Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalan PAJK’lı tutsaklar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik komplo ve tecridi kınadı. Tutsaklar, “Kürt ulusu ve başta Kürt halkı olmak üzere derin kaos, acı ve anlamsızlık girdabına itilen Ortadoğu halklarına, insanlığa her şeyi ile umut ışığı olarak doğan Sayın Öcalan ve yarattığı yaşamı, mücadele çizgisi, komplonun asıl nedenidir” dedi.
Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde PAJK’lı tutsaklar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplo ve tecride ilişkin yazılı açıklama yayınladı. Açıklamada, “Demokratik Konfedaralizm Önderliği şahsında halklarımızın özgürlük umuduna, geleceğine yönelen bu komplonun amacına ulaşması, yine özgürlük Rêberinin, halkımızın, en başta da şehitlerimizin büyük direnişi ile engellenmiştir” denildi.
Açıklamada şunlar ifade edildi:
“Sahip oldukları değerleri yeterince tanımayan, onun bilininenini oluşturamayan toplumlar o değerleri koruyamazlar da. Bunlar sömürgeciler, eril egemen iktidar, ezilenlerin, ilericilerin sahip oldukları değerleri, her zaman değersiz gösterme ve şüphesiz yok etme çabasındadırlar. 15 Şubat devletler arası komplo, dünya iktidarcı güçlerinin böylesi bir imha ve tasfiye saldırısıdır. Zira dünya egemen devletleri Demokratik Konfederalizm Önderliği Sayın Abdullah Öcalan’ın başta Kürt ve Ortadoğu halkları olmak üzere 21’inci yüzyılda ezilen, ilerici insanlık için nasıl bir kurtuluş fırsatı ve mucizesi olduğunun farkındadırlar.
Bir yandan dünyayı, sağ itibariyle özel olarak Ortadoğu’yu, kendi iktidarsal çıkarlarına göre dizayn etmek isteyen antitoplumcu , ölümsever, kapitalist devlet iktidar zihniyeti; diğer taraftan kaç milyon olduğu ancak varsayımlarla tahmin edilebilen statüsüz, sömürge, her devlet-iktidarın kafasında, kullanılacak birincil kart pozisyonunda olan Kürt ulusu ve başta Kürt halkı olmak üzere derin kaos, acı ve anlamsızlık girdabına itilen Ortadoğu halklarına, insanlığa her şeyi ile umut ışığı olarak doğan Sayın Öcalan ve yarattığı yaşamı, mücadele çizgisi, komplonun asıl nedenidir. Demokratik Konfedaralizm Önderliği şahsında halklarımızın özgürlük umuduna, geleceğine yönelen bu komplonun amacına ulaşması, yine özgürlük Rêberinin, halkımızın, en başta da şehitlerimizin büyük direnişi ile engellenmiştir. Bugün daha net görüyoruz ki komployu yenilgiye uğratmak ancak Kürt halkının kendi iradesiyle yaşayacağı demokratik statüye kavuşması ve özgür yaşam çizgisinin halklara mal olması ile mümkündür. Bu gerçeklik anlaşılırsa, bugün uygulanan tecridin de devletler arası komplonun da esasta neyi hedeflediği daha iyi görülecektir.
Devletler arası komplonun gerçekliğini, Özgürlük Önderliğinin kişiliğini, geliştirdiği özgür yaşam çizgisini, halklarımızın birliği ve özgürlüğü tam temsil ettiği ve taşıdığı umudu, hayalleri yeterince tanıtamamış ve halklara taşıramamış olmak devrimci partiler, bireyler olarak bizim zayıflığımız, yetmezliğimiz, sorumsuzluğumuzdur. Özü itibari ile bu yetmez yoldaşlığın, sahte dostluğun devamıdır, yeterince aşılamamasıdır. Her kesten önce Kürt halkının kendi önderini zihniyet, inşa ve eylemsellik açısından nasıl ve ne kadar sahiplendiğini sorgulaması gerekir. Kürt halkı bugüne kadar böylesi kaç öndere sahip olmuştur? Kürt halkının, soykırım saldırısı altında bir daha böyle bir Öndere sahip olması ne kadar mümkündür? Kürt halkının bağrında nice fedai yığın öncüler ortaya çıkmıştır. Ancak Demokratik Konfederalizm Önderliğinin farkı, temsil ettiği hakikattedir. Yanılmayan ve yenilmeyen, halkımızı çağa taşıyan, çağın verili modernitesini aşacak düzeye getiren önderlik hakikatidir.
Bu Rêberin 20 yılı mutlak tecrit tutsaklığı olmak üzere 50 yıldır nefes nefese sürdürdüğü bu mücadelede öncülükte zayıflık gösterdiği halkının çıkarlarına uymayan bir söz söylediği, insanlığın, ezilenlerin özgürlüğünü göz ardı eden tek bir yaklaşımı görülmüş müdür? Önderlik gerçeğini mucizevi ve hakikatli kılan budur. Eğer bugün Türkiye halkları, diğer bölge halkları Önderliği yeterince tanımıyor kendileri için taşıdığı kurtuluş umudunu yeterince anlamıyorlarsa; halen bazı önyargıları ve oluşmuş algıları taşıyorlarsa, bu bizim tanıtma ve taşırma konusundaki mücadelemizdeki yetersizliğindendir.
Bu hakikat Önderliği, özünden gelerek bütün halkları, ezilenleri kendinden sayıp kucaklayacak tüm insanlığın çağsal, hatta tüm modernite boyu tıkanmışlıklarına yanıt oluşturacak kadar evrenseldir. Fikri-zikri, özü ve sözü öylesine birbirine kenetli ve ilkeli birlik içindedir ki, dünya düşünürleri, felsefecileri, aydınları söze denk yaşayamamadan kaynaklı özgür düşünce düzeyine katılmakta zorlanmaktadırlar. İşte 15 Şubat devletler arası komplo böyle bir hakikate karşı gerçekleşmiştir. Bugün tecrit ile beraber Rojava’da, Şengal’de, Başur’da da söndürülmek istenen bu hakikat ışığıdır. Bu ışık kendi geleceğimizdir, insanlığımızdır, özgürlüğümüzdür. Bu hakikati korumak, sahiplenmek, insanlığa taşımak sadece görev değil hepimizin ihtiyacıdır. Bu hakikatin idrakına varan yüzlerce yoldaş, yurtsever, dost devletler arası komplo sürecinde ve sonrasında varlığını ateş topuna dönüştürerek Önderlik etrafında ateşten çember oldu. Her biri ancak onlarca romanla, destanla anlatılabilecek. Bu fedai maratoncular, bugün bizi yürütmeye devam ediyorlar.
17 Şubat 1999’da Sakarya Cezaevi’nde “Devrimci Önder yargılanamaz” haykırışıyla bedenini ateşe veren Serpil Polat yoldaş bunun bir örneğidir. Kendisi Elbistanlı bir Kürt kadını olup, oluşum halindeki Türkiye sol bir hareketin savaşçısı olan Serpil yoldaş, devletler arası komplonun yöneldiği hakikati görmüş, varlığını önünde barikat yapmıştır. 2 Şubat 2006’da Haftanin’de bedenini ateşe veren Viyan Soran yoldaş, devletler arası komployu reddetmek ve kınamak kadar Önderlik hakikatini ve özgürlük çizgisini yeterince sahiplenmeyen, yetmez yoldaşlığı da sorgulamış, reddetmiştir. Serpil ve Viyan yoldaşlar şahsında tüm Şubat şehitlerini, hakikat fedailerini saygıyla anıyoruz. Bugün her zamankinden daha fazla çağrılarına yanıt olma sorumluluğumuz vardır. “Işığı çoğaltın” diyorlar, “Hakikati halklara taşıyan” ancak bununla dünyanın dört bir yanına göçertilmiş şehirleri, bağı-bahçesi talan edilmiş halkımız vatanına, iradesine, demokratik özgür yaşam imkanına kavuşur. Ancak bununla savaş gereksiz olur, akan kan durur, halklar dost ve kardeş olur.
Bu yıl, başta Avrupa’daki Enternasyonalist yürüyüş olmak üzere halkımızın ve dostlarının, uluslar arası komploya karşı gerçekleştirdiği, gerçekleştirmekte olduğu bir çok etkinlik söz konusudur. Hepsini selamlıyoruz!
Bir kez daha devletler arası komployu lanetliyoruz. Mutlaka insanlık ve barış kazanacaktır.”