DTO, Diyarbakır Covid-19 raporunu açıkladı

0
781

Koronavirüse ilişkin yaygın test yapılamadığı, sağlık-meslek örgütleri ile sürecin paylaşılmadığı ve süreç şeffaf yürütülmediği için salgın bilançosunun ağırlaştığını belirten Diyarbakır Tabip Odası, salgınla mücadelede acil atılması gereken 11 talebi açıkladı.

Diyarbakır Tabip Odası (DTO), Koronavirüs (COVID-19) salgınına ilişkin hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. Raporda, 11 Mart’ta ilk vakanın tespitinin ardından oda bünyesinde kovid-19 danışma ve izleme kurulu oluşturulduğu bilgisi verilerek, “İlimizde tüm kamu/özel hastaneleri, Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve Toplum Sağlığı Merkezleriyle (TSM) yakın temas içerisinde süreci takip etmekteyiz. Bu çerçevede bulundukları ortamda yaşadıkları sorunları, önerileri ve taleplerini daha hızlı alabilmek ve müdahil olabilmek için bir Whatsapp iletişim hattı (0538 6639018) ile tüm hekimlere ve sağlık çalışanlarına ulaşılmaya çalışılmaktadır. Salgının ülkemizde görüldüğü tarihten itibaren yazılı ve görsel medyada ve odamızın sosyal medya hesaplarında halkımızı bu salgına karşı bilgilendirmeye ve uyarmaya yönelik Türkçe-Kürtçe video, röportaj ve paylaşımlar yapılmaktadır” denildi.

DİYARBAKIR’DA SON DURUM

Raporda, Diyarbakır’da şüpheli vakaların görülmeye başlanmasıyla birlikte İl Hıffızsıhha Kurulu’nun yaptığı ilk toplantıya katılımın sağlandığı, daha sonra kurulan İl Pandemi Kurulu’na Diyarbakır Tabip Odası ve diğer sağlık meslek örgütlerinin davet edilmediği bilgisi paylaşıldı. Resmi kurumlar tarafından meslek örgütlerine bilgi verilmediği kaydedilen raporda, sahada toplanan şu bilgilere yer verildi: “Diyarbakır’da 30 Mart 2019 itibariyle 6’sı yoğun bakımda olmak üzere yaklaşık 150 hasta COVID-19 teşhisiyle yatmakta olup, COVID-19 teşhisiyle 5 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. İlgili kurumlardan resmi açıklamalar yapılmamakla birlikte sahadan aldığımız bilgilere göre ilimizde COVID-19 teşhisi konulmuş ya da karantinaya alınmış sağlık çalışanı bulunmamaktadır. Bizlere ulaşan bilgiler Gazi Yaşargil EAH’de PCR yöntemi ile test yapılmaya başlandığı, ancak DÜTF hastanesinde henüz test olanağının olmadığı yönündedir. Bu iki hastane dışındaki bazı hastanelere ise sınırlı sayıda test kiti sağlanmış olup tükendikçe temin edileceği belirtilmiştir. Ancak buna rağmen test taleplerinin red edildiğine dair bilgiler gelmekte olup, bu hastanelerde günlük ne kadar test yapıldığı, hastanede çalışan ve COVID-19 + veya şüpheli hastalara temas eden sağlıkçılara test yapıp yapılmadığını, yapıldıysa pozitif çıkan sağlıkçı olup olmadığı şeffaf bir şekilde paylaşılmamaktadır. Pandemi hastaneleri dışında çalışan meslektaşlarımızdan ve sağlık emekçilerinden aldığımız bilgilere göre, daha salgının ilk dönemlerinde olmamıza rağmen söz konusu pandemi hastanelerine sevklerde ciddi güçlükler yaşandığı görülmektedir. COVID-19 testi pozitif gelen hastaların ve klinik+radyolojik olarak COVID-19 olduğundan şüphelenilen olası vakaların temasta olduğu kişilere ulaşımın sağlanması, bilgilendirme yapılması ve bu kişilerin teste tabi tutulması adımlarında gecikme ve aksaklıklar yaşanmaktadır. Pandemi klinik ve polikliniklerinde bazı hekimler; yeterli koruyucu ekipman bulunmadan 24 saatlik nöbet usulü ile çalışmaya zorlandıklarını ve çalışma koşullarının uygun olmamasından kaynaklı olası enfeksiyonun kendilerine bulaşma riskinden ve zamanla aşırı viral yüke maruz kalmaktan kaygılandıklarını ifade etmektedir.”

SINAVLARI 3 AY ERTELENDİ

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 3 ay boyunca araştırma görevlilerinin bitirme sınavlarının yapılmaması kararının alındığı ifade edilen raporda, hastanede çalışan asistan hekimlerin nöbet listeleriyle ilgili ciddi eşitsizliklerin bulunduğuna dikkat çekildi.

‘KAYYIM HALKTAN KOPUK’

Sağlık çalışanlarının olası enfeksiyon riskini eve taşımasının önüne geçmek için Bağlar ilçesindeki 850 kişilik Halid Bin Velid Öğrenci Yurdu ile Sur ilçesinde bulunan Demir Otel’in bir bölümünün sağlık çalışanlarına tahsis edildiği hatırlatılan raporda, Diyarbakır’daki mevcut kayyum yönetiminin halktan, işbirliğinden ve salgın gerçeklerinden uzak, halk sağlığı adına gözle görülür bir faaliyetin içinde bulunulmadığına dikkat çekildi. Raporda “Diyarbakır Tabip Odası olarak birlikte halk sağlığı adına birçok planlamalar yaptığımız ama halkın iradesi gasp edilip yerine kayyum atanarak cezaevine konulan meslektaşımız, eski oda başkanımız Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’nın ve seçilmiş diğer yerel yöneticilerin eksikliğini bir kez daha sahada yaşayarak deneyimliyoruz. Yerelde ve ülke genelinde yeterli ve yaygın test yapılamadığı, sağlık-meslek örgütleri ile sürecin paylaşılmadığı, bilim kurulunun önerileri tamamen dikkate alınıp yaşama geçirilmediği, süreç şeffaf işletilmemesi sonucunda maalesef salgının boyutu hiç kimse tarafından tam olarak bilinmemekte ve salgının bilançosu her geçen gün ağırlaşmaktadır” denildi.

SALGININ ÜSTESİNDEN GELMEK

Dünyada pandeminin görüldüğü diğer ülke deneyimleri ve hastalığın Türkiye’deki yayılma hızına bakıldığında önümüzdeki iki haftanın çok kritik önemde olduğu belirtilen raporda, hasta sayısının hızla artabileceği, sağlık sisteminin taşıyamayacağı çok sayıda başvuruların olabileceği ve sağlık çalışanlarının ciddi risk altında olduğu uyarısı yapıldı. Raporda, “Sonuç olarak; mevcut yönetim anlayışıyla bu salgının üstesinden gelinmesi olanaksızdır. Hepimizi etkileyen bu sürecin anlam veremediğimiz bir gizlilik içerisinde yürütülmesinden vazgeçilmelidir. Tıp ve bilimin verileri doğrultusunda, bilim insanlarının önerileri dikkate alınarak ve diğer ülke deneyimlerinden faydalanılarak hızla önlemler alınmalı, sağlık meslek örgütleri il pandemi kurulları ve bilim kuruluna katılmalı, başta sağlık emekçilerinin koruyucu ekipmanları olmak üzere tüm gereksinimleri karşılanmalı ve salgın ile mücadelede toplumun katılımı sağlanmalıdır” diye belirtildi.

ACİL 11 TALEP

Raporda, koronavirüs ile mücadelede acil bir şekilde atılması gereken 11 talep şöyle sıralandı:

“* İlimizde kurulan İl Pandemi Kuruluna odamızın ve ilimizdeki sağlık meslek örgütlerinin katılımı ivedilikle sağlanmalıdır.

  • Tüm hastalıklarda olduğu gibi COVID-19 enfeksiyonu ile mücadelenin en iyi ve akılcı yolu hastalığın ortaya çıkmasına engel olmaktır. Hastalığı engellenmenin en iyi yolu kişisel hijyen kurallarına uyulması ve sosyal mesafenin korunmasıdır. Tüm uyarılara rağmen ilimizde de bunun öneminin yeterince anlaşılamadığı, günlük yaşam içerisinde bu kurallara dikkat edilmediği gözlemlenmektedir. İlimizde de COVİD-19 Pozitif vakaların görülmesinden dolayı kişisel hijyen kurallarına uyulması ve sosyal mesafenin korunmasının pandemiyi önlemedeki rolünü bir kez daha önemle hatırlatıyoruz!
  • Ülkeyi yönetenlerin sağlık çalışanları başta olmak üzere salgın nedeniyle çalışamayacak, salgının özel olarak mağdur ettiği bütün yurttaşları gözeten bir sosyal devlet anlayışını benimsemesinin tarihsel bir zorunluluk olduğunu hatırlatıyoruz. COVID-19 pandemisi ile mücadele, evde kalmak zorunda olan, asgari yaşam ihtiyaçları için maddi olarak desteklenmesi gereken milyonlarca yurttaşımızın bu ihtiyaçlarının karşılanmasını da içermelidir.
  • Yetkililerden ivedi talebimiz kişisel koruyucu ekipman eksikliklerinin bir an önce giderilmesidir. Salgın ile en ön safta mücadele eden sağlık emekçilerinin başta N-95 MASKE olmak üzere kişisel koruyucu malzemelerde yaşanılan eksiklikler ASM, İlçe Sağlık Müdürlüğü-TSM ve özel hastaneler dahil tüm sağlık kurumlarda ACİLEN giderilmelidir.
  • ASM ve TSM’ler bu süreçte personel ve ekipman boyutuyla güçlendirilmeli, çalışanların görevlendirilmelerinde keyfi uygulamalardan vazgeçilmeli, iş huzurunu bozan haksız rapor ve izin kullanımlarına son verilmelidir. Performans uygulamaları bu süreçte askıya alınmalı ve ek ödenekten ASM ve TSM çalışanları da faydalanmalıdır.
  • Başta COVID şüpheli veya pozitif hastalarla temas edenler olmak üzere ildeki tüm sağlık çalışanlarının hızlı bir şekilde taramadan geçirilmesi gerekmektedir.
  • COVİD-19 Testi pozitif gelen hastaların ve klinik+radyolojik olarak COVID-19 olduğundan şüphelenilen olası vakaların temasta olduğu kişilere ulaşımın sağlanması, bilgilendirme yapılması ve bu kişilerin teste tabi tutulması sağlanmalıdır.
  • Yaşadığımız salgınla birlikte yerel yönetimlerin halk sağlığı üzerindeki olumlu/olumsuz etkisinin bir kez daha anlaşılması vesilesiyle, bölgedeki kayyum yönetimlerine derhal son verilip seçilmiş belediye başkanları görevlerine iadesi sağlanmalıdır.
  • Özel sektörde çalışan sağlık emekçilerin koruyucu ekipman temini sağlanmalı, yıllık izinden kullandırma/ücretsiz izin kullandırma gibi uygulamalar biran önce durdurulmalı, sağlık emekçilerinin yaşadığı belirsizlikler biran önce giderilmelidir.
  • Bu süreçlerde sağlık çalışanlarının görevlendirileceği yerlerde kendi onayları ve mümkünse tecrübesi olduğu alanların göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.
  • Hastalıkla en ön safta mücadele eden sağlıkçılar en büyük risk grubunu oluşturmaktadır. Bu süreçte hastalığın bulaşı riski nedeniyle eve gitmek istemeyenlere otel, yurt ve misafirhanelerde kalabilme olanakları ihtiyaç arttıkça takip edilip sağlanmalıdır.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz