Ekim Devrimi üzerine bazı yorumlar

0
421

Kemal SÖBE

Toplumlar, içinde bulundukları siyasi ve ekonomik krizlerden kaynaklı sorunları devrimlerle çözerler. Devrimlerin şiddetle-kanlı gerçekleşmesi, karşıt sınıfların uzlaşmaz durumlarının bir sonucudur. İşçi sınıfı ve burjuvazi olarak bilinen sermaye sınıfı arasındaki emek sermaye çelişkisi uzlaşmaz çelişkiler olup, bu çelişkilerden kaynaklı sınıfsal çatışmalar bir devrimi zorunlu kılar. Tabi devrimleri sadece sınıfsal çelişkiler üzerinde değerlendirip bir sınıfın iktidarı ele geçirmesi olarak değerlendirmek dar kalır. Devrimler bir bütünen toplumu her bakımdan değiştirip, tarihin çok ilerilerine götüren büyük köklü değişimlerdir. Burjuvazi, toplumun tepesine çöreklenen bir sınıftır ama toplum halkın birçok meslek gruplarından ve genellikle emekçilerden oluşan halkın tamamıdır. İşçi sınıfı, toplumun en dinamik ve üretken kesimi ve aynı zamanda en çok çalışan ve ezilen sınıfı olduğu için, devrimin öncülüğünü doğal olarak bu sınıfın yapması ve toplumu ileriye götürmesi gerekiyor. 

Çalışan ve üreten sınıf olması yönüyle, insanlık işçi sınıfına çok borçludur. Bütün değerlerin sahibi öncelikle işçi sınıfıdır. Medeniyet-uygarlık ve her türlü gelişmişlik önemli ölçüde işçi sınıfının emeklerinin bir sonucudur. Hayatın en önemli yürütücü gücü olan işçi sınıfının hayatın dışında inisiyatifsiz kalması düşünülemez. Devletli-sınıflı sistem, işçi sınıfını inisiyatifsiz bırakmış, işçi sınıfının emeği üzerinde günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Emeğin sahibi işçiyse, emeği yöneten de işçi olacak. Yani özelde işçi sınıfı ama genelde de halk, emeğin asil sahibidir. Devrim, sınıfsız-devletsiz toplumu hedefliyor. Bu konuda bazı denemeler oldu ama istenilen düzeyde gelişemedi. Sömürünün, eşitsizliklerin, baskının ve yoksulluğun olduğu bütün zamanlarda devrimler bir ihtiyaç ve gereklilik olurlar. Devrimler erkende olmaz, geç de olmaz, ihtiyaç duyulan zamanlarda gerçekleşirler. Ancak bazen devrimlerin karşıt hale geldikleride görülmüştür. 

Devrimin sahibi halktır. Halkı hedeflemeyen ve devrimi halkın ellerine bırakmayan bir devrim hedefine ulaşmamış demektir. Devrim aynı zamanda halkın kendi kendisini yönetebilmesidir. Bir devrimde halk kendi kendisini yönetemiyorsa, orada karşı devrim var demektir. Devrimin ne olduğunu iyi bilince çıkarmak gerekiyor. Ekim devrimi, dünyada sanayileşmeyle gerçekleşen modern çağın en büyük devrimiydi. Tarihte ilk defa işçi sınıfı iktidarı kurulmuştu. Tarihte bir ilk olması yönüyle çok önemliydi. Kimi sosyalistler, ekim devrimini erken bir doğum olarak analiz ettiler. Yani kapitalizmin tam gelişim evresinde, sosyalist bir devrimin erken olduğu sonucuna ulaşıp, demokratik bir devrimin olması gerektiğini savundular. Kürt Halk Önderi Öcalan, işçi sınıfı devleti ve sosyalist devlet kavramlarının doğru olmadığını söylüyor. Devletin tarihsel ve güncel olarak nasıl bir role sahip olduğunu ve neler yaptığını dikkate alacak olursak, Öcalan’ın analizi doğru çıkıyor. 

Yani devletin toplumsal yaşamda gerekli olmadığı, devletin olduğu yerde özgürlüğün olmayacağı sonucu ortaya çıkıyor. Ekim devrimi sonrası, halkın güçlenmesine değil, devletin güçlenmesine ağırlık verildi. Kimileri, kapitalizm devlet ve sistem olarak çok güçlüydü, bundan dolayı da sosyalist devrimin kendisini koruyabilmesi için devlete ihtiyaç duyuyordu, yaklaşımları doğru değil. Çünkü bir süre sonra, Ekim devrimi devletin içinde eridi, kayboldu. Devrimin devlete değil, halka ihtiyacı vardı. Devrimi devlet koruyamaz, halk koruyabilir. Sovyetlerde korkunç bir devlet aygıtı vardı. Ve bu devlet aygıtı sözde sosyalist devletti ve sosyalizmi koruyordu. Sosyalizmi koruyan bir devletin yıllar sonra nasıl da sosyalizm düşmanı haline geldiği görüldü. Ekim devrimi yanlış bir zamanda oldu demiyoruz ama toplumların içinde bulunduğu sosyo-ekonomik koşullar, sosyalistlerin yeterli bir tecrübe ve deneyime sahip olmamaları ve kapitalizmin hala etkili olması, o koşullar içinde sosyalizmi güdük bıraktı, geliştiremedi. 

Ekim devrimi ideolojik gelişim gösteremedi yani halklaşamadı. Gelişen sadece devlet aygıtıydı. Ekim devrimi, bir süre sonra devletin tekelinde kaldı, halkı kucaklayamadı. Sovyetlerde, sosyalizmin bile yeterince gelişim göstermediği koşullarda, komünizme ulaştık dediler. Bazı Sovyet vatandaşları, sosyalizm vardı ama demokratik değildi ve ekonomik olarak yetersizdi şeklinde değerlendiriyorlardı. Sovyet devlet aygıtı sosyalizmi kendi tekeline almıştı, sosyalizmi koruyalım derken, halktan uzaklaşılıyor ve halk üzerinde bile bir denetim kuruluyordu. Avrupa’nın ve dünyanın demokratik olmamasını devrimin gelişememesinin bazı nedenleri olarak görsekte, Sovyet Rusya’da da demokratik kültür yeterince gelişemedi. Sosyalist devleti korursak sosyalizmi koruyabiliriz yanılgısına düştüler. Halbuki halkı sosyalistleştirmekle sosyalizmi koruyabilirlerdi ve sosyalizmin devamlılığını sağlayabilirlerdi. ” Avrupa’da devrimler olmazsa Rusya’daki devrim ayakta duramaz ” diyordu, Lenin. 

Tek bir ülkede sosyalizm yaşayamaz ya da yetersiz olur teorisi yanlış değil. Çünkü sosyalizm bir dünya sistemidir ve bütün dünyada yaşanılırsa bir anlamı olur. Sosyalizm, demokratik koşullarda gelişim gösterebilir. 20 yüzyıl, sosyalizmin saldırı altında olduğu, anti demokratik dünya koşullarıydı. 21 yüzyıl dünyayı demokratikleştirme ve demokratik ulus paradigmasını yaşanılır kılma yüz yılı olacak. Halkların kardeşliği ancak demokratik uluslaşmayla gerçekleşir. Demokratik ulus olmadan sosyalizm gelişemez, sınırlar ve savaşlar bitmez. Sovyet ve Yugoslavya Cumhuriyetlerinde onlarca yıl sonra, halklar ve uluslar birbirlerine düşman oldular. Demek ki katı ulus devlet kültürü ve geleneksel devlet zihniyeti hala bitmemiş. Sosyalizm bu gibi nedenlerden dolayı gelişemedi. PKK’nin ve Önderliğinin reel sosyalizme ilişkin değerlendirme ve eleştirileri bilimsel sosyalizm için çok önemlidir ve sosyalizme yeni bir vizyon kazandırıyor. Dikkat edilirse, Kürdistan’da halkın gelişimine daha çok özen gösteriliyor. Halk geliştirilirse sosyalizm gelişebilir. Halkın gelişemediği ve inisiyatifsiz bırakıldığı siyasi koşullarda sosyalizm neyin sistemi olarak gelişecek? Sosyalizm bir devlet rejimi olarak gelişmez, halkın en ileri-gelişmiş yaşam tarzı olarak gelişir. Ekim devriminin ruhu Kürdistan’da yaşıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz