Erkek egemen baskıya karşı öfkenin tuvaldeki yansıması: Artemisia Gentileschi

0
1064

Sanatın erkeklerin tekelinde olduğu çağın yılmaz bir savaşçısı o. Barok dönemin en başarılı ressamlarından, erkek egemenliğine fırça darbeleriyle başkaldıran Artemisia Gentileschi.

Ressam Artemisia Gentileschi, 8 Temmuz 1593’de İtalya’nın başkenti Roma’da dünyaya gelir. Artemisia, annesi Prudentia Montoni’yi 12 yaşında kaybeder ve babası tarafından yetiştirilir.

Barok dönemin ünlü ressmanlarından Orazio Gentileschi’nin kızı olan Artemisia, ilk resim eğitimini babasından alır. Ressam Caravaggio’dan büyük ölçüde etkilenen babasının pek çok eserinin yapımında Artemisia’nın da emeği bulunur. Örneğin ‘Madonna ve Çocuk’ kimilerince Orazio kimilerince de Artemisia tarafından yapılmıştır.

O dönemde sanat okulları kadın öğrencileri kabul etmez, Artemisia yine de şansını dener, gidip okul yetkilileriyle görüşür, çizimlerini gösterir ancak tüm çabaları boşa olur.

Kadınların özgürlüğünün son derece sınırlayıcı olduğu bir dönemde yaşayan Artemisia, resimde kendisine ‘uygun’ görülenleri değil, istediği çizgilerin peşinden koşar. Kadınlar için nü ve anatomiye dair resimler çizmek yasaktır ancak Artemisia bu yasağı kendi ve bir arkadaşının vücudundan yola çıkarak yıkar.

Artemisia’nın bilinen ilk çalışması 1610 yılında ürettiği ‘Susanna ve Yaşlılar’dır. Bu tablo iki erkek tarafından tacize uğrayan ve zina ile suçlanıp ölüme mahkum edilen Susanna’nın hikayesini anlatır.

Artemisia İncil ve Tevrat’taki figürleri kendi bakış açısını da katarak tuvale aktarır.

Derken resime dair daha fazla şey öğrenmek isteyen Artemisia babasıyla birlikte de çalışan Floransalı ressam Agostino Tassi’den ders almaya başlar.

Saldırı, mahkeme ve toplum baskısının kıskacında

19 yaşındaki Artemisia, derslerin birinde Tassi tarafından cinsel saldırıya maruz bırakılır. (Burada bir parantez açma ihtiyacı duyuyorum. Şöyle ki kimi kaynaklar bunun ardından Artemisia ile Tassi’nin birbirini sevdiğini belirtirken, kimileri Artemisia’nın Tassi ile olan ilişkisini toplum baskısı nedeniyle artık ondan başkasının kendisiyle evlenmeyeceğini düşünerek devam ettirdiğini söyler.)

Olanları öğrenen baba Orazio, Tassi’yi mahkemeye verir. Mahkeme süresince Tassi’nin zaten evli olduğu ortaya çıkar. Lakin bu süreç Tassi’nin cezalandırıldığı bir süreç olmaz. Aksine Artemisia toplum ve mahkeme tarafından yoğun biçimde baskıya maruz kalır. Hatta saldırı nedeniyle kendisi suçlanır.

Dava tutanaklarına göre Artemisia, 7 ay süren dava boyunca mahkeme tarafından aşağılanır ve mahkeme salonunun bir köşesinde kendisine zorla bekaret kontrolü yapılır.

En sonunda Artemisia, fiziksel işkenceye maruz bırakılır -sanki bir yandan resim yapması da ‘cezalandırılmak’ istenir gibi- parmaklarını bir telle sararak ezerler. Ama o ne yaparlarsa yapsınlar söylediklerinden vazgeçmez. İşkence esnasında Artemisia’nın Tassi’ye; “Bana verdiğin yüzük budur ve bunlar sizin vaatleriniz” diye bağırdığı söylenir.

Dava süresi Artemisia için hem fiziksel hem de psikolojik olarak sistematik bir işkence halini alır.

Tassi bu adil olmayan dava sürecinin sonunda birkaç ay hapis ve Roma’dan uzaklaştırılma cezası alır. Ancak bu ceza tam olarak uygulanmaz ve Tassi kısa sürede hapisten çıkıp, Roma’da çalışmaya devam eder.

Öfkenin tuvaldeki temsili: Kadınların kararlı gözleri

Artemisia maruz bırakıldığı saldırı ve psikolojik baskının yansıması olarak ‘Holofernes’in Kafasını Kesen Judith’i resmeder. Artemisia bu eserinde, Yahudi olan Judith’in halkını Asurluların saldırısından kurtarmak için Asur komutanı Holofernes’i öldürmesini konu edinir. Bu olaya göre Judith, yanında çalışanı Abra ile Asur kampına sızar. Zamanla Holofernes’i kendine aşık eden Judith, bir ziyafet sonrasında baş başa kaldığı ve sarhoş olan Holofernes’in kafasını kılıcıyla keser ve şehrin meydanına götürür. Komutanları ölen Asurlular, şehri terk eder.

Onun tablolarında kadınların intikamı, güçlü kadın figürü ve haksızlıklar tüm çarpıcılığı ile yer bulur. Kadınların gözlerindeki kararlılık dikkat çeker. Artemisia yaşadıklarını, vazgeçilmezi sanat ile birleştirerek adeta bir silaha dönüştürür. Ki bu silahların en renkli ama en çarpıcılarından biridir.

Dava boyunca babası, Tassi, mahkeme ve toplum tarafından erkek egemen baskının her türlüsüne maruz kalan Artemisia, 1612’de davadan bir ay sonra, Floransalı ressam Pietro Antonio Stiattesi ile evlenerek, Floransa’ya taşınır. Çünkü artık Roma’da rahat nefes alamaz hale getirilir. Artemisia’nın bu evlilikten dünyaya gelen çocuklarından sadece Prudentia hayatta kalır.

Uzun yıllar sanat okuluna girmek için uğraş veren Artemisia, hayaline sonunda kavuşurak 1616’da Academia del Disegno’ya kabul edilen ilk kadın öğrenci olur. Kısa bir süre sonra 1635’te de “Vaftizci Aziz John’un Doğuşu” adlı, resme başladığından beri üzerine en çok çalıştığı konu olan dini temalı çalışmayı tamamlar.

Artemisia resme yoğun bir şekilde devam ederken, içine girdiği çevrede ünlü astronom Galileo da dahil olmak üzere zamanının birçok sanatçısı, yazar ve düşünürüyle arkadaş olur.

Resimlerinde kadın kahramanları çizen Artemisia’nın en iyi bilinen tablolarından biri kendisini çizdiği “Resmin Alegorisi Olarak Öz Portre”dir.

Artemisia, 1639 yılında babasıyla çalışmak için İngiltere’ye gider ve burada Kral I. Charles’ın eşi Kraliçe Henrietta Maria’nın Greenwich’teki evi için bir dizi resim yapar. Artemisia hayatı boyunca, kraliçe, kral ve devlet yetkilileri gibi isimler için de resimler yapar. Ve onlar tarafından gördüğü değeri “Eserlerimi gönderdiğim Avrupa’nın tüm kralları ve hükümdarları tarafından yalnızca harika hediyelerle değil, aynı zamanda kendime sakladığım en ayrıcalıklı mektuplarla onurlandırıldım” ifadeleri ile anlatır.

Tarihin gölgesinde Artemisia

Hayatı boyunca Cenova, Venedik ve Roma gibi kentlerde çalışan Artemisia eşinden ayrılıp, 1641 yılında yaşamının sonuna dek kalacağı Napoli’ye gitti. Burada da çalışmalarına devam eden Artemisia, 1652’de yaşamını yitirdi.

Artemisia’nın bugün bilinen 34 tablosu bulunuyor.

Fakat tarih yine kadınlara üzerine çektiği siyah perdeyi ortaya çıkarmaktan geri durmaz. Ve ölümünün ardından Artemisia’nın bazı eserlerinin babası ya da Caravaggio’nun ardılları tarafından yaptığı söylendi.

Sanat tarihçisi Mary Garrard, Artemisia’nın uğradığı bu haksızlığı “Her kalibrede bir sanatçı için düşünülemez bir bilimsel ihmale uğradı” sözleri ile anlattı.

Artemisia için “Gerçekten de, mesleğin baş ustalarının bile ulaşamadığı bir anlayış düzeyini ortaya koyan eserler üretti” denildi. Geç ve eksik olsa da tabir-i caizse gören gördü Artemisia’nın düş gücünden tuvaline yansıyan renklerin büyüleyici dansını.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz