Nurettin DEMİRTAŞ
Kürtlerin vaktiyle gündem yapıp da “Ana Muhalefetin” dönüp bakmadığı elektrik meselesi nasıl oldu da Türkiye’nin birinci meselesi haline geliverdi?
Yüzbinlerce abonenin elektriği kesilmiş. Bu bir sorun mudur? Sorundur ama kaynağı Kürdistan’da yürütülen savaş değil de nedir?
Ekonomi, hırsızlıklarla ve savaşla çöktü. Devlet Bahçeli gibi bazıları bunu kasten çarpıttı hatta Kürt kebapçılarını suçladı. Peki Ana Muhalefet konumunda olan partinin genel başkanı niye böyle yapıyor? Niçin, sebeple değil sonuçla uğraşıyor? Bunu anlamak için hangi zamanda zangır zangır elektriğe sarıldığına bakmak gerekiyor.
Siyasetçiler, gençler, kadınlar onar onar yüzer yüzer hapsediliyor. Zindanlardan kanlı tabutlar çıkıyor. 50 uçakla 35 helikopterle binlerce askerle yeni bir işgal savaşı başlatılıyor. Katliamlar yapılıyor.
Kılıçdaroğlu, savaş saldırısına katılan soykırımcı faşistleri desteklediğini açıkladıktan sonra Kürt halkının ve Türkiyeli demokratların tepkisi gelişti.
Güya sınır ötesi tezkereye hayır demişlerdi ve bu tutumlarını halkımız da takdir etmişti ama kısa sürede bunun da yalan olduğu, fiilen her saldırıyı destekledikleri bir kez daha ortaya çıktı.
CHP’nin işgal saldırısını desteklemesi basit bir olay mıdır ki görmezden gelinsin? Bunu hiç görmek istemeyenlerin ya aklı tutulmuştur ya da onunla ruh ortağı olmuşlardır.
Fakat halkımız hemen gördü ve anladı. Tutumu hiç şaşırtıcı olmasa bile tepkiler gecikmedi. Tepkiler tehlikelidir! Hemen bir çare bulmak lazımdı. Neydi o çare: Elektrik!
Ne diye katliamlarla, savaşla ilgilensin ki? Zaten destekliyor. Türk devleti Kobanê’de SİHA’larla katliam yapıyorken bile ondan çıt çıkmıyor. Kılıçdaroğlu’nun desteklediği güç, Şengal’de hastane vurdu, doktor ve hastaları katletti. Dünyanın gözleri önünde Maxmur mülteci kampını defalarca bombaladı, daha ne olsun! Bundan daha ağır bir faşist saldırganlık, insanlık dışı bir tutum düşünülemez ama CHP’liler bir kez olsun buna ses çıkarmadılar. Çünkü elektriğe tutulmuşlar!
Rojava’ya ve özelde Kobanê gibi DAİŞ’in yenildiği ve tüm insanlığın onuru haline gelen kentlere saldıran AKP-MHP’ye sesini çıkarmayan bir muhalefet nasıl olur da kendisini alternatif haline getirebilir? Bu mümkün değildir çünkü elektriğe tutulmuşlar!
Son saldırı başladığında bile “aman ayağına taş değmesin” dediği askerler Kürdistan dağlarında ne geziyor? 50 uçak, 35 helikopterle dağlarda ne yapıyorlar?
Bunların ayağına taş değmesin ama Kürt halkının evlatları her türlü teknikle imha edilsin! Empati yapmalarını istemek safça olur. Onlara göre bu bir duygu işi değil ki empati yapabilsinler; yüz yıllık siyasi çizgidir, zihniyettir.
Bunların kimisi açık kimisi gizli, topyekûn imha zihniyetinde birleşmişler. AKP-MHP ve altılı masa oyuncuları, Kürt halkı karşısında aynı saftalar.
Babacan’ın Amed’e gidip bugüne dek ortağı olduğu asimilasyon politikalarını hiç özeleştiri yapmadan “eleştirmesi” ve imha saldırılarına karşı tek kelime etmemesi bunu gösterdi. Güya fark diye ortaya koyduğu formüle bakın: “Asimile etmeyiz ama imhaya da göz yumarız!”
Oraya halk değil bir grup yaltakçı gitmişti ve görevleri alkış çalmaktı. Bunu bedava yapmamışlardı. Aynı mağazadan dağıtıldığı belli olan, aynı tip, aynı renk takım elbise giymiş ve kalabalığın içine dağılmış 20-30 kişilik tırşıkçı korosu bu sözlere alkış tutuyordu.
Bu alkışlar çalınırken Kürdistan dağlarına bombalar yağıyordu…
Her yer bombalanıyorken, savaş en üst düzeye çıkarılmışken Kılıçdaroğlu akıl almaz şekilde bir hafta boyunca elektriği gündem yapıyor. Bazıları da bunu neo liberalizme karşı bir direniş olarak selamlıyor! Uzun söze gerek yok: “Neo liberalizm aptallaştırır” sözü bunların durumunu anlatmaya yetiyor.
Kılıçdaroğlu ailesinin elektriksiz haftası savaşın en yoğun olduğu hafta oldu. Akan onca kan, işgal ve savaş değil sadece “elektrik” Türkiye’nin gündemi yapılmak istendi.
Bu karanlık evde oturan aileyi suçlayacak değiliz ama kelimenin tam anlamıyla böylesine kanlı bir zamanda “elektrik” üzerinden geliştirilen tavrın neyi perdelemeye hizmet ettiği açık değil mi?
Tüm “perdeleme” girişimlerine ve faşist işgale karşı Newroz ruhuyla 1 Mayıs alanlarını dolduralım.
1 Mayıs’ı normal bir bayram olarak karşılamak onun direnişçi özüne ve şehitlerine karşı suçtur!
O halde 1 Mayıs’ı faşizmi yıkma gününe dönüştürelim.
Tüm emekçilerin ve direnen herkesin onurlu bayramı kutlu olsun!
1 Mayıs Şehitleri ölümsüzdür!
BİJİ 1 GULAN!
Kaynak: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA