HDP Türkiye ve Kürdistan’daki il ve ilçelerde örgütlülüğünü arttırmak ve Türkiye’de yaşanan sorunlara çözümler bulmak için gerçekleştirdiği toplantı, konferans ve kongreler sonrası 4. Olağan Kongresini gerçekleştiriyor. Zaten genel kongreler esas olarak toplumun taleplerine cevap oluşturabilmek için yerellerde yapılan toplantılarda ortaya çıkan sonuçların dünyaya bakışın ekseninde çözüm formülasyonun, yani programın ve örgütlenme gücünün, yani tüzüğün kararlaştırıldığı ve bunu koordine edecek yönetim iradesinin seçildiği mekanizmalar olmaktadır. Bir yönüyle toplantılar silsilesinin zirveleştiği, karara bağlandığı organ olmaktadır. HDP bu kongreye, ontolojik misyonu ve Türkiye’yi demokratikleştirmedeki en temel aktör olma iddia düzeyini ortaya koyan “Geleceğe Yürümek” sloganıyla gitmektedir. Biz de bu temelde şimdiden kendilerine başarılar diliyoruz.
AKP-MHP faşizmi de bu kongrenin önemini ve HDP’nin çıkış yapan karakterini görmüş olacak ki, Kürdistan’ın birçok il ve ilçesinde, yine Türkiye metropolünde gerçekleştirdiği tutuklamalarla kongrenin etkisini kırmaya çalışıyor. Geçmiş süreçte on binlerce HDP’li tutuklanmıştı ve bu saldırılar siyasi soykırım operasyonları olarak adlandırılmıştı; kongre arifesinde bu kapsamda saldırıların yapılması bunun dışında başka bir anlama gelmiyor. Bir yönüyle de AKP iktidarı ne kadar zayıf konumda olduğunu ve korktuğunu da ortaya koymuş oluyor. Bu tutuklamalarla ilkin, kongrede HDP’nin Türkiye’nin yönetim gücü olma iddiasını kırmaya çalışıyor. İkinci olarak radikal demokratikleşme ve faşizme karşı mücadele kararlarının çıkmasını önleyeceğini sanıyor. Üçüncü olarak da örgütlenmeyi sağlayacak ve çıkan kararları uygulayacak kadroları şimdiden tasfiye ederek kongreyi boşa düşüreceğini hesap ediyor.
Tarihinin hiçbir döneminde iç dinamiklere dayalı olarak Türkiye’yi demokratikleştirecek bir gücün, bir seçeneğin yürüyeceği koşullar bu kadar oluşup olgunlaşmamıştı. AKP-MHP faşist iktidarı toplumun kendisine vermiş olduğu tüm kredileri bitirdi, sıfırı tüketti. İnsanlar korkup dile getiremese de yaşanan tüm darlıkların, sıkıntıların müsebbibi AKP’dir. Çünkü 18 yıldır o iktidardadır. Toplum patlama noktasında değil, zaten patlıyor. Kendini yakıyor, intihar ediyor, daha ne yapsın, ne desin? Türkiye’de son birkaç yılda yaşananlara bakmak ve analiz etmek buhran halini anlamaya yeterli değil midir? Kabul edilse de edilmese de şu anda toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak mutlak kriz hali yaşanmaktadır. 2018 yılından bugüne kadarki süreçte var olan istatistiklere bakalım kaç kişi evine bir lokma ekmek götüremediği ve çocuklarının evde aç kalmasına tahammül edemediği için canına kıydı? Herhalde bir kere de olsa eliniz, ayağınız ya da vücudunuzun herhangi bir yeri yanmıştır değil mi ve acısının tarif edilmezliğini hissetmişsinizdir. Ama insanlar nasıl bir ruh hali içine sokulmuş ki bu acıyı tercih edebiliyor? Türkiye toplumunun sosyolojik yapısı hayat doluydu, pınar olup gürül gürül akardı. Ama bu iktidar kuruttu her şeyi. Çünkü ölüm, kan, öfke ve nefret üretmektedir.
Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu durum budur ve böyle bir ortamda HDP kongresini gerçekleştirmektedir. Aslında tüm sorunlara çözüm projeleri bulunduğunu ve bunu gerçekleştirmeye talip olduğunu anlatabilir ve vizyonunu ortaya koyabilirse hiç kimse HDP’nin geleceğe yürümesinin önünde engel olamaz. Bununla birlikte ve en önemlisi tabii ki, iman gücüyle çalışıp, mahalle mahalle, köy köy, sokak sokak, kapı kapı dolaşıp her yerde örgütlenmeyi sağlaması gerekir.
Türkiye’nin en temel demokratikleşme sorunları nelerdir: 1- AKP özel savaş hükümeti HDP’nin Türkiye partisi olduğu gerçeğini gizlemek için her zaman HDP’yi Kürtlerle ya da direkt olarak terör örgütü olarak gösteren bir anlayışı bulunmaktadır. HDP’nin Kürt sorununun çözümünü önceliğine alması onun en doğal yapısı gereğidir, çünkü Türkiye’deki diğer tüm demokratikleşme sorunları esas olarak Kürt sorununun varlığından kaynağını almaktadır. Dolayısıyla HDP bir Türkiye partisidir, ama Türkiye’nin demokratikleşmesinin yolu da Kürt sorununun çözümünden geçmektedir. Öyle özel savaş merkezi tarafından yayılan HDP Kürt partisidir ya da Türkiye partisi değildir gibi sözlere kulağını tıkamalı bildiği yolda ilerlemelidir.
2- Alevilerin inançlarını olduğu gibi yaşaması önündeki engellerin kaldırılması, diyanet gibi kurumların lağvedilmesi. Birinci maddeyi de kapsayacak biçimde farklı etnik ve inanç toplulukların özgünlüklerini yaşaması ve koruması için gerekli yasal ve anayasal düzenlemelere gidilmesi. Farklılıkları ortadan kaldıran tekçi ulus devlet anlayışıyla şekillenen soykırımcı anayasa çarkının dişlerinin kırılıp atılması, yerine demokratik bir anayasanın yapılması. Türkiye’nin farklılıklarını kucaklayan ve özgünlüklerinin özerkliğini yaşayacak biçimde örgütlendirilmesine imkan verecek, 1921’deki ruha uygun bir anayasanın yapılması.
3- Bunlarla birlikte demokratik bir ortamın yaratılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Türkiye toplumunun ekmek ve sudan daha fazla demokrasi ve özgürlüğe ihtiyacı bulunmaktadır. Özgür düşünen, düşündüğünü söylerken herhangi bir baskıya, şiddete ya da yaptırıma maruz kalmayacağını bilen bir ruh halinin, atmosferin oluşturulması, inşa edilmesi gerekir. Bu HDP bunu yaratacak güç olduğunu da ortaya koyabilmelidir.
4- Bu üç sorun çözüldükten sonra toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarını çözmek çocuk oyuncağı olacaktır. Çok değerli hocamın dediği gibi, bu ülkenin sorunlarını artık anam da çözer. Anadolu ve Mezopotamya’nın kadim toplumlarının genlerinde ahlaki değerler vardır, AKP iktidarı bunları bulandırmaya çalışmıştı, netleştirmek yeterli olacaktır. Kadına yönelik şiddete, çocuk tecavüzlerine, kadın ve çocuk cinayetlerini hangi zihniyet ortaya çıkarıyor ve bu nasıl kurutulur konularına, yine işçi, emekçi ve işsizlik sorununa, ekonomik kriz ve ekoloji sorunlara kapsamlı çözüm projeleri ortaya konabilir.
Komşular arası diplomatik ilişkilerde de iç işlerine karışıp sorunlar yaratan bir ülke olmaktan çok, ülkelerin birbirini güçlendirecek ilişkiler içine sokulması da temel amaç olarak görülmelidir.
Türkiye toplumu tam da HDP gibi bir partiye ihtiyaç duymaktadır. Yeter ki doğru bildiği yolda ilerlesin ve alacağı kararları uygulama mücadelesi yürütsün!