Dünya barışı üzerine bazı notlar

0
114

KEMAL SÖBE

Dünya barışı diyorum ama dünyada barış olmadığını ve dünyanın emperyalist savaşlarla kavrulduğunu çok iyi biliyorum. Devletli-sınıflı sistemlerle, dünyanın gerçek barışa hasret kaldığı açıkça ortadadır. Devletlerin barış dedikleri esasen devletler arası ateşkeslerdir. Çünkü barış halkların öz yönetimlerle kendi kendisini yönetmesi ve huzur içinde yaşamasıdır. Devlet denilen aygıtlar barış düşmanıdırlar. Devletin barışçılı olmaz. Çünkü devlet bir saldırı aygıtıdır. Bundan dolayı devletler barış olmasını istemezler. Çünkü barışın olduğu yerde devlete gerek kalmaz. Normalde devlete ihtiyaç yoktur. Ancak devletler, kendilerini yaşamın vazgeçilmezi olduğunu ve devletsiz bir yaşamın olmayacağını savunuyor. Oysaki devletin olduğu yerde yaşam zindan olmuştur, insan toplumu kafeste yaşar olmuştur. Devletler arası savaşlarda halkların çıkarına değil zararınadır ve egemen kesimlerin iktidar olma savaşlarıdır. Devletin ilk türevinin, her ne kadar bir savunma aracı olduğu görülse de, sonraki süreçlerde yerli yerine oturmasıyla toplum üzerinde egemenlik kuran ve topluma zulmeden bir araç haline geldiği ve günümüze kadarda böyle bir işlevi olduğu görülüyor.

Sınıfların kaynağı devlettir. Sınıflar ilk kez devlet içindeki hiyerarşik yapıdan ve emir komuta zinciri içinde oluşmuştur ve böylece toplum ilişkilerine de sirayet etmiştir. İlk devletler hanedanlık yani elit-seçkin ailenin toplumun tepesine çöreklenmesiyle oluşmuştur. Güçlü ve akıllı olan bu gücü ve aklı-bilgiyi kendi çıkarına kullanıp toplumu kendilerine köle yapmışlardır. Toplumunda buna itaat ve biat etmekten başka çaresi yoktu. Çünkü her yönden güçlü olanın yaşamı yönlendirdiği bir sisteme devletli-sınıflı sistem diyoruz. Devletli-sınıflı sistemlere bakıldığında, topluma ait bir değeri göremeyiz. Ama hepsi de topluma sözde hizmet için var olduklarını iddia ediyorlar. Sömürü amaçlı yayılma savaşlarının hepsinin hedefinde egemenlik ve iktidar hırsı olduğunu görüyoruz. İşte barışın en büyük düşmanı emperyalizmdir-kapitalizmdir. Barış sadece savaşların olmaması değildir. Savaşlar elbette olmayacak ama toplum, bununla beraber özgür olacak ve kendi kendisini, yönetebilecek ki barıştan söz edebilelim. Her yıl 1 Eylül dünya barış günü olarak kutlanır. Yani savaşların gölgesinde barış kutlanıyor ama neyin barışı? Devletlerin barışımı halkların barışımı kutlanıyor?

Savaşların, sömürünün, sınıfların ve sınırların olduğu bir dünyada barışın olduğunu söylemek insan aklıyla alay etmektir. Barış eşitlikle, özgürlükle, devletsizlikle olur. Halkların özgürlüğü halkların öz yönetimiyle olur. Barış basite alınacak bir kavram değildir. İnsan yaşamının yeniden düzenlenmesiyle, yeni insanın ve yeni yaşamın gerçekleşmesiyle insani bir barışı inşa edebiliriz. Kapitalistlerin-emperyalistlerin sömürüye ve egemenliğe dayalı sözde barışına halkların ihtiyacı yoktur. Ulus devletlerin ve kapitalizmin olduğu yerde egemenler arası ateşkeslere barış diyorlar. İktidar demek kavga demektir. Kavganın olduğu yerde kimin ve neyin barışını yaşayacağız? Egemenlerin sahte barışını bile halkların barışı olarak gösteriyorlar. Her ülke-devlet barıştan söz ediyor dünya barışını koruduğunu söylüyorlar. Halbuki bütün devletler barışın değil savaşların ve sömürünün yürütücü güçleridirler. İktidarın ve devletin olduğu yerde değil adaletin ve eşitliğin olduğu yerde barış olur. Kapitalistlerin barış söylemlerinin hepsi de iktidar ve egemenliğe dayalıdır. Bu yaklaşımda barış çıkmaz. Halkların barışı ancak demokratik ulus paradigması ve komünal bir ekonomik sistemle mümkün olabilir.

Halka ait olmayan bir sistemde halka ait bir barış olmaz. Kapitalizmde halka ait bir değere rastlamanın imkanı yoktur. Bu açıdan, halklar, kendi barışlarını ancak kendileri kurarlar ve yaşarlar. Kurdistan’da halkların barışını inşa etmenin ve yaşamanın uğraşı ve çabası var. Bütün tarihsel süreçler iyi analiz edilir ve doğru bir yaşam geliştirilirse devlet dışı bir toplumsal yaşam ve barış gelişebilir. Devletçi ve iktidarcı bir anlayışın dışında, yapılacak toplumsal bir faaliyetle doğru bir yaşamı kurmanın imkanları vardır. Doğru bir yaşam zaten barış demektir. Barış kutlanmaz bizzat yaşanılır. Yaşanılmayan bir şey neden kutlansın? Egemenler, kendi yaşamlarını sistemleştirip halklara dayatıyorlar. Halkların bunu ret etmeleri gerekiyor. Devletle, hiyerarşiyle, egemenlikle barış kurulmaz. Barış halkların doğal yaşamında aranmalıdır. Halklar barışı kaybettikleri yerde bulurlar ve yaşarlar.  Dünyayı savaşlara boğan emperyalistlerden-kapitalistlerden barış kurma beklentisi içine girilmemelidir. Halkların barışını halklar kurar…

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here