Kadın, yaşam, anlam, varlık, toplum bilimi olan jineoloji ile kadın kendini yeniden tanımlamaktadır. Jineoloji toplumsallığın her aşamasında, tarihin her kesitinde güncel ile bağını koparmadan kadın varlığının, doğasının, gerçeğinin, yaratımlarının, emeğinin bilimsel ifadeye kavuşmasını ifade etmektedir. Kadın doğası ve varlığı her zaman karanlıkta bırakılan bir olgu olmuştur. Anlamı çokça çarpıtılmıştır. Ya bütün kutsallıkların merkezi haline gelmiş ya da bütün lanetlerin kaynağı olarak ele alınmıştır. Bugün jineoloji ile kadın iktidarın mevcut bilgi birikimi ve algı kalıplarını eleştiriye tabi tutarak, kadın öncülüklü toplumsal bilgi birikimi ve algı dünyasını inşa etmeye çalışmaktadır.
Yaratımlarını, fikirlerini, emeğini hem tarihsel anlamda hem de güncel anlamda tekrardan toplum ile buluşturmak için bu sefer kendi bilimini oluşturmaktadır. Kadın gerçeğinin en çok çarpıtıldığı alanlardan biri olan sosyal bilimlerin jineolojik bir bakış ile ele alınması gerekmektedir. Çünkü şimdi krizin gelip toplandığı yer, topluma en çok zarar verdiği yer bilim alanı olmaktadır. Sosyal bilimler ne toplumun içinde bulunduğu krizi analiz etme, ne de çözme yönünde yeterli yol ve yöntemi, düşünce yapısını açığa çıkarmamaktadır. Neredeyse yok edilmiş olan toplumun bilimi de sorunlu olmaktadır. Çünkü bilgi algısında sorunlar vardır. Bunun sebebinin kaynağı ise kadın köleliğidir. Bu yüzden mevcut bilimler yeniden yorumlanmalı, eleştirilmeli, değiştirilmelidir. Elbette sadece bilim ile sınırlı kalınmayıp tarihten günümüze kadar gelen bütün zihinsel aşamaların da jineolojik bakış açısıyla ele alınması gerekmektedir. Çünkü devletçi uygarlık hepsinde anlam çarpıtmaları yaratmıştır.
Jineoloji aynı zamanda kadın direniş tarihini de gün yüzüne çıkarmayı amaçlamaktadır. Doğal toplum kadınından, ana tanrıçalara, bilge, şifacı kadınlara, yine kadın filozof ve peygamberlerden, azizelere, cadılara kadar ve kapitalizme karşı gelişen kadın hareketlerine, feminist hareketlere kadar kadın tarihinde gün yüzüne çıkarılması gereken birçok aşama vardır. Bütün bunlar tarihsel toplumun birer parçasıdırlar. Kadının sisteme karşı başkaldırışını, köleliği kabul etmeyişini temsil etmektedirler. Feminizm bu tarihin güncelde de yaşayan yanıdır. Tarihten günümüze kadar devam eden feminist mücadele tarihi kaydettiği aşamalar ile doğruları ve yanlışları ile başarıları ve başarısızlıkları ile birlikte değerlendirilmesi gereken jineolojik bir alandır. Feminist tarih jineoloji tarih anlayışının bir parçasıdır. Elbette jineolojinin feminizmi ele alışı sadece tarihsel gelişim süreci ile sınırlı olmamaktadır. Açığa çıkardığı sonuçlar, günümüz açısından gelinen aşama, hedefleri, yöntemleri de jineoloji içerisinde değerlendirilmesi gereken yanlardır. Jineoloji kadın mücadeleleri açısından çıkış olabilecek güce, birikime, tecrübeye, iddiaya sahip bir aşamayı ifade etmektedir. Feminizm de düşünsel olarak bu iddiadadır, bu anlamda jineoloji feminizm birbirinden ayrı olarak düşünülecek alanlar değil, tam tersi birbirini tamamlayacak, güçlendirecek alanlardır.
Feminizmin tarihsel geçmişi Fransız devrimiyle ilişkilendirilse de daha öncesine dayanan bir geçmişi vardır. 1759-1797 yılları arasında ingiltere’de yaşayan kadın yazar Mary Wollstonecraft feminizmin ilk teorisyenlerinden biridir. Eserleri kadın mücadelesi açısından referans alınan kaynaklar olmuştur. Ancak feminizmin örgütlü bir yapıya kavuşması daha çok 19. yy’da ortaya çıkmıştır. Bu süreç içerisinde yürütülen mücadelenin dünya kadın tarihi içerisinde önemli bir yere sahip olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Feminist hareketler birçok zorlu mücadele sürecinden geçmiş, ağır bedeller ödemiş, kadın sorununu görünür kılmayı başarmış bir mücadele gerçekliğine sahipler. Önderliğimiz de feminizmi ele alırken en eski sömürgenin başkaldırısı olarak tanımlamaktadır. Önderlik kadın köleliğini tarihten günümüze kadar hala devam eden en sistemli sömürge biçimi olarak değerlendirmekte, feminizmi de bu sömürgeleştirmeye karşı bir isyan, bir örgütlenme olarak ele almaktadır. Feminist hareketler bir kadın örgütlülüğü açığa çıkarmıştır. Bu örgütlülük bir mücadele yürütmüştür ve hala da yürütmektedir. Yaşanan mücadelenin farklı farklı kazanımları da olmuştur. Ancak bu durumun bir de yapılmayanlar, gerçekleşmeyenler konusunda değerlendirilmesi gereken yanları vardır. Önderliğin feminizm için yaptığı tanımlama biraz da bu eksik kalan yanların eleştirisi üzerindendir. Mevcut anlamda feminist kadın hareketlerinin içinde bulundukları tekrar durumu, sistem içileşmeyi aşamamaları ciddi sorunların yaşandığını göstermektedir. Kadın mücadelesi açısından kendini bir muhatap kılan feminist hareketlerin yaşadığı tekrarların hem tarihsel hem de güncel nedenlerini değerlendirmek önemlidir. Bu konuda feminizmin özel bir değerlendirmeye tabi tutulması kadın mücadelesi açısından içinde bulunduğu konumundan ve uzun bir süredir devam eden mücadele geleneğinden kaynaklıdır.
Kadın konusunda yaşanan sorunların tespiti ve aynı zamanda bu sorunların çözümü konusunda ortaya çıkan jineoloji, kadın mücadelesi konusunda somutlaşmış bir gerçeği ifade eden feminizm için de bir çıkış kapısı olabilir. Jineoloji feminizmin kendini güçlü örgütleyebileceği, eksikliklerini somut biçimde tespit edebileceği, tartışabileceği bilimsel bir alan olabilir. Elbette ki feminizm sadece içinde bulunduğu çıkmazlar açısından değil, kadın mücadelesine kazandırdıkları, konusunda da jineolojinin önemli bir alanı olabilir. Şu bir gerçektir ki yetersiz yanları olsa da feminizm kadın sorunun görünür kılmış, bir kadın gündemi yaratmıştır. Bu açıdan feminizm hem düşünsel birikimi hem de pratik deneyimleri ile jineolojiye önemli bir güç sağlayabilir. Feminizmin hem tarihsel hem de güncel mücadelesi, kazanımları aynı zamanda bir jineolojik yapılanma alanı olma kapasitesine sahiptir. Sosyal bilime yeni bir bakış açısı olan jineoloji açısından feminist mücadele tarihi somut gerçeklik ve verilerin olduğu bir alan olabilir. Kendini jineoloji içerisinde yeniden yapılandıran bir feminizm kadın mücadelesinde daha güçlü çıkış yapabilir.
feminizmin tanımlanmasını ilkin ele aldığımızda birçok farklı görüş açığa çıkmaktadır. Feminist kuram bu durumu “Kadın” tek başına ele alınabilen homojen bir kavram olmadığından; din, renk, ırk, yaşadığı toplum ve sınıf gibi olgularla birlikte geliştiğinden, feminizm tek bir düşünce ve tek bir yol ile açıklanamaz. Farklı feminizmler vardır ve buna bağlı olarak da farklı feminist kuramlar. Ancak her durumda feminizm, kadının farklılığına vurgu yapan bir eşitlik savaşımıdır ve doğrudan ezme-ezilme ilişkisini ortadan kaldırmaya dönük bir harekettir.”biçiminde ele almaktadır. Feminizm bazı feministlerce; siyasal bir hareket, bazılarınca ideolojik, yine kimilerine göre eleştirel bir yöntem ve politik bir mücadele olduğu yönünde tanımlar geliştirilir. İçeriğinin, tanımının, kapsamının ne olduğuna ilişkin farklı farklı görüşler mevcuttur. Önderliğimiz ise feminizmi ideolojik bir akım olarak ele alır ve kendisini bilimsel temele dayandırması gerektiğini belirtir.
Armanc SARYA