Bingöl merkeze bağlı İbrahiman (Gözeler) ile Adaklı ilçesine bağlı Karer köyünde bulunan HPG’lilere ait mezarlar parçalandı. Askerler, mezar taşlarının kaldırılması için aileleri tehdit etti.
Türk devletinin Kürt düşmanlığı, mezara kadar eşlik ediyor ama onunla da yetinmeyip mezara da kötülükle devam ediyor. Havadan bombalayarak, kepçelerle girerek, hatta Garzan’da olduğu gibi cenazeleri de kaçırarak mezarlıkları yok eden Türk devleti, bir süredir de tek tek mezarları dolaşıp tahrip ediyor, bazen de ailelerinden tahrip edip fotoğraflamalarını ve getirip takdim etmelerini istiyor. Son olarak Bingöl’de mezar taşlarına saldırıldı, tamamen tahrip edilmemesi için aileler nöbet tutmaya başladı.
Feraşin’den Lice’ye kadar bütün gerilla mezarlıkları yerle bir edildi. Mezarlık yakınlarındaki ibadet yerleri bile yıkılıp yakıldı. Bitis’te ise cenazeler de kaçırıldı. Bitlis’in Oleka Jor köyendeki Garzan Şehitleri Mezarlığı tahrip edildikten sonra 19 Aralık 2017’de PKK’lilerin cenazeleri iş makineleriyle çıkarılıp kaçırıldı. Yapılan girişimlerin ardından İstanbul Adli Tıp Kurumu’na (ATK) götürüldüğü anlaşıldı. 262 cenaze, iki yıl ATK’de tutuldu, sonra Kilyos’taki kimsesizler mezarlığına plastik kutular içinde üstü üste konuldu. Bu yılın başlarına kadar 10 aileye cenazeleri teslim edildi.
Bir süredir artık tek mezarlar tespit edilip aileler tehdit ediliyor, ardından mezar taşları silinip kırılıyor. Ramazan ayında bile ara verilmiyor. Amed, Van ve Muş’un ardından son olarak Bingöl’de benzer uygulama sürdü. Bingöl merkeze bağlı İbrahiman, Karer ve çevresinde bulunan 9 Alevi köyündeki HPG’lilere ait bazı mezar taşları da tahrip edildi. Askerler, kırdıkları taşlar için aileleri arayıp “Kırılan taşları yok edin” dedi. Bingöl’ün Karer köyüne defnedilen MKP’li Sevda Serinyel’in ailesi, 14 Nisan günü karakola çağrıldı. Karakol komutanının üç yıl önce şehit düşen Serinyel’in yakınlarına, “mezar taşını kim yaptı, ailece mi yaptınız?” sorularının ardından aileden Serinyel’in mezar taşını kırmasını istedi. Bu durumu kabul etmeyen aile bireyleri, mezar taşlarında suç teşkil eden herhangi bir unsurun bulunmadığını belirterek, mezar taşlarını kırmayı reddetti.
Mezar başında nöbete başladılar
MA’nın haberine göre; MKP’li Sevda Serinyel’in mezar taşındaki “Yaşamak için ne çok öldük” ve “Mercan” yazıları askerler tarafından silinirken, mezar taşında bulunan fotoğrafı, adı soyadı, doğum ve ölüm tarihi bırakıldı. Serinyel’in mezar taşının tahrip edilmesinin ardından sık sık telefonla aranan aileye, mezar taşındaki fotoğrafın da sökülmesi yönünde baskı yapıldı. İkinci bir saldırının yaşanmaması için aile bireyleri mezar başında nöbet tutmaya başladı.
Van, Amed ve Muş’ta da
Son dönemde Van’ın Erciş ilçesinde Keklikova köyünde bir, Şahbazar köyünde iki, Pani ve Doğancı köylerinde ise birer tane mezarın taşları kırıldı.
Muş merkeze bağlı Kavar köyünde iki, Malazgirt ilçesine bağlı Tatargazi köyünde iki, Hasretpınar köyünde iki, Okçuhan köyünde ise bir mezar taşı söküldü.
Amed’in Silvan ilçesinin Merelya köyünde iki, Siloke ve Kureyşa köylerinde ise birer mezar tahrip edildi.
Sistematik bir uygulama
Bu kötülük lokal değil, hemen bütün Kuzey Kürdistan’da uygulanıyor. Mezar tespit ediliyor, fotoğraflanıyor. Aileler ve muhtarlar aranıyor. Çoğunlukla karakollara sarılıyor veya telefonda direkt söyleniyor. Mezar taşlarının tahrip edilmesi, ardından bunun fotoğraflanması isteniyor. Aileler bunu reddedince Türk güçleri gidip tahrip ediyor. Edinilen bilgilere göre bazı aileler, tahrip edilmesi diye gidip sessizce mezar taşını değiştiriyor, Kürt kamuoyu da haberdar edilmiyor.
Yasa ve sözleşmelerini tanımıyor
Kimliği ve statüsü ne olursa olsun cenazeye müdahalenin Türk yasalarında bile yeri yok. Kişi, hayata veda ettikten sonra hatırasın hakaret, ailesinin cenazeyi alma, toprağa verme, taziye ve yas tutma hakkı var. Cenevre Sözleşmeleri, ‘Silahlı çatışma hali ve sonrasında kişilerin maddi ve manevi bütünlüklerinin, değerlerin korunması hakkı’nı teslim eder, norm olarak koyar. Uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda uygulanabilir uluslararası hukuka göre de mezarlık alanları ile ölenlerle ilgili tarafların ölüye saygıyı ve onur çerçevesinde muamele tavsiyeleri, Türkiye açısından da bağlayıcıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), silahlı çatışma sonrasında katledilen kişinin cenazesine yapılan saldırıyı, ölen kişinin yakınları üzerinde meydana getirdiği manevi üzüntü ile sözleşmenin 3. Maddesi’nde düzenlenen insanlık dışı muamele yasağı kapsamında olduğunu belirterek, Türkiye’yi mahkum etti.
İslam hürmetsizliği reddediyor
İstanbul Din Alimleri Derneği (DİAYDER) Başkanı Ekrem Baran, İslam dinin de mezarlıklara yönelik hürmetsizliği haram kıldığını, hattı mezarlıkların camilerden farksız olduğunu hatırlattı. İnsanlar arasındaki düşmanlık hangi boyuta ulaşırsa ulaşsın, mezarlıklar ve ibadet yerlerine saygı ve hürmet gösterilmesi gerektiğini kaydeden Baran, Kürt çocuklarının mezarlıklarını yıkmanın, Kürtçe harfler gerekçesiyle mezar taşlarını kırmanın ne İslami ne de insani olduğunu söyledi. Bu kin, nefret ve vahşetin keyfiyetinin Kürt toplumuna nefretin, cenazelere kadar varabileceği gösterdiğini vurgulayan Baran, şöyle seslendi: “Allah’ın ayetlerinden haberiniz yoksa hatırlatalım. Allah; ‘Ey inananlar, Allah için hakkı ayakta tutun. Sizler, adalete tanıklık edenler olun. Nefretiniz bir millete yönelik adaletsizliğe neden olmasın, adil olun’ der. Allah’tan korkun! Şüphesiz O, yaptıklarınızdan haberdardır…”
Doğan: İslam hukuku ayaklar altına alındı
Demokratik İslam Kongresi (DİK) Şura Genel Sekretaryası ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Mardin Din Adamları Derneği Başkanı Mele Fahri Doğan ise “Zalimler hiçbir şeyi kabul etmedikleri gibi Allah’ın misafirleri olan ölülerin cenazelerine saldırıyor” diyerek tepki gösterdi. Hayatını kaybedinin, Allah’a misafir olduğunu, sonrasının artık insanların müdahale edebileceğini bir alana olmadığını belirten Doğan, Allah’tan başka kimsenin müdahale etme yetkisi olmadığı bir alana müdahale etmenin, yetki ortak olmaya çalışmak anlamına geldiğini kaydetti.
Kıyameti koparmaları gerekiyor
Din alimlerinin İslam adına tarz etmesi, kıyameti koparması gerektiğini vurgulayan Doğan, “İslam’a göre ölünün hukuku, cami, kuran, peygamber hukuku hepsi ayaklar altına alınmış. Bütün bunlarla oynanıyor. Bir mezarlığa saldırı gerçekleştiyse ve buna göz yumuyorsak ne kadar inançlıyız, ne kadar Müslümanız” diye sordu.
Yüz yıldır devam ediyor
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayşe Çelikbilek, toplumsal değerler saldırmanın yüz yıldır devam ettiğini belirterek, Şêx Said, Seyid Rıza ve arkadaşlarının mezarlarının saklanması, binlerce insanın mezarlarının bile olmaması, açık/gizli toplu mezarların olmasını hatırlattı. Kürt düşmanlığının burada da en çıplak haliyle gözler önüne serildiğini vurgulayan Çelikbilek, “Taybet Ana’nın cenazesinin 7 gün yerde bekletilmesi, Aysel Tuğluk’un annesinin defin işlemi sırasında saldırıya uğraması ve cenazenin mezardan çıkartılıp başka yerde defnedilmesi hepimizin aklında. En son Halise Ana’ya oğlunun cenazesi postayla gönderildi. Bunlar özel savaş politikalarıdır, toplumun en kutsal değerleri üzerinde oynanan oyunlardır” dedi.
Ailenin gözünün önünde mezarını yıkmanın veya ona yıktırmanın patolojik haline işaret eden Çelikbilek, şunları söyledi: “Devletin elinde resmi kayıtlarla cenazesini alıp defin edene de işkence devam ediyor. Bazı yerlerde fotoğraflar, flamalar, bazı yerlerde de Kürtçe karakterli X,W ve Q harfleri bahane ediliyor. Burada sadece mezarlara saldırı değil, toplumu bir bütün olarak teslim alma, yaşam biçimi, dili ve kültürünü yok sayma var” şeklinde konuştu.