“Em Xwe Diparêzin” ile Türkiye’deki kadınlarla ortak mücadele hattında buluşacaklarını söyleyen HDP Muş İl Eşbaşkanı Sibel Genç, kampanyanın sürece denk bir adım olduğunun altını çizdi. Kadınların kazanımlarına yönelik saldırılara karşı, “Em Xwe Diparêzin” kampanyası ile yeni bir mücadele hattı oluşturan Tevgera Jinên Azad (TJA), kadınları sokağa çıkarmaya hazırlanıyor. Kampanyanın startı Türkiye ve bölge kentlerinin birçoğunda verilirken, ana tema ise “özsavunma” olarak belirlendi. Özsavunma mekanizmasının her alanda örgütlenmesi gerektiğini ifade eden Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş İl Eşbaşkanı Sibel Genç, kampanyaya ilişkin konuştu.
‘Kürt kadınlar 40 yıllık bir deneyime sahip’
Kadın özgürlük mücadelesinde Kürt kadınının önemli bir yeri olduğunu söyleyen Sibel, “İnsan hakları ve demokrasi mücadelesine baktığımızda, Kürt kadınlarının çok önde olduğunu görüyoruz. Kürt kadınları 40 yıldır çok ciddi deneyim ve tecrübe biriktirdiler. Çok fazla emek verdiler. Kazanımlarımızı çok büyük bedellerle elde ettik. Dünyada kadın hareketi deneyimlerini 1970’lerden başlatabiliriz. Özellikle 1970’lerde Kürt kadınlar metropollerde örgütlenmiş ve daha bağımsız bir tavır almışlardır” dedi.
‘Kürt kadını nesnellikten çıkmış, özneye dönüşmüştür’
Kadın mücadelesinin 1980’lerden sonra bölgede daha fazla yükseldiğini belirten Sibel, “90’lı yıllarda HADEP’le birlikte Kürt kadınlar siyaset alanında çok yoğun bir şekilde yer aldı. Barış için hep büyük mücadeleler ve bedeller ödendi. Kürt kadını verdiği mücadele ile artık nesnellikten çıkmış ve yaşamın öznesi haline gelmiştir. Bu mücadeleci miras yayılarak sürüyor” ifadelerini kullandı.
‘AKP- MHP baskısı sonucunda ortak mücadele alanları arttı’
Türkiye’deki kadınların 2000’li yılların başından itibaren Kürt kadınlarla birlikte ortak paydalarda mücadele etmeye başladıklarını kaydeden Sibel, şöyle devam etti: “AKP-MHP’nin baskısının artmasıyla birlikte, Türkiye’deki kadınlar kamusal ve yaşam alanlarına yönelik bir baskının olduğunu keşfettiğinden beri Kürt kadınlarla birlikte hareket ediyor, birlikte aynı yerlerde duruyor, birlikte herhangi bir kadının katledilmesine karşı ortak tavır alabiliyor. Bu ortak tavrı ile İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara, 6284 sayılı yasanın uygulanması için ortak etkinlikler, eylemliliklerde de kendisini gösterdi.”
‘Kürt kadınları Türkiye’deki kadınlarla güçlü bağlar kurdu’
Tırmanan faşizme paralel olarak kadınları dünya, ülke ve bölgede yaptıkları eylemlerle “en çok ses çıkaranlar” olarak ifade eden Sibel, artan faşizmin özellikle “kadın sesini” susturmaya yönelik olduğunu kaydetti. Kadınların kazanımları için büyük bedeller ödediğine ve ödemeye devam ettiğine dikkat çeken Sibel, “Kadınlar her bir kazanımı için büyük bir mücadele verdi. Topyekün artan faşizme karşı direnenler, buna karşı duranlar, bu suskunluğu bozanlar kadınlar oldu. Türkiye deki kadınlarla buluşmamızın tarihi çok yeni olmasına rağmen güçlü bağlar kuruldu. Örneğin hangi partiye, ideolojiye bağlı olup olmadığı değil, ortak saldırılara karşı, ortak mücadele ağları oluşturuldu” sözlerini kullandı.
‘Yeni birliktelikler kurarak dayanışmayı güçlendirebiliriz’
Sibel, “Em Xwe Diparêzin” kampanyasının sürece denk bir adım olduğunu belirterek, “Kendimizi savunmak en gerekli şeydir. Kadın kazanımlarını korumak, kadının bedenine, diline, kimliğine, yaşam biçimine, kamusal alandaki yaşamına, aile ilişkilerine, politik alandaki özne olmasına, nesne olmaktan çıkmasına, kendisini özgür olarak yetiştirmesine, kalbiyle, kadınca yüreğiyle, birbiriyle bir köprü oluşturmasına ihtiyacı var. Birimizin sorununda bir şeyi paylaşmak bile, politik olarak bizi birbirimize daha çok yakınlaştıracak. O ezber kodlardan çıkaracaktır. Şimdiye kadar elbette ki kadınlar çok büyük mücadeleler vererek, beli bir noktaya geldiler. Bu buluşmalarda kadın gözümüzle, kadın dayanışmamızla, yeni beraberlikler yeni birliktelikler, yeni politikalar oluşturup, kimliğimizi ve kendimizi daha da öznelleştirerek, 5 bin yıllık kadın üzerindeki baskıları, erkek egemen zihniyetin birçok kodunu günlük hayatımızdan atmalıyız” dedi.
‘Yeni bir kimlikte buluşma çabasında olmalıyız’
Eril zihniyetin kendisini kamusal alanda daha çok var ettiğine ve bunun panzehirinin “yeni bir kimlik” olduğunu söyleyen Sibel, bunun özeleştirel yaklaşımla ortaya çıkabileceğini sözlerine ekledi. Sibel, “Muş ilinde özellikle kamusal alanın içerisine girdiğimizde kendim başta olmak üzere, çalışma arkadaşlarımızda da, halkımızda da eril zihniyetin, iktidarın yansımaları var. Bunu görüp, mücadele etmek daha çok bilimsel yöntemlerle bilince çıkarıp hakikaten kendimizle, o kendi özümüzle, o kadınlık kimliğimizle buluşup birbirimizle bir dayanışma içerisinde olmalıyız. Birbirimizi geliştirecek, ezber kodlardan ziyade birbirimizi yapıcı bir şekilde yeni bir kimlikte buluşmamız gerekir. Hep daha fazla gelişme, hep üretme, hep daha fazla yeniyle buluşma gibi kodlarda buluşursak kendimizi, çevremizi, hayatımızı, ailemizi, dilimizi anadilimizdeki baskıları hep birlikte bertaraf edebiliriz” ifadelerini kullandı.
‘Kampanyayla değerlerimizi daha fazla büyütebiliriz’
Kadının özsavunma mekanizmasını güçlendirmesi gerektiğini vurgulayan Sibel, son olarak şöyle konuştu: “Bu bilinçle dilimize, bedenimize, kişiliğimize, birbirimizle ilişkilerimize toplumumuza tarihimize, tarihi değerlerimize coğrafyamıza, coğrafyamızda kaybolan değerlerimize, geleneklerimizin, göreneklerimizin doğru olan yanlarına sahip çıkmamız gerekiyor. Geleneklerimize yansımış değerlerimizi, ‘Em Xwe Diparêzin’ kampanyası ile daha fazla büyütebiliriz.”