yeni yaşam modeli iktidarların planlarını yıktı’
İktidarların bölgede Demokratik Özerklik Yönetimini hedef aldığını sözlerine ekleyen Hevî son olarak; “Düşman Kuzey ve Doğu Suriye’ye sürekli saldırıyor ve kirli politikalarını bu topraklar üzerinde sürdürüyor. Türk devletinin Efrîn, Serêkanîye ve Girê Spî’yi işgal etmesinin hedefi Özerk Yönetimdir. Şimdi de Eyn Îsa, Til Temir ve Şehba’yı tehdit ediyor. BAAS rejimi döneminde de bileşenler arasında birlik yoktu. Her zaman tekçilik esas alınıyordu. Fakat Kürdistan Devrimi ile beraber bu olumsuzluklar ortadan kalktı ve iktidarların planları yıkıldı. Demokratik Özerklik modeli halkı savunmayı esas alıyor ve herkesin kazanımlarını korumak için mücadele ediyor. Bu modelle büyük adımlar attık ve atmaya devam ediyoruz. Bu yaşamı korumak içinde durmadan mücadele içerisinde olacağız” sözlerine yer verdi.
Kaynak: http://www.jinnews.com.tr/