- Alman istihbarat ağına takılan bilgi, Türk devleti adına hareket eden diplomat kimlikli bazı Türk yetkililerin ikili görüşmelerde Almanları radikal İslamcılar üzerinden tehdit etmesi.
Türk MİT’inin son birkaç yıldır Almanya’daki istihbarat faaliyetlerini artırdığından kimsenin şüphesi yok. Bu bilgiler, birçok kez Alman basının gündemine girdi, Alman istihbaratının izin verdiği ölçüler içinde bazı davalar da açıldı…
Yeni gelen bilgiler, MİT’inin başını çektiği faaliyetlerin birçoğuna dönük dava açılmadığı, gizli yürütülen soruşturmaların önemli kısmının Erdoğan ile Merkel’in ‘uzlaşısı’ sonrasında sümen altı edildiği yönünde.
Daha başka bilgiler de var; En son bilgi, Türk devletinin pervasızlığını artırdığı, Erdoğan’ın talimatıyla MİT ve Dışişleri Bakanlığı üzerinden Almanya’da iki yönlü faaliyet içine girildiği, daha açık deyimle Almanya’da gizli bir ‘havuç-sopa’ diplomasisi yürütüldüğü yönünde.
Geçtiğimiz gün bir gazeteci arkadaşım Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun başkanlığındaki ‘sivil’ bir heyetin Berlin’de görüşmeler yaptığı, ancak bu görüşmelerin gizli tutulduğu duyumunu aldığını söyledi. Meslektaşımın aktardığına göre söz konusu heyet, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye dönük yaptırım kararı almasını engellemeye çabalıyor.
Bu bilgiyi teyit etmeye çabalarken farklı bilgilere ulaşmak da mümkün oldu.
Heyetin kimin başkanlığında ve kimlerden oluşturulduğunu bilmesek bile Almanya’da Türk MİT’inin kontrol ettiği hiç de sivil olmayan bir ekibin ciddi görüşmeler yaptığı, görüşmelerin bazılarının Alman istihbarat ağına takıldığı, hatta görüşmelerde konuşulanlar üzerine bazı savcılıkların harekete geçerek inceleme başlattığı yönünde -yarı teyitli denilebilecek- bilgilere ulaştık.
Alman istihbarat ağına takılan bilgi, Türk devleti adına hareket eden diplomat kimlikli bazı Türk yetkililerin ikili görüşmelerde Almanları radikal İslamcılar üzerinden tehdit etmesi.
Türk devletinin kendi denetimindeki radikal İslamcı olarak tanımlanan çeteleri harekete geçirmeye dönük bir çaba içinde olduğu, soruşturmaların gizli tutulan dosyalarında var.
Almanya’dan konuştuğum farklı kaynaklar bu görüşmeleri ve Alman devletinin yaşananlar karşısındaki tedirginliğini teyit ediyorlar.
Söz konusu bilgiler Almanya Federal Savcılığına da ulaşıyor, ancak savcılık sözüm ona bilgiyi ‘resmen’ doğrulatamadığı için soruşturma başlatamıyor.
Savcılık incelemesinde bilgisine başvurulanlardan hiçbiri bu konu ile ilgili ipucu vermiyor.
Uzmanlar bu tutumun şu anlama geldiğinde hemfikir: Alman istihbarat servisi yaşananların mahkemelere yansımasını istemiyor. Gelişmelerin Alman halkını tedirgin edeceği ve üstesinden gelinemeyecek sıkıntılarla karşı karşıya kalınabileceği gibi bir tespitleri var.
Bir yorumu da biz ekleyelim; hangi akılla yaptığını bilmiyoruz ama bu yaşananlar Erdoğan’ın Almanya’yı tehdit ederek desteğin devamını sağlamak üzere yürüttüğü ‘sopa diplomasisi’dir…
Bu ‘diplomasi’ tamamen MİT’in kontrolünde yürüyor ve Alman istihbaratı da tüm yaşananlardan haberdar. ‘Havuç diplomasisini’ ise Dışişleri Bakanlığı yürütüyor. Bunun talimatını veren de Erdoğan.
Avrupa Birliği karşısında Türkiye’nin yalnız bırakılmayıp alabildiği kadar taviz almak üzere yürütülen bu çalışmanın başına Ozan Ceyhun’un getirildiği bilgisini teyit etmesek de Dışişleri’nin denetimindeki heyetin daha çok Alman kurumlarla ‘sivil’ faaliyetler yürüttüğü bilgisine ulaşabildik.
Türk devleti bu yöntemi 12 Eylül’de de denemişti.
Kürtlere dönük destek artıkça, Kürtlerin popülaritesi yükseldikçe tedirgin olan Türk yönetimi 12 Eylül’den birkaç yıl sonra Avrupa’ya rejimi destekleyen ‘yumuşak yüzlü’ insanlar göndermiş ve bunlar, Kürtlerle yanyana durmamaları karşılığında birçok Türkiyeli’ye mavi boncuk dağıtarak onları Kürtlerden uzak tutmayı başarmıştı.
Erdoğan şimdi aynı şeyi deniyor ama söz konusu siyaseti bu kez Almanlara dönük yürütüyor.
Kürtlerle yakınlaşan, Kürtlere sempatiyle bakan Alman kurumlarını yanına çekmek için ‘yumuşak yüzlü’ diplomatlarla ‘havuç diplomasisi’ yürütüyor.
Peki, Alman devleti bu yaşananlarla ilgili ne düşünüyor?
Asıl önemli olan şu ki Alman istihbaratı, radikal İslamcı olarak adlandırılan ama esasen Türk devletinin desteklediği DAİŞ türevi çeteler ile ırkçı Türk faşistlerinin Almanya devleti için nasıl bir tehlike oluşturduğunu en net bilen kurum.
Alman istihbaratının ağına çok ciddi bilgiler takılmış durumda. Bunlara dönük etkin bir kıskaç operasyonunun sürdüğüne dair bilgi de var. Alman devleti, şimdilik gizli ve önleyici önlemleri esas alan bir operasyon sürdürüyor.
Bu operasyonların önümüzdeki dönem nasıl süreceğini esasen Türk devletinin, Erdoğan’ın tutumu belirleyecek.
Türk devleti çetelerini hareket geçirip uzlaşıdan kaçarsa Erdoğan’ı hedefe koyan etkin bir operasyon yapılabileceğini söyleyenler de; Erdoğan’a taviz verilerek bu çetelerin kontrol altına alınıp riskin ortadan kaldırılacağını, böylece bu çetelerin zamana yayılmış bir operasyonla bitirilmesinin hedeflendiğini söyleyenler de var.
Ancak ağır basan, Alman devletinin Türk devleti ve Erdoğan ile uzlaşıp çeteleri kontrol altına alma istemi…
Doğru, Merkel gidici ve Erdoğan-Merkel ilişkisi görünen o Almanya’yı da ciddi bir risk ile yüzyüze bırakmış.
Ne yazık ki Alman devleti bu riski aşmaya çabalarken bile Erdoğan rejimine verdiği tavizlerin, sattığı silahların nelere mal olduğunu hala görebilmiş değil.
Son not da şu olsun: Erdoğan’ın göçmen siyaseti karşılığında Avrupalıların bunca taviz vermelerinin altında yatan etken de bu.
Onlar taviz ve para vererek Erdoğan’ı aştıklarına, çetelerinden kurtulduklarına inanıyorlardı ama görünen o Erdoğan; başta Almanlar olmak üzere Avrupalıların önemli bölümünü ters köşeye yatırmış.
Kaynak: https://www.ozgurpolitika.com/