Suriye’de İdlib sorunu öne çıktı. Türkiye’nin direkt savaşa katılmasıyla tansiyon son derece yükseldi. Rusya ve Türkiye sonunda Moskova’da görüşerek çatışmayı durdurma yönünde dört maddelik bir mutabakat sağladılar. Genelde bu mutabakatın kalıcı olamayacağı yönünde görüşler belirtiliyor. Rusya teröre karşı mücadelenin sürdürüleceğini anlaşmaya koymuş. Türkiye ise bu kesimlerle ortak savaşa katıldı ve onların hamiliğini yapıyor. Büyük oranda da silah ve cephane vererek onları ayakta tutmaya çalışıyor.
Türkiye’nin esas hedefinin Kürtler olduğunu dünyada bilmeyen kalmadı. Rusya, Suriye’de neden bulunuyor? Neden bu kadar sorunu ve masrafı göze alıyor? Açık ki, çıkarlarını korumak içindir. Suriye veya Beşşar Esad aşkı Rusya’yı harekete geçirmiyor. İdlib savaşında da görüldüğü gibi Rusya, Türklerle daha fazla ilişkilerini bozmak istemedi. Bunun için Türklerin saldırısına ve rejimin ciddi kayıplar vermesine yol açtı. Ancak Türklerin ve çetelerin savaşı kazanmasına izin verseydi, kendisinin de Suriye’deki varlığı tehlikeye girerdi. Ayrıca Türklerle kurduğu ilişkileri ve sağladığı ekonomik avantajları da tehlikeye atmak istemedi. Bir yandan Şam’ı bir yandan da Ankara’yı dengeledi. Şam yönetiminin darbe yemesine ve zayıflamasına, kendisine daha fazla muhtaç hale gelmesine de dikkat etti.
Erdoğan, Putin’le tek başına üç saate yakın görüştü. Bu görüşmede Kürtlerin tartışılmaması olanaksız. Putin, Erdoğan ve Türk tarafının en zayıf tarafının Kürtler olduğunu biliyor. Bundan yararlanmaması düşünülemez. Zaten Ankara, Rusya Kürtleri destekler diye büyük bir korku yaşıyor. Unutmayalım, PKK gerillaları bir Türk helikopterini düşürdü, bu görüntüler TV’lerde yayınlandı. Rusya bu füzelerden PKK’ye verirse savaşın seyri değişir korkusu Ankara’dakileri sardı ve gidip Rusya’nın ayaklarına kapandılar. Rusya’yla bu kadar yakınlaşmalarının bir nedeni de budur.
Rusya’nın uçağını düşürdükten sonra Türkiye savaşın eşiğine gelmişti. İlişkileri düzeltmek için Türkiye sonunda büyük tavizler verdi. Sonra Putin, Erdoğan’ı ABD ve NATO’nun baş ağrısına çevirdi. Öyle ki, Erdoğan S-400 füze sistemlerini alarak çözemeyeceği sorunlara yol açtı. Rusya, Türkiye’den sağladığı çıkarlar karşılığında hava sahasını açarak ve yol vererek Efrîn’in işgaline izin verdi. Efrîn işgal edileli iki yıl geçti. Erdoğan Yönetimi Efrîn’de gerçek anlamda bir etnik temizlik uyguladı. Yüzbinlerce Kürt’ü topraklarından sürdü. Türkler sadece kendi ordusuyla Efrîn’e girmedi. DAİŞ, El Nusra ve devşirdiği katilleri, çeteleri Efrîn’e, halkın üzerine saldı. Tüm insanlık suçları orada işlendi. Talan, tecavüz, yağmalama, öldürme vb hala devam ediyor. Rusya bütün bunları biliyor. Olanlar yanı başında oluyor. Ama bugüne kadar Rusya’nın bir müdahalesi olmamıştır, bir girişimde bulunmamıştır.
Bunların yanında Rusya, Serêkaniyê ve Girê Spî’nin Türkler tarafından işgalini teşvik etmiştir. Putin ve Ruhani, Ankara’da Erdoğan’ın yanında oturup basının karşısına geçtiler. Erdoğan onların yanında yüksek perdeden Suriye’nin bu bölgelerine saldıracağını açıkladı. Onlardan bir ses veya itiraz gelmedi. Türkiye ve ABD çelişkisi ne kadar artar, ABD mevzi kaybeder ve Kürtler de zayıf düşüp rejime sığınırsa Rusya karlı çıkar hesabı yaptı. Bu anlamda Rusya karlı çıktı! Kardan ne anladıkları ortada. Halbuki Türklerin işgal ettikleri bu topraklar da Suriye’ye aitti. Kürtler de Suriye vatandaşlarıydılar. Demek ki, öncelik Suriye’nin toprakları ve vatandaşlarının can güvenliği değildir. Devletlerin siyasi ve ekonomik çıkarlarıdır.
İlginç olan tam İdlib savaşı sırasında, Türkler Rusya’yla görüşürken B. Esad’ın yaptığı açıklamaydı. Suriye zordayken ve Türkiye çeteler eliyle Esad’ın iktidarını hedeflerken Esad da Kürtleri hedef alıyordu. Daha önceki açıklamalarını inkar ve reddetme temelinde hem de. Kürt sorunu yoktur, bunlar hayaldir vb. diyordu. Halbuki Kürtler, Kuzey ve Doğu Suriye’nin tamamı Şam’la görüşmekten ve sorunlarını siyasi yollarla çözmekten yanaydılar. Bunu defalarca kamuoyuna açıklamışlardı. Rusya aracıydı. Heyetler oluşturulmuş, fazla bir gelişme olmasa da en azından görüşmeler başlamıştı. Görüşmeleri sürdürme zemini vardı.
Otoriter ve diktatoryal yönetimler gerçeklerden büyük oranda kopuyorlar. Dikkat edilirse Suriye ağır bir yıkım içinde ve hala çatışmalı ortam var. Ama Şam’da, Suriye’nin karar mekanizmalarında en ufak bir tartışma, eleştiri ve özeleştiri yoktur. Hiçbir şey olmamış gibi. Şam yönetiminin hiç mi hatası yok, ülkenin bu hale gelmesinde hiç mi payları yok? Anlaşılan yok, diyorlar. Çünkü hiçbir tartışma ve eleştiri yoktur. Şam bütün Suriye vatandaşlarına kayıtsız şartsız kendilerine biat etmelerini ve hiçbir şey olmamış gibi davranmalarını istiyor.
Erdoğan Kürtlerin peşini bırakmıyor. Kürt koridorunu kırdık, şu kadar darbe vurduk vb deyip övünüyordu. Açık ki bunlar yetmiyor. Erdoğan, “Putin’e teklif ettim, petrolü alalım, Dêrazor’a mültecileri getirelim, inşaatları da biz yaparız” Putin’de reddetmemiş, diyor. Daha önce BM ve AB yöneticilerine dayattı. Kuzey Suriye hattındaki 30 km’lik alana milyonlarca göçmen yerleştirelim, şehirler kuralık, parayı da siz verin, diyordu. Bunun açık bir etnik temizleme planı olduğu ortadaydı. Bunu kabul ettiremeyince şimdi benzer teklifi Putin’e yapıyor.
Erdoğan gibi faşist ve ırkçı zihniyette olanlar her zaman halklar için tehlike saçmaya ve bela dağıtmaya devam ederler. Bütün söylem ve demagojileri kötülüklerini ve yıkıcılıklarını kamufle etmek için. Suriye’nin ayağa kalkması Erdoğan gibi işgalci ve faşistlerin oyunlarıyla olmaz. Suriye halklarının birliğini güçlendirmesi ve demokrasiyi esas almasıyla sorunlarını çözmesi ancak mümkün olur.