Saray’ın bütçesi; emek sömürüsünün, gelir adaletsizliğinin, bölgesel eşitsizliğin, doğa katliamının, cinsiyet ayrımcılığının bütçesidir diyen HDP Sözcüsü Ebru Günay, Saray’ın bütçesi; israfın, yolsuzluğun, talanın, rantın bütçesidir’ dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.
‘Diyarbakır il binamıza yapılan baskın suçtur’
Dün partisinin Diyarbakır il ve Yenişehir ilçe binalarının polis tarafından basılmasına tepki göstererek konuşmasına başlayan Ebru, il ve ilçe eşbaşkanlarının gözaltına alındığını hatırlatarak, “İktidar demokratik siyasete karşı suç işlemeye devam ediyor. Eğer hala öğrenemedilerse biz yeniden dile getirelim, bu siyasi operasyonlarla, uydurma gerekçeler ve yalan yanlış beyanlarla aramızdan tek bir kişiyi dahi mücadeleden geri bırakamayacaksınız. İktidarın ne siyasi komploları ne de faşizmi HDP’nin sesini kesemeyecek, hakikatin sesinin halkımıza ulaşmasını engelleyemeyecektir. Biz her koşulda çalışmaya ve mücadeleye devam edeceğiz” dedi. ‘20 milyon insan yoksulluk tehdidi altında’ Bütçe komisyonunda bütçe sunuşu yapıldığını aktaran Ebru, “Damat Bakan ‘pozitif ayrışıyoruz’ dedikçe, Türkiye ekonomisi dip krize doğru hızla yol alıyor. İşsizlik almış başını gidiyor. Her iki kişiden biri istihdam dışında. DİSK-AR’a göre geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 27,3 olarak tanımlanmış. İstihdam bir yılda 1 milyon 254 bin kişi azalmıştır. İstihdam oranı yüzde 43,5’e gerilemiştir. İş başında olanların sayısı son bir yılda 1 milyon 333 bin kişi azalmıştır. Ümitsiz işsizlerin sayısı bir yılda 614 binden 1 milyon 335 bine yükselmiştir. Kadın işgücü yüzde 7,5, kadın istihdamı yüzde 6,3 azalmıştır. Türkiye’de 18 milyon insan yoksulluk sınırı altında, 20 milyon insan yoksulluk tehdidiyle karşı karşıyadır. Yani Türkiye’de yaşayan her iki kişiden birinin gündemi yoksulluktur” ifadelerini kullandı.
‘Siftah yapmadan anahtarı çeviren esnafın hali perişan’
“İşsizler ve yoksulları toplasak geriye bir tek Saray rejimi ve yandaşları kalıyor” diyen Ebru, sadece yurttaşların değil, esnafların da kepenk indirdiğini söyledi. Ebru, “Siftah yapmadan anahtarı çeviren esnafın hali perişan. Son bir buçuk yılda 161 bin esnaf kepenk indirdi. Her bir esnafı ailesi ile hesapladığımızda sırf esnaflar içinde beş milyona yakın insan açlık ve yoksulluk tehdidi altına girdi” diye konuştu.
‘İktidar her kapıya icra memurları gönderiyor’
Ebru, “İşsiz kalıyoruz, yoksullaşıyoruz, kepenk indiriyoruz! Peki, iktidar ne yapıyor? İcra memurlarını kapılarımıza gönderiyor. Hem işsiz ve yoksul bırakıyorlar, hem de icra takibi yapıyorlar. Son 5 yıl içinde bankalar tarafından takibe alınan ve halen borcu devam eden icralık vatandaş sayısı Ağustos ayı itibarıyla 3 milyon 489 bin 933 kişi oldu. Hesap makinelerini kendi banka hesaplarına çalıştıranlar, ülkeyi günbegün iflasa doğru sürüklüyor. Sadece vatandaşlar ve esnaflar değil, kamu da batıyor. 9 aylık bütçe açığı 140 milyar TL’ye yükseldi. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye dış borçta 120 ülke arasına girdi” dedi.
‘Askıda ekmek kampanyası utanç vesikasıdır’
AKP-MHP ittifakının Türkiye ekonomisini yönetemediğini vurgulayan Ebru, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm bu yoksulluk, işsizlik, iflaslar ve borçlar bir felaketin habercisidir. Felaketin geliyorum dediğini kendi kampanyaları ile itiraf ettiler. Askıda ekmek kampanyası ile 2020 yılında tarihe geçen bir utanç vesikasına imza attılar. Görevi yoksulluğu bitirmek olan AKP-MHP ittifakı, tanzim kuyruklarından sonra şimdi de askıda ekmek kampanyasına başladı. Bu uğursuz ittifak, ülkeyi ekmeğe muhtaç etti. Türkiye halklarını yoksulluğa, ekonomiyi iflasa sürükledi. Açız diyenlere mermi fiyatlarını sordular, karşılığında tanzim kuyrukları ve askıda ekmek vermeye çalıştılar.
Barışın filmini çekersiniz diyenler…
Hukukun üstünlüğünü, barış arayışlarını ve demokrasiyi askıya alanlar, şimdi ekmeği askıya asarak kurtulmaya çalışıyorlar. Geçen gün sosyal medyada ‘sen kimsin?’ diye soranlara biz de buradan diyoruz ki. Bizler ekmeğe muhtaç olanlarız. Siftah yapmadığımız için evimize rızkımızı götüremeyenleriz. En iyi üniversitelerden mezun olup işsiz kalanlarız. Her gün emeği sömürülen ve işsizlik sorununu en derinden yaşayan kadınlarız. Ürünü tarlada kalan çiftçileriz. Maaşı bir haftada tükenen emeklileriz.”
‘Biz Türkiye halklarını felaketten kurtaranlarız’
“Biz Türkiye’nin demokratik geleceğiyiz. Türkiye halklarını bu felaket tablosundan kurtaracak, hakça dağıtım ve eşitlikçi-adaletli bir ekonomiyi hep birlikte var edeceğiz” diye konuşan Ebru, AKP iktidarının sunmuş olduğu bütçenin fonksiyonel bütçeleme sistemini ortadan kaldırdığına dikkat çekerek, “Bu ne demektir? İktidarın bütçe hakkını alenen yok sayıp, gasp edip harcama kalemlerini izlemeyi ortadan kaldıran bu ucube sistem ile denetilmeden, hesap vermeden, sorumlu ilan edilmeden yönetme arzusudur. Bütçeyi kapalı kapılar ardında halklara, sivil toplum kuruluşlarına danışmadan bu şekilde ilan etmektir” ifadelerinde bulundu.
‘Bir zihin sorunu yaşanıyor’
AKP’nin 2020 yılı içerisinde ekonomide, sağlıkta, eğitimde ve toplumsal her alanda büyük bir kriz hali yaşadığını vurgulayan Ebru, “Büyük bir yönetememe acizliği, büyük bir yoksulluk, işsizlik, borçlanma yokmuş gibi en önemlisi pandemi hiç yaşanmamış gibi davranarak adeta bir zihin sorunu yaşıyor. Dolayısıyla 2020 yılı Bütçe Kanun Teklifinin noktası, virgülü değiştirilmeden 2021 yılı Bütçe Kanun Teklifi olarak sunulması akıl tutulmasıdır. Değişen tek bir bölüm var; 2020 yılı bütçesi için 140 Milyar TL ek borçlanma istemiştiler. 9 aylık süreçte bu rakamı aştılar bildiğiniz gibi. 2021 yılı için ise öngörülen bütçe açığı miktarı tam 240 Milyar TL” dedi.
‘Yüzde 1’in değil yüzde 100’ün bütçesini hazırlayalım’
HDP olarak 2021 yılı bütçesine dair önerilerini sunduklarını kaydeden Ebru, sözlerine şöyle devam etti: “Saraya, savaşa ve sermayeye sunulan bir bütçe değil; emeğe, kadına ve doğaya ayrılmış bir bütçeyi savunuyoruz. Gelin kaynakları çiftçilere, emekçilere, geçimini sağlayamayan bütün kesimlere, EYT’lilere, KYK borçlarını ödeyemeyen öğrencilere ayıralım. Bütçe hakkının siyasi saiklerle çiğnenmesine karşı halkın bütçesini yapalım. Yüzde 1’in değil yüzde 100’ün bütçesini planlayalım ve hayata geçirelim.
Saray’ın bütçesi israfın, yolsuzluğun, talanın, rantın bütçesidir
HDP olarak diyoruz ki; Bütçe yurttaşa verilen sözdür. Bütçede verilen sözler, yurttaşların nasıl bir yaşam süreceğini belirler. Ülkeyi yönetenler, bütçede verdikleri sözlerle, hangi değerleri temsil ettiklerini ve kimlerin hakkını savunduklarını gösterirler. Saray, 2021 yılı bütçesinde yaptığı tercihlerle, kimlerden vergi toplayacağına, toplanan vergileri kimlere ve nerelere aktaracağına karar verdi! AKP-MHP ittifakı 2021 bütçesinde de tercihini; Saraydan, Savaştan ve Yandaştan yana kullandı. Saray, hepimize değil, yüzde 1’e çalışan bir bütçe hazırladı. Saray’ın bütçesi; emek sömürüsünün, gelir adaletsizliğinin, bölgesel eşitsizliğin, doğa katliamının, cinsiyet ayrımcılığının bütçesidir. Saray’ın bütçesi; israfın, yolsuzluğun, talanın, rantın bütçesidir.
Halkın bütçesini öneriyoruz
2021 yılı; emekçiler, emekliler, kadınlar, gençler, çiftçiler, esnaflar, işsizler için zorlu bir yıl olacak. Pandemi ile artan işsizlik ve yoksulluğa karşı ‘Vatandaşlarımızı Ekonomik Güvenceye Alacak Bir Bütçe’ yapmayı öneriyoruz. 2021 yılı bütçe tercihlerini değiştirerek; tüm vatandaşların temel ihtiyaçlarını güvence altına alan, gelir adaletsizliğini ve bölgesel eşitsizliği azaltan, doğayı koruyan, halk sağlığını önceleyen, cinsiyet eşitlikçi, barıştan ve emekten yana bir bütçe yapabiliriz.
Bizim belediyelerde kaynaklar hizmet için kullanıldı, siz hırsızlık yaptınız
Açıkça söylemek istiyoruz ki belediyelerimizin tüm kaynaklarını sizin yaptığınızın aksine halka hizmet için kullanıldı. Fakat 31 Mart’ta size kaybettirdiğimiz belediyelerde sizler neler yapmıştınız? Biz söyleyelim ve tek tek hatırlatalım size. Yandaş ve candaş kurumlarınız olan KADEM’e, Ensar’a, Okçular Vakfına, TÜRGEV’e ve TÜGVA’ya belediye kaynaklarından milyonlarca lira parayı aktardığınız somut belgelerle ortaya konulmuştu. Yaptığınız yolsuzlukların haddi var hesabı yok!
Kayyımları halkın gözünde meşru kılamadığınız için saldırıyorsunuz
Partimizin resmi kurullarında, resmi görevlendirme ile yer alan çalışanlarımızı, illegal bir çalışma yürütüyormuş gibi iddianamelere konu edip kamuoyunda algı oluşturmaya çalışıyorsunuz. İktidarın, yandaş basının, yargının ve kolluğun seçilmişlerimize dönük illegalize etme uğraşlarının bir ayağını da partimizin Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’na yöneliktir. Yargı mensupları tarafından kurulumuzun çalışmaları kriminalize edilmeye ve çalışmaları da suç olarak sunulmaya çalışılıyor. Atadığınız kayyımları halkın gözünde meşru kılamadığınız için bu defa da seçilmişlerimizi ve parti çalışanı arkadaşlarımızı hedef gösteriyorsunuz.
HDP’ye farklı bir hukuk normu uygulanıyor
İddianamelere konu olan söylemlere baktığımızda İktidarın kontrolündeki yargı mensupları tarafından HDP’lilere farklı bir hukuk normu uygulandığını görüyoruz. Atadıkları her yargı mensubunun ilk hedeflerinden biri HDP’yi ve temsilcilerini iktidarın sözleri doğrultusunda kriminalize etmek ve buradan suç unsuru ortaya çıkarmak. Ama unutmayın ki hukuk hepimize eşit derecede lazım. Bugünün gücüne güvenerek yarınlarınızı heba ediyorsunuz.”
‘Faşizan yönetimin doyumsuzluğu’
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde, 18 yıllık iktidar döneminin muhasebesini yaptığını söyleyen Ebru, “ Eğitim-öğretimde topyekûn reform gerektiğini ve fikrî iktidarlarını hâlâ tesis edemediklerini itiraf ederek medyaya da eleştiride bulundu. Doğrusu bu denli tekdüze olmuş bir medyanın memnun etmeme hali ise faşizan yönetimlerin doyumsuzluklarıyla izah edilebilir. AKP-MHP iktidarının yönetememe durumunun özeti, Erdoğan’ın ağzından çıkan sözlerdir. Erdoğan bu çıkışı aslında birçok şeyi amaçlıyor. 18 yıllık iktidarlarında eğitimde denemedikleri sistem ve “reform” kalmadı ama hala topyekûn bir reformdan bahsediyorlar. Eğitim sistemi istediğiniz zaman üzerinde bir şeyler deneyeceğiniz bir kobay değildir” şeklinde konuştu.
Ya istifa edin ya da erken seçim kararı alın
Ebru, “Yaptığınız değişiklikler milyonlarca gencin hayatını etkiliyor. Eğitim sistemi dahil bir çok alanda Türkiye’yi soktuğunuz derin krizlere dair gerçekten bir çözüm yolu bulmak istiyorsanız eğer, ya istifa edin ya da yönetemediğinizi kabullenip erken seçim kararı alın. Türkiye halkları sizden bunu bekliyor ve istiyor” dedi.
2020 yılı içerisinde 7 mülteci katledildi
Türkiye kamuoyunda görünür olması istenmeyen başka bir krizin de güvencesiz ve sürekli tehdit altında bulunan sığınmacıların durumu olduğuna işaret eden Ebru, şöyle konuştu: “Türkiye’nin birçok kentinde saldırıya uğraması ve katledilmeleri hakkında yandaş medyada pek de yansımasını bulamayan bir kriz söz konusu. İktidarın da söylemlerine yansıyan ötekileştirici ve yabancı düşmanlığını arttıran ifadeler, toplum genelinde de nefret söylemine dönüşmektedir. İHD’nin geçen ay yayımladığı nefret suçları raporuna göre 2020 yılı içinde bu suç kapsamında tespit edilebildiği kadarıyla Türkiye’de 7 insan katledilmiştir. Bunlardan 3’ü Suriyeli çocuktur. 3 gün önce Konya’da sırtından bıçaklanarak katledilen 14 yaşındaki Vail el Mansur ise tespit edilebilen 4’ncü çocuk ve 8’nci cinayet olarak kayıtlara geçmiştir.”
‘Êzidî halkı kendi kendini yönetmek istiyor’
Irak ve Federe Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında imzalanan Şengal Anlaşmasına ilişkin de konuşan Ebru, “Bu anlaşma her şeyden önce Şengal halkının iradesini tanımıyor. Bu anlaşma Êzidî ve Şengal halkından habersiz imzalanmıştır. Bu anlaşma, Şengal halkının kendini korumak için oluşturduğu özsavunma mekanizmasını ortadan kaldırmak için imzalanmıştır. Şengal halkı yeniden bir fermanla yüz yüze bırakılmak isteniyor. 6 yıl önce Şengal halkı DAİŞ tarafından katledildi. Êzidî ve Kürt kadınları köle pazarlarında satıldı. Bu kirli saldırılar tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşti. Bu perde arkasında masada imzalanan anlaşma Êzidî halkının iradesini tanımadığı gibi başarılı da olamaz. Êzidî halkı kendi kendini yönetmek istiyor” şeklinde konuştu. Anlaşmayı imzalayan taraflara seslenen Ebru, “Şengal halkının iradesini tanıyın, Êzidî halkının özerk yönetimini tanıyın ve kabul edin. Bu anlaşmayla Êzidî halkını yeniden fermanlarla karşı karşıya bırakmayın. Şengal’in güvenliği Süleymaniye’nin de, Hewler’in de güvenliğidir. Bu gerçeklik unutulmasın” dedi.